Buradasınız
İş Kazalarını “İşçinin Hassasiyeti” Değil İş Güvenliği Önlemleri Önler!
Berdan Güney

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 8 Mayısta Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen Uluslararası 8. İş Sağlığı ve Güvenliği Konferansı’nda, iş kazaları, anneler günü ve 1 Mayısa ilişkin açıklamalarda bulundu.
Erdoğan, iş kazalarının sadece “işverenlerin hassasiyet göstermesiyle” önlenemeyeceğini savundu ve işçilerin de hassasiyet göstermesi gerektiğini, meselâ işçilerin sıcak havalarda baret takmadıklarını söyledi. Erdoğan’ın konuşmasında iş kazalarında işçilere pay biçtiği kısım şöyle:
“Şüphesiz sağlıklı ve güvenli bir ortamda çalışma hakkı insanın en temel haklarından biridir. ILO rakamlarına göre, halen bu konuda arzu edilen seviyenin oldukça altındayız. Tüm çalışmalara rağmen istenilen seviyede değiliz. Ben burada meselenin imkân, para, teknoloji eksikliği olduğunu düşünmüyorum. Bu sorunun ortaya çıkmasının nedeni, insana yönelik çarpık bakış açısıdır. Bir fabrikanın üretim sürecinde fabrika ile insanı aynı seviyede gören bir anlayışı ben asla kabul etmiyorum.
Biz insana makine gibi bir üretim aracı olarak bakmayız, bakamayız. İş kazalarının azaltılması, can kayıplarının önüne geçilebilmesi için öncelikle kendimizi düzeltmeli, insanı merkeze alan bir anlayışa geçmeliyiz. Sadece hükümetin veya işverenlerin hassasiyet göstermesiyle çözülebilecek bir sorun değildir. İşçilerin de bu konuda hassasiyet göstermesi gerekir. İşçimiz çok basit nedenlerin arkasına sığınarak bu tedbirleri uygulamıyor. Hava sıcak diye bareti takmıyor meselâ. Bu konuda işçi kardeşlerimizin kendilerini düşünmesi gerekiyor.”
Bu sözlere yönelik elbette söylenecek çok şey var. Öncelikle şunu söylemek lazım ki, meseleyi “hassasiyet”le açıklamak, iş güvenliği önlemlerini alıp almamayı patronların vicdanına, keyfine bırakmak demektir. Oysa bu önlemleri almak patronlar açısından bir sorumluluk, devlet açısındansa denetim ve yaptırım konusu olmalıdır. Sonuçta iş kazalarının ve can kayıplarının önüne geçilememesinin nedeni tam da hükümetin meseleye sermaye penceresinden bakan yaklaşımıdır.
Erdoğan bir yandan işçinin sağlıklı ve güvenli bir ortamda çalışmasının bir hak olduğunu söylüyor ama öte yandan iktidarda olduğu 15 yıl boyunca iş kazalarının ve iş cinayetlerinin neden dramatik bir şekilde arttığından söz etmiyor. Cumhurbaşkanı, ILO’nun rakamlarına dair bilgi vermemiş ama “halen arzu edilen seviyenin oldukça altındayız” diyerek aslında bir itirafta bulunmuş. Bu arada ILO rakamları, Türkiye’nin iş cinayetleri sıralamasında dünya üçüncüsü olduğunu söylüyor!
“Tüm çalışmalara rağmen istenilen düzeyde değiliz” diyor! AKP’nin yaptığı “çalışmaların” sonuçlarını Soma’da, Ermenek’te, Zonguldak’ta gördük. Sadece geçen ay iş cinayetlerinde 168 işçinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlandı bu yoğun çalışmalar! Bu yılın başından Nisanın sonuna kadar en az 586 işçi hayatını kaybetti ve iş cinayetleri istikrarlı bir şekilde artmaya devam ediyor. AKP hükümetinin meşhur “istikrar”ı bu konuda sağlanmış görünüyor. Taşeron işçi sayısını yüz binli rakamlardan milyonlara çıkararak iş kazalarının ve meslek hastalıklarının artmasında en büyük katkıyı AKP iktidarının yaptığını da biliyoruz. Hükümet, Soma ve Ermenek’te yüzlerce işçinin hayatını kaybetmesi üzerine artan tepkileri yatıştırmak için İş Sağlığı ve İş Güvenliği Yasası’nda kimi değişikliler yaptıktan sonra bunları erteledi. Madencilerin bedenleri toprağın altında çoktan soğudu, fakat o ailelerin acısını dindirecek tek bir adım atılmadı! Annelerin çektiği sıkıntılardan bahsedenler ne yazık ki Somalı madencilerin annelerinin çektiği acıyı hafifletecek adımlar atmadılar.
Yaşam odası gibi hayati önemdeki bir uygulamayı erteleme kararını veren AKP, madenlerde iş cinayetlerinin devam etmesinin sorumlusudur. İşçiler ölmeye devam ediyor! Ve evet, AKP iktidarı sayesinde madenler ölüm çukurlarına dönüştü. Rödovansla madenler özel şirketlere, ama özellikle AKP ile çıkar birliği içinde olanlara teslim edildi. Böylece yandaşlara sermaye aktarılıyor.
Sadece madenler de değil. Son yıllarda pıtrak gibi çoğalan inşaat şirketleri, kentsel dönüşüm adı altında ülkenin her yerini inşaat şantiyesine çevirdiler. Erdoğan ülkenin şantiyeye dönmesinden gurur duyuyor! Ama bu şantiyelerden hemen her gün ölüm haberleri geliyor. Üçüncü köprü, stadyum, AVM’ler gibi büyük şantiyelerde çoğu saklı kalan ve ölümle sonuçlanan iş kazaları gerçekleşiyor. Tersanelerdeki iş kazalarının çoğunun üstü örtülüyor.
Kısa zamanda iş yetiştirme sözü veren inşaat firmaları, işçilerin üzerinde baskı oluşturuyorlar. İstanbul Anadolu yakası metro inşaatı örneğinden hatırlayacağımız gibi, açılış gününü kendisi açısından simgesel bir güne denk getirmek isteyen hükümet, inşaat firmalarına baskı uygulamış, onlar da işçiler üzerinde baskı kurmuştu. Açılış belirlenen günde yapılabilmişti! Ama istasyonların çoğu halen inşaat halindeydi. Metro inşaatı o günkü haline bile getirilinceye kadar, bu baskı nedeniyle pek çok iş kazası gerçekleşmiş ve işçiler yaşamını yitirmişti. İşçilerin ücretlerinin ödenmemesi nedeniyle yaptıkları eylemler tabii ki basında yer almadı! Cumhurbaşkanının bizzat çok önem verdiği Üçüncü Köprü inşaatının bir an önce bitirilmesi basıncı sonucunda birçok işçi iş cinayetine kurban gitti. İnşaatlarda iskele çökmesi, beton dökümü sırasında kalıp çökmesi vb. bu baskılardan kaynaklanıyor, baret takmamaktan değil!
Fabrikalarda da üretim baskısı had safhada... Üretim bandının hızlanması için işçilerin üzerindeki basınç arttırılıyor. Sınırlarını aşmaya zorlayacak şekilde çalıştırılan işçilerin iş kazası geçirme ihtimali artıyor. Nitekim sadece bu nedenle çok sayıda iş kazası gerçekleşiyor.
Sadece üretim baskısı da değil iş kazalarına sebep olan. İşçilerin alım gücü her geçen yıl düşüyor, iş saatleri de uzuyor. İşçi aileleri her geçen yıl temel ihtiyaçlarını karşılamakta daha da zorlanıyor. Geçim sıkıntısı, düzenli beslenememe, vardiyalı çalışmanın vücudun doğal işleyişini sekteye uğratması, dinlenememe ve bunun yol açtığı yorgunluk… Tüm bunlar iş kazalarına davetiye çıkartıyor.
