Buradasınız
“Ekmek Verin Bize, Ama Verin Gülleri de!”
Yürürken biz, yürürken günün güzelliğinde,
Karanlık mutfaklara, gri fabrika kuytularına,
Dokunur apansız çıkan güneşin tüm parlaklığı,
Ve duyar insanlar bizim şarkımızı: Ekmek ve Güller! Ekmek ve Güller!
1912 yılında Amerika’da binlerce dokuma işçisi greve çıkmıştı. Kadın işçiler, “Ekmek istiyoruz, gül de!” diye haykırıyorlardı. Daha yüksek ücret ve daha kısa çalışma saatleri talep ediyorlardı. “Ekmek ve Gül Grevi” olarak anılan bu mücadeleyle kadın işçiler, sadece karınlarını doyurmak istemediklerini, hayatı tüm güzellikleriyle yaşamak için daha fazla serbest zaman da istediklerini duyuruyorlardı. Aynı zamanda bu grev, mücadeleyi ücret artışıyla sınırlayan ve diğer haklar için ilerletmeyen sendikal anlayışa da bir karşı çıkıştı.
1905’e gelindiğinde Lawrence kentinde 14 yaş üstü nüfusun yaklaşık yarısını oluşturan 40 bin işçi, tekstil sektöründe çalışıyordu. Lawrence’te kurulan dünyanın en büyük dokuma fabrikasında Arap, Rus, Doğu Avrupalı göçmen işçiler çalıştırılıyordu. Birkaç yıl içinde, tek bir fabrikada 25 farklı milletten işçi çalışır olmuştu. Bu işçiler patronun sahibi olduğu köhnemiş binalarda kalıyorlardı. Tek göz odaya farklı ailelerden 8-10 kişi tıkıştırılıyordu. Çocuklar dâhil tüm aile fertleri çalışıyordu. Buna rağmen çocukların yarısı yetersiz beslenme yüzünden 5 yaşına gelmeden ölüyordu. Çünkü ücretler çok düşüktü. Ne ekmek dışında bir yiyeceğe fazlaca para ayırmaya ne de kışlık giyecek almaya güçleri vardı. Yetişkin işçilerin üçte biri de, soğuk ve yetersiz beslenmeye bağlı hastalıklar nedeniyle 25 yaşına gelmeden ölüyorlardı.
Sefalet koşullarında yaşayan ve genç yaşta tükenip giden işçiler örgütsüzlerdi. Üye olabilecekleri patron eliyle kurulmuş bir sendika vardı, ama göçmen işçiler ve kadınlar buraya üye olamıyorlardı. Buna karşın öncü işçiler tarafından kurulan IWW (Dünya Sanayi İşçileri Sendikası) kadın-erkek, göçmen, vasıflı-vasıfsız ayrımı yapmaksızın işçileri “Patronsuz Bir Dünya” sloganıyla örgütlüyordu. Tekstil işçileri, “İşçi sınıfının ve patronlar sınıfının hiçbir ortak çıkarı yoktur. Açlık ve yoksulluk milyonlarca işçiye hükmettiği ve patronlar sınıfı tüm nimetlere sahip olduğu sürece barış olamaz” diyorlardı.
1912’de kadınların ve 18 yaş altındaki çocukların haftada 54 saatten fazla çalışması yasaklandı. En düşük çalışma süresinin haftalık 56 saat olduğu tekstil sektöründe, bu iki saatlik indirime bile patronlar tahammül edemedi ve ücretleri düşürmeye başladılar. Karınlarını doyurmakta zorlanan işçiler, bu ücret kesintileri karşısında sessiz kalmadılar. 25 fabrikadan kadın-erkek 25 bin işçi greve çıktı. Sendikaya üye bile yapılmayan kadın işçiler, grevin öncü gücü haline geldiler ve grev komitesinde yer aldılar. İşçiler, şu talepleri yükselttiler: 54 saatlik çalışma haftası ve %15’lik ücret artışı; prim sisteminin ortadan kaldırılması; makinelerin hızının arttırılmasına son verilmesi; fazla mesailerde normal çalışma ücretinin iki katı ücret ödenmesi; göçmen işçilere ve grevcilere karşı ayrımcılığa son verilmesi.
Kadın işçilerin öncüsü olduğu bu grev karşısında patronlar şaşkına döndüler. İşçilere saldırmalarına ve grevi kırmak için çok sayıda yönteme başvurmalarına rağmen işçiler geri adım atmadılar. Birbirlerine kenetlenen işçiler, grevi başarıya ulaştırdılar ve bugünkü işçi kuşaklarına muazzam bir miras bıraktılar.
Fabrikada ölesiye çalışan dokuma işçisi kadınlar, tüm ev işlerini yapıp bunun yanında çocuklara da bakıyorlardı. Tıpkı bugünkü gibi erkek, “efendi ve aile reisi” olarak görülüyordu. Ancak Amerikalı kadın işçiler erkek egemen düşüncelere ve kendilerine biçilen role karşı geldiler. Onlar, sadece karınlarını doyurmak için değil, özgürlükleri için de mücadele ettiler. Amerikalı kadın tekstil işçileri, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü ve Ekmek ve Gül grevini biz emekçi kadınlara armağan ettiler. Bize düşen görev de onların mücadele ruhuyla hareket etmektir. Kadın cinayetleri, taciz, tecavüz almış başını gidiyor. Kadın emeği yok sayılıyor. Çocuk yapmak “vatani görev” olarak kutsanıyor. Savaş yaygınlaşıyor, anaların gözyaşları dinmiyor. Bu sorunları ancak geçmiş mücadele deneyimlerini kendimize kılavuz edinerek aşabiliriz. Çifte ezilmişlikten kurtulmak ve daha güzel bir dünyada yaşamak için emekçi kadınlar mücadeleye!
Taşeron İşçilere Kadro Yalanı!
“Aile Dertleşmesi!”
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Geleceğe Dönüşmek, Geleceği Büyütmek
- UİD-DER Kadın Komitesi’nden Polonez Direnişine Dayanışma Ziyareti
- Ağıt Yakmasın Analar, Umut Türküleri Söylesin
- Nurten Abladan Bugünün Emekçi Kadınlarına
- “Kendimiz İçin Yürüdük…”
- Direnç Çiçekleri İşçi Sınıfının Bağrında Filizlenir
- Anne Karnında Başlayan Eşitsizlik
- Clara Zetkin ve Ölümsüz Mirası
- Değişen Dünyam ve Dünyayı Değiştirme İsteğim
- Acımız Öfkeye, Öfkemiz Mücadeleye Dönüşsün!
- Emekçi Kadın Mücadeleyle Güzelleşir
- Emekçi Kadınlar Haydi 1 Mayıs’a!
- Yaşıyoruz Sanıyoruz
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- UİD-DER’de Bir Kez Daha 8 Mart Coşkusu
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Mücadelenin Adıdır Kadın
- Ekmeğe Zam Yapılırsa
- UİD-DER’de 8 Mart Etkinlikleri: Geçmişten Geleceğe Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Olur Kardeşim Olur!
- Yiyorlar, İçiyorlar Hesabı Bize Ödetiyorlar
- 2025, 2024’ten Daha mı İyi Olacak?
- Ters Yüz Edilen Gerçekler: Suç Ne? Suçlu Kim?
- Dünya İşçi Sınıfının Birliği Yolunda Mücadelemizi Büyütelim!
- İşçi Dayanışması 198. Sayı Çıktı!
- Artan Zenginliğin Arkasında Büyüyen Yoksulluğumuz
- Kaynakları Tüketen Kim?
- Yaşadım Diyebilmek İçin!
- Sınır Tanımayan Irmaklar Gibi
- İşçinin Değeri Yok mu?
- Geleceğe Dönüşmek, Geleceği Büyütmek
- Sınıf Olarak Birleşelim, Yoksulluğa ve Sömürüye Hayır Diyelim!
- İşçi Dayanışması 197. Sayı Çıktı!
- Esirler Dünyasına Özgürlük Çağrısı: Enternasyonal!
- Ağıt Yakmasın Analar, Umut Türküleri Söylesin
- Hangi Milliyetten Değil Hangi Sınıftan Olduğundur Önemli Olan
Son Eklenenler
- Genel-İş Sendikası İstanbul Anadolu Yakası 4 No’lu Şube ile Kartal Belediyesi yönetimini temsil eden SODEMSEN arasında yürüyen görüşmelerden olumlu bir sonuç alınamaması üzerine Kartal Belediyesi işçileri 30 Ekimde greve çıkmıştı. Belediye...
