Buradasınız
İşçi Sınıfı ve Tuvalet İhtiyacı
İzmir’den emekli bir işçi
Geçen haftalarda şehirlerarası otobüs yolculuğu yapmıştım. Aynı günlerde yeni icat, eğimli tuvaletlerle ilgili haberler çıkmıştı. Mola yerinde tuvalete gittim. Tuvaletin girişinde bir lirayla çalışan ahtapot kolları gibi demir kolları olan bir bariyer vardı. Bir lira attığınızda birkaç saniye içerisinde hamle yapmazsanız, ahtapot kollar kilitleniyordu. Görevlisi filan da ortada olmadığı için ikinci bir lirayı daha atmak zorundasınız tuvalete girebilmek için. Tezgâh ziyadesiyle kurnazca kurulmuş. Bu tuzağa düşmeyen yok. Tezgâhın sahibi muhtemelen kameradan izliyor veya izletiyor. Keyfi yerinde. Yolcuların tamamı sıkışmış olduğundan ihtiyacını gidermek için mecbur girecek. Bir lira yerine iki lira vermiş olduğuna da aldırmayarak “adam sende 1 lira işte” deyip gidecek. Küçük kalpazan ise insanların sıkışmışlığına ve bir lirayı fazladan kaptırmasına kurnaz gözlerle bakıp “bu işler böyle. İstesen de gidip yol kenarına işeyemezsin. Her yerde kameralar var. Gelsin şıkır şıkır liralar” diyecek. Tuvalet girişlerinden on metre uzakta ve sırtı tuvaletlere dönük biri oturuyor. Sırtında “para bozulur” yazılı bir kâğıt var. Önündeki küçük ve kirli masanın üzerinde küçük bir müzik çalar var. Bitip başa döner gibi, sürekli “gurbeti ben mi yarattım” türküsü çalıyor. Tuvalete girmek için bozuk parası olmayanlar para bozdurmak için soluğu sırtı dönük kişinin yanında alıyor. On lira bozduran dokuz lira alabiliyor. Bir lira para bozma karşılığı olarak buharlaşıyor.
Kapitalizm öylesine bir toplum ve ilişkiler bütünü yaratıyor ki, para kazanmak her şeyin önüne geçiyor. Bu düzende kâr dürtüsü zorunlu ihtiyaçları umursamaz. Kapitalist düzenin sahipleri dünyaya egemen oldukları günden beri işçi sınıfını yalnız üretim sürecinde değil tüm zamanlarında hatta zorunlu ihtiyaçlarını karşılarken bile görünmez bir gölge gibi kontrol etmek istiyor. Bunun için tüm araçlarını kullandılar, kullanmaya da devam ediyorlar. Teknolojinin gelişmesiyle işçileri birer robot gibi kullanmak için uğraşıyorlar. Üretim alanlarındaki klozetlerin öne doğru eğimli olarak üretilmesi, beş dakikadan fazla oturulduğunda rahatsız edici olması boşuna değil. İşçiler tuvalette en fazla 5 dakika kalabilsinler ve kârları azalmasın diye bu insanlık dışı uygulamaya başvuruyor kapitalist düzenin sahipleri.
Kapitalizm ülkemize geç gelmiş olsa da, çok daha erken geliştiği ülkelerde sömürü çarkları hızlandıkça, bizdeki sömürücüler de onları takip ediyorlar. Hatta “cin olmadan, adam çarpma” misali kurnazın kurnazı olabiliyorlar. Örneğin 1980 sonrasında Türkiyeli kapitalistler hem teknolojik gelişmelerden, hem de işçi sınıfının örgütsüzlüğünden yararlanarak çeşitli saldırı politikalarını hayata geçiriyorlardı. Aynı kurbağanın soğuk suya konup yavaş yavaş haşlanması gibi işçi sınıfına geçmişini, haklarını hiç olmamış gibi unutturmaya çalıştılar. Bugün de merdiven altı tekstil atölyelerinden tutun, en gelişmiş makinelerle üretim yapılan fabrikalara kadar her işçi için ayrı kronometrelerle performans ölçümü yapılıyor. Bu şekilde çalıştırılan işçiler robot gibi kendisiyle yarışmak zorunda bırakılıyor. Yani tuvaletler rahatsız edici değil, deniz kıyısı hissini verecek konforda bile olsa bir an önce işini bitirip makinenin başına dönmek telaşı içerisinde oluyorlar. Bu telaş nedeniyle kirli ellerini, tere batmış yüzlerini yıkamaya bile fırsat vermiyor kapitalist düzenin sürekli hızlanan çarkları.
Kapitalistlerin geride bıraktığımız yıllar içinde işçi sınıfına yönelik saldırıları sürekli arttı. İşçileri bölüp parçalamak için vasıflı, vasıfsız her işçiye bir paye verildi. Şimdilerdeyse herkese bir paye verilerek işçilerin kafası karıştırılıyor. Patronlar, işçiler işçiliğini unutsunlar, birbirleriyle eşit olmadıklarına inansınlar diye operatör, operatör yardımcısı, satış temsilcisi gibi etiketler astılar onların boyunlarına. Aynı hapishanelerde insanların göğsünde bir numara olması gibi, işçileri de birbirinden ayırmak için etiketleri kullanıyorlar.
