Buradasınız
Emekçi Kadınlar: Krizin Bedelini Neden Biz Ödüyoruz?
Sefaköy’den bir grup kadın işçi
Bangladeş’teki Rana Plaza’nın altında kalarak yaşamlarını yitiren 1134 işçinin hikâyesiyle başlıyor “Gerçek Bedel” isimli belgesel. İşçilerin canları, kanları pahasına üretilen şatafatlı giysilerin, moda dünyasının ihtişamının ardında saklanan kapitalizmin kirli yüzü bir irin gibi akıyor görüntülerde. Bir yanda kâra doymayan açgözlü patronlar, öte yanda açlığa, yoksulluğa mahkûm edilen milyonlar… Bir yanda podyumlarda, moda defilelerinde milyonlarca lira harcanarak sergilen ışıltılı kıyafetler, öte yanda tekstil fabrikalarında 3 kuruşa gece gündüz üretim yapıp dünyayı giydiren tekstil işçilerinin sefalet içindeki hayatları…
Dünyanın öteki ucundaki tekstil işçilerinin yaşamlarından kesitleri izlemek üzere buluşan emekçi kadınlar, belgesel bittiği an gözlerinin önünden geçen hayatların Dakka’da yaşayan Shima’nın hayatından farklı olmadığını söylüyorlar. Bir tekstil işçisi olan Shima’nın, çocuğuna bakacak kimse olmadığı için 6 yaşındaki kızını fabrikaya götürmek zorunda kalması, Esenyurt’taki herhangi bir tekstil atölyesinde çalışan herhangi bir emekçi kadının sıradan bir gününde başına gelen bir hadise. “Aynı hayatları yaşıyoruz. Patron her yerde patron, işçi her yerde işçi! Emekçi kadınların yaşam koşulları birbirinden farksız… Birileri zenginleştikçe bizlerin koşulları daha da zorlaşıyor. Kriz olduğunda ise bunun faturasını biz ödüyoruz. Özellikle biz emekçi kadınlar krizin bedelini daha fazla ödemek zorunda bırakılıyoruz” diye başlıyor derdini anlatmaya metal işçisi emekçi bir kadın. “Daha 13 yaşında bir tekstil atölyesinde başladım çalışma hayatına” diye söze giriyor sabırsızlıkla başka bir kadın. Eskiden tekstilde çalıştığını söylüyor. “Çalıştığım dönemde 2008 krizi patlak vermişti. Maaşlarımız iki ay ödenmemişti. Maaşların akıbetini sorunca da ‘siz buraya ne veriyorsunuz ki sürekli maaş soruyorsunuz?’ diye cevap alıyorduk. Çocuk aklımla ‘doğru söylüyorlar, ne veriyorum ki ben?’ diye düşünüyordum. Ama şimdi düşününce; en güzel yıllarımı, çocukluğumu verdim. Daha ne verebilirim ki?” Devam ediyor bedel vermeye, şimdi büyük bir metal fabrikasında çalışıyor. Kendilerinden fedakârlık bekleyen patron kriz gerekçesiyle her gün işçi atarken, sıra kendine gelene kadar “Bugün de çalışıyorum, çok şükür!”diyerek işine gidip gelmeye devam ediyor.
Tıbbi cihazlar üreten bir fabrikada çalışan ve krizin ilk mağdurlarından olan başka bir kadın işçi, diğerleri kadar şanslı değil. Şimdilerde gidip geldiği bir işi yok. 5 yıldır çalıştığı fabrikada, kriz bahanesiyle ücretsiz izne çıkarılmış: “Patronumuz üretimin hızını arttırmak için makineleri değiştirdi. Daha çok çalıştık, daha çok ürettik. Üretimi arttırdıkça, ürettiklerini satmak için pazar bulamayınca olan bize oldu. Kriz bizi vurdu. Onlar için kriz nefes oldu. Ama onlar nefes alırken biz nefessiz kaldık.” Aynı sorundan muzdarip diğer bir işçi: “Ben de mayo üreten bir fabrikada çalışıyordum. Ama alım gücü çok düşük olduğu için mayolar satılamadı. Geçen senenin ürünlerini bu yıl yeni etiketle piyasaya sürdüler. Bize de zorunlu izin verdiler. Ama biz o mayoları üretmek için gece gündüz çalışmıştık” diye hayıflanıyor.
