Buradasınız
“Gelin” Kadınlar Bir Olalım!
Avcılardan genç bir kadın işçi

Geçen gün emekçi kadınlar olarak Ömer Lütfi Akad’ın 1973 yapımı “Gelin” filmini izledik. Yozgat’ın bir köyünde yaşam süren Meryem, Veli ve oğulları Osman, İstanbul’da Veli’nin babasının yanında yaşamaya karar verirler. Trenle İstanbul’a varırlar ve hikâyeleri böyle başlar.
İstanbul’a gittikleri ilk gün Veli, köylüsü ve aynı zamanda dostu olan İbrahim’le karşılaşır. Veli’nin abisi Hıdır, İbrahim’le konuşmamaktadır. Sebebiyse eşi Güler’in fabrikada çalışmasına izin vermesidir. Veli bunun kötü bir şey olup olmadığını sorar. Abisi de “kadın kısmı evde erinin dizinin dibinde oturur” diyerek kadının çalışmasının kötü bir şey olduğunu savunur.
Bir gün çocukları Osman havale geçirir. Çocuğun durumu pek iyi değildir. Ara ara nefesi daralır, yere yığılır kalır. Annesi Meryem telaşa kapılır. Babaannesiyse okur üfler “artık bir şeyciği kalmadı, sen belli ki yavruma iyi bakamamışsın” der ve suçu kadına atıverir. Meryem oğluna bir şey olmasından çok korkar. Güler Meryem’in köyden geldiğini öğrenir, evlerine ziyarete gider. Çocuğun durumunu öğrenince mutlaka doktora gitmesi gerektiğini söyler. Kaynanası bunu duyar ve kadına “sen doktor diye elin adamına elletmeye fabrikada alışmışsın, şuncacık çocuk ha deyince doktora mı gidermiş!” diyerek kadını tersler.
Bu sırada evin reisi Ağa Baba’nın (Hacı İlyas) küçük bir bakkalı vardır. Ailenin erkekleri hayaller peşinde koşarlar ve yeni bir dükkân açma hevesiyle yanıp tutuşurlar. Tüm aile varını yoğunu bu yolda feda eder. Veli oğlunun hasta olduğuna inanmamaktadır. Oğlumun bir şeyi yok sapasağlam der ve paranın tatlılığını anlatır karısına. Meryem ise çocuğunu doktora götürmekte ısrarcıdır. Bir sabah Güler’le birlikte doktora gider. Doktor çocuktan şüphelenir ve film ister. Filmin sonucu da hemen çıkmamaktadır. Aradan birkaç gün geçer, Osman’ı kucağına alır ve sonuçları öğrenmek için tekrar yola koyulur. Çocuğun kalbinde delik olduğunu ve ameliyat olması gerektiğini öğrenir. Bunun için de para gerekmektedir. Kadın eve ağlayarak geri döner. O gün de Ağa Baba öncülüğünde yeni dükkân alınmıştır. Meryem durumu anlatır ve gereken paranın miktarını söyler. Tabi herkes şaşkın şaşkın birbirine bakar ve hâlâ Osman’ın bir şeyi olmadığı konusunda ısrarcıdırlar. Meryem, Ağa Babayla bizzat konuşur. Eli bollaşınca ameliyatı yaptırmak için söz alır. Bu durum sürekli ertelenmektedir. Bayram günü gelmiştir ve çocuklar koşturur, oynar, zıplarlar. Osman da onların peşinden gider fakat birden yere yığılır kalır. Osman ölmüştür. Şimdi herkes durumun ciddi olduğunu anlamıştır ancak iş işten geçmiştir. Meryem evi terk eder, Güler’in yardımıyla bir fabrikada işe başlar. Veli günler sonra Meryem’in çalıştığı fabrikaya gider. “Burada bana da iş var mıdır?” der, film böylece biter.
Film, küçük hayaller peşinde koşan ve zengin olma hevesiyle insani değerlerini kaybeden bir ailenin hayatına değinmiştir. Aynı zamanda o dönemde kadınlara nasıl yaklaşıldığını ve işçileşme sürecini gösterir bizlere. Aslında filmdeki aile zengin olma yolunda ilerlerken eğlenmeyi, sevmeyi, yaşamdan tat almayı unutur. En acısı da bu heves, küçük bir çocuğun hastalıktan ölmesine göz yumacak kadar kör etmiştir insanı. İçinde yaşadığımız dünya bunun gibi binlerce insanı hayatın hayhuyuna kapılmış, gerçekleri görmesine engel olmuş duruma getirmiştir. Kadınlara bakış açısı da bu sistemin bir ürünüdür. Kadın sürekli horlanıyor, aşağılanıyor, emeği yok sayılıyor. Bu eskiden de böyleymiş günümüzde de böyle olmaya devam etmektedir: Ama biz bu durumu kabullenmeyen emekçi kadınlar olarak gerçeklerin farkındayız. Bir araya geliyor, okuyor, izliyor, tartışıyoruz. Bilinçli, bilgili, inançlı kadınlar olarak bizden sonraki nesillere böyle bir dünya bırakmayacağız. Örgütlü gücümüzü koruyacak, erkek kardeşlerimizle birlikte mücadele edeceğiz. Bu çürümüş sistemi yıkacak ve yerine kendi dünyamızı kuracağız.