Her sınıf bilinçli ve örgütlü işçinin bildiğini tekrarlamak gerekiyor: İşçiler sınıf bilincine sahip olmadığı ve örgütsüz olduğu için sermaye sınıfı ne yiyeceğimize, ne giyeceğimize ve tuvalette ne kadar kalacağımıza dahi karar verebiliyor. İşçi sınıfı örgütsüz olduğu sürece, tuvalette kalacağımız süreyi beş dakikadan bir dakikaya bile düşürür bu ahlâkı, vicdanı kâr olan sömürü düzeninin sahipleri. İşçi sınıfı her yanından kan, irin akan bu sömürü düzenini sifonu çekip pisliği kanala gönderir gibi yok edip üstüne de tükürmediği sürece insanlık ve doğamız temizlenmeyecek.
Grev ve Direniş Alanlarından
Kadınlar Ne İster?
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
Son Eklenenler
- Bizim mahallenin gençlerinin her birine okuyacakları kitaplar almak için Konak’tan Kemeraltı’na girdim. Kitabın adı Küçük Kara Balık, yazarı Samed Behrengi. Kitap her yaştan işçilere ve işçi çocuklarına dereden çaya, çaydan ırmağa, ırmaklardan...
- Yıllar önce çok sevdiğim, dertlerimizi, sevinçlerimizi paylaştığımız ama hayata dair fikirlerimiz ayrı olan bir arkadaşımla aynı dönemde hamile kaldık. Onu hamile olduğu için işten çıkardılar ve buna karşı çok fazla direnemedi. Patron bana da,...
- DİSK Genel Başkan Yardımcısı ve Genel-İş Sendikası Genel Başkanı Remzi Çalışkan ile Genel-İş Sendikası Mersin Şube Başkanı ve DİSK Çukurova Bölge Temsilcisi Kemal Göksoy’un 26 Kasımda sabaha karşı bir ev baskınıyla gözaltına alınmaları üzerine DİSK...
- Türkiye’deki grev ve direnişlere her geçen gün yenileri eklenirken işçilerin mücadelesi dayanışmayla büyüyor. Çayırhan Termik Santrali ve Linyit İşletmelerinin özelleştirilmesine karşı işçilerin başlattığı direniş devam ediyor. Genel Maden İşçileri...
- 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Gününde her yıl olduğu gibi bu yıl da emekçi kadınlar alanları doldurdu. Dünyanın dört bir yanında olduğu gibi Türkiye’de de kadınlar onlarca kent ve ilçede protesto yürüyüşleri, nöbet eylemleri...
- Yunanistan’da 20 Kasımda pek çok sektörden on binlerce işçi genel greve çıktı. Yunanistan İşçi Sendikaları Konfederasyonu (GSEE) ve Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’nun (ADEDY) çağrısıyla gerçekleşen grevle birlikte 70 şehirde protesto...
- Ankara’dan UİD-DER’li işçiler olarak özelleştirmeye ve hak gasplarına karşı eyleme geçen Çayırhan Termik Santrali ve Linyit İşletmesi işçilerini eylem alanlarında ziyaret ettik. 20 Kasımda maden işçileri iş bırakarak direnişe başlamış, ardından...
- “Eğer öleceksem, burada size karşı mücadele ederken öleceğim. Benim düşmanım sizsiniz. Vietnamlılar ya da Çinliler, Japonlar değil. Benim düşmanlarım ben özgürlüğümü istediğimde buna karşı duranlardır. Adalet istediğimde buna karşı duranlardır....
- Adana’da SASA Polyester’in PTA tesis şantiyesinde Gemont Endüstri adlı taşeron şirket bünyesinde çalışan inşaat işçileri gasp edilen 2 aylık ücretleri ve tazminatları için 20 Kasımdan beri fabrika önünde eylem yapıyor. Yapı ve Yol İşçileri...
- Hatay’ın Payas ilçesinde bulunan Atakaş Çelik fabrikasında Birleşik Metal-İş üyesi üç işçi, geçtiğimiz günlerde işten çıkarılmıştı. UİD-DER’li işçiler olarak fabrika önünde direniş başlatan işçilere direnişin beşinci gününde dayanışma ziyaretinde...
- “Her şeyin içinde ve her şeyin dışındayız”. Bu söz bir market çalışanı arkadaşımın ağzından işçilerin yaşamını özetleyen bir söz olarak döküldü. Uzun zamandır büyük bir mağazada çalışan arkadaşım, marketin günlük cirosunun rekorlar kırmasına rağmen...
- 40 yıllık kısacık yaşamına yüzlerce hikâye ve roman sığdıran Amerikalı sosyalist yazar Jack London 22 Kasım 1916’da hayatını kaybetti. Aradan geçen uzun yıllar London’ın eserlerinin güncelliğinden hiçbir şey kaybettirmedi. Çünkü o işçi sınıfının...
- Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Kömür İşletmeleri AŞ (KİAŞ) bünyesindeki Çayırhan Termik Santralinde çalışan madenciler, madenin özelleştirilmesine karşı 20 Kasımda direnişe başladı. Sabah 08.00’de gece vardiyası dışarı çıkmadı, gündüz...