Buradasınız
“Evi Az Isıttık”
İzmir’den emekli bir işçi
Kasım ayı başında, yani kış henüz bastırmadan, Enerji Bakanı “evleri az ısıtın” buyurmuştu. Bu zatı muhterem bizim yani milyonlarca işçi ve emekçinin aklıyla açık açık alay ediyordu. Kendileri pek muhteşem saraylarında, saray yavrusu villalarında kışın kısa kollu tişörtlerle pozlar vermekten de geri durmayarak ne denli arsız olduklarını gözümüze sokuyorlar. Eski AKP milletvekili Hüsniye Erdoğan “zam geliyor, ama mini mini geliyor” demişti Ekim ayında. Bugüne kadar yoksulları bölerek, birbirine karşı düşmanlaştırarak gemilerini yürüttüler. Önceden “çalıyorlar, ama çalışıyorlar da” sözlerini çok duyduk. Ama artık düne kadar AKP-MHP’ye oy vermiş yoksullar bile “yeter artık, bıktık”, “bunların hepsi hırsız” diye isyan ediyorlar.
Başta Erdoğan ve saray avenesi olmak üzere havuz medyası her gün “petrol bulduk, doğalgaz bulduk. Az daha sabredin. Ülkemiz uçacak” yalan haberlerini büyük puntolarla veriyorlar. Bu yalanlara inanmamız için de fışkıran petrol görüntülerini gösteriyorlar. Bu fışkıran petrol görüntüleri gerçek, ama çıktığı yer Türkiye sınırları dışında. Üflenen “milli ve yerli” yalanlarla halka inceden inceye gaz veriliyor. Ama öte yandan yollar, köprüler, havaalanları, şehir hastaneleri yandaş sermayeyi ihya etmek için peşkeş çekiliyor. Üstelik garantili ve dolar üzerinden ödeme yapılıyor. Petrol ve doğalgaz da bulunsa gideceği yer baştan belli.
Erdoğan “doğalgaz olmayan ev kalmadı” diye övünüyor. Evet, başta İstanbul olmak üzere doğalgaz çoğu büyük kentte çoğu evde var. Var olmasına var da milyonlarca yoksul kombiyi açmaya korkuyor. Doğalgaza üst üste gelen zamlardan dolayı küçük çocuğu olan aileler bile kombiyi açıp ısınamıyor. Evin içinde montlarla, battaniye ve yorgan altında ısınmaya çalışıyoruz. Doğalgazlı en izbe evlerin kirası bile 2500-3000 liradan aşağı değil. Saray efradı halka yalanlar sıralayıp, “evleri az ısıtın” diye akla ziyan tavsiyeler verirken, kendileri lüks içinde yüzerken yoksul halk sefalet içinde kıvranıyor. İşte size birkaç örnek…
İstanbul Esenyurt’ta üç katlı binanın bodrum katında kiracı olan Suriyeli anne ve Selva, Besme, Ahmet, Şahin, Hammud adındaki 5 çocuğu yaşıyordu. Evde elektrik sobası ile ısınıyorlardı. 14 Aralıkta gece 02.00 sıralarında elektrikli sobadan kaynaklı yangın çıktı. Yangın uykuda oldukları sırada çıktığı için anne 5 çocuğundan sadece birini dışarı çıkarabildi. Kalan çocukları yangında can verdiler. Mahallelinin yangını söndürme çabası yeterli olmadı. İtfaiye yangını söndürdü. Eşi cezaevinde olan Fatma 5 çocuğuyla bodrum katında hayatta kalma mücadelesi veriyordu. Şimdiyse 4 çocuğu yanarak hayattan kopartılan bir anne olarak kahrolacak.
Van depreminde de naylon çadırlarda yaşamak zorunda bırakılan yoksullar ve çocukları elektrikli sobalar yüzünden yangınlarda can vermişlerdi. 2011 yılında Bursa’da şofbenden sızan gazdan 11 yaşındaki Gizem Berra ve 12 yaşındaki ablası İrem Sılay zehirlenmişti. Gizem’i hatırlarsınız. 2010’da Beyaz Show canlı yayınında “bir şey söyleyebilir miyim? Bizim Leman Arkaş diye bir öğretmenimiz var. Ben ona kucak dolusu sevgi yolluyorum. Onu canlı yayına koyamazlar. Valiler ona izin vermemişler. Onların kalıbına tüküreyim. Onlar sıcak yerlerinde oturuyorlar. Benim öğretmenimden ne istediler?” demişti. Gizem yaşasaydı şimdi 22 yaşında olacaktı. Gizem ve ablası İrem işçi çocuğuydu. Şofbenden akan sıcak suyla belki de biraz oyun oynamak istediler. Burjuvaların banyolarında her daim sıcak su olsa da işçi evlerinde sıcak su lükstür. Minik Gizem valilerin sıcak yerlerinde keyif içinde oturduklarının ayırdına varmıştı. Gizem’in babası eli nasırlı bir inşaat işçisiydi.
İşçi kardeşler, bir an durup kendimize bir soru soralım. Yangınlarda, sellerde, yerin dibinde madenlerde, inşaatlardan düşerek, zehirlenerek ölenler arasında burjuva sınıftan tek bir insan olmadığını göreceğiz. Ekonomik kriz bizi her gün değil, artık her dakika daha fazla yoksulluk çukuruna doğru itiyor. Biz yoksullaştıkça patronlar sınıfının sermayesi büyüyor. Düne kadar işçilerin çoğu moral bozukluğu içindeydiler ve “bir şey olmaz, hiçbir değişmez” diyorlardı. Mücadeleci sendikaların ve UİD-DER gibi işçi sınıfı örgütlerinin ısrarla ve inatla sürdürdükleri mücadeleler sonucunda öncü işçilere güven geldiğini görmek mümkün. UİD-DER kurulduğundan beri işçi sınıfının örgütlü hafızası olduğunu göstermiş, sınıfın içinde örgütlenerek büyümüştür. Bu hafızayı fabrikalara, işyerlerine, işçi evlerine taşımak görevi, örgütlü işçiler olarak bizlere düşüyor.
- “İstanbul’da Mezar Yeri Alamayız”
- Battaniyelere Değil Sınıfımıza Sarılalım
- Sağlıksız Gıdalara Mahkûm muyuz?
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- Hani Bu Topluma Güven Olmazdı!
- Sabancı’nın Mutlu Yaşam Sırları
- Rahat Yaşamın Sırrı
- Kent Ekmek Kuyruğu: “Ben Öyle İstediğim İçin”
- Sistem Ne Ölümüze, Ne de Dirimize Saygı Duyuyor!
- “7 Kitap, 7 Defter, 1 Litre Su, Yarım Ekmek”
- Siz Kimi Taşıyorsunuz Sırtınızda?
- Yalanlara Değil Birleşmeye İhtiyacımız Var
- Kupona ve Kuraya Bağlanan Umutlarımız
- “Artık Kiracı Kalmaz”, TOKİ’ye Hücum!
- Yoksulluk Utanılacak Bir Şey Değil!
- İşçi Aileleri ve Kreş Çilesi
- Yaz Tatilinde Kriz Var!
- “Yok mu Arttıran?”
- Bakan Nebati’den “Işıl Işıl” Yorumlar ve Uçurumlar
- “Nehir, Nehir, Çocuğumu Geri Verin!”
Son Eklenenler
- Mersin’in Gülnar ilçesinde yapımı devam eden Akkuyu Nükleer Santrali şantiyesinde çalışan işçiler Ocak ve Şubat ayı ücretleri ödenmediği için 27 Martta iş bıraktı. Santralin Türkiye tarafının genel yüklenici firması IC İçtaş bünyesinde çalışan...