Erdoğan, “iş kazaları olmasın diye çaba gösterdik” derken, yürürlüğe soktukları iş güvenliği yasasını kastediyor olmalı. Oysa yasa yürürlüğe girdikten sonra da iş cinayetleri katlanarak devam etti. Söz konusu yasal düzenlemenin kâğıda yazıldığı haliyle bile tam olarak uygulanmadığı, bir süre sonra patronlar lehine yumuşatıldığı da malûm.
Yasanın getirdiği iş güvenliği eğitimleri, patronların isteği üzerine kâğıt üzerinde yapılmış gösteriliyor. Müfettişler, Soma örneğinde açığa çıktığı gibi, madenlere inmeden “güvenli ve çalışmaya uygun” raporları veriyorlar.
“Biz insana makine gibi bir üretim aracı olarak bakamayız” diyor Erdoğan! Oysa taşeron çalışma biçimini yaygınlaştıran, patronlara ucuz işgücü olanağı yaratan AKP hükümetidir. İşçiler güvencesiz ve her türlü haktan yoksun çalışıyorlar. Bu da yetmedi, işçileri köle gibi kiralayabilecek özel istihdam bürolarını AKP Meclis’te yasalaştırdı. AKP’nin iddiası kayıt dışılığı azaltma ve güya istihdamı arttırma! İşgücünü ucuzlatarak, iş güvencesini ve sosyal hakları ortadan kaldırarak, kısacası işçileri köleliğe mahkûm ederek mi sağlayacaklar bunları?
AKP bugüne kadar işçiler için ne vaat verdiyse tersini yaptı. Sendikalı işçi sayısını arttıracağız dedi, çıkardığı yasayla sendikalaşma daha da zorlaştı. Sendikalaştığı için işçi çıkaran patrona engel olmadı. “Yasal” hakkını kullanarak sendikalaşmak isteyen işçiler işten atmalara karşı direnişe geçince, işçilerin üzerine polisi gönderdi. İşçilerin yasal hakkını keyfi olarak tanımayan patrona adeta kol kanat gerildi, geriliyor. İşçilerin grevlerini yasaklayan bizzat Erdoğan ve onun AKP’sidir.
İş kazalarını azaltacağız dediler (bitireceğiz demediklerini zaten biliyoruz!), işçi ölümleri arttı. Asgari ücreti arttıracağız dediler, asgari geçim indirimini dâhil ederek 300 lira zam yapmış gibi gösterdiler. Üstelik vergi dilimini de aynı bırakarak sekizinci ayda asgari ücretten kesinti yapılmasını sağladılar. İkinci 6 ayda zam yapılmasına engel oldular. Bu arada asgari ücretin bu artışa rağmen açlık sınırının altında olduğunu da hatırlatalım.
“Taşeronu kaldıracağız, kamuda çalışan 700 bin işçi kadroya alınacak” dediler. Müjdeli haberin sonu sadece bir gün sonra Maliye Bakanının açıklamasıyla geldi. İşçiler için sözleşmeli bir statü oluşturuldu ve sadece şartları sağlayanları üstelik sınavla kamuya alacak şekilde bir düzenleme yaptılar. Yani bırakın taşeron işçilerin kadroya alınmasını, kadrodaki işçilerin bile iş güvencesinin yok olmasına neden olacak bir düzenleme yaptı AKP.
AKP işçi hakları, sendikal örgütlenme, çalışma koşulları ve iş kazaları konusunda tam bir işçi düşmanı olduğunu defalarca gösterdi. Çünkü her seçim döneminde tekrar etmeyi çok sevdikleri sözlerdeki gibi “yaptıkları yapacaklarının teminatıdır”.
