Buradasınız
Salgın Sürecinde Çocukların Bakımı
Gebze’den bir kadın işçi
Salgın sürecinde çocukların bakımı işçi ailelerinin yaşadığı sorunları fazlasıyla arttırdı. Özellikle küçük çocukları olan ve çalışan anneler hayli dertliler. Çünkü işyerlerinde, mahallelerde ucuz ve nitelikli kreşler olmadığı için, bugüne kadar çocuklara çoğunlukla büyükanne, büyükbaba ya da komşular bakıyorlardı. Ama diğer pek çok salgın hastalıkta olduğu gibi, koronavirüs de en çok yaşlıları ve kronik hastalığı olan insanları risk altına sokuyor. İktidarın aldığı tek önlem ise “yaşlıların hayatını kurtarmak” ve riski önlemek adına yaşlıları eve kapatmak. İktidarın yasakçı, baskıcı ve işçi sınıfının sorunlarını görmezden gelen tutumları neticesinde, işçi aileleri için çocuk bakımı sorunu çözümsüz hale geliyor.
Hatırlayalım, iktidarın her fırsatta övgüler dizdiği sağlık emekçilerinden biriydi Fatma hemşire. Ama çalıştığı hastanede kreş olmadığı için, çocuklarını komşusuna emanet ederek nöbete gitmişti. Evde çıkan yangın nedeniyle çocuklar hayatını kaybetmişti. Konya’da ise aynı anda EBA üzerinden canlı ders vermek zorunda kalan eğitim emekçisi bir çiftin ocağına ateş düşmüştü. Başka çareleri olmadığı için bebeklerini komşularına emanet etmişlerdi. Ama bebek balkondan düşerek hayatını kaybetmişti. Yaşanan bu acıları henüz tekil örnekler olarak hatırlıyoruz. Ama gelecekte çok daha fazla acının yaşanacağı aşikâr. Çünkü emekçi ailelerinde çocukların bakımı sadece ailenin omuzlarına yıkılıyor. Geçinebilmek, yaşayabilmek için çalışmak zorunda olan anne-babalar çaresizlik içinde çocuklarının bakımını sağlamaya çalışıyorlar.
0-6 yaş çocuklara bakım ve eğitim hizmeti veren anaokulu ve kreşler, salgın gerekçesiyle bir açılıyor bir kapatılıyor. 1 Haziran sonrasında Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmet Bakanlığına bağlı kreşler ve gündüz bakımevleri yeniden açılmıştı. Ancak Milli Eğitim Bakanlığına bağlı anaokulları kapalıydı. Velilerden gelen tepkiler üzerine 15 Aralık itibariyle anaokullarını da yeniden açmak zorunda kaldılar. Ancak “çocuğuma kim bakacak?” kaygısı içindeki aileleri, şimdi de “çocuğuma nasıl bakılacak?” endişesi sardı. Tedbirlerin alınmasını ve denetimlerin yapılmasını isteyen aileler son derece haklılar. Çünkü salgını önlemek adına alınan tedbirlerin koronavirüs vaka sayılarını azaltmadığı hatta arttırdığı ortadayken, kreş ve anaokullarında yaşanabilecek sorunları kestirmek güç değil.
Kadın bir metal işçisi, salgın sürecinde çocuğunun bakımıyla ilgili neler yaşadığını şöyle anlatıyor: “Daha birinci sınıfa yeni başlamıştı kızım. Ela, lale, el ele kelimelerini yazmayı öğreniyordu. Okullar yeniden kapandı. Okuldan önce kreşe gidiyordu. Kreşler kapatılınca, şehir dışındaki annemlere göndermek zorunda kalmıştım çocuğumu. Şimdi salgın iyice arttı, annemin de kronik hastalığı var. Diyemiyorum ki, ‘anne çık gel Gebze’ye’ diye. Biz de üniversite öğrencisi bir yakınımızdan destek alıyoruz. Onların okulu da kapandı, kızıma o bakıyor şimdi.” Çocuklarının bakımıyla bizzat ilgilenen anneler ise uzaktan eğitim ve sokağa çıkma yasakları nedeniyle boğulduklarını söylüyorlar. Bir anne yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Çocukların 13.00-16.00 arasında dışarı çıkabileceğini söylüyorlar. Ama o saatlerde canlı ders sürüyor. Çocuğu derse sokabilmek için zaten çırpınıyoruz. Dikkatini toplayamıyor, anlayamıyor, derse katılamıyor. Ders bitiyor, bir de üstüne biz anlatıyoruz konuları. Çocuk dersten sonra, ‘anne dışarı çıkabilir miyim?’ diyor. ‘Olmaz oğlum, yasak başladı’ diyorum. ‘O zaman ben de yarın derse girmem. Dışarı çıkmak istiyorum’ diyor. Nasıl çözüm bulayım ben? Boğuluyoruz artık!”
Türlü çile ve zahmetle büyüttüğümüz çocuklarımızın bakımı, eğitimi ve geleceği için yan yana gelmek ve omuz omuza mücadele etmek zorundayız. Her mahalleye, işyerine nitelikli ve ücretsiz kreşler açılmasının, gerekli tedbirler alınarak okulların yeniden açılmasının, çocuklarımıza fiziksel ve ruhsal gelişimlerine uygun oyun alanları oluşturulmasının yolu birliğimizden geçiyor. Oysa iktidar, koronavirüs gerekçesiyle “misafirliğe gitmeyin, misafir kabul etmeyin” diyerek insanların birbirine kapılarını kapatmasını istiyor. Yasakları arttırarak emekçi kitleleri ayrı evlerde, ama aynı sorunlarla yalnız, çaresiz ve nefessiz bırakmak istiyor. Ama biz emekçiler, sağlığımızı korumaya çalışırken moralimizi ve direncimizi de yüksek tutmak zorundayız. Bu zorlu günleri aşmanın yolu yaşamın her alanında dayanışma içinde olmaktan geçiyor. Çocuklarımızı, umudu ve geleceği birlikte büyütelim.
