Buradasınız
İşçiler Yük Hayvanı mı?
At, eşek, katır, deve… Bin yıllar boyunca insanoğlunun hayatını kolaylaştırmış bu yük hayvanları, medeniyetin gelişmesine de büyük katkılarda bulunmuşlar. İnsanoğlunun yükünü taşısınlar diye ehlileştirilmiş bu hayvanlar, onca yükü sırtlamalarına karşın, yine de sahipleri olan insanoğluna yaranamamışlar. Yaşlandıklarında, hastalandıklarında ya da sakatlandıklarında vurulur ya da kesilirler. Sırtlarındaki yükü taşımayı reddedip huysuzlandıklarında dayakla veya açlıkla terbiye edilirler. Onca çalışmalarına rağmen onları kullanan insanoğlu, bu canlılara saygı bile duymuyor. Çünkü saygınlık kazanmak için çok çalışmak ya da insanlara faydalı olmak yetmiyor; başka şeyler gerekiyor.
Geçmişte insanlar için sahip oldukları yük hayvanı sayısı önemli bir zenginlik ölçütüydü. Buna karşın yük hayvanlarının ahırlarda yaşamak, beslenmek, üreyerek sahiplerine yeni yük hayvanları kazandırmak ve çalışmak dışında bir hayatları olmadı. Düşünmek, hayal kurmak, birleşmek/örgütlenmek gibi yetileri olmayan bu canlıların, sahiplerinin hâkimiyetinden kurtulmaları da mümkün değil. Hayal kurabilseler, düşünebilseler ve örgütlenebilselerdi sırtlarına binen yükü taşımayı reddeder, çalışma koşullarını, kendilerine verilen yem miktarını ve kalitesini pazarlık konusu eder, hatta fırsatını bulduklarında onları bağlayan iplerden kurtulur, ahırların kapılarını kırar, kırlarda özgürce koşabilecekleri bir hayata erişmeye çalışırlardı. Hem kendilerine saygıları olur hem de tüm insanlar nezdinde saygınlık kazanırlardı.
Kapitalizm denen ve paranın egemenliğine dayanan sistemle birlikte, teknoloji baş döndürücü bir hızla gelişti. Yük hayvanlarının artık çok sınırlı bir kullanımı var. Yükleri bir yerden başka bir yere taşıyacak arabalar, kamyonlar, uçaklar, gemiler var. Ama iktidar sahiplerinin ve efendilerin halen görülecek işi çok. Milyarlarca insan, ağır çalışma koşulları altında günümüz medeniyetinin yükünü taşıyor. Bir yanda emekçilerin sırtında günden güne büyüyen sermaye ve zenginleşen sermaye sahipleri, öte yanda yaşamını sürdürmek için işgücünü satmak zorunda olan dev bir işçi sınıfı var.
Biz işçilerin yaşam koşulları yük hayvanlarınınkini andırıyor. Çoğumuz yaşamımızı sürdürebilmek için uzun saatler boyunca sermayenin ve temsilcilerinin emrinde çalışmak zorundayız. Kazandığımız para ancak karnımızı doyurmaya, pek de matah olmayan evlerimizin masrafını karşılamaya zor yetiyor. Çoğumuz borçla yaşıyoruz, o yüzden çalıştığımız işyerine mahkûmuz. Eve yorgun geliyoruz. Ertesi gün çalışabilmek için dinlenmek, beslenmek, barınmak, giyinmek zorundayız. Tüm yaşam akışımızı çalışma koşullarımız belirliyor. Çocuklarımızı sağlıklı besleyememek, eve yorgun gelip ailemize ve sevdiklerimize zaman ayıramamak hayatımızın normal akışı haline geldi.