Sermaye hükümeti, patronlara verdiği bir sözü iki etmiyor, bunu da görüyoruz.
- Kıdem tazminatı hakkını patronları önemli bir yükten kurtarmak ve daha kolay işçi çıkarabilmelerini sağlamak için ortadan kaldırıyor.
- Özel istihdam–kölelik bürolarını patronlar işçileri daha düşük maliyetle sömürebilsin diye yasalaştırdı.
- İşe iade davalarını azaltmak için, dava açan işçiye maaşının neredeyse yarısı kadar dosya parası ödeme şartını getirdi. Böylece patronları işe iade davalarından önemli ölçüde kurtardı.
- İşçilere sözde 2 sendikaya üye olma hakkı tanındı, ama bir sendikaya üye olmaya çalışan işçinin bu nedenle işten çıkarılmasına engel olacak hiçbir önlem alınmadı. Sendikalaştığı için işten atılan ve direnişe geçen işçinin üzerine polisini sürdü, sürüyor.
- Havayolu işçilerinin, metal işçilerinin, Şişecam işçilerinin grevlerini “ulusal güvenliğe tehdit” oluşturduğu gerekçesiyle yasakladı.
AKP iktidarı, işçiler için attığını söylediği her adımında patronları daha da ihya etti. Üstelik işçi sınıfına yönelik tüm saldırıların sorumlusu sanki kendileri değilmiş gibi, çıkıp tüm sınıfların üstündeymiş havalarında konuşuyorlar. Toplumu kutuplaştıran AKP ve Erdoğan, bu ortamdan yararlanarak kendi suçlarının üzerini kapatıyor ve tıpkı bir Bonaparte gibi işçileri düşünen “baba” edasıyla konuşuyor ve kitlelerin bilincini bulandırıyor.
İşçilerin haklarını gasp eden, işçi ölümlerini değil engellemek artmasına neden olan AKP hükümeti, bu pervasızlığını, bu gücünü işçilerin örgütsüzlüğünden alıyor. Hak gasplarına karşı durmanın, iş cinayetlerini engellemenin tek yolu örgütlenmektir. İşte o zaman egemenler o kadar rahat yalan söyleyemezler, işçilerin bilincini bulandıramazlar!
marksist.net’ten alınmıştır.
Yunanistan’da Genel Grev
UİD-DER’le 1 Mayıs Coşkusu
Kaynak:
- Çocuk İşçilikle Mücadele İşçi Sınıfının Örgütlü Mücadelesinin Büyümesiyle Mümkün
- 301’i, Soma’yı, O Günden Beri Hiç Unutmadık…
- Nurtani İçin Adalet, Adalet İçin Mücadele Gerek
- Sorumluluğu İşçiye Yıkmanın Yolu: “Ya Güvenli Çalış Ya Hiç Çalışma”
- “Benim Suçumdu Abla”
- Toplu Konut Değil, Toplu Mezar!
- Örgütlenmeye İhtiyacımız Var
- Kâr Hırsı Doğayı ve İşçileri Katlediyor
- Gençlerimiz Ölmeye Devam Ediyor
- Kocaeli’de “MESEM’e ve Çocuk İşçiliğine Son”Eylemi
- Sağlıksız ve Kötü Çalışma Koşullarına Karşı Birleşelim
- Mesleki Eğitim mi Kâr Hırsı mı?
- Hayatımızı Değiştirecek Parolayı Unutmayalım!
- Gizli Açlık Tehlikesi Büyüyor
- Biz Mücadele Edersek Her Şey Düzelir!
- Hasköy Sanayi Sitesinden Sonra Şimdi Sıra Kimde?
- Ya Beni İşten Atarlarsa?