İşçi Dayanışması 153. Sayı Çıktı
- Onlar Zevk-ü Sefa İçinde, İşçiye Gelince?
- “İstanbul’da Mezar Yeri Alamayız”
- Battaniyelere Değil Sınıfımıza Sarılalım
- Sağlıksız Gıdalara Mahkûm muyuz?
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- Hani Bu Topluma Güven Olmazdı!
- Sabancı’nın Mutlu Yaşam Sırları
- Rahat Yaşamın Sırrı
- Kent Ekmek Kuyruğu: “Ben Öyle İstediğim İçin”
- Sistem Ne Ölümüze, Ne de Dirimize Saygı Duyuyor!
- “7 Kitap, 7 Defter, 1 Litre Su, Yarım Ekmek”
- Siz Kimi Taşıyorsunuz Sırtınızda?
- Yalanlara Değil Birleşmeye İhtiyacımız Var
- Kupona ve Kuraya Bağlanan Umutlarımız
- “Artık Kiracı Kalmaz”, TOKİ’ye Hücum!
- Yoksulluk Utanılacak Bir Şey Değil!
- İşçi Aileleri ve Kreş Çilesi
- Yaz Tatilinde Kriz Var!
- “Yok mu Arttıran?”
- Bakan Nebati’den “Işıl Işıl” Yorumlar ve Uçurumlar
Son Eklenenler
- İşçi Dayanışması’nın 200. sayısı yayımlandı. Heyecanlıyız, mutluyuz, gururluyuz. UİD-DER’in aylık yayını olan İşçi Dayanışması’nın her sayısında haberin kaynağından yazanına, yazıları kaleme alanından kontrolünü yapana, tasarımından baskısına,...
- Kasım ayı boyunca İstanbul ve İzmir’in ilçe belediyelerinde TİS görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması nedeniyle grevler yaşandı. İstanbul’da Hizmet-İş’in örgütlü olduğu Bayrampaşa ile Genel-İş’in örgütlü olduğu Ataşehir, Kadıköy ve Maltepe...
- Güney Kore’de sıkıyönetim ilan etme girişiminin ardından devlet başkanının azledilmesine yönelik önerge 14 Aralıkta mecliste kabul edildi. Devlet başkanı Yoon Suk Yeol görevinden uzaklaştırıldı. Başkent Seul ve diğer şehirlerde önergenin görüşüldüğü...
- Çalıştığım işyerinde bazı işçi arkadaşlarım aldıkları düşük ücretin sebebinin yaptıkları işten kaynaklandığını, daha iyi maaş alabilecekleri bölümlere, görevlere veya mesleklere gelerek maddi sorunlarının çözüleceğini düşünüyorlar. Bu yolla hem iş...
- Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), 19 Aralıkta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önünde, DİSK’in 2025 yılı için belirlenecek asgari ücrete dair görüş ve önerilerini içeren bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Basın açıklamasına DİSK...
- Birleşik Metal-İş Sendikası ile Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) arasında süren toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin anlaşmazlıkla sonuçlanması üzerine Birleşik Metal-İş Sendikası kademeli grev kararı almıştı. 4 Aralıkta Hitachi Energy’nin...
- Son zamanlarda her şey pahalanırken işçi ve emekçilerin hayatının ne kadar ucuzladığını hep birlikte görüyoruz. İzmir’de bir anne 5 çocuğunun üzerine kapıyı kilitleyip işe çıktığında, elektrikli sobanın devrilmesiyle çıkan yangında 1 ilâ 5 yaşındaki...
- Filistin’de bir yıldır süren savaşta 43 binden fazla insan katledildi. Sokaklarda çocukların sesleri yankılanırken şimdi bombaların gürültüsü ve sessiz çığlıklar yankılanıyor. Peki, Filistin’de bu kahredici savaşın tek sorumlusu Siyonist İsrail...
- Merhaba arkadaşlar. Geçtiğimiz günlerde gerek kamuda gerekse de özel sektörde çalışan, farklı sendikalara üye doktor, hemşire, tıbbi sekreter, temizlik işçisi, paramedik, ATT gibi sağlık emekçileri olarak bir araya geldik. UİD-DER’de daha önce...
- DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası ile Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) arasında yürütülen TİS görüşmelerinde MESS’in yüzde 40 oranında zam dayatması üzerine 4 Aralıkta Hitachi Energy’nin 4 fabrikasında, 13 Aralıkta GE Grid...
- 17 Temmuzdan bu yana direnişte olan Polonez işçileri, taleplerinin karşılanmaması üzerine Ankara’ya yürüme kararı aldılar. 7 Aralıkta “Anayasal Hak Yürüyüşü” başlattılar. İstanbul’da Çatalca ve Kartal’da, Kocaeli’de Gebze’de önlerine dikilen polis...
- Sendikalı oldukları için işten atılan ve 5 aydır işlerine sendikalı olarak dönmek için mücadele eden Polonez işçileri, tüm yasaklara, baskılara, karalamalara rağmen mücadeleden vazgeçmiyor. İşçiler direnişlerinin 146. gününde Çatalca’dan Ankara’ya “...
- Sermaye sınıfının tatlı kârları uğruna işçileri sefalete, kölelik koşullarına mahkûm etmek isteyen siyasi iktidarsa MESS’e bağlı fabrikalarda bir kez daha “erteleme” adı altında grev yasağı ilan etti.