Buradasınız
Sendikalı Bir İşçi Ama İmza Atmaktan Kaçınıyor
Hacettepe Üniversitesi’nden bir işçi
Derneğimizin başlatmış olduğu imza kampanyası için kapı kapı gezip işçilerden, ailelerinden imza topluyoruz. Bu ziyaretler sırasında yaşadığımız pek çok şey oluyor elbette. Bunlardan birisini sizlerle de paylaşmak istedim.
Tuzluçayır bölgesinde girdiğimiz apartmanlardan birisinde kapıyı açan bir işçi abimize kendimizi tanıttıktan sonra imza kampanyamız hakkında bilgi verdik ve ondan da bir imzayla bize destek olmasını istedik. Ama o imza atamayacağını söyledi. Biz de doğal olarak kendisinin kıdem tazminatının kaldırılmasını isteyip istemediğini sorduk. Elbette istemiyorum, dedi. O halde en azından bir imza atarak destek olabileceğini söyledik. Ancak o, ısrarla imza atmayacağını söyledi. Biz de meseleyi anlamak için ne iş yaptığını sorduk. Karayolları’nda çalışıyormuş ve KESK’e bağlı Yapı Yol-Sen’e üye bir işçiymiş. Tabii bunu duyunca tavrına daha bir şaşırdık. Sonuçta bu topraklarda sendikalı işçi sayısı oldukça az, işçilerin birçoğu örgütsüz. Ve sendikalı işçilerin diğer işçilere oranla daha bilinçli, sınıf mücadelesine daha yakın olması gerekiyor. Ancak karşımızdaki işçi bundan oldukça uzaktı. Sendikalarının böyle bir çalışması olup olmadığını bilmediğini, onlardan habersiz imza atamayacağını belirtti. Biz de kendisine bunun sendika dışında bir çalışma olduğunu, bunun için herhangi bir iznin olması gerekmediğini söyledik. Üstelik kendisinin sendikalı bir işçi olarak diğer işçilere oranla bu meseleye daha duyarlı olması gerektiğini, ayrıca KESK’e bağlı pek çok sendikalı işçinin imza attığını, onların bize destek verdiğini belirttik. Ancak sonuç itibariyle bu işçi imza atmamakta direndi. Biz de daha fazla uzatmadık konuşmayı ve ayrıldık.
Bu yaşadığımız örnek hem sendikaların sınıftan ne kadar kopuk olduğunu, sınıfsal eğitimin yetersiz kaldığını, hem de sendikalı bile olsa işçilerin içinde yer eden korkunun hangi boyutlara ulaştığını gösteriyor. Üstelik bahsi geçen sendika KESK gibi bir sendikadır. Kıdem tazminatı hakkında yaşanan gaspın önünde ilk olarak durması gereken sendikalarken, onlar üye işçilerine bu meselenin öneminden ve karşı durulması gereken bir hak kaybı olduğundan bile bahsetmiyorlar. İşte bizim bir ev ziyaretinde karşı karşıya kaldığımız vahim durum tam da buydu. Tüm bu sebeplerden dolayı biz sınıf örgütlerinde yer alan işçilerin üzerine düşen görev daha da ağırlaşmaktadır.
ANI
- Metal İşçileri: “İşçinin Hakkı İşçiye!”
- Kıdem Tazminatı Hakkımız Egemenlerin Ağzını Sulandırıyor
- “Olmaz Öyle Şey”
- Sendika Biziz!
- Engel Olduk, Yine Olabiliriz!
- Su Uyur Düşman Uyumaz
- Kötü Gün Dostu Kıdem
- Patronların Oyununa Kanmamak İçin UİD-DER’e
- Kıdem Tazminatı Bize Mirastır
- Sağlıklı ve Güvenli Çalışma İçin Kıdem Tazminatına Sahip Çık
- Kıdemden Elinizi Çekin!
- Kıdem Tazminatı Sınıfımızın Bize Mirasıdır
- Kıdem Tazminatımızın Patronların Cebine Girmesine İzin Vermeyeceğiz!
- Gebze Sendikalar Birliği: Kıdem Tazminatımızı Gasp Ettirmeyeceğiz!