Kapitalist sistem akıl almaz çelişkilerle dolu bir sistem. Bir yanda durmaksızın üretilen elbiseler, yiyecekler, otomobiller, makineler; diğer yanda ürettiklerine ulaşamayan işçiler, Afrika’da açlıktan ölen çocuklar, kredilerle, borçlarla kendi ürettiklerini satın almaya çalışan, hayat pahalılığı arttıkça alamayan emekçiler… “Ama patronların derdi bizi doyurmak, giydirmek değil ki” diyerek meseleye bir açıklık getirmeye çalışıyor ömrü çalışarak geçmiş emekçi bir kadın ve devam ediyor: “Patronların tek derdi daha fazla kâr elde etmek. İşçiyi sadece maliyet olarak görüyorlar. Kamboçya’da asgari ücret arttırılsın diye mücadele eden işçileri gördük belgeselde. İşçiler ücretleri arttırılsın diye gösteriler düzenliyorlar ama polis gerçek mermilerle işçilere saldırıyor. 3. Havalimanında çalışan işçiler de daha iyi şartlarda çalışmak istedikleri için aynı muameleyi görmedi mi? Üretim bol. Bizim alabileceğimiz ucuzlukta ürünler de olabilir. Ama alıyorsun, tek yıkamada o aldığını bir daha giyemiyorsun. Domates alıyorsun. Ama yediğinin içinde ne var bilmiyorsun. Peki, bu bizim kaderimiz mi? Böyle yaşamaya devam mı edeceğiz?” Bu soruya yaşı genç ama yoğun çalışma hayatının çilesini çoktan çekmeye başlamış bir kadın işçi cevap veriyor: “Bugüne kadar bedel ödeyen hep biz olduk. İş kazalarında yaşamlarımızı kaybederek bedel verdik. Sorumlu olmadığımız krizin bedelini de bize ödetmek istiyorlar. Ödemeyeceğiz!”
Plazada çalışan ‘beyaz yakalı’ işçiler de var aramızda. Mekânı farklı ama derdi ortak: “Beyaz yakalı işçiler kendini zengin hissetsin diye patron herkesin altına bir Audi marka otomobil veriyor. İstediği kadar zengin hissettirmeye çalışsın. Pazara gidince iliklerine kadar hissettiği ekonomik kriz oluyor. Krize ve patronlara karşı biz de topyekûn mücadele etmeliyiz.” Temizlikten tekstile bulduğu ne iş varsa girip çalışmış başka bir işçi giriyor araya: “Kriz bizim hayatımızı zorlaştıracak. Ama bundan önce de kolay değildi ki. Yemeğimiz azalacak belki ama öfkemiz de artacak. Mücadele azmimiz çoğalacak. Bizden önceki emekçi kadınlar ve erkekler bir eli yağda bir eli baldayken kazanmadılar onca hakkı. Şimdi sıra bizde!”