İşyerinde verimli çalışmazsak müdürlerin baskısıyla karşılaşırız, hatta işten atılır işsizlikle ve açlıkla terbiye ediliriz. Sırtımızdan zenginleşen patronlardan saygı bile görmeyiz. Hatta binaları, yolları, köprüleri inşa eden işçiler için kullanılan “amele” kelimesi bir aşağılama ifadesi olarak kullanılır. İşyerlerinde hastalanan işçiden bile hastalandı diye hesap sorulur. Yaşlanmak, sağlıksız duruma düşmek işten çıkartılma ya da iş bulamama sebebidir. Çocuklarımız sermaye için geleceğin işçi kuşaklarıdır. Sermaye sahipleri açısından kaç işçi çalıştırdıkları bir zenginlik göstergesi, itibar kaynağıdır. Patronlar “şu kadar işçiyi besliyorum” diyerek övünürler. Sanki sırtımızdan para kazanmıyorlarmış da hayır işliyorlarmış gibi; sanki onların beslediği hayvan sürüsüymüşüz gibi.
“İnsan düşünen hayvandır” denir ama işçilerin neyi nasıl düşünmesi ve algılaması gerektiğini patronların televizyonları ve gazeteleri söylüyor. Örgütsüz işçilere sermaye sınıfının politikacıları çobanlık ediyor. “İnsan sosyal bir hayvandır” derler. Oysa bizim çalışma koşullarımız sosyal ilişkiler kurmamıza bile engel oluyor.
Kısacası gece gündüz çalışıyor ve karnımızı zar zor doyuruyoruz. Uyuyor ve tekrar çalışıyoruz, bir de çocuk yapıyoruz. İnsan olmak bu mu? Yük hayvanından ne farkımız kaldı? İnsan olduğumuzu hissedebilmek için boş zaman ve para lazım. Bu düzende işçi sadece çalışıyor, ne parayı buluyor, ne de boş zamanı.
Korkularımızı yenmeye, yan yana gelmeye ve kendi sınıfımızın, işçi sınıfının çıkarlarını düşünmeye başlamalıyız. Birlik olmadan daha güzel bir dünyanın hayalini bile kuramayız. Birlikte düşünebilir, birlikte tartışabilir, birlikte karar alabiliriz. Birlik olmadığımız sürece, yaşamlarımızın yük hayvanlarınınkinden farkı olmayacak. Oysa insanlığımızı, saygınlığımızı ve daha iyi bir hayatı birlikte mücadele ederek kazanabiliriz.
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Ülkeyi Şirket Gibi Yönetmek…
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- İşçi Dayanışması 199. Sayı Çıktı!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Olur Kardeşim Olur!
- Yiyorlar, İçiyorlar Hesabı Bize Ödetiyorlar
- 2025, 2024’ten Daha mı İyi Olacak?
- Ters Yüz Edilen Gerçekler: Suç Ne? Suçlu Kim?
- Dünya İşçi Sınıfının Birliği Yolunda Mücadelemizi Büyütelim!
- İşçi Dayanışması 198. Sayı Çıktı!
- Artan Zenginliğin Arkasında Büyüyen Yoksulluğumuz
- Kaynakları Tüketen Kim?
- Yaşadım Diyebilmek İçin!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Yiyorlar, İçiyorlar Hesabı Bize Ödetiyorlar
- 2025, 2024’ten Daha mı İyi Olacak?
- Ters Yüz Edilen Gerçekler: Suç Ne? Suçlu Kim?
- Dünya İşçi Sınıfının Birliği Yolunda Mücadelemizi Büyütelim!
- Artan Zenginliğin Arkasında Büyüyen Yoksulluğumuz
- Kaynakları Tüketen Kim?
- Yaşadım Diyebilmek İçin!
- Sınır Tanımayan Irmaklar Gibi
- İşçinin Değeri Yok mu?
- Geleceğe Dönüşmek, Geleceği Büyütmek
- Esirler Dünyasına Özgürlük Çağrısı: Enternasyonal!
Son Eklenenler
- Türkiye’deki grev ve direnişlere her geçen gün yenileri eklenirken işçilerin mücadelesi dayanışmayla büyüyor. Çayırhan Termik Santrali ve Linyit İşletmelerinin özelleştirilmesine karşı işçilerin başlattığı direniş devam ediyor. Genel Maden İşçileri...