- Özak Tekstil işçileri sendika değiştirme hakkını kullanarak BİRTEK-SEN’de örgütlendikleri için patronun işten atma saldırısıyla karşılaşmış ve 27 Kasımda direnişe geçmişlerdi. Tüm baskı ve engellemelere rağmen sendikalarıyla birlikte mücadeleyi...
- Bayburt Grup’a bağlı Agrobay Seracılık’ta çalışan işçiler Tarım-Sen’e üye oldukları için tazminatları ve 2 aylık maaşları ödenmeden işten atılmışlardı. 22 Ağustosta direnişe geçen işçiler patronun yalanlarına, jandarma saldırısına, defalarca...
- İşçilerin, patronların saldırılarına karşı mücadelesi sürüyor, bu mücadelelerin bir kısmı anlamlı kazanımlarla sonuçlanıyor. Sendika düşmanlığına karşı direnişe geçen RC Endüstri işçileri patrona geri adım attırdı. Direnişin 20. gününde üretimi...
- Sermayelerini büyütmeyi her şeyin önüne koyan patronlar sınıfı dünyanın dört bir yanında iş güvenliği önlemlerini almayarak, doğayı tahrip edip felaketlerin önünü açarak işçilerin canını almaya devam ediyor. Türkiye’de ve dünyada depremlerde,...
- İtalya İşçi Sendikası UIL ülkede giderek artan iş cinayetlerine karşı 19 Martta Roma’da protesto gösterisi düzenledi. Sendika öncülüğünde yapılan eylemde giderek artan işçi ölümleri protesto edildi. İş güvenliği önlemlerinin alınmamasının işçilerin...
- Sorunlarımız giderek artıyor. Çevremde pek çok insandan “hiçbir şey değişmiyor” cümlesini duyuyorum. Onlara soruyorum: “Peki, değişmesi için sen ne yapıyorsun?” Herkes çözümü birbirinden bekliyor, sonra da “neden böyle” diye şikâyet ediyor. Sonuç...
- Hak gasplarına karşı işçilerin, emekçi kadınların ve emeklilerin hak arayışı sürüyor. Çeşitli işkollarından işçiler İzmir’den Manisa’ya, İstanbul’dan Ankara’ya kadar direnişlerle, yürüyüşlerle, basın açıklamalarıyla seslerini yükseltiyor.
- Başlıktaki sorunun cevabı aslında çok basit: kim karıştırıyorsa onun işine gelir doğal olarak. Çalışmakta olduğum işyeri ağır sanayi… Genç işçilerin yanı sıra çocuk ve yaşlı emeği sömürüsü de katmerli olarak yaşanıyor. Ücretlerin çevredeki...
- Türkiye’de mevcut siyasi iktidar, pek çok alanda politika değiştirdi, iç ve dış politikalarında keskin zikzaklar çizdi, defalarca doğrultu değiştirdi. Fakat doğrultusunu hiç değiştirmediği, istikrarını hep koruduğu bir alan var: Emek politikaları!
- Binlerce yıl önce atalarımızın avlanmak için kullandığı bumerang, atıldığı noktaya geri dönmesiyle bilinir. Bumerangın bu özelliğine atıfla, kişinin gösterdiği tutum ve davranışların sonuçlarının eninde sonunda kendisine geri dönüşü olacağını...
- Bursa’nın Gemlik ilçesinde faaliyet gösteren Borusan Lojistik A.Ş’de Liman-İş Sendikası’na üye olan 4 işçi işten çıkarıldı. Sendikalaştıkları için işten atılan işçilerin geri alınması ve sendikal baskılara son verilmesi talebiyle 21 Martta fabrika...
- Her işçinin belki bir tesadüf neticesinde ve o güne değin ilk kez duyduğu, duyduğunda da “işte aradığım cevap buydu” dediği sözler vardır. Sınıf temelinde örgütlü işçiler buna “kulağına kar suyu kaçırmak” da derler. Benim kulağıma kar suyunu kaçıran...