Konu mücadele tarihimizden açılmışken bir devlet dairesinde dirsek çürüten emekçi bir kadın, İşçi Dayanışması’nın “Emekçi Kadın” köşesinde yer alan “Mutfakta, İşyerinde ve Hayatta Çaresiz Değiliz!” yazısını hatırlatıyor. İşçilerin mücadele tarihinden ders çıkarılması gerektiğini söylüyor ve ekliyor: “1911’de Fransa’da hayat pahalılığına ve krize karşı Fransız emekçi kadınlar ayağa kalkmış, el ele verip yoksul halkı da peşlerine takarak krizin faturasının kendilerine ödetilmesine karşı durmuşlar.” İşçi sınıfının kadınları tarihteki mücadelelerde hep en önde yer alarak patronlar sınıfının saldırılarına karşı gelmiş. Son sözü alıyor metal işçisi kadın arkadaşımız ve sohbeti bitiriyor: “Emekçi kadınlar mücadeleye geç adım atıyor olabilir. Ama atınca da sağlam adım atıyor. Mücadele eden emekçi kadınlar olarak sorunlarımızı çözmek üzere mücadeleyi bir adım önde göğüsleyip ödediğimiz tüm bedellere karşılık patronlar sınıfına bedel ödeteceğiz. Ne diyor UİD-DER Kadın Komitesi; “Emekçi Kadınlar Mücadelede Önde!”
- Gelişen Ufkumuz, Değişen Dünyamız
- İşçilerin Canının Hiçe Sayılmasına Birlikte Karşı Duralım!
- Kadına Yönelik Şiddete Karşı Dünyadan Eylemler
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Geleceğe Dönüşmek, Geleceği Büyütmek
- UİD-DER Kadın Komitesi’nden Polonez Direnişine Dayanışma Ziyareti
- Ağıt Yakmasın Analar, Umut Türküleri Söylesin
- Nurten Abladan Bugünün Emekçi Kadınlarına
- “Kendimiz İçin Yürüdük…”
- Direnç Çiçekleri İşçi Sınıfının Bağrında Filizlenir
- Anne Karnında Başlayan Eşitsizlik
- Clara Zetkin ve Ölümsüz Mirası
- Değişen Dünyam ve Dünyayı Değiştirme İsteğim
- Acımız Öfkeye, Öfkemiz Mücadeleye Dönüşsün!
- Emekçi Kadın Mücadeleyle Güzelleşir
- Emekçi Kadınlar Haydi 1 Mayıs’a!
- Yaşıyoruz Sanıyoruz
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- UİD-DER’de Bir Kez Daha 8 Mart Coşkusu
- Biz Bu Masalları Ayaküstü Çok Dinledik
- Ekonomik Sorunların Kaynağı Bulundu: İşçi ve Emekçiler!
- Vergiler Patronlardan Kesilsin!
- Soğanı Bile Lüks Hale Getiren Bu Rejim Gitmeli!
- Bakandan Dâhiyane Buluş: Kış Tatili!
- Bizim Yoksulluğumuz, Onların Yalanları Büyüyor
- Nasıl Küçüldük, Kimi Büyüttük?
- Bir İşçi Çocuğunun Gözünden Hayat Pahalılığı
- “2023’ü Beklerken” Neler Oldu?
- Zamlardan Haberi Olmayanlar da Var!
- Enflasyonu Asgari Ücret Zammı mı Arttırıyor?
- Büyüdüğümüzü Hissedebiliyor musunuz?
- Evsiz Kalmak mı Mücadele Etmek mi?
- Ekmeğimizi Büyütmek İçin!
- Haklı Olan Biziz!
- İktidarın Enflasyon Masalı
- Yağa Neden Zincir Vuruluyor?
- Yüksek Elektrik Faturalarına Tepkiler Sokaklara Taştı
- İşten Çıkarma Yasağı Sona Erdi, Saldırılar Başladı!
- Doların Yükselmesi Bizi İlgilendirmez mi Dediniz?
Son Eklenenler
- Siyasi iktidarın sahte enflasyon verilerine dayanarak 2025 yılı için kamu emekçilerine yaptığı yüzde 11,54 oranındaki zam, kamu emekçileri tarafından ülke genelinde protesto edildi. 13 Ocakta iş durduran KESK, Birleşik Kamu-İş, Hür-Sen, ASİM-Sen...
