Buradasınız
İnsanlık Kapitalist Girdaptan İşçi Sınıfının Mücadelesiyle Çıkabilir!
![](https://uidder.org/sites/all/modules/lazyloader/image_placeholder.gif)
Tarihte birçok büyük kriz/buhran dönemleri yaşanmıştır. Eski olanın çürüyüp toplumun gelişmesinin önünde yıkıcı bir engele dönüştüğü ama yeni olanın da doğamadığı krizli, çalkantılı, sancılı dönemler… Var olan düzenin çivisinin çıkması, üretimin yapılış ve bölüşümün tarzının toplumsal çelişkileri alabildiğine büyütmesi, her alanda biriken devasa sorunların bir yumağa dönüşmesi böylesi tarihsel kesitlerin özelliğidir. Bu kaotik dönemleri belki de en iyi girdap kelimesi açıklıyor. Bir engelle karşılaşan su veya hava akıntısının dönerek ve çukurlaşarak kendi ekseninde dönüşüne, etrafındaki her şeyi içine çekip dibe itmesine girdap deniyor. Bugün dünya ve Türkiye’deki kaotik manzara tam da bir girdabı hatırlatmıyor mu?
Bilinen bir gerçektir; insanlar karşılaştıkları sorunlara kolay yoldan çözüm bulmak isterler. Fakat sözünü ettiğimiz ve içinden geçtiğimiz bugünkü kaotik çağda toplumsal sorunların kolay çözümü yoktur. Çünkü kapitalist sömürü düzeni insanlığın önüne devasa sorunlar çıkartmıştır. Öylesine bir dünyada yaşıyoruz ki, en basit sorunla en karmaşık sorun arasında veya yerel-ulusal görünenle uluslararası olan arasında derin, kopmaz bir bağ var. Mesela Türkiye’de işçilerin canını yakan gıda fiyatları ile emperyalist savaşın ve küresel iklim krizinin arasında bir bağ olması gibi…
Elbette bugün Türkiye’deki korkunç hayat pahalılığının baş sorumlusu tek adam rejimidir! Zira iktidarın azgın sermaye politikaları enflasyonu dünya ortalamasının çok çok üzerine çıkartıp hayat pahalığını bir yıkıma dönüştürüyor. Kuşku yok ki kapitalist sistemin yol açtığı büyük sorunlardan dolayı enflasyon tüm dünyada yükseliyor. Fakat buna rağmen ABD’de son 40 yılın zirvesine çıkan enflasyon oranı yüzde 9 bile değil; oysa Türkiye’deki gerçek enflasyon oranı yüzde 160’ın üzerindedir. Tek adam rejiminin resmiyet kazandığı 24 Haziran 2018 seçim sürecinde 4,8 lira olan dolar 17 liraya fırlamış, dört yıl içinde reel ücretler tepetaklak değer kaybetmiş, işçilerin alım gücü düşmüş, böylece emeğin milli gelir içindeki payı yüzde 37,8’den yüzde 31,5’e gerilemiş, işsiz sayısı ise 8 milyona yükselmiştir! Yani işçi düşmanlığında sınır tanımayan iktidarın uygulamaları dünyadaki gelişmelerle birleşerek emekçilerin üzerine çökmüştür.
Fakat bu yıkımı yaratan tek adam rejiminin kurulmasıyla dünyadaki kaotik sürecin birbirinden bağımsız olmadığını da akıldan çıkartmamalıyız. Hep dikkat çektiğimiz üzere işçiler, emekçi kadınlar ve gençler bu gerçekleri görmek zorundadır. Altımızı oyan ve insanlığı bir girdaba sürükleyen sorunlara sırtımızı dönemeyiz! Tarihte hiçbir zaman insanlığın kaderi bugünkü gibi ortaklaşmadı. Kapitalist sistem, küresel üretim zinciriyle tüm ülkeleri birbirine bağlamış ve bütünleşmiş bir dünya ekonomisi yaratmıştır. Basit bir örnek verelim: Elimizde tuttuğumuz cep telefonu Brezilya, Güney Afrika, Çin veya bir başka ülkenin işçilerinin emeğinin ortak ürünüdür. Bugünkü dünyada tüm ülkeler adeta aynı anda nefes alıp veriyor.