- Sendikaya üye olan işçilerin önüne çok çeşitli engeller çıkartılıyor. Sendikanın örgütlendiği işyerinde toplu sözleşme yapma yetkisi alması için hem işkolu hem de işletme barajlarını aşması ve Çalışma Bakanlığından çoğunluğu sağladığına dair yetki...
- Tarkett işçileri 18 Eylülden bu yana grevlerini sürdürüyorlar. Taleplerini, mücadelelerinin nasıl başladığını, grevlerini şöyle anlatıyorlar:
- Ücretlerini arttırmak, sendikalaşmak, ücret gaspına dur demek için çeşitli sektörlerden işçiler grev ve direnişlerini sürdürürken her geçen gün bunlara yenileri ekleniyor. Kartal Belediyesi işçileri Toplu İş Sözleşmesi (TİS) masasında anlaşma...
- Dünya İşçi Sınıfının Yoksulluğa, Hak Gasplarına ve Emperyalist Savaşa Karşı Mücadelesi Devam Ediyor!Dünyanın dört bir yanında farklı sektörlerden on binlerce işçi ve emekçi artan yoksullaşmaya, hak gasplarına ve emperyalist savaşlara karşı mücadeleyi büyütmeye devam ediyor. Baskı ve tehditlere boyun eğmeyen işçiler, grevlerle, kitlesel eylemlerle...
- İşçi Dayanışması’nda her vesileyle vurguladığımız gibi kapitalizmde iki temel sınıf var. Yaşam biçimi, düşünme tarzı, çıkarları, hayattan beklentileri farklı olan iki sınıf: İşçi sınıfı ve sermaye sınıfı. Bu nedenle her kavram hangi sınıftan...
- 28 Ekim 2014’te Ermenek’te 18 madenci katledildi. Ermenek katliamı, ekmek kavgası uğruna yerin yüzlerce metre altına inen sarı baretlilerin yaşamdan koparıldığı ne ilk katliamdı ne de son olacaktı. Aynı yıl 13 Mayısta Türkiye tarihinin en büyük...
- Son günlerde de Polonez işçisi kadınların direnişlerini hayranlıkla ve umutla takip ediyorum. Uzun zamandır “grevlerde kadınlar nasıl tepki veriyor” diye kadın ağırlıklı grevleri dikkatle izliyorum. Sizlere de bu merakımdan dolayı karşıma tesadüfen...
- Bu sistemde kâğıt üzerinde herkesin özgür olduğu söylenir, herkesin eşit özgürlükleri varmış gibi sunulur. Ancak gerçeklik başkadır. Gerçeği algılamak için uyanık ve sınıf bilinçli olmak, “hangi sınıfın özgürlüğü?”, “ne çeşit bir özgürlük?” gibi...
- Adana’da SASA-PTA Üretim Tesisi Şantiyesinde çalışan işçilerin Yapı Yol-İş Sendikasıyla birlikte ücret gaspına karşı başlattıkları direniş kazanımla sonuçlandı. Karşıyaka Belediyesi Kent AŞ işçileri, belediye önünde eylem yaparak ücretlerinin...
- Her gün yeni bir vahşet, felaket, savaş haberi alıyoruz. Çünkü içinde yaşadığımız ekonomik ve toplumsal düzen vahşet, felaket, savaş üretiyor. Her gün bir önceki güne göre daha kötü bir dünya ve yaşama açıyoruz gözlerimizi. Beraber çalıştığım bir...
- Çoğu işçi kardeşimiz birlikte hareket etmenin, hak mücadelesi vermenin zor olduğuna inanıyor. Gerçekten de hak mücadelesinde kolay bir yol yok. Peki ama kölelik koşullarında çalışmak, sefalete boyun eğmek kolay mı? Bireysel çabalarla hayat...
- Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) üyesi sağlık emekçileri 24 Ekimde pek çok ilde basın açıklamaları gerçekleştirerek devletin sağlık politikalarını, sağlık emekçilerinin maruz kaldığı sömürüyü ve tüm bunların bir sonucu olan bebek...