- İSG-SEN Ankara’da Siyah Baret Eylemi Yaptı
- Patronların Prestiji Yangın Riskinden Daha Önemli
- “El Cerrahisi 7/24 Yanınızda”
- İzmir Belediye İşçileri İşlerini Geri İstiyor
- UİD-DER’in İran İşçi Sendikalarına ve İşçi Sınıfına Dayanışma Mesajı
- İşçiyiz, Filistin Halkına Yapılan Zulmü Kabul Etmiyoruz!
- Talan Yasasına Karşı Köylülerin Mücadelesi Sürüyor
- Sivas Katliamı 32. Yılında Lanetlendi, Katledilenler Anıldı
- Göçmenlerin Sağlığa Erişim Hakkı Yok Ediliyor!
- “Halkımız Yoksul Değil, Devletimiz Sosyal”
- Gazze’de Yardım Merkezine Saldırı: Kapitalizmin Geldiği Nokta
- Dünya Mülteciler Günü: Umut Kapitalizme Karşı Mücadelede!
- Genel-İş Sendikacıların Tutuklanmasını Protesto Etti
- Sağlık Emekçileri: “Bitmeyen Eziyet Bitmeyen Rezalet! Hasta Gelmedi Ceza Geldi”
- ABD Büyükelçiliği Önünde Eylem: “Filistin’de Ablukaya ve İşgale Son”
- İzmir Belediye İşçilerinin Grevinin Gösterdikleri
- Tüm İnsanlık İçin Atan Kalplerin Anısına
- Enflasyonun Bize Faturası
- Örgütlü Gücümüzden Korkuyorlar Kardeşlerim
- TPI Compozit Grevcilerinin Anlattıkları
- İşçiler Grevi Nasıl Yürütmeli?
- Yönetmen ve Senarist Ali Özgentürk’e Veda
- Sırrı Abi, Beynelmilel ve İşçi Sınıfının Enternasyonali
- Soma’yı Hatırlamak
- Soma'yı Unutma, Örgütlen, Hesap Sor
- Nurtani İçin Adalet, Adalet İçin Mücadele Gerek
- İş Cinayetinde Ölen İşçiler Kusurlu Sayıldı
- Oba Makarna, ZSR, Amasra, Kartalkaya… İş Cinayetleri, Denetimsizlik, Teşvikler
- “Emekliler Yılında” 512 Emekli İş Cinayetlerinde Katledildi
- İşçilerin Canının Hiçe Sayılmasına Birlikte Karşı Duralım!
- Amasra Katliamının 10. Duruşması Görüldü
- İş Cinayetleri Artıyor, Hayatımız İçin Mücadele Etmeliyiz
- İran’da Maden Faciası: Kapitalizm Can Almaya Devam Ediyor
- Kocaeli’de Oba Makarna’daki İş Cinayeti Eylemle Protesto Edildi
- Oba Makarna’da İş Cinayeti
- Soma Katliamı Davası: “Parasına Göre mi İşliyor Bu Adalet?”
- Torunlar Center Katliamının 10. Yılında Kâr Hırsı Can Almaya Devam Ediyor
- İşçi Sınıfı Örgütlü Olursa İş Cinayetleri Son Bulur…
- Desan Tersanesinde İş Cinayeti Protesto Edildi
- İş Cinayetinde Ölen Zafer Açıkgözoğlu Anıldı
- Örgütlenmeye İhtiyacımız Var
- Hendek Katliamının Dördüncü Yılında Ailelerin Adalet Arayışı da Yası da Sürüyor!
- Güney Kore’de Fabrika Yangını: Kâr Hırsı Öldürüyor
Son Eklenenler
- İşçiler, emekçiler, emekliler, gençler, yani toplumun ezici çoğunluğu için geçinmek, yaşamını sürdürmek giderek daha da zorlaşıyor. Öte yandan işçi ve emekçiler “bunlar daha iyi günlerimiz” diyerek bu zorlukların aşılabileceğine dair bir umut...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi (İzBB) şirketleri İZDOĞA, İZBETON, İZULAŞ ve 185 İZSU çağrı merkezinde işten atılan 368 Belediye-İş Sendikası üyesi işçi, işlerine geri alınma talebiyle mücadele ediyor. İşten atılan işçiler arasında 1,5 senelik genç...
