Buradasınız
“İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
Dört bir yanı yangınla kuşatılmış bir ormanda tek tek ağaçların bu yangından kendini kurtarması mümkün değildir. Hangi işçi etrafını saran kriz, enflasyon, pahalılık sarmalından tek başına kurtulabilir? Bu nedenle geçmişten bugüne işçiler yan yana gelmiş, örgütlenmiş, sendikal, siyasal birlikler kurmuş ve hakları için birlikte mücadele etmişlerdir. Örgütlenen işçileri bölmek isteyen patronlar sınıfı da boş durmamış, çeşitli yöntemlerle işçilerin birliğini kırmak istemiştir. İşçileri bölmek ve zayıf düşürmek isteyen patronlar baskı ve yasakların yanı sıra “iş barışı”, “çalışma barışı” gibi söylemlerle sinsi bir dil kullanarak işçileri aldatmaya çalışmışlardır.
Patronlar iş barışını “patronla işçi arasında uyum, saygı ve güven ortamı” olarak tanımlıyorlar. Peki, patronun işçiyi sömürmesi üzerine kurulu bir sistemde saygıdan, barıştan söz edebilir miyiz? İş barışı söylemini dillerinden düşürmeyen patronlar bu sözün arkasında duruyorlar mı? Sendikalaşmak isteyen işçileri yıllarca mahkemelerde süründürenler, ücretlerinin arttırılmasını isteyen işçilere, “beğenmiyorsan kapı orada” diyenler, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmasını isteyen işçileri göstermelik önlemlerle çalışmaya zorlayanlar, greve çıkmak isteyen işçileri işsizlikle korkutup sindirmeye çalışanlar aynı patronlar değil mi? Patronlar hak talep eden işçiyi nankörlükle suçluyor, hak vermemek için bin dereden su getiriyorlar. İşlerine gelince baskıyla işlerine gelince “iş barışı” gibi olumlu çağrışımlar yapan uydurma kavramlarla sömürü çarklarını acımazsızca döndürüyorlar. Onların “iş barışı” dedikleri şeyin işçilerin haksızlıklara ses çıkarmaması, kölece çalışmaya razı gelmesi anlamına geldiği açık değil mi? Peki biz işçiler bu açık gerçeğin farkında mıyız?
Türkiye işçi sınıfının sendikal ve siyasal örgütlülüğü çok zayıf durumda. Hal böyle olunca, bilinçsiz durumdaki işçiler patronların “iş barışını” bozmayalım, daha çok üretelim, daha çok kazanalım sözlerine maalesef aldanıyor. Diğer yandan sendikalara çöreklenmiş bürokratlar da işçiler hak talep ettiğinde, grev istediğinde, çalışma koşullarını değiştirmek istediğinde işçilerin önüne türlü engeller koyuyor, iş barışından, çalışma huzurundan dem vuruyorlar. Örneğin enflasyon karşısında eriyen ücretlerini artırmak için ek zam talep eden işçilere “sözleşmeye sadık kalmalıyız”, “sözleşmemizde ek zam maddesi yok” diyerek düşük ücretle çalışmayı tavsiye ediyorlar.
Patronlarla kol kola girerek işçileri susturan sendika bürokratlarına bir başka örnek daha verelim: Erzincan İliç’te Çöpler Altın Madeninde 9 işçi hâlâ siyanürlü toprak altında… Bu madende çalışan işçiler 13 Şubattaki kazadan iki yıl önce işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmasını istiyor, şikâyette bulunuyorlar. Tüm bu uyarı ve eleştirileri dikkate alması ve şirketin usulsüzlüklerinin üzerine gitmesi gereken sendika bürokratları ne yapıyor peki? İşçilere şu mesajı yolluyorlar: “Değerli üyelerimiz; Bizler ekmeğimizin derdinde, işimizin başında ve işverenimizin yanındayız. Değerli işverenimiz, şu an içinde bulunduğumuz olağan dışı gelişmelerin, işyerimize karşı yapılmak istenen karalama çalışması ve çirkin bir kumpas olduğunun farkındayız. Sendikamız olarak işverenliğimizin kurulduğu ilk günden itibaren İşçi Sağlığı ve Güvenliğine, çevreye, kısacası insana ve doğaya verdiği önem ve hassasiyete sonuna kadar kefil ve şahidiz. Bu süreçte üzerimize ne düşüyorsa yapmaya hazırız. Genel Merkez ve Şube olarak tüm üyelerimizle birlikte işverenimizin yanında olduğumuzu bildirir, saygılar sunarız.” Sendika bürokratlarının kefil oldukları “işverenin hassasiyeti” 9 işçi kardeşimizin katledilmesine ve büyük bir çevre felaketine neden oldu. İşte bürokratların iş barışı dedikleri budur!
Demek ki sömürünün, toplumsal eşitsizliğin, sınıfların olduğu yerde ezilen sınıf için ne barış ne huzur ne mutluluk olur. Bu düzende kimileri Anagold firmasının sahipleri gibi altın içinde yüzüyor kimileri de 9 işçi kardeşimiz gibi liç yığını altında can veriyor. Kimileri milyarderler listesine girerek huzur içinde hayatın tadını çıkarıyor, kimileri yoksulluk sınırı altında bir ücretle ölümle burun buruna çalışıyor. Bu nedenle gerçekleri görmeli ve unutmamalıyız: Sömürünün olduğu bir toplumda iş barışı hiçbir zaman olmadı, olmayacak. Çıkarları birbirine zıt olan iki sınıftan kim daha örgütlüyse, mücadeleyi o kazanır. İş barışı diye patronların sömürüsüne boyun eğmemizi isteyenlere aldanmadan hak arayışımızı sürdürmeliyiz.