- Kıdem Tazminatı Maliyet Değil Haktır!
- İçimiz Isınır mı?
- Dün Ayağa Kalkmışlardı, Peki Ya Bugün?
- Kıdem Tazminatını Gasp Ettirmeyelim
- Burjuva Medyanın Dezenformasyonlarına Kanmayalım!
- Kıdem Tazminatı: Yalanlar ve Gerçekler!
Son Eklenenler
- Geçen gün metal işçisi arkadaşımla bir araya geldik. Çayımızı içerken sohbet etmeye başladık. Konumuz toplu iş sözleşmesiydi.
- İlk kez UİD-DER’le 1 Mayıs’a gelen arkadaşımız, 1 Mayıs’ın daha önce duyduklarından, anlatılanlardan bambaşka bir şey olduğunu söyledi. Kadınlar, çocuklar, işçiler el ele halaylar çektik, hepimiz kardeş gibiydik.
- Merhaba, ben İzmir de yaşayan bir gencim. İstanbul’a UİD-DER’le 1 Mayıs’a katılmak için geldim. 1 Mayıs öncesi hazırlıklar için derneğe gittim. Çok sıcak bir ortam ve dayanışma duygusu sarmıştı her yeri.
- Sarayları süsleyen altın, sultanların ve soyluların yaşamında zenginliğin en önemli ölçüsü olmuştur. Fakat bu zenginliği üreten zamanın köleleri ve günümüzün işçileri için bu maden her zaman acı, gözyaşı ve ölüm getirmiştir. Altın madenlerinde...
- Çalıştığım işyerinde uzun yıllardır çalışan ve EYT yasası çıktıktan sonra SGK’ya başvurup emekli olanlar var. Malûm, emeklilik maaşı iktidar eliyle kuşa çevrildi. Bizim patron da sayıları azımsanmayacak kadar çok olduğu için EYT’li işçileri bir an...
- DİSK, 3 Mayısta Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) Ankara’daki merkez binası önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Burada konuşan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, TÜİK’in enflasyon sepetindeki maddelerin fiyat listesini 2 yıla yakın bir...
- Geçenlerde yeğenimle sohbet ederken “kolajenlerin içerisinde en kalitelisi hangisi bilgin var mı?” diye sordu. Ben de doğal olarak “bir sağlık sorunun mu var, neden kolajen kullanma gereği duyuyorsun?” diye sordum. O da yarı utanarak “hep güzel...
- Dünya genelinde yoksulluk ve baskılar büyüyor, emperyalist savaşın alevleri gün geçtikçe yayılıyor. Kapitalist sömürü düzeninin yarattığı sorunlar, krizler derinleşiyor. İşçi sınıfı ise kapitalist sömürüye karşı mücadele etmekten, birlik olup...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’ta Türkiye’nin dört bir yanında yüzbinlerce işçi ve emekçi alanlara çıktı, ekonomik yıkımın bedelini ödemek istemediklerini haykırdı. Sendikaların ve demokratik kitle...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’ta bir kez daha dünyanın ve Türkiye’nin dört bir yanında işçiler meydanlara çıktılar. Kapitalist sömürüye, emperyalist savaşa, yoksulluğa, baskılara, eşitsizliğe, adaletsizliğe...
- İngiltere’de 7 Ekimden bu yana her Cumartesi ulusal çapta eylemler düzenleyerek Filistin halkının yanında yer alan işçi ve emekçiler, egemenlerin savaşına karşı meydanlarda yerlerini almaya devam ediyor. 20 Nisanda ülke çapında çeşitli kent...
- İtalya’da büyük işçi sendikaları iş cinayetlerine karşı binlerce işçinin katıldığı kitlesel bir miting düzenledi. 20 Nisan’da işçiler “Artık Yeter!” sloganıyla işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği, kamu sağlığı hakkı, adil vergi reformu ve...
- İşyerinde, sokaklarda, toplu taşıma araçlarında insanların yüzlerinden okunan yorgunluk ve mutsuzluk dikkatimi çekiyor. Öfke, mutsuzluk, umutsuzluk bir virüs gibi yayılmaya başladı. “Ama insanlar neden bu kadar mutsuz?” diye düşündüm kendi kendime....