Buradasınız
Uzaktan Eğitim Çilesi/1

İşten atılan, ücretsiz izne çıkarılan işçiler, borcunu ödeyemez hale gelen, dükkânını kapatan emekçiler, büyüyen yoksulluk ve geçim derdi… Elbette emekçi kadınların yükünü de katladı kriz ve koronavirüs süreci. Ev işleri arttı, faturalar kabardı, “uzaktan eğitim” ile sinirler gerildi… Koronavirüs gerekçesiyle eğitime ara verilen 6 ay boyunca yüz yüze eğitimin ya da “uzaktan eğitim”in sorunsuz ve sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi için tek bir girişimde bulunulmadı. Eylül itibariyle “uzaktan eğitime” geçildiğinde Eğitim Bilişim Ağı (EBA) üzerinden eğitim alacağı söylenen çocuklar ve aileleri kendilerini bir sorunlar yumağının içinde buldu. İnternet altyapısı sorunları, bilgisayar, tablet ve akıllı telefon gibi araçların yokluğu, çocuklara refakat etme zorunluluğu nedeniyle emekçi aileler için durum katlanılmaz hale geldi. Borçlar, sıkıntılar iyice arttı. Gebzeli bir grup emekçi kadın olarak bir araya geldiğimizde uzun sohbetlerimizin konusu bu sıkıntılarımızdı. Sohbetimizi sizlerle paylaşarak hem düşüncelerimizi hem de çözüm önerilerimizi aktarmak istedik.
Dilek daha içeri girer girmez gününün ne kadar yoğun geçtiğinden, ne kadar yorulduğundan bahsetmeye başladı. “Bütün gün çocuklarla uğraştım. EBA’dan hayır gelmeyince Zoom programını denedik. Programda İngilizce bir şey yazıyor. Girmeye çalışıyoruz ama bir türlü giremiyoruz. Meğer o dersin toplantı şifresi varmış. Hocaya mesaj atıyorum ama hoca bana toplantı şifresini söylemiyor. ‘Yok bizde öyle bir şey’ diyor, bizi yönlendiremiyor. Gönderdiği şeyi telefondan Türkçeye çeviriyorum, bakıyorum ‘toplantı şifresi’ diye çeviriyor. Sisteme giremeyen diğer arkadaşlarıma yazıyorum, ‘oraya toplantı şifresi yazılması gerekiyor’ diye. O şekilde mi olacak bu şekilde mi olacak diye olayı anlayana kadar bakıyorsun ders bitiyor. Okullar bir açılsın hemen öğretmenin yanındayım. Benim sinirlerimi çok bozdu bu uzaktan eğitim. Bize diyorlar ki; sizin okulu geçip geçmemeniz buradaki derslere bağlı. Neye göre geçirecekler bu çocukları? Okula gidemiyorsun, sınava sokamıyorsun, bir şey göremiyorsun neye göre sınıfı geçecekler? Ben oğlumdan takdir bekliyorum. İyi bir ortaokula vereyim diyorum ama neye göre vereceğim? Ne olacak? Ben bunu kabul etmem ki!”
En az Dilek kadar yorgun görünen Ayşe öfkeyle girdi söze: “Bizim çocuğun öğretmeni bile yok, daha belli olmadı. O zamana kadar bari cihaz sorununu çözelim dedik. Bu durumda bizim cihaz aramamıza gerek yok o zaman.” Dilek daha da öfkelenerek “öğretmenler bize diyorlar ki siz bir şekilde halledin. Ne şekilde halledeceğiz? Bir kişinin maaşıyla olmuyor. Oğlana ayrı, kıza bilgisayar ayrı al. O zaman derslerin biri sabah olsun diğeri öğleden sonra yapılsın. Ben ancak bir tane bilgisayar temin edebilirim o da zar zor” dedi.
Elif dâhil oldu sohbete: “Çözüm arayalım, cihaz arayalım tabi ama işten gelirken bir haber okudum trende. Dünyada 423 milyon çocuğun bugün internete, bilgisayara, akıllı telefona erişimi yokmuş. Bu 6 tane Türkiye eder! Zaten Türkiye’de de 6 milyon çocuk bu durumdaymış.” Selda böldü sözünü: “Durum bu kadar vahim ama tamamen ailelerin üzerine yıkıyorlar sorumluluğu.” İki çocuğuyla, EBA’yla, programı kaldırmayan cep telefonuyla uğraşmaktan iyice bitap düşen Ayşe, “Milli Eğitim Bakanı anneler için tweet atmıştı, şimdi geldi aklıma. ‘Değerli anneler sizleri tebrik ediyorum. Bu süreci iyi idare ettiniz’ demişti. Bu nasıl ikiyüzlülük?”
Sohbet hararetle devam ederken araya girdi Ceren. Onu dikkatle dinlememizi istedi ve başladı anlatmaya: “Gazetede bir haber gördüm. Karı koca öğretmen bir aile, ama farklı okullardalar. EBA’dan ve Zoom’dan ders anlatıyorlar. Karı koca aynı anda derse girdiklerinden bir buçuk yaşında bebeklerini komşuya bırakmışlar. Bebek balkondan düşmüş ve hayatını kaybetmiş. Anne-baba perişanlar. Komşuları gözaltına alınmış. Kaç tane hayat söndü? Diğer bir haber; 50 yaşlarında bir öğretmen internet orada çekiyor diye bir tepeye çıkmış ve öğrencilerine ders anlatmış. Aynı gün ikinci dersi vermek için tekrar tepeye çıkmış ama ders olmamış. Meğer öğretmen tepeye çıkarken kalp krizinden ölmüş. Karşımızda o kadar büyük sorunlar var ki, milyonlarca öğrenci var. Onların yaşadıkları ayrı bir sorun. Annelerin sırtına binen yük ayrı bir sorun. Üstüne üstlük anne bu sorunları yaratanlarla muhatap olamıyor, her anne sınıf öğretmeniyle muhatap oluyor. Öfke öğretmene yöneliyor. Milli Eğitim Bakanlığına bir şey diyen olmuyor. Uzaktan eğitim zilini çalıyorsun da bunca çocuk tabletsiz, bilgisayarsız, internetsiz ne yapacak? Muhatap bulamıyorsun karşında! Bu sorunları yaratanların, çözüm üretmesi gerekenlerin umurunda bile değil çocuklarımız.”
Elif yine alıyor sözü: “Tam da bu nedenle İşçi Dayanışması gazetesinde ‘Salgın Sorunu Bir Mücadele konusudur’ deniyor. Herkes kendi çocuğu için çözüm bulmaya çalışıyor. Ama tablet ve bilgisayar bulmakla iş bitmiyor. Sorun o kadar büyük ki kendi başımıza çözemeyiz. Bizler okulların açılmasını talep etmeliyiz ama eski haliyle değil. İşçi babalar, anneler çocukları için temiz, yeterince öğretmeni olan okullar, mevcudu az sınıflar istediklerini her yerde anlatmalı. Daha fazla öğretmen atanmalı, eğitim parasız olmalı ve niteliği yükseltilmeli. Bu konular sendikaların gündemine girmeli başka yolu yok!” Elif’in ardından Dilek’in şu sözleri de taleplerimizin nasıl gerçekleşebileceğini ortaya koyduğu için önemliydi ve hepimizin aklına kazındı: “Aslında ben şöyle düşünüyorum: Bütün anneler bilgisayarları, EBA’yı kapatmalı. Bu sorunlar çözülünceye kadar kimse ders için uğraşmamalı. Tıpkı Yunanistanlı emekçilerin yaptığı gibi. Okulları açmalarını istiyorum. En doğru olan bu! Biz mi dedik uzaktan eğitim verin diye? Onlar söyledi. O zaman ver internetini, tabletini! Vermiyorsan o zaman biz de girmeyelim EBA’ya! Kimse EBA’ya girmeyecek, herkes iletişimini kesecek ve ‘biz böyle eğitim istemiyoruz’ diyeceğiz. Sendikalar da madem bizim örgütlerimiz, o zaman onlar da buna öncülük etmeli. Sorunlarımızın çözülmesini ancak bu şekilde sağlayabiliriz.”
Sigorta Hakkımız Gasp Ediliyor
- Onlar Zevk-ü Sefa İçinde, İşçiye Gelince?
- “İstanbul’da Mezar Yeri Alamayız”
- Battaniyelere Değil Sınıfımıza Sarılalım
- Sağlıksız Gıdalara Mahkûm muyuz?
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- Hani Bu Topluma Güven Olmazdı!
- Sabancı’nın Mutlu Yaşam Sırları
- Rahat Yaşamın Sırrı
- Kent Ekmek Kuyruğu: “Ben Öyle İstediğim İçin”
- Sistem Ne Ölümüze, Ne de Dirimize Saygı Duyuyor!
- “7 Kitap, 7 Defter, 1 Litre Su, Yarım Ekmek”
- Siz Kimi Taşıyorsunuz Sırtınızda?