- İşçi Sınıfının Mücadele Saflarını Güçlendirelim
- İşçi Dayanışması 193. Sayı Çıktı!
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- Hayat Pahalı Ama Hayatımız Çok Ucuz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- Büyüyen Yoksulluk ve Sosyal Yardımlar
- Rakamların Ardına Gizlenen Gerçekler
- Sermayenin ve İktidarın Saldırılarını Püskürtmek İçin 1 Mayıs Ruhuyla Birleşelim
- İşçi Dayanışması 192. Sayı Çıktı!
- Bumerang Geri Döner!
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- İşçi Dayanışması 191. Sayı Çıktı!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- Hayat Pahalı Ama Hayatımız Çok Ucuz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- Büyüyen Yoksulluk ve Sosyal Yardımlar
- Rakamların Ardına Gizlenen Gerçekler
- Sermayenin ve İktidarın Saldırılarını Püskürtmek İçin 1 Mayıs Ruhuyla Birleşelim
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- Unutma, Örgütlen, Hesap Sor!
- Bölünenler mi Birleşenler mi Kazanır?
- Örgütlülük İşçi Sınıfının Gücü, Toplumun Umududur!
- Asıl Düşman Olan Kim?
- “Dejavu” Sarmalını Kırmak İçin
- Derby’den Özak’a Sendikalı Olma, Sendika Seçme Hakkı
- Boyun Eğmek mi Birlikte Karşı Durmak mı?
Son Eklenenler
- Bu sene 1 Mayıs’a UİD-DER’le birlikte bir işçi kenti olan Lüleburgaz’da katıldım. 1 Mayıs heyecanımız sabah saatlerinde başladı. Yol boyunca türkülerimizle, marşlarımızla 1 Mayıs alanına gittik. Tabii içimizde İstanbul’da kitlesel ve birleşik bir 1...
- 1 Mayıs’a gitmeden önce egemenlerin yarattığı algı yüzünden benim de endişelerim vardı. Fakat “Ben hakkımı savunmalıyım” diye düşünerek, arkadaşlarımın ısrarlı daveti sayesinde UİD-DER’le birlikte Bursa’da 1 Mayıs’a katıldım. İlk 1 Mayıs’ımdı, iyi...
- Ağır sorunlar altında bunalan işçi sınıfının bu sorunlar karşısında bir çıkış yolu bulabilmesi için sendikalarına sahip çıkması, sermayenin ve sendika bürokratlarının planlarını, niyetlerini boşa düşürmesi büyük önem taşımaktadır. Özellikle siyasi...
- Bartın’ın Amasra ilçesinde Türkiye Taşkömürü Kurumu’na (TTK) bağlı maden işletmesinde 14 Ekim 2022’de patlama meydana gelmiş, 43 maden işçisi yaşamını yitirmiş, 9 işçi de yaralanmıştı. Patlamaya ilişkin 7’si tutuklu 23 sanığın yargılanmasına 8...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’ı geride bıraktık. 1 Mayıs’ta Türkiye’nin dört bir yanında gerçekleşen mitinglere yüzbinlerce sendikalı sendikasız işçi, işsiz, emekli, emekçi kadın, genç katıldı. İşçi ve...
- Türkiye’nin dört bir yanında sendikalaşmak isteyen işçiler çeşitli engellerle karşılaşıyor, işten atılıyor, baskıyla sindirilmek isteniyor. Bursa’da Öz İplik-İş Sendikası’nda örgütlendikleri için işten atılan ve direnişlerine devam eden Durak...
- Türkiye tarihindeki en büyük işçi katliamı olan Soma Katliamı davasında daha önce yargılanmayan 28 kamu görevlisi ilk kez hâkim karşısına çıktı. Katliamın 10. yılında görülmeye başlanan kamu davasının ilk duruşması 8 Mayısta Soma 2. Asliye Ceza...
- Merhaba işçi ablalarım, abilerim. Ben İzmir’de yaşayan bir lise öğrenciyim. Ben de UİD-DER ile 1 Mayıs’a katılmak için İstanbul’da yaşayan teyzeme geldim. İlk defa 1 Mayıs’a katıldığım için sizlerle duygularımı paylaşmak istiyorum.
- Bu sene de 1 Mayıs’ı ağır şartlarda karşıladık. Bir tarafta ekonomik yıkım diğer tarafta savaş, göç sorunu ve işsizlik. Biz işçilerin birikmiş nice sorunu bulunuyor, toplum nefessiz bırakılıyor. İşte bu şartlar altında UİD-DER işçilere umut oldu,...
- Türkiye’de işçiler, reel ücretlerin düşmesi, çalışılmış günlerin ücretinin dahi patronlar tarafından gasp edilmesi gibi sorunlarla boğuşuyorlar. Diğer taraftan sağlık emekçileri ticarethaneye dönüştürülen sağlık sisteminin dayattığı ağır iş yüküyle...
- Geçen gün metal işçisi arkadaşımla bir araya geldik. Çayımızı içerken sohbet etmeye başladık. Konumuz toplu iş sözleşmesiydi.
- İlk kez UİD-DER’le 1 Mayıs’a gelen arkadaşımız, 1 Mayıs’ın daha önce duyduklarından, anlatılanlardan bambaşka bir şey olduğunu söyledi. Kadınlar, çocuklar, işçiler el ele halaylar çektik, hepimiz kardeş gibiydik.
- Merhaba, ben İzmir de yaşayan bir gencim. İstanbul’a UİD-DER’le 1 Mayıs’a katılmak için geldim. 1 Mayıs öncesi hazırlıklar için derneğe gittim. Çok sıcak bir ortam ve dayanışma duygusu sarmıştı her yeri.