- Aylardır uzmanların, siyasetçilerin, patronların hatta uluslararası finans kuruluşlarının yaptığı tartışma, analiz ve hesaplamaların sonunda 2025 yılı için asgari ücret 22 bin 104 lira olarak açıklandı. Bu açıklamayı, Türkiye İşveren Sendikaları...
- Günümüzde fabrikalarda, işyerlerinde “kolay yoldan para kazanma” hayaliyle şans ve bahis oyunları oynamak gitgide yaygınlaştı. Teknolojiyle birlikte kumarhane herkesin cebine girdi. Her molada, her köşede tüm başlar cep telefonlarına eğiliyor,...
- Balıkesir Gönen’de bulunan Arıtaş Kriyojenik’te 19 Aralıkta başlayan grev 10 Ocakta anlaşmayla sonuçlandı. DİSK/Emekli-Sen 11 Ocakta Türkiye genelinde İzmir’den Trabzon’a, İstanbul’dan Denizli’ye pek çok ilde “TÜİK Verileri Kirli ve Yalan; Açlık,...
- Aralık ayında Birleşik Metal-İş sendikasının örgütlü olduğu Hitachi Energy, GE Grid Solutions, Schneider Elekrik, Arıtaş Kriyojenik ve Green Transfo fabrikalarında peşi sıra grevler başladı. Çok geçmeden de sermaye sınıfının tatlı kârlarını düşünen...
- İzmir Buca’da sendikal baskıların ve işten atma saldırısının devam ettiği Telus önünde direniş başladı. Adana’da SASA Polyester’in PTA tesis şantiyesinde Gemont Endüstri ve ardından Metropol İnşaat adlı taşeron şirketler bünyesinde çalışan inşaat...
- Yeni bir yılın, 2025’in ilk günlerini yaşıyoruz. Ama işçi ve emekçilerin yüreğinde “yeni” olanın getirdiği heyecan ve umut yerine büyüyen endişeler ve kasvet var. Takvim yaprakları hariç hayatımızda değişen tek şey yaratılan ekonomik yıkımın...
- Her Aralık ayında izlediğimiz asgari ücret tiyatrosu bu yıl çok daha trajik bir şekilde sonuçlandı. Resmi enflasyonun, TÜİK’in uydurma rakamlarıyla bile yüzde 47 olduğu, ENAG’a göre yüzde 87 olduğu bir süreçte asgari ücrete sadece yüzde 30 zam...
- DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası ile Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) arasında 2024-2026 dönemi için yürütülen TİS görüşmelerinde MESS’in yüzde 40 oranında zam dayatması üzerine Schneider Elektrik’in Manisa ve Kocaeli...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi bünyesinde, İZENERJİ, İZELMAN, Ege Şehir Planlama, İZFAŞ şirketlerinde çalışan DİSK/Genel-İş Sendikasında örgütlü işçiler maaş, yılsonu ikramiye ve eğitim alacakları ödemelerinin geç ve eksik yapılmasını protesto etmek...
- UİD-DER’li emekçi kadınlar olarak, bir grup Polonez direnişçisi kadın kardeşimizle güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Direnişçi bir ablamız “bize hep ‘aman kurulu düzenimiz bozulmasın’ düşüncesini bellettiler” dedi. Bu söz üzerine uzunca sohbet ettik...
- Polonez işçileri 173 gün süren mücadelelerinin kazanımla sonuçlanmasının ardından fabrika önünde kurdukları direniş çadırını halaylarla, sloganlarla kaldırdılar. 7 Ocakta direniş alanında zaferlerini kutlayan işçiler, davul zurna eşliğinde halaylar...
- İktidar ve sermaye sınıfının saldırıları böylesine ağırken işçilerin birlik olamayacağını düşünmek kime yarar sağlar? Bu düşünce doğru bir akıl yürütme yöntemi olabilir mi? Karşımızdaki yıkım tablosu, işçilerin birleşmek dışında bir çıkış yolu...