Bugün ileri teknoloji sayesinde tüm insanlığın karnını doyuracak üretim yapabilir; açlığı, yoksulluğu, işsizliği, hastalıkları ortadan kaldırabiliriz. Böyle bir dünya kuracak bilim, teknoloji ve gelişmiş insan gücü var ama kapitalizm buna izin vermiyor. Bir milyar insanın açlık çektiği, Afrika’dan Asya’ya insanların en basit hastalıktan kırıldığı dünyamızda, devletler, trilyonlarca doları silaha harcıyorlar. Bir minibüs dolusu süper zengin, dünya nüfusunun toplam zenginliğinden daha fazla servete hükmediyor! Çünkü kapitalist sistem böyle işliyor ve her geçen gün zenginlik dağı ile yoksulluk çukuru arasındaki mesafe genişliyor. Bu sistem öylesine tıkanmış durumda ki tüm toplumsal sorunlar anında krize dönüşüyor ve çözümü imkânsız hale geliyor. Tekrarlayıp duran ekonomik kriz ve emperyalist savaşa küresel göç krizi, iklim krizi, kuraklık, su krizi, gıda krizi, salgın ve benzeri krizler eşlik ediyor. Emeğin ve doğanın sömürülüp talan edilmesine dayalı böyle bir sistemin insanlığa bir gelecek sunamayacağı açık değil mi?
Teknolojinin bu denli geliştiği, üretimin küreselleştiği, milyarlarca insanın kentlerde toplandığı, insanlığın kaderinin gerçek anlamda ortaklaştığı günümüz dünyasına uygun yeni bir sistem gerekiyor. Kapitalizm insanlığın gelişmişlik düzeyiyle örtüşmüyor. İnsanın ezilip aşağılandığı ve onurunun kırıldığı kaotik bir dünya yaratan, özgürlükleri yok eden, rekabeti, bireyciliği ve şiddeti körükleyen bu sistem insanlığa deli gömleği giydirmiş durumda! Bu nedenle dünya nüfusunun en zengin yüzde 1’inin çıkarlarını güden bu sistemin çürümemesi ve emekçilerin buna isyan etmemesi mümkün değil!
Nitekim özellikle 2000’lerin başından bu tarafa dünyanın birçok ülkesinde emekçi isyanları patlıyor. 2000’lerin başında Latin Amerika boydan boya isyanlarla sarsılmıştı. Bunu 2010’da Arap halk isyanları izledi. Tam emekçilerin öfkesi yatıştı sanılırken 2018’de başlayıp 2019 yılı boyunca Şili’den Cezayir’e uzanan yeni bir isyan dalgası geldi. İçinde bulunduğumuz 2022 yılı ise Kazakistan’daki işçi isyanıyla açıldı. İşsizliğe ve hayat pahalılığına karşı dünyanın dört bir köşesinde işçi sınıfı eylemler düzenliyor. Sri Lanka ve Ekvador’da egemenleri korkudan titreten emekçi isyanları yaşanıyor. Ekvador’da çocuklarını besleyemeyen bir emekçi kadın şöyle diyor: Bu nasıl yaşamak! Emekçiler, insanı işsiz ve yoksul bırakan, ezip aşağılayan bu sistemde yaşamak istemiyorlar. İşçi sınıfı yeterli bir örgütlülüğe ve sağlam bir önderliğe kavuştuğunda emekçi isyanları mutlaka hedefine ulaşacak ve kapitalist düzen yıkılacak!
Kapitalizmin yarattığı kaotik durum ve güvenli liman arayışı bir başka eğilimi daha besliyor: Kurtarıcı bekleme! Vurgulayageldiğimiz üzere, böylesi dönemlerde kendini kurtarıcı olarak sunan otoriter liderlerin etkisi artar. Oysa tarih, toplumları kurtarmak için bir kurtarıcı gelmeyeceğini defalarca göstermiştir. Kurtarıcı olarak sahneye çıkanlar, daima emekçileri yıkıma sürüklemişlerdir. Çok uzağa gitmeye gerek yok; 2018 seçimlerinde bir kurtarıcı edasıyla sahneye çıkan Erdoğan’ın “siz bu kardeşinize yetkiyi verin, ondan sonra bu faizle, şunla bunla nasıl uğraşılır göreceksiniz” demesinin dördüncü yılında ülkenin hâli ortada! Bu gerçeğe rağmen sayısız emekçi, sanki önümüzdeki aylarda bir şey olacak, sihirli bir el değecek ve her şey değişecek beklentisi içindedir!
Elbette bunun temel nedeni işçi sınıfının örgütsüz olması, kendi gücünün farkına varmaması ve siyasi bir güç olarak siyaset sahnesine çıkamamasıdır. Oysa emekçiler, birilerinin gelip onları kurtarmayacağını bilerek harekete geçmek ve inisiyatif almak zorundadırlar! Kendi sınıf örgütlerinde birleşen, bilinçlenen, değişip dönüşen işçiler bir kurtarıcı gelmeyeceğini, toplumsal kurtuluşun kendi ellerimizde olduğunu bilir, görürler! Tarihte kaotik, kriz ve sancılı dönemlerin aşılıp yeni bir düzenin kurulması ancak büyük toplumsal dönüşümlerle veya devrimlerle mümkün olabilmiştir. Böylece çürüyüp toplumun ileriye yürümesinin önüne bir ceset gibi serilen eski düzen tasfiye edilmiş, yeni bir dönem açılmıştır. İşte bugün kapitalist sömürü düzeninin yarattığı çıkışsızlık da ancak bir devrimle aşılabilir. Aslında dünyanın dört bucağında patlayan emekçi isyanları böyle bir arayışın ifadesidir. Emekçiler henüz hedeflerine ulaşabilmiş değiller ama şurası açık ki önümüzdeki dönemde devrim kavramı dünyanın gündemine daha fazla girecek!
TMK Kataforez’de Sendika Düşmanlığı
Müjdelerin Şahı: Kokteyl Maden Bulundu!
- İşçi Dayanışması 202. Sayı Çıktı!
- Onlar “Kazanalım” Dedikçe Biz Kaybediyoruz
- Ekranlar ve Çocuklarımız
- Suriyeliler Geri Dönecek mi?
- Asgari Ücret Nasıl Yükseltilir?
- Kumarla Köşeyi Dönenler Neye Dönüyor?
- İşçi Sınıfının Ortak Mücadele Dili: GREV!
- Umudumuzu ve Direncimizi Güçlendirelim, Mücadelemizi Büyütelim!
- İşçi Dayanışması 201. Sayı Çıktı!
- Zeytinyağı, Margarin, Süt Tozu
- Toplumsal Sorunların Bireysel Çözümü Mümkün mü?
- Gelişen Ufkumuz, Değişen Dünyamız
- Köşemize Çekilmiyoruz, Emekçi Gençlik Köşemizle Güçleniyoruz!
- Her Şeyi Paraya Bağlayanlar Kim?
- Devlet Bütçesi Kimin Bütçesi?
- İşçilerin Tek Çıkış Yolu Birlik, Dayanışma ve Mücadeledir!
- İşçi Dayanışması 200. Sayı Çıktı!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- Onlar “Kazanalım” Dedikçe Biz Kaybediyoruz
- Asgari Ücret Nasıl Yükseltilir?
- Kumarla Köşeyi Dönenler Neye Dönüyor?
- Umudumuzu ve Direncimizi Güçlendirelim, Mücadelemizi Büyütelim!
- Zeytinyağı, Margarin, Süt Tozu
- Toplumsal Sorunların Bireysel Çözümü Mümkün mü?
- Her Şeyi Paraya Bağlayanlar Kim?
- Devlet Bütçesi Kimin Bütçesi?
- İşçilerin Tek Çıkış Yolu Birlik, Dayanışma ve Mücadeledir!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Yiyorlar, İçiyorlar Hesabı Bize Ödetiyorlar
- 2025, 2024’ten Daha mı İyi Olacak?
Son Eklenenler
- 2025 yılı için asgari ücret zammı, TÜİK’in sahte rakamlarıyla açıklanan enflasyon oranının dahi altında kalan yüzde 30 olarak belirlendi. Patronlar da işçilere bu sefalet zammını dayatıyor. Şubat ayıyla beraber zamlı ücretlerin açıklanması sonrası...
- İş kazaları ve iş cinayetleri dur durak bilmiyor. Sermeyenin aç gözlülüğü işçileri yaşamından ediyor. Balıkesir’de bulunan ZSR Patlayıcı üretim tesisinde, 24 Aralık 2024’te gerçekleşen patlamada 11 işçi yaşamını yitirdi. Patlama sonrasında Balıkesir...
- Maraş ve Hatay başta olmak üzere 11 şehirde çok büyük yıkım yaratan, yaklaşık yüz bin insanın hayatını kaybettiği, on binlerce insanın yaralandığı, milyonlarca insanın yaşamının derinden etkilendiği 6 Şubat depremlerinin üzerinden iki yıl geçti....
- Siyasi iktidarın ekonomi politikalarının hedefi belli: Ekonomik yıkımın bedelini işçi ve emekçilere ödetmek, on milyonlarca işçinin, emekçinin, emeklinin açlığa talim etmesi pahasına sermayeyi dizginsizce büyütmeye devam etmek. Soygunun, talanın...
- 6 Şubat depremlerinin üzerinden iki yıl geçti. Aradan geçen zamanda depremlerin yarattığı yıkımın, ortaya saçılan yolsuzlukların, usulsüzlüklerin ve boş vermişliğin hesabı sorulmadı. Siyasi gelişmelerle, yaratılan yapay gündemlerle yaşanan felaketin...
- İzmir Büyükşehir Belediyesinde 158 işçinin ücretsiz izne çıkarılması üzerine DİSK/Genel-İş Sendikası İzmir 1, 2, 3 ve 9 No’lu Şubeleri 3 Şubatta direnişe başladı. Sosyal-İş Sendikasının örgütlendiği Turkcell Global Bilgi’nin Siirt Şubesinde 4 işçi...
- Adalet Peşinde Aileleri Platformu, 6 Şubat depremlerinin 2’nci yılında Kadıköy İskelesi önünde anma programı düzenledi. 2 Şubatta düzenlenen anmada “Rant Uğruna Ölenlerin Hesabını Sormaya Geldik! Susmak İhanettir, Hesap Sormak Görevdir!” yazılı...
- Çalıştığım işyerinde 60 yaşlarında bir abiyle sohbet ediyorduk. “Ne zaman emekli olacaksın?” diye sordu. “60 yaşında emekli olacağım” dedim. “Ooo senin işin çok zor yahu, o yaşa kadar çalışılır mı?” dedi. “Ama sen de emeklisin, hâlâ çalışıyorsun”...
- Sırbistan’da Belgrad ve Novi Sad başta olmak üzere ülke genelinde kitlesel protestolar devam ederken bir yandan da öğrenciler dersleri boykot ederek üniversiteleri işgal ediyorlar. Yunanistan’da 2023'teki tren kazasının yıldönümünde işçiler,...
- Birleşik Metal-İş Gebze 2 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Kaynak Tekniği (Lincoln Electric) fabrikasında işçiler, 2024 Eylül ayından bu yana süren toplu sözleşme sürecinde, ücret ve sosyal haklarda anlaşma sağlanamaması üzerine greve çıktı. Sabah...
- Bazen gün ağarmadan, bir bardak çay bile içmeden, bir tabak yemek yemeden yeri geldiğinde hoş bir sohbeti yarıda bırakarak gözümüz sürekli saatte, servis bekleriz. Hastanede, okulda, düğünde, misafirlikte bile bir telaşımız oluyor, işyerinin...
- Bolu Kartalkaya’daki Grand Kartal Otelde göz göre göre gerçekleşen katliam, iktidarın bugüne kadarki denetimsizlik ve cezasızlık politikalarının yeniden sorgulanmasına neden oldu. İktidar sahipleri her zamanki gibi “bu meseleye siyaset karıştırmayın...
- Egemen sınıfın siyasetçileri sıklıkla gençliğin öneminden bahsediyor ve gençliği kazanmanın gerekliliğinden dem vuruyorlar. Mesela geçen ay Erzurum’da “Gençlerle Buluşma” programına katılan Erdoğan şöyle seslendi gençlere: “Bizim keyfi yere feda...