Buradasınız
Sermayenin ve İktidarın Saldırılarını Püskürtmek İçin 1 Mayıs Ruhuyla Birleşelim

31 Mart yerel seçimlerini geride bıraktık. Seçim süreci boyunca sokakları, caddeleri, meydanları, binaları, köprüleri kaplayan afişler, bayraklar, flamalar kentlerin üzerinden kalktı. Ama işçi ve emekçilerin yüreğini kaplayan kaygıların aynı şekilde ortadan kalktığını söylemek mümkün değil. Çünkü biliyoruz ki bizi zorlu günler bekliyor. Sandıktan çıkan sonuç işçi ve emekçilerin, emekçi kadınların, gençlerin, emeklilerin siyasi iktidara ve politikalarına duyduğu tepkinin göstergesidir. Hayat pahalılığı ve enflasyon altında ezilen, hakları gasp edilen emekçilerin nefes alma isteğinin dışavurumudur. Siyasi iktidara gösterilen bu tepki bu nedenle emekçilerde haklı bir sevinç yaratmıştır. Fakat seçimin ardından Erdoğan’ın ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in yaptığı açıklamalar siyasi iktidarın bu tepkiden çekinmediğini ortaya koyuyor. Ekonomik yıkımın bedelini biz işçi ve emekçilere ödetmeye devam edeceğini, bunda kararlı olduğunu gösteriyor. Öte yandan TÜSİAD, İTO, TOBB gibi patron örgütleri de siyasi iktidara ekonomi programından taviz verilmemesi çağrısında bulunuyor. Diğer taraftan DEM Parti adaylarının Diyarbakır ve Van’da belediye başkanlığı seçimini açık farkla kazandıkları halde keyfi olarak mazbatalarının verilmemesi, buna tepki gösteren halka yönelik saldırılar iktidarın baskılarını azaltmak bir yana arttıracağını gösteriyor.
Görünen köy kılavuz istemez: Demek ki işçi ve emekçiler olarak siyasi iktidarın ve sermaye sınıfının saldırılarına karşı durabilmek için birlik ve dayanışmamızı güçlendirmek, tepkimizi daha güçlü biçimde ortaya koymak zorundayız.
Hatırlayalım, bundan 5 sene evvel yine 31 Martta, yerel seçimler yapılmış, Erdoğan aynı akşam yaptