Buradasınız
Hak ve Adalet Mücadelesine Vurulan Kelepçeler Nasıl Sökülür?
İstanbul/Sancaktepe’den bir işçi
Çalıştığımız fabrikalarda türlü haksızlıklarla karşılaşıyoruz. Ücretlerimizi yükseltmek, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmasını sağlamak, çalışma koşullarını iyileştirmek, sendikalaşmak ya da sendika seçme hakkımızı kullanmak için mücadele ediyoruz. Bu haklı ve meşru mücadeleleri verirken patronların saldırılarıyla, polisin ve jandarmanın engellemeleriyle karşılaşıyoruz. Tazminatsız işten atılıyoruz, eylem yapmamız, sesimizi duyurmamız engelleniyor. Çoğu işçi kardeşimiz “biz hakkımızı arıyoruz, neden baskı görüyor, engelleniyoruz?” diye soruyor, gördüğü muamelenin adaletsiz olduğunu düşünüyor haklı olarak. Adalet aramak için iş mahkemelerine başvuran işçiler, haklılıklarının davaların sonucunu belirlemeye yetmediğini görüyorlar.
Benzer durumlar iş cinayeti davalarında da yaşanıyor. 2012 yılında set işçisi Selin Erdem’in iş cinayetinde hayatını kaybetmesinin ardından adalet arayan annesi “adalet saraya girmiş, halk ona ulaşamıyor” diyerek isyan etmişti. O zamandan bugüne her yıl yüzlerce işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetmeye devam ederken adalet giderek daha fazla ulaşılmaz oldu emekçiler için. Hatırlayalım; Soma, Ermenek, Amasra madenlerinde, Sakarya Hendek’teki havai fişek fabrikasında, Torun Center inşaatında işçi katliamları gerçekleşti. Hayatını kaybeden yüzlerce işçinin annesi, babası, eşi, çocuğu, kardeşi adalet talebiyle mahkemelere gitti, patronların cezasızlıkla ödüllendirilmesine isyan etti.
Peki neden böyle oluyor? Biz işçiler, emekçiler neden adalete ulaşamıyoruz? Öncelikle bilelim ki kapitalizm denen bozuk düzende gerçek adalete yer yoktur. Yasalar egemen sınıf olan patronların çıkarlarına göre yapılır. Egemen sınıfın çıkarlarıyla işçi sınıfının çıkarları taban tabana zıttır. Bu nedenle geçmişten günümüze işçi sınıfı örgütlenerek hak arayışına girmiş, işçilerin lehine yasalar da hayata geçirilmiştir. Bunlar işçi sınıfının çeşitli demokratik ve sendikal hakları olarak bugünlere gelmiştir. Bugünse sermaye sınıfı ve siyasi iktidarlar dünyanın her yerinde işçi sınıfının kazanılmış haklarını geri almaya, daha baskıcı ve otoriter yasaları hayata geçirmeye çalışıyorlar.
İşçi sınıfı olarak ne kadar örgütlü olursak, birlik ve dayanışmamızı ne kadar sağlayabilirsek haklarımızı o kadar koruyup geliştirebiliriz. Eğer birliğimizi sağlayamazsak saldırılara karşı koyamayız. Bırakalım yeni haklar elde etmeyi, elimizdekini bile koruyamayız. Türkiye’de olan da işte budur. Örgütsüzlüğümüzü fırsat bilen sermaye sınıfı ve siyasi iktidar, kazanılmış haklarımıza saldırıyor, kâğıt üzerinde var görünen haklarımızı da rahatlıkla çiğniyor. İşçi sınıfı olarak bölünmüş, yapay temellerde kutuplaşma tuzağına düştüğümüz için birimize yapılanın hepimize yapıldığını göremiyoruz. Bir yerde hak gaspı varsa bunun bizi ne kadar yakından ilgilendirdiğini fark edemediğimiz, kendimizle bağlantısını kuramadığımız için tepkisiz kalıyoruz. Böyle olunca da nasıl ki suyu yavaş yavaş ısıtılan kurbağa haşlandığını fark edemiyorsa biz de iktidarın nasıl baskıcı bir rejim haline geldiğini, mücadeleyle elde ettiğimiz haklarımızı elimizden alarak adaletin kırıntısını da ezdiğini fark edemiyoruz.
Mesela, işçilerin, emekçilerin haklarını savunduğu için hapiste tutulan Avukat Can Atalay’ın, 14 Mayıs seçimlerinde TİP milletvekili olarak seçildikten sonra anayasaya göre serbest bırakılması gerekiyordu. Ama milletvekilliği gasp edildi, Hataylı emekçilerin iradesi yok sayıldı. Atalay, Soma madenci katliamı başta olmak üzere pek çok iş cinayeti davasının avukatlığını üstlenmiş, işçi katliamlarının hesabının sorulması ve yeni katliamların engellenmesi için mücadele etmişti. Atalay hakkında verilen kararın sendikalaşan işçilerin işten atılmasıyla, direnişe çıkan işçilerin polis ve jandarmanın saldırısına maruz kalmasıyla, iş mahkemelerinde hakkını arayan işçilerin aleyhine kararlar çıkmasıyla, iş cinayeti davalarında patronların cezasızlıkla ödüllendirilmesiyle bağı vardır. Bu nedenle Can Atalay’a vurulan kelepçe aynı zamanda işçilerin hak ve adalet mücadelesine vurulmuştur.
Toplumun çoğunluğunu oluşturan işçi ve emekçiler olarak hakkımızı aradığımızda adalet bulmak istiyorsak, iş cinayetlerinde ölmek istemiyorsak, çalışma koşullarımızın iyileştirilmesini istiyorsak hak ve adalet aramanın, mücadelenin önüne konulmak istenen engellere birlikte karşı çıkalım. Siyasal, sendikal baskılara, hak gasplarına karşı duralım.
- Her Fabrikada Ortak Sorunlarımıza Çözüm: Örgütlen!
- “Yanıyorsun Fuat Abi”
- Kredi Kartları Taksitlerinden Kurtuluyoruz!
- Neden Hiçbir Şey Değişmiyor?
- İşçilerin Kafa Karışıklığı Kimin İşine Geliyor?
- Dünya Dönüyor Ama Eskisi Gibi Değil
- Asgari Ücretle Açgözlü Olunur mu?
- Ekmeğimizin Peşindeysek Haklarımızın da Peşinde Olmalıyız!
- Hayatı Bizim İçin Ömür Törpüsü Haline Getirdiler
- Bu Düzen Sağlığımızı Bozuyor
- Benim Ekonomim Neden Şahlanmıyor?
- Migros’ta İşten Atılan Yeğenim İşe İade Edildi
- Borsada Neleri Kaybediyoruz?
- Umut Hep Vardır
- Dün Hiroşima Bugün Ortadoğu
- MESS Sözleşmesinden Çıkardığımız Bir Ders Var
- Patron Haklı mı?
- Doğru Bilgi ve Çözüm İçin Mücadele Saflarına
- Karnımızı Doyurmak Değil Sağlıklı Beslenmek İstiyoruz
- “Fedakârlık” Neden Hep Bize Düşer?
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- Hayat Pahalı Ama Hayatımız Çok Ucuz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- Büyüyen Yoksulluk ve Sosyal Yardımlar
- Rakamların Ardına Gizlenen Gerçekler
- Sermayenin ve İktidarın Saldırılarını Püskürtmek İçin 1 Mayıs Ruhuyla Birleşelim
- İşçi Dayanışması 192. Sayı Çıktı!
- Bumerang Geri Döner!
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- İşçi Dayanışması 191. Sayı Çıktı!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- MESS Sözleşmesinden Çıkardığımız Bir Ders Var
- Patron Haklı mı?
Son Eklenenler
- Emekçi kadınlar olarak hayatın her alanında çeşitli sorunlarla karşılaşıyoruz. Bu sistem bizi sokakta katledip, savaşlarda öldürüyor. Emeğimiz yok sayılıp hayatımız değersizleştiriliyor. Bizler işçi sınıfının kadınlarıyız, ellerimizdeki hünerle...
- Biz işçilerin yaşadığı sıkıntılar, zorluklar gün geçtikçe artıyor. Aldığımız ücretler açlık sınırına denk durumda. Üstelik ücretlerimizin enflasyon karşısında erimesi belimizi iyice büküyor. Çalıştığımız işyerlerinde, fabrikalarda çalışma...
- Her geçen gün yoksullaşan, hayat pahalılığıyla beli bükülen işçiler olarak vergi rekortmeni olmamız pek mümkün görünmeyebilir. Ancak gerçek bu. Milyarlarca dolarlık servetlere sahip patronlar servetleriyle kıyaslayınca tabiri yerindeyse bir kuruş...
- Bizler, Avcılar’dan genç işçi ve öğrencileriz. Kimimiz fabrikalarda saatlerce çalışıyor, kimimiz ise okul sıralarında dirsek çürütüyor. Hepimiz işçi çocuklarıyız ve bizi birleştiren, bir araya getiren ortak sorunlara sahibiz. Çünkü içinde...
- 1 Mayıs’a sayılı günler kaldı ve biz emekçi kadınlar böylesine anlamlı bir güne hep birlikte hazırlanmak üzere yan yana geldik. Sınıfımızın birlik, dayanışma ve mücadele günü için UİD-DER’de birleştik. Hep birlikte coşkulandık, umutla dolduk. 1...
- Bir haykırış duyuldu derinden/ Sanırsın dağlar kalktı yerinden/ Mahalleden, fabrika köşelerinden/ Ayağa kalktı yürüyor işçi/ Yürüyor işçi, yürüyor işçi!
- Her işçinin hayalidir bir gün emekli olmak, hayatının kalan kısmında çalışmadan mutlu mesut yaşamak ve kendini güvende hissetmek… Bunun için sigortalı bir işte çalışmaya, SGK primlerimizin gerçek ücretimiz üzerinden ödenmesine dikkat ederiz. İşe ilk...
- Geçenlerde manava yolum düştü, eve bir iki parça şey alayım diye uğradım. Alışveriş bitti, tam para ödeme esnasında 17 yaşlarında bir genç gelerek kasadaki kişinin kulağına bir şeyler fısıldadı. O ise kafasını sallayarak “tamam tamam al” dedi. Genç...
- Ramazan bayramı boyunca, insanlar birbirlerine temenni mesajları attı. Sevdiklerine onların mutluluklarını içeren dilekler ilettiler. Sevdikleri kişilerin kötü günler görmemesini, her türlü beladan ve kazadan uzak olmasını, açlık ve yoksulluk...
- Merhaba arkadaşlar, işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Bu sömürü düzeni kapitalizm dünya işçi sınıfının hayatını alt üst edip zindana çeviriyor. Dolayısıyla her 1 Mayıs’ın biz emekçiler için ayrı bir...
- Siyasi iktidarın ve sermaye sınıfının saldırıları arttıkça işçi ve emekçilerin çalışma ve yaşam koşulları kötüleşiyor, iş cinayetleri sürüyor. Bu koşullarda düşük ücretlere, sendikal baskılara, ağırlaşan çalışma koşullarına karşı pek çok sektörde...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşırken UİD-DER temsilciliklerinde “Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Karşı 1 Mayıs Ruhuyla Mücadeleye!” başlıklı etkinlikler gerçekleştirildi. 20-21 Nisanda...
- Son yıllarda mülteci, göçmen, sığınmacı ve yabancı sözlerini çok duyduk, duymaya da devam edeceğiz. Nedeni dünya üzerindeki 8 milyar insanın neredeyse 300 milyonunun, doğup büyüdükleri, yaşadıkları topraklardan kaçmak zorunda kalmalarıdır. Ve...