Buradasınız
Patroniçeler Ne İstiyor?

Her sene dünyadaki toplam servetin dünya nüfusuna nasıl dağıldığı, nasıl bölüşüldüğü üzerine listeler yayınlanıyor. Bu listelere göre 1810 kişinin toplam serveti dünya nüfusunun %70’inin zenginliğine eşit. Yani terazinin bir kefesindeki 1810 kişinin zenginliği, diğer kefesindeki 5 milyar 250 milyon insanınkine eşit. Üstelik son açıklanan listeye göre süper zenginlerin sayısı 2043’e yükselmiş. Yani bir avuç insanın toplam serveti, dünya nüfusunun %70’inin zenginliğinden çok daha fazla artık… Toplamda 7 trilyon 67 milyar dolara sahip bu 2043 kişi arasında elbette erkek sayısı kadın sayısına göre çok daha fazla. İşte bu nedenle patroniçeler, listede yer alan kadın sayısının düşüklüğünden yakınıyorlar. Kadınlarla erkekler arasında fırsat eşitliği olması gerektiğini, cins ayrımcılığı olmaması gerektiğini söylüyorlar. Peki, kendileri için “adalet”, “fırsat” isterken, “ayrımcılığın ortadan kalkmasını” beklerken, emekçi kadınlarla kendileri arasındaki giderek büyüyen uçurumu umursuyorlar mı? Elbette hayır! Onların tek istediği, en zenginler listesinde zirveye oynamak, daha fazla zenginlik ve güç sahibi olmak!
Dünyanın en zengin 500 kişisinin isimlerinin ve servetlerinin sıralandığı listede bu yıl kadın sayısının geçen seneye göre arttığı görülüyor. Bu kadınların servetleri de geçen seneye göre artmış. Meselâ dünyanın en zengin kadını listenin on dördüncü sırasında yer alıyor. L’Oréal’in sahibi Liliane Bettencourt’un serveti geçtiğimiz seneden bu yana iki milyon dolar artarak 40 milyar doların üzerine çıkmış. Bu paranın ne anlama geldiğini idrak edebilmek için, asgari ücretle çalışan bir işçinin bir yılda eline geçen paranın AGİ dâhil ancak 4500 dolar civarında olduğunu hatırlamak gerekir. Yani tek bir patroniçenin serveti bir işçinin bir yılda eline geçen paranın neredeyse 9 milyon katı!
İşte böyle; en zenginler listesinde yer alan patroniçelerin zenginliği biz emekçi kadınların aklının alamayacağı rakamlardan oluşuyor. “Gözümüz yok, Allah daha çok versin” diyenler olabilir. Ama gelin görün ki bu zenginler hiç de öyle demiyorlar, bizim üç kuruş ekmek paramıza göz dikiyorlar. Sonuçta dünyada üretilen tüm zenginliklerin toplamı bellidir. Zengin giderek zenginleşiyorsa, fakir giderek fakirleşiyordur. Demek ki zenginler dünyada üretilen tüm zenginliklerden giderek daha fazla pay alıyorlar. Biz emekçilerse giderek daha az pay alıyoruz. Demek ki onların zenginliklerine eklenen her kuruş bizim cebimizden çıkıp oraya akıyor. Atalarımız bu gerçeği “para parayı çeker” diye tarif etmiş. Gelin görün ki para parayı çekerken biz dert çekiyoruz.
Her geçen gün hayat bizim için daha çok zorlaşıyor. İki yakamız bir araya gelmiyor ve mutfakta pişecek yemek için yapılan alışverişler bile kredi kartlarıyla, borçla yapılıyor. Çalışmak istesek karşımıza çocukların bakımı sorunu çıkıyor. İşyerlerinin neredeyse tamamında, çocuğumuzu iç huzuruyla teslim edebileceğimiz bir kreş yok. Kısacık doğum izni bittiğinde hem bebek için hem işçi anne için eziyet başlıyor. Ev işleri, şiddet, yok sayılma ve toplumsal baskı geçim derdinin üzerine ekleniyor. Aynı şekilde yoksulluk üzerine de raporlar açıklanıyor ve bu raporlar yoksul sınıfların kadınlarının erkeklere göre daha da yoksul olduğunu gösteriyor. Üstelik yoksul kadınların yoksulluğu daha da büyüyor.
Bizim yaşamımızın gerçeği buyken şımarık patroniçeler bizim sırtımızdan daha da zenginleşmek istiyorlar. Çalıştırdıkları kadın ve erkek işçilere daha düşük ücret vererek, iş saatlerini daha da uzatarak; taşeronluğu ve güvencesiz çalışmayı yaygınlaştırarak; kreş, doğum izni, emzirme izni gibi hakları kırparak, yok ederek; işçilerin paralarıyla oluşturulmuş fonları yağmalayarak, işçi ve emekçilerin belini büken vergileri ödemekten kaçarak, devletten daha fazla teşvik alarak, greve çıkmayı yasaklayarak, işçilerin sendikalı olup hak aramasını engelleyerek servetlerine servet katmak istiyorlar. Bu gerçekler sömürücü patronlar sınıfının kadınları ile biz sömürülen işçi sınıfının kadınlarının arasındaki uçurumu gözler önüne seriyor.
Hem patroniçelerin hem patronlar sınıfının daha da zenginleşme hevesini kursağında bırakmak biz işçi ve emekçi kadınlara, erkeklere düşüyor. İlk adımı, sömürüye hayır demek için birleşmekle atalım!
DERİTEKS Sendikası 1 Mayıs’a Çağırdı
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Nefes Almak İçin…
- UİD-DER’de 8 Mart Etkinlikleri: 8 Mart Yol Gösteriyor, Engeller Mücadeleyle Aşılır!
- Emekçi Kadın, Yaşam, Mücadele, Dönüşüm
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- UİD-DER Kadın Komitesi: Sorunlar, Engeller Mücadeleyle Aşılır!
- Güvencesiz ve Esnek Çalışma Modellerine Bir Yenisi Eklendi: “Komşu Annelik”
- Bu Televizyonlar Neleri Gösterir, Neleri Göstermez?
- Ekranlar ve Çocuklarımız
- Gelişen Ufkumuz, Değişen Dünyamız
- İşçilerin Canının Hiçe Sayılmasına Birlikte Karşı Duralım!
- Kadına Yönelik Şiddete Karşı Dünyadan Eylemler
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Geleceğe Dönüşmek, Geleceği Büyütmek
- UİD-DER Kadın Komitesi’nden Polonez Direnişine Dayanışma Ziyareti
- Ağıt Yakmasın Analar, Umut Türküleri Söylesin
- Nurten Abladan Bugünün Emekçi Kadınlarına
- “Kendimiz İçin Yürüdük…”
- Direnç Çiçekleri İşçi Sınıfının Bağrında Filizlenir
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- İşçi Dayanışması 205. Sayı Çıktı!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
- Sadeleştirince Açığa Çıkanlar…
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- İşçi Dayanışması 204. Sayı Çıktı!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- İşçi Dayanışması 203. Sayı Çıktı!
- Uyanmak İçin Sabırsızlanacağımız Günler İçin
Son Eklenenler
- Sevgili işçi kardeşlerim, Tavşan korktuğu için kaçmaz, kaçtığı için korkar. Patronlar ve onların devleti de işçi sınıfının örgütlü gücünden ölümüne korktukları için saldırıyorlar. Örgütlü değilken bile bu kadar korkuyorlarsa, bir de işçi sınıfı...
- İngiltere’de işçi ve emekçiler, İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırıma karşı her Cumartesi günü yüz binler olup meydanlara çıkıyorlar. Ulusal Demiryolu, Denizcilik ve Ulaştırma İşçileri Sendikası (RMT), bu eylemlere geniş katılım sağlıyor. UİD-DER,...
- Otobüs yolculuğunda 81 yaşında Menemenli bir Yörük amca ile tanıştım. O yaşında hâlâ kâğıt toplayarak geçimini sağlamaya çalıştığını anlattı. Çocukları olmamış. Eşinin küçük tarlalarının işlerinin dışında çalışmasına karşı çıkmış. “Benim kazandığım...
- 31 Mart 2024’te yapılan yerel seçimler sonrası CHP yönetimindeki İzmir Çiğli Belediyesi, bütçe yok diyerek 146 işçiyi işten attı. Verilen kararlı mücadelenin sonucunda 50 işçinin işe iadesi yapıldı. Yaklaşık 1 yıldır mücadele eden ve verilen sözlere...
- KESK Ankara Şubeler Platformu basın açıklaması yaparak Sayıştay’ın giyim yardımı ücretinin çalışanlardan geriye dönük olarak talep edilmesini protesto etti. Tüm Emeklilerin Sendikası, Türkiye genelinde düzenlediği eylemlerle düşük ücretlerle...
- İspanya’nın başkenti Madrid’de 25 Mayıs Pazar günü on binlerce emekçi sağlıktaki özelleştirme politikalarına karşı sokakları doldurdu. Kamu sağlık hizmetlerinin yıllardır sistematik olarak ortadan kaldırıldığını belirten sağlık işçileri ve emekçiler...
- Tren yolculuğumda, karşı koltukta cam kenarında oturan bir kadın dikkatimi çekti. Yüz çizgileri 50 yaşında gibiydi ama yaşı 38’miş. Eşini Soma’daki katliamda kaybetmiş bir madenci eşiydi. Manisa’da bir gıda fabrikasında çalışıyor, Soma’da çocukları...
- İnsanın gençlik dönemleri heyecan doludur, coşkuludur, dinamizm yüklüdür. Gençliğin bu hali var olanı sorgulayan, ezber bozan, sınırları zorlayan, değişim isteyen düşünce yapısının da temelini oluşturur. Bundan birkaç ay önce bu ifadelerle Türkiye...
- 1 Mayıs’ta da taleplerimizi haykırmak için meydanlardaydık. Sağlık ve eğitim başta olmak üzere her alanda kamu harcamalarının giderek daha çok kısıldığı, sağlık ve eğitim sisteminin çöktüğü, hizmetlerin daha niteliksiz ama daha pahalı hale geldiği...
- 2012 yılının Mayıs ayıydı. UİD-DER’in kış ayları boyunca sürdürdüğü “Kıdem Tazminatımızı Gasp Ettirmeyeceğiz” kampanyasında 62 bin imza toplanmıştı. UİD-DER’li işçiler, o dönemde milletvekili olan Sırrı Süreyya Önder ile beraber Meclis’te yapılan...
- Ruhen ve zihnen sağlıklı bir insan haksızlığa uğradığında, zulme tanık olduğunda rahatsız olur, bunu dile getirme, itiraz etme, tepkisini ortaya koyma ihtiyacı duyar. Normal koşullarda bu haksızlığın giderilmesini sağlamak ister. Gücü yetiyorsa bunu...
- Kapitalizm öyle bir ekonomik ve toplumsal düzendir ki insanların vefa, bağlılık, sevgi gibi duygularını bile istismar eder, tüketimi kışkırtmak için kullanır. Bunu öyle bir sinsilikle yapar ki normal koşullarda uzak durmamız gerektiğini düşündüğümüz...
- Geçtiğimiz günlerde bir marketin önünde, lise öğrencisi bir gencin beş market çalışanı tarafından depoya sürüklenmeye çalışıldığını gördüm. Müdahale ettim. Genç, iki parfüm çaldığını itiraf etti. Korkmuştu, gözleri büyümüştü. Market çalışanlarından...