- İranlı sınıf kardeşlerimiz, Sizlere Türkiye’den yazıyoruz. Uluslararası İşçi Dayanışması Derneği (UİD-DER) üyesi işçiler olarak sizleri en içten duygularımızla selamlıyoruz. On yıllardır Filistin halkına yönelik zulmünü sürdüren İsrail, bugün ABD’...
- 11 Temmuzda Brezilya’nın birçok kentinde on binler, emek karşıtı politikaları ve saldırgan uygulamalarıyla tanınan eski başkan Bolsonaro’nun yargılanma sürecine müdahale ettiği gerekçesiyle Trump’ı protesto etti. Kenya’da geçtiğimiz yıl vergi...
- Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), 14 Temmuzda Ankara’da bulunan Genel Merkez binasında düzenlediği basın toplantısında 2026-2027 yıllarını kapsayan 8. Dönem Toplu İş Sözleşmesi taleplerini ve mücadele programını açıkladı. Basın...
- DİSK Emekli-Sen, 13 Temmuzda Çankaya Zübeyde Hanım Sosyal Tesisleri’nde “Emekli Buluşması” düzenledi. DİSK-AR tarafından hazırlanılan 2025 Emekli Raporu’nun kamuoyuyla paylaşıldığı etkinliğe DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, DİSK Emekli-Sen Genel...
- Haydarpaşa Dayanışması, son banliyö seferlerinin durdurulduğu 2013’ten bu yana Haydarpaşa Garında her Pazar günü “Ne Otel Ne Müze, Haydarpaşa Gardır Gar Kalacak!” pankartıyla basın açıklamaları gerçekleştiriyor. 13 Temmuz Pazar günü gerçekleştirilen...
- Modern tıbbın temel kurallarından biri elleri çok iyi yıkamak, el hijyenine dikkat etmektir. Peki, el yıkamanın bile geçmişte mücadele konusu olduğunu biliyor muydunuz? Ignaz Semmelweis, 1840’lı yılların sonunda, Viyana’daki bir kadın doğum...
- Hayat pahalılığı ve yüksek enflasyon karşısında işçi ücretleri erimeye devam ederken kamudan özel sektöre işçiler, düşük ücretlere karşı mücadele ediyor. Harb-İş Sendikası, 11 Temmuzda Ankara’da basın açıklaması yaparak sefalet zammı dayatmasına...
- Kamu çerçeve protokol süreci uzadıkça uzuyor. Savunma sanayi sözleşmesi hakem heyetine gönderildi. Diğer işkolları ise 3. teklifi bekliyor. Kamu çerçeve protokolü kamu işçilerinin asgari ücretini belirleyen bir protokoldür. Nisan 2024’te Anayasa...
- İspanya’nın Cadiz kentinde 23 Hazirandan bu yana süresiz grevde olan metal işçileri, 8 Temmuzda eylemlerini sonlandırdılar. Yetkili sendika UGT sendikasının işverenle imzaladığı ön anlaşmayı kabul etmeyen yaklaşık 30 bin metal işçisi, 18-19...
- 600 binden fazla kamu işçisini ilgilendiren Kamu Çerçeve Protokolü (KÇP) görüşmelerinde siyasi iktidarın dayattığı düşük zam oranları sağlık işçileri tarafından “sefalet dayatması” olarak değerlendiriliyor. Yüksek enflasyon ve ağır vergi yükü...
- Gebze Sendikalar Birliği, geçtiğimiz hafta İsrail’in Filistin’deki zulüm ve katliamını protesto etmek için bir eylem organize etti. Biz de UİD-DER’li işçiler olarak, zulme uğrayan Filistinli işçi ve emekçilerin haklı mücadelesine destek olmak için...