Elleri Var Özgürlüğün
Rant Yüzünden Ölmeye Alışamayız
Son Eklenenler
- EYT (Emeklilikte Yaşa Takılanlar) Federasyonu’nun çağrısıyla Türkiye’nin çeşitli kentlerinden gelen on binlerce EYT’li; “Varız, Biriz, Buradayız” şiarıyla İstanbul Maltepe meydanında bir miting gerçekleştirdi. Mitinge çok sayıda siyasi parti...
- İnsan dünyayı ve yaşamı, kendi yaşadığı dönemle sınırlı düşünmeye meyillidir. Çoğu zaman içine doğduğu dünyayı, toplumu sabit, değişmez, kalıcı zanneder, adeta dondurur. Mesela bugün dünya üzerinde 7 kıta olduğu kabul ediliyor. Hâlbuki dünyadaki tüm...
- Merhaba dostlar, ben demire, çeliğe şekil verilen metal fabrikasında çalışan bir işçiyim. Kulaklarımda çınlar hâlâ o söz: “Sınıfını bil!” Ne olursan ol, ister öğretmen, ister doktor, ister mühendis ol, sınıfını, safını bil işçi kardeşim. Babam da...
- İki yılık bir aradan sonra nihayet yeniden 1 Mayıs alanlarında Uluslararası İşçi Dayanışması Derneği ile yerimizi aldık. Hepimizin içinde ayrı bir heyecan, ayrı bir coşku vardı. Özlemiştik birbirimizi! Gözlerimizde yeniden dostlarımızla, sınıfımızla...
- 1 Mayıs günü alanlara hâkim olan ruh ve coşku, insanın yüreğine dokunacak türdeydi. Atılan sloganlar, haykırılan talepler ve söylenen şarkılar hislerimizi dillendirdi ve aynı zamanda öfkemizi. Tabii beni etkileyen şeyler bu kadarla sınırlı değildi....
- Kocaeli/Dilovası’ndaki İMES Sanayi Sitesinde bulunan Asen Metal fabrikasında işçiler, çalışma koşullarını düzeltmek, düşük ücretlere ve baskılara dur demek için Birleşik Metal-İş Sendikasında örgütlendiler. Asen Metal patronu işçilerin haklarını...
- Soma Katliamının 8. yılında, hayatını kaybeden 301 maden işçisi basın açıklamaları ve etkinliklerle, sendikaların, işçi örgütlerinin, emekten yana milletvekillerinin, demokrat aydın ve sanatçıların yayınladıkları mesajlarla anıldı. Anmalarda...
- Çin’in koronavirüs salgınına karşı uyguladığı “sıfır tolerans” politikası gün geçtikçe işçiler üzerinde daha da ağır bir baskıya dönüşüyor. Ülkenin en büyük sanayi şehirlerinden biri olan 25 milyon nüfuslu Şangay’da 1 aydan uzun süredir devam eden...
- 1 Mayıs sabahı içimde bir kıpırtıyla uyandım. Heyecan, sevinç ve mutlulukla birlikte Maltepe sahilinde UİD-DER kortejinin toplanma alanına vardım. Toplanma alanındaki programla birlikte şarkılarımız, türkülerimiz, halaylarımız ve sloganlarımızla...
- 2 yıldır pandemi bahanesiyle alanlar yasaklanmış ve 1 Mayıs’ta alanlarda olamamıştık. Alanlarda olamadığımız 2 yılın özlemiyle, öfkesiyle 1 Mayıs alanındaydım bu yıl. Yine gelincik tarlasına dönmüştü kortejimiz. Günler öncesinde başlayan heyecan...
- 13 Mayıs 2014… Saat 15.10 suları. Soma Kömür İşletmeleri adlı holdinge bağlı madende büyük bir göçük olduğu haberi yayıldı ülkeye. Vardiya değişim zamanıydı. 301 işçi katledilmişti. Yüzlerce ailenin ocağına ateş düşmüştü. Anneler, babalar, eşler,...
- Yetişkin bir insanın çocukluğunda yaşadıklarının izlerini taşıması gibi toplum da kendi geçmişinin izlerini taşır. İnsan geçmişten bugüne içinden çıktığı toplumun değer yargılarını, kültürünü, bakış açısını edinir ve yansıtır. Tıpkı bu topraklara...
- İşçi sınıfının şairi Nâzım Hikmet, 1962 senesinde yani bu dünyadan göçüp gitmeden bir sene önce “Türkiye İşçi Sınıfına Selam” şiirini nakşetmişti, iğneyle kuyu kazar misali. Bütün yaşamı, işi gücü işçi sınıfının kurtuluşu için çalışmaktı. Nâzım...