- Yalanlara Değil Birleşmeye İhtiyacımız Var
- Kupona ve Kuraya Bağlanan Umutlarımız
- “Artık Kiracı Kalmaz”, TOKİ’ye Hücum!
- Yoksulluk Utanılacak Bir Şey Değil!
- İşçi Aileleri ve Kreş Çilesi
- Yaz Tatilinde Kriz Var!
- “Yok mu Arttıran?”
- Bakan Nebati’den “Işıl Işıl” Yorumlar ve Uçurumlar
Son Eklenenler
- Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca adlı romanında Yaşar Kemal, sömürülenlerle sömürücüler arasındaki büyük çelişkiyi anlatır. “Çünkü” der, “sömüren güçlü azınlıkla, sömürülen ve güçsüz sanılan çoğunluk, her çağda vardı. Ama bu çelişki...
- İktidarın “Kamu Çerçeve Protokolü” sürecindeki tutumunu protesto etmek için yapılan bir eylemin ardından bir kadın işçi çevresindeki insanlara sordu: “Bu sene hiç kiraz yediniz mi?” Bu soruya evet diyen tek bir kişi çıkmadı. Kilosu 700 lirayı aşan...
- Mücadele örgütümüz UİD-DER’in saflarında yer almış her işçi kardeşimizden, çoğu zaman övgü dolu sözler duyarız. Bu sözler tesadüf değil, UİD-DER’in sınıf mücadelesinin tarihsel deneyimlerinden süzülüp gelen mücadele kültürünün bir sonucudur. Ben de...
- İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri, 1 Eylül Dünya Barış Günü kapsamında 31 Ağustos Pazar günü Kadıköy’de bir miting düzenleyeceklerini duyurdu. Miting çağrısı, Mecidiyeköy’de bulunan Tüm Bel-Sen İstanbul Şube binasında 27 Ağustosta...
- Toplamda 6,5 milyon kamu emekçisi ve emeklisini ilgilendiren 8. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinde, anlaşma sağlanamadı. Kamu İşveren Heyeti ile konfederasyonlar arasında görüşmeler çıkmaza girdiği için, süreç Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna...
- İzmir’den İstanbul’a belediye çalışanları, ücretlerinin geç veya eksik ödenmesi, tazminatlarının ve yan haklarının ödenmemesi nedeniyle çeşitli eylemler yapıyor. Evlerini geçindirmekte zorlanan emekçiler, alacaklarının bir an önce ödenmesini talep...
- 600 bin kamu işçisini ilgilendiren Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü (KÇP) süreci, kamu işçilerinin taleplerinin görmezden gelinerek sefalet zammına imza atılmasıyla sonuçlandı. Harb-İş İstanbul Şube Başkanı Murat Yalçınkaya ile Kartal...
- Grev yerindeki bir sohbet sırasında bir işçi kardeşimiz çocuğunun aşçılık bölümünü seçtiğini anlatırken bu durumun onu üzdüğünü şu sözlerle dile getirmişti: “Biz istedik ki bizim gibi işçi olmasın, mühendis olsun, doktor olsun, ezilmesin. Ama olmadı...
- Biz Gebze’den bir grup UİD-DER’li işçi olarak Omsa Metal direnişini ziyaret ettik. Direnişçi işçilerle sorunlarımız üzerine sohbet ettik.
- Kapitalist sistemin tarihsel krizi, siyasi iktidarın sermaye sınıfının çıkarlarına göre yürüttüğü politikalar biz emekçileri derinden etkiliyor. Açlık sınırı altında kalan sefalet ücretlerine mahkûm edilmiş durumdayız. Bizler insanız, sadece...
- Metal işkolunda grup toplu iş sözleşmesi yaklaşıyor. Bu sözleşme MESS ve metal işkolunda örgütlü bulunan Birleşik Metal-İş, Türk Metal ve Çelik-İş sendikaları arasında gerçekleşecek. Biz işçiler bir araya geldiğimizde futbol üzerine konuşur, sohbet...
- BM destekli Entegre Gıda Güvenliği Aşaması Sınıflandırması (IPC), Gazze’de yaklaşık 500 bin kişinin yaşadığı yerleşim bölgesinde kıtlık ilan etti. Gazze’de açlıktan ölenlerin sayısı her geçen gün artıyor. İsrail’in uyguladığı bu soykırımı protesto...
- Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu, taleplerini iletmek için 22 Ağustosta konfederasyon genel merkez binası önünde toplanarak Cumhurbaşkanlığına yürümek istedi. Kamu emekçilerinin yürüyüşü polis tarafından engellendi. Emekçiler sendika binası önünde...