- 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Gününde her yıl olduğu gibi bu yıl da emekçi kadınlar alanları doldurdu. Dünyanın dört bir yanında olduğu gibi Türkiye’de de kadınlar onlarca kent ve ilçede protesto yürüyüşleri, nöbet eylemleri...
- Yunanistan’da 20 Kasımda pek çok sektörden on binlerce işçi genel greve çıktı. Yunanistan İşçi Sendikaları Konfederasyonu (GSEE) ve Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’nun (ADEDY) çağrısıyla gerçekleşen grevle birlikte 70 şehirde protesto...
- Ankara’dan UİD-DER’li işçiler olarak özelleştirmeye ve hak gasplarına karşı eyleme geçen Çayırhan Termik Santrali ve Linyit İşletmesi işçilerini eylem alanlarında ziyaret ettik. 20 Kasımda maden işçileri iş bırakarak direnişe başlamış, ardından...
- “Eğer öleceksem, burada size karşı mücadele ederken öleceğim. Benim düşmanım sizsiniz. Vietnamlılar ya da Çinliler, Japonlar değil. Benim düşmanlarım ben özgürlüğümü istediğimde buna karşı duranlardır. Adalet istediğimde buna karşı duranlardır....
- Adana’da SASA Polyester’in PTA tesis şantiyesinde Gemont Endüstri adlı taşeron şirket bünyesinde çalışan inşaat işçileri gasp edilen 2 aylık ücretleri ve tazminatları için 20 Kasımdan beri fabrika önünde eylem yapıyor. Yapı ve Yol İşçileri...
- Hatay’ın Payas ilçesinde bulunan Atakaş Çelik fabrikasında Birleşik Metal-İş üyesi üç işçi, geçtiğimiz günlerde işten çıkarılmıştı. UİD-DER’li işçiler olarak fabrika önünde direniş başlatan işçilere direnişin beşinci gününde dayanışma ziyaretinde...
- “Her şeyin içinde ve her şeyin dışındayız”. Bu söz bir market çalışanı arkadaşımın ağzından işçilerin yaşamını özetleyen bir söz olarak döküldü. Uzun zamandır büyük bir mağazada çalışan arkadaşım, marketin günlük cirosunun rekorlar kırmasına rağmen...
- 40 yıllık kısacık yaşamına yüzlerce hikâye ve roman sığdıran Amerikalı sosyalist yazar Jack London 22 Kasım 1916’da hayatını kaybetti. Aradan geçen uzun yıllar London’ın eserlerinin güncelliğinden hiçbir şey kaybettirmedi. Çünkü o işçi sınıfının...
- Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Kömür İşletmeleri AŞ (KİAŞ) bünyesindeki Çayırhan Termik Santralinde çalışan madenciler, madenin özelleştirilmesine karşı 20 Kasımda direnişe başladı. Sabah 08.00’de gece vardiyası dışarı çıkmadı, gündüz...
- Emperyalist savaş Ortadoğu başta olmak üzere dünyanın her yerinde kendini hissettiriyor. Egemenler yıllık bütçelerin büyük kısmını “savunma” adı altında savaş sanayisine ayırıyorlar. Burjuva siyasetçilerin politikaları hızlı bir şekilde sertleşiyor...
- Fotoğraftaki reklam panosu kaldırımın ortasında duruyor, gündüz gece. Arka tarafında medya maymunu Hülya Avşar sanki “hadi EYT’liler koşun, sakın geç kalmayın” dercesine sırıtıyor. Mağazada çalışan genç işçi kızımıza EYT reklamını sordum. Kendine...
- Bağımsız Maden-iş üyesi Fernas Madencilik işçilerinin direnişi çeşitli sendika ve işçi örgütlerinin desteği ile kazanımla sonuçlandı. Fernas patronu Ocak 2025’te işçilerin ücretlerine zam yapılmasını ve atılan işçilerin hak kaybı olmadan işe geri...