Buradasınız
Zamanın Yeleleri Kimin Elinde?
Patronlar sınıfı “vakit nakittir” sözünü pek sever. İşe on dakika geç gelen bir işçi iş disiplinini bozmakla suçlanır. Bunun birkaç kez tekrarlanması işçinin kovulmasıyla sonuçlanır. Peki, ya tersi yaşandığında? Her gün 10-15 dakika geç çıkan işçilerin zamanı değersizmiş gibi yaklaşılır: “Aman sen de, ne olur sanki 10 dakika geç çıksan?” Öyle ki zaman sanki sadece patronlar için değerlidir. İşçi sınıfının emeğinin sömürülmesi üzerine inşa edilmiş bir ekonomik ve siyasal düzen olan kapitalizmin tarihi aynı zamanda patronlar sınıfının zamanın yelelerini ele geçirmesinin tarihidir.
18. yüzyılın ortalarında buharlı makinelerin keşfiyle birlikte fabrikalar kuruldu ve üretimin kapasitesi arttı. Üretimin durmaksızın devam etmesi fikri zamanla patronlar sınıfının iştahını kabarttı. Ancak bunun önünde bir engel vardı. İşçi sınıfının büyük önderlerinden Marx’ın altını çizdiği gibi, bir işçiyi sürekli olarak 24 saat çalıştırmak mümkün değildir. Patronlar sınıfı bu engeli aşmak için vardiyalı çalışma düzenini keşfettiler. Posta ya da vardiya diye adlandırdığımız bu çalışma düzeninin İngilizcedeki karşılığı “system of the relay”dir. Relay eskiden İngiltere’de posta atlarının belirli istasyonlarda değiştirilmesi veya yedek at anlamlarına gelir. Vardiya sistemine bu ismin verilmesi patronlar sınıfının işçileri birer yük hayvanı olarak gördüğünün bir kanıtı değil mi?
O günlerde de patronların üretim için kaybedecek bir dakikaya bile tahammülü yoktu. İşçilerin işe “zamanında” gelmesi sağlanmalıydı. Ancak kişisel saatler yoksul emekçilerin erişemeyeceği kadar pahalıydı. Bu durumda da toplumu ibadete çağırmak için inşa edilen saat kuleleri patronların imdadına yetişti. Büyük kent meydanlarında peşi sıra görkemli saat kuleleri yükselmeye başladı. Kapitalizmin doğduğu İngiltere’de çokça saat kulesi bulunması bir tesadüf değildir. Bu kulelerden yükselen çan sesleri, işçilerin saatten haberdar olmalarını ve işe giriş çıkış saatlerinin düzenlenmesini sağlıyordu. Kâr hırsından gözü dönmüş sermaye sahipleri, bununla da yetinmediler. Saat kulelerinin kontrolü kendi ellerinde olduğu için çanlar vardiya başında olduğundan daha erken, vardiya sonunda ise daha geç çalıyordu. Zamanın yelelerini eline geçiren egemenler, saati manipüle ederek kâr tırtıklıyorlardı. Bugün insanların buluşma noktası olan, önünde fotoğraflar çektirilen, kentlerin birer simgesi haline gelen saat kulelerinin işte böyle tarihsel bir arka planı vardır.
Özellikle vardiya sistemi uyku ve beslenme düzeninin değişmesi, sosyal yaşamdan uzaklaşılması, aile bireylerinin dahi birbirini görememesi gibi nedenlerle işçiler için hem fizyolojik hem de psikolojik birçok sorun yaratmıştır. Araştırmalar kalp, mide ve bağırsak hastalıklarına ve bazı kanser türlerine yakalanma oranının gece vardiyasında çalışan işçilerde neredeyse iki kat daha fazla olduğunu gösteriyor. Öyle ki Dünya Sağlık Örgütü gece çalışmayı kanserojen etkisi bulunan maddeler ve durumlar listesine eklemiştir. Geceleri uyurken salgılanan melatonin hormonunun tümörleri baskıladığı ve gece vardiyasında çalışanlarda bu hormonun daha az salgılandığı biliniyor. Yeterli uyku alınmadığında bağışıklık sisteminin zayıfladığı ve insan vücudunun hastalıklara açık hale geldiği de ortadadır. Ayrıca uykusuz kalan işçilerin iş kazası geçirme riskinin arttığı da biliniyor.
Vardiyalı çalışan işçilerin çocukları anne babalarını göremeden büyüyor. Farklı vardiyalarda çalışan eşler birbirine vakit ayıramıyor. İş yaşamı sadece fiziksel yorgunluk değil yoğun stresle birlikte psikolojik bir yorgunluk da yaratıyor. Geçmişte de insanlar yorucu işler yaparlardı. Ancak bu işler genelde sadece fiziksel yorgunluk yaratırdı. Ayrıca insanlar işlerini gün doğumuna ve batımına göre planlar, yılın bazı dönemlerinde çalışır diğer zamanlarda ise dinlenirlerdi. Günümüzde ise işçiler koca bir yıl çalışıp ancak birkaç hafta izin hakkı elde edebiliyorlar. Üstelik çoğu zaman izin tarihlerini kendileri belirleyemedikleri gibi maddi yetersizlikler nedeniyle bu süreyi verimli olarak da geçiremiyorlar.
Plansızca daha fazla üretmeye, daha fazla kâr etmeye odaklı olan kapitalist üretim tarzının insan doğasına ne kadar aykırı olduğu ortada değil mi? Kapitalizmin insan vücuduna, psikolojisine, toplumsal yaşama ve doğaya verdiği zarar çok açıktır. Bu sistemde her şey insanın gerçek gereksinimlerine değil, sermayenin birikim ve kâr güdüsüne göre belirlenir. Bir işçiyi posası çıkıncaya kadar çalıştırıp tüketmek, sonra da onu bir kenara fırlatmak sistemin doğasında vardır. Bu yüzden bu sömürü sisteminin işçinin her dakikasında gözü vardır. Peki, zamanı gasp eden, insanı sürekli arızalanan bir makineye dönüştüren, yaşamdan koparan bu düzeni kim değiştirecek?
“Devlet Baba” Kime Hizmet Ediyor?
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- Hayat Pahalı Ama Hayatımız Çok Ucuz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- Büyüyen Yoksulluk ve Sosyal Yardımlar
- Rakamların Ardına Gizlenen Gerçekler
- Sermayenin ve İktidarın Saldırılarını Püskürtmek İçin 1 Mayıs Ruhuyla Birleşelim
- İşçi Dayanışması 192. Sayı Çıktı!
- Bumerang Geri Döner!
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- İşçi Dayanışması 191. Sayı Çıktı!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- MESS Sözleşmesinden Çıkardığımız Bir Ders Var
- Patron Haklı mı?
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- Hayat Pahalı Ama Hayatımız Çok Ucuz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- Büyüyen Yoksulluk ve Sosyal Yardımlar
- Rakamların Ardına Gizlenen Gerçekler
- Sermayenin ve İktidarın Saldırılarını Püskürtmek İçin 1 Mayıs Ruhuyla Birleşelim
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- Unutma, Örgütlen, Hesap Sor!
- Bölünenler mi Birleşenler mi Kazanır?
- Örgütlülük İşçi Sınıfının Gücü, Toplumun Umududur!
- Asıl Düşman Olan Kim?
- “Dejavu” Sarmalını Kırmak İçin
- Derby’den Özak’a Sendikalı Olma, Sendika Seçme Hakkı
- Boyun Eğmek mi Birlikte Karşı Durmak mı?
Son Eklenenler
- İngiltere’de 7 Ekimden bu yana her Cumartesi ulusal çapta eylemler düzenleyerek Filistin halkının yanında yer alan işçi ve emekçiler, egemenlerin savaşına karşı meydanlarda yerlerini almaya devam ediyor. 20 Nisanda ülke çapında çeşitli kent...
- İtalya’da büyük işçi sendikaları iş cinayetlerine karşı binlerce işçinin katıldığı kitlesel bir miting düzenledi. 20 Nisan’da işçiler “Artık Yeter!” sloganıyla işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği, kamu sağlığı hakkı, adil vergi reformu ve...
- İşyerinde, sokaklarda, toplu taşıma araçlarında insanların yüzlerinden okunan yorgunluk ve mutsuzluk dikkatimi çekiyor. Öfke, mutsuzluk, umutsuzluk bir virüs gibi yayılmaya başladı. “Ama insanlar neden bu kadar mutsuz?” diye düşündüm kendi kendime....
- 1 Mayıs’ın gelmesiyle emekçiler, kadınlar, üniversiteli gençler, emekliler kendi taleplerini haykırmak için alanları doldurmaya hazırlanıyor. Ben de genç bir işçi olarak kendi talebimi haykırmak için alanda yerimi alacağım. Benim talebim çalışma...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşırken UİD-DER Mersin temsilciliğinde de “Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Karşı 1 Mayıs Ruhuyla Mücadeleye!” başlıklı etkinlik gerçekleştirildi. Etkinliğe çeşitli...
- Bugünün stajyer öğrencileri, yarının sağlık işçileri olarak 1 Mayıs’ta sesimizi duyurmaya geliyoruz. Kimimiz ailelerinden uzakta farklı şehirlerden gelip yurtlarda kalan, kimimizse aileleriyle İstanbul’da yaşayan öğrencileriz. Biliyoruz ki stajyer...
- 2021 yılı sonunda Mesleki Eğitim Kanunu’nda yapılan değişiklikle birlikte MESEM’e (Mesleki Eğitim Merkezleri) kayıtlı kişi sayısında patlama yaşandı. Bugün MESEM’e kayıtlı, 300 bini ise 18 yaşından küçük, 1,5 milyon öğrenci var. MESEM’lerin daha...
- Bizler Gebze’den işçi ve öğrenciler olarak 1 Mayıs yaklaşırken sizlerle duygu ve düşüncelerimizi paylaşmak istiyoruz. Birçoğumuz 1 Mayıs’ı UİD-DER’in geçen sene Uğur Mumcu Kültür Merkezinde gerçekleşen 1 Mayıs etkinliği ile tanıdık. Bu tanışma...
- UİD-DER’li işçiler, grevlerinin 9. gününde Mersen işçilerine dayanışma ziyaretinde bulundu. “İşçiler Boyun Eğmiyor Mücadele Ediyor! Yaşasın Sınıf Dayanışması!” pankartı arkasında grev çadırına yürüyen UİD-DER’li işçiler hep birlikte “Yaşasın Sınıf...
- Emekçi kadın kardeşimiz, nasılsın? Pek sorulmaz nasıl olduğumuz, neler hissettiğimiz ve en önemlisi ne istediğimiz. Bu düzende bir rol biçilmiştir biz emekçi kadınlara ve ona uygun davranmamız, rolümüzü iyi oynamamız beklenir bizden. Hem de öyle...
- Bizler kamuda çalışan sağlık emekçisi kadınlarız. 1 Mayıs yaklaşırken içimizdeki heyecan ve umutla bir araya geldik ve sağlık emekçileri olarak “neler talep ediyoruz?” diye konuştuk. Kadınların oldukça yoğun çalıştığı bir sektörde olmamıza rağmen...
- Sorunlarımız her geçen gün katmerlenerek büyüyor. Mutfak masrafları, faturalar, barınma sorunu, düşük ücretler… Ama yalnızca sorunları sıralamakla bir yere varamayız. Yaşadığımız sorunları çözüme kavuşturmak için öncelikle sorunun kaynağını...
- Mersin Çevre Platformu, MIP AŞ’nin limanı genişletmek amacıyla Atatürk Parkını kapatmasını Özgür Çocuk Parkında basın açıklaması ile protesto etti. Mersin halkı, şehir merkezinde bulunan Atatürk Parkının MIP A.Ş tarafından liman genişletme...