Buradasınız
İşçi Sınıfının Örgütlü Saflarını ve Mücadelemizi Büyütelim!

İşçi Dayanışması’nın bir önceki sayısının (163) başyazısında şunları yazmıştık: “Asla unutmayalım ki sendikaların güçlü ve mücadeleci olmadığı, işçilerin sendikalarında ve diğer işçi örgütlerinde toplanmadığı, emekçi kadınların daha fazla sorumluluk almadığı, kapitalizmin lodosunu yiyen öğrencilerin pasifçe beklediği bir ülkede toplumsal sorunlar emekçilerin lehine çözülemez. Örgütsüz olan bir toplumda insanlar, daima bir kurtarıcının gelip onları kurtarmasını bekler. Fakat bir kurtarıcı gelmeyecek!” Aradan geçen bir aylık sürede topluma hâkim olan çıkışsızlık duygusu daha da yoğunlaşırken, yukarıdaki satırlar çok daha fazla anlam kazandı. Erdoğan rejiminin attığı adımlar ekonomi başta olmak üzere her alanda sorunları kangren haline getiriyor ve emekçilerin yaşamını akşamdan sabaha altüst ediyor. Lira baş aşağı yuvarlanıp asgari ücret pula dönerken, marketlerde birçok ürünün satışına kota kondu. Yukarıdaki satırlarda ifade ettiğimiz gibi, eğer emek cephesi yeterince örgütlü ve güçlü olsaydı işçi sınıfı bu gidişata geçit vermezdi!
Giderek daha fazla büyüyen sorunlar karşısında emekçilerin kendilerini nefessiz kalmış hissetmelerinin nedeni, işçi sınıfının örgütlü bir güç olarak siyaset sahnesine çıkarak bu gidişata “dur” diyememesidir!
İçinden geçtiğimiz kaotik süreci, her şeyi kökünden söken devasa bir kasırgaya benzetebiliriz. Bildiğimiz üzere fırtına ya da kasırga sağlama alınmamış ve elden geçirilip onarılmamış her şeyi önüne katıp götürür, paramparça eder. Bir yumruk gibi emekçilerin sinesine oturan çaresizlik duygusu da gösteriyor ki işçi sınıfı birlik ve dayanışma içinde olmadığı sürece fırtınalar karşısında savrulmaktan kurtulamaz. Asla unutmayalım; birlik ve dayanışma işçilerin sigortasıdır. Bugün yoksulluk uçurumundan tepetaklak yuvarlanmamızın ve sermaye sınıfı palazlanırken krizin faturasını ödüyor oluşumuzun nedeni, böyle bir sigortamızın olmayışıdır.
Her sektörden işçiler, emekçi kadınlar, emekçi gençlik, işsizler, kent yoksulları yani işçi sınıfının saflarındaki tüm kesimler sermaye sınıfı ve düzen partileri karşısında emek cephesini oluştururlar. Ancak 12 Eylül 1980 askeri faşist rejiminin vurduğu ağır darbeden sonra emek cephesi hâlâ belini doğrultabilmiş değil. Ne yazık ki emek cephesinin en önemli örgütlerinden olan sendikalar zayıf. Üstelik iktidarla iç içe geçmiş olan Türk-İş ve Hak-İş üst yönetimleri sendikaları felçleştirmektedir. Ne var ki emek cephesi ne yapıp edip bu dağınıklığı aşmak zorundadır. İşçiler, iktidarda ya da muhalefette olsun düzen partilerine bel bağladıkları müddetçe işsizlik ve yoksulluktan kurtulamazlar. Nitekim demokratik hakların yok edildiği, baskı ve zorbalığın ayyuka çıktığı, hayat pahalılığının emekçilerin belini büktüğü, geleceksizlik kaygısının genç kuşakları depresyona sürüklediği koşullarda, muhalefet partilerinin iktidar karşısında pasifçe beklemesinden de bu gerçeği anlayabiliriz.
Giderek daha fazla büyüyen sorunlar karşısında emekçilerin kendilerini nefessiz kalmış hissetmelerinin nedeni, işçi sınıfının örgütlü bir güç olarak siyaset sahnesine çıkarak bu gidişata “dur” diyememesidir! Emek cephesi güçlü olamadığı için Türkiye işçi sınıfı son 40 yıldır neredeyse tüm ekonomik, demokratik ve sosyal kazanımlarını kaybetti. Yıllar içinde artan hayat pahalılığı karşısında eriyen ücretlerimiz telafi edilmedi ve böylece reel ücretler düşürüldü. Nitekim 2001 ve 2008 krizleri sonrasında işçilerin fazla mesai yapmadan ve ağır borç yükünün altına girmeden geçinememesi, reel ücretlerdeki gerilemenin sonucudur. Fakat 2018’den bu tarafa daha özel bir dönem söz konusudur. Erdoğan rejiminin uyguladığı iç ve dış politikalar Türkiye ekonomisinin sorunlarını daha da azdırırken lira; dolar, altın ve tüm yabancı para birimleri karşısında tepetaklak yuvarlanıyor. 2016’da 430 dolar eden asgari ücret, an itibariyle 230 dolara kadar gerilemiştir. Yıllar içinde tüm ücretler baskılanarak ve böylece reel ücretler düşük tutularak asgari ücret Türkiye’de ortalama ücret haline getirilmiştir. İşçilik maliyetlerini alabildiğine aşağı çekip Çin’i geride bırakmayı arzulayan egemenler, sonunda bu emellerine ulaşmışlardır. Öyle ki yandaş medya, işçiliğin nasıl da kelepir hale geldiği üzerine yayınlar yaparak, yabancı sermayeyi Çin’e değil Türkiye’ye yatırım yapmaya çağırıyor. Adeta leşe üşüşen akbabalar gibi, işçinin emek gücünü maliyetinin son derece altında yağmalamanın sevincini yaşıyorlar!
Kapitalizmde her ürünün bir değeri olduğu gibi işçinin patrona sattığı emek gücünün de bir fiyatı/değeri var. İşçinin çalışabilmesi için yemesi, içmesi, barınması, dinlenmesi gerekiyor. Ama işçinin aynı zamanda moral açıdan kendini çalışmaya hazır hissetmesi için tatile, tiyatroya, sinemaya, konsere, pikniğe vb. gitmesi yani topluma karışarak sosyalleşmesi de gerekiyor. İşçi, aynı zamanda ailesinin bakımını da üstlenmek zorundadır. İşte teoride tüm bu giderleri karşılayacağı varsayılan ücrete asgari ücret deniyor. Bundan ötürü Asgari Ücret Tespit Komisyonu, asgari ücreti tanımlarken şöyle diyor: Asgari ücret, “işçilere normal bir çalışma günü karşılığı olarak ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücrettir.” Bu tanım, Türkiye’de asgari ücretin hiçbir zaman gerçek anlamda bir asgari ücret olmadığını, daima işgücü maliyetinin altında kaldığını ortaya koyuyor.
Ancak Erdoğan rejiminin sürdürdüğü yoksullaştırma operasyonuyla birlikte emek maliyetleri çok daha gerilere savrulmuş ve emekçilerin yaşam koşulları daha da kötüleşmiştir. Gerçek enflasyon yüzde 50’leri aşıp hayat pahalılığı günden güne zirve yaparken, emekçilerin yoksulluk uçurumundan serbest düşüşü hızlanarak sürüyor. Dolayısıyla bu koşullarda asgari ücrete yüzde 50 zam yapılması bile alım gücümüzdeki erimeyi telafi etmeye yetmeyecek ve aslında “SIFIR” zam anlamına gelecek! Oysa rejim ve sermaye sınıfı, TÜİK’in sahte enflasyonu oranında zamma hazırlanıyor ve bunu da “tarihin en büyük zammı” olarak sunup emekçilerde algı oluşturmaya çalışıyor. Dün “Avrupa bizi kıskanıyor” diyen siyasi iktidar, bugün “ekonomik kurtuluş savaşı”ndan söz ederek ve milliyetçiliği kışkırtarak emekçilerin tepkisini boşa çıkartmak istiyor. Rejimin sözcüleri emekçileri et yememeye, meyve ve sebzeyi taneyle almaya, kuru soğana talim etmeye çağırıyor! Saraylarda zenginlik denizinde yüzen, kibir ve körleşme hastalığından muzdarip bu egemenler, açıkça emekçileri aptal yerine koyup koyun gibi güdeceklerini sanıyorlar!
Kardeşler! İktidar ve çevresinin kibirden, zenginlik ve güçten şımarıp başının dönmesinin nedeni emek cephesinin yeterince örgütlü olmaması ve egemenlere dersini vermemesidir. İşçisinden öğrencisine, esnafından işsizine, emeklisinden emekçi kadınına toplumun geniş kesimlerinin hoşnutsuzluğu ve öfkesi büyüyor. Mücadeleci sendikalar ve işçi örgütlerinin örgütlediği protesto eylemlerinde “hükümet istifa” sloganları yükseliyor. Öfkemizi ve hoşnutsuzluğumuzu örgütlü bir güce dönüştürmeli, işçi sınıfının örgütlü saflarını doldurmalı, birlik ve dayanışmamızı güçlendirmeliyiz! Bu gidişatı tersine çevirecek olan emekçilerin birliğidir. Bir kez daha vurgulayalım: Bir kurtarıcı gelmeyecek! Bizi kurtuluşa götürecek olan güç; birliğimiz ve mücadelemizdir!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- İşçi Dayanışması 203. Sayı Çıktı!
- Uyanmak İçin Sabırsızlanacağımız Günler İçin
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- Sendikalaşmak Türkiye’de Neden Zor?
- “Aile Yılı” İlan Edenler Neyin Peşinde?
- Katliamların Sorumlusu Kim?
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
- Örgütlüysek Her Şeyiz, Örgütsüzsek Hiçbir Şey!
- İşçi Dayanışması 202. Sayı Çıktı!
- Onlar “Kazanalım” Dedikçe Biz Kaybediyoruz
- Ekranlar ve Çocuklarımız
- Suriyeliler Geri Dönecek mi?
- Asgari Ücret Nasıl Yükseltilir?
- TTL İşçileri: Haklarımızı Alana Kadar Mücadeleye Devam!
- Aile Hekimlerini Desteklemeli miyiz?
- İmamoğlu’nun Gözaltına Alınması Protesto Ediliyor
- İyi İnsanların İsyanı…
- Başka Bir Sağlık Sistemi Ortak Mücadeleyle Mümkün!
- Ya Sağlığımız Gidecek Ya Cebimizde Yangın Çıkacak
- Mesele Doktorlar Değil Sağlık Sistemi
- 8 Mart’ta Türkiye’nin Dört Bir Yanında Kadınlar Alanlara Çıktı!
- Edip Akbayram’ın Ardından: “Güzel Günleri İnadına Göreceğiz”
- Sunel Tütün İşçileri Grev Yerinde
- Acılarda Değil, Yaşamak İçin Birleşelim!
- Ekmek Hiç Bu Kadar Pahalı Olmamıştı
- Aile Hekimini Öldüren Nedir?
- Ekranlar Başka, Gerçekler Başka Söylüyor
- Sınıfımıza Güvenelim, Güvenli-Sağlıklı Bir Gelecek Yaratalım!
- Hayat Pahalı, Ölüm Ucuz
- BİRTEK-SEN Genel Başkanının Tutuklanması Protesto Edildi
- Digel Tekstil İşçileri: Sendikalı Çalışmak İstiyoruz!
- Birinci Yılında İliç: Adalet Toprak Altında!
- Antep: İşçiye Yine Baskı ve Yasak!
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
- Örgütlüysek Her Şeyiz, Örgütsüzsek Hiçbir Şey!
- Onlar “Kazanalım” Dedikçe Biz Kaybediyoruz
- Asgari Ücret Nasıl Yükseltilir?
- Kumarla Köşeyi Dönenler Neye Dönüyor?
- Umudumuzu ve Direncimizi Güçlendirelim, Mücadelemizi Büyütelim!
- Zeytinyağı, Margarin, Süt Tozu
- Toplumsal Sorunların Bireysel Çözümü Mümkün mü?
- Her Şeyi Paraya Bağlayanlar Kim?
- Devlet Bütçesi Kimin Bütçesi?
- İşçilerin Tek Çıkış Yolu Birlik, Dayanışma ve Mücadeledir!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
Son Eklenenler
- Amerikalı sosyalist yazar Jack London, Londra’nın Doğu Yakasında tanık olduğu toplumsal eşitsizliği ve sınıfsal çelişkileri anlattığı romanına “Uçurum İnsanları” adını verir. 1902 yılında yazdığı kitabında, İngiltere egemenlerinin şaşaalı yaşamının...
- Oryantal Tütün fabrikası, dışarıdan bakıldığında devasa büyüklükte ve her yanı kapalı bir kale görünümünde. Fabrika Torbalı çıkışında Kemalpaşa yolu üzerinde bulunuyor. Arka tarafı neredeyse tamamen zeytinliktir ve yemyeşildir. Yolun karşı tarafıysa...
- İzmir’de tütün fabrikaları bir süredir grevdeler. Bunlardan biri de İzmir Pınarbaşı’nda 1970’lerde kurulan TTL fabrikası… TTL Tütün, 2000’li yıllarda Torbalı’da yeni bir tesise taşındı. Burada yaklaşık 300 işçi tütün üretiminde çalışıyor ve büyük...
- Mücadele etmek, örgütlenmek ve dayanışma içinde olmak! Bu kavramlar biz işçilerden ne kadar uzak olabilir ki? Bir yerde haksızlık varsa o haksızlık dolaylı ya da doğrudan bizi etkiliyor. Aynı durum hak mücadelesi için de geçerli. Bu nedenle bir...
- Manisa Organize Sanayi Bölgesinde bulunan Mercan Makina’da sendikal baskılar ve işten atma saldırısına karşı 20 Martta direniş başladı.
- BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen’in 17 Şubatta tutuklanması ve Antep’teki tekstil işçilerinin hak arama mücadelesine yönelik baskılar, 20 Şubatta İstanbul Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü önünde çeşitli sendikalar tarafından protesto edildi.
- Rejimin toplumsal muhalefeti sindirmeye, tamamen ezmeye yönelik saldırıları artarak sürüyor. Bir süredir “Kent Uzlaşısı” ile kazanılmış CHP’li ilçe belediyelerine operasyonlar düzenleyen, seçilmiş belediye başkanlarını hapse atarak yerlerine...
- Şubat ayında greve çıkan Tekgıda-İş Sendikasında örgütlü Sunel Tütün, Oryantal Tütün ve TTL Tütün işçileri, İzmir’de aileleriyle birlikte basın açıklaması yaptı. Üç aydır ücretleri ödenmeyen Doruk Madencilik işçileri, şirketin Ankara’da bulunan...
- Diyanet İşleri Başkanlığı, bir yoksulun günlük gıda ihtiyacını göz önüne alarak belirlenen Ramazan fitresinin asgari ücret veya emekli aylığı alanlara da verilebileceğini açıkladı. Bu sözler Türkiye’de işçi ve emekçilerin nasıl bir yoksulluğa mahkûm...
- Sırbistan’da 2024’te Novi Sad şehrinin bir tren istasyonunda 15 kişinin yaşamını yitirmesi üzerine gerçekleşen kitlesel protestolar sonucunda Bakanlar ve Başbakan istifa etmek zorunda kaldı. Ancak bunlarla yetinmeyen, yolsuzlukların son bulmasını ve...
- İngiltere’de emperyalistlerin savaşına karşı emekçilerin barış sesi yükselmeye devam ediyor. 25. Ulusal Eylem Gününde çeşitli şehirlerden başkent Londra’ya akan on binler, İsrail saldırısı altındaki Filistin halkıyla dayanışma içinde olduğunu...
- İşçi sınıfının kapitalist sömürüye karşı mücadelesini, dayanışmasını güçlendirmek için çalışan UİD-DER’in, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle gerçekleştirdiği etkinlikler 16 Martta devam etti. UİD-DER’in İstanbul Avrupa ve Anadolu...
- Dünyanın pek çok ülkesinde işçi ve emekçiler, gençler eşitlik ve özgürlük talepleriyle, daha iyi bir yaşam özlemiyle bir araya geliyor, meydanlara çıkıyor. Almanya’da yapılan görkemli eylemlere katılan insanlar bu eylemlerine “iyi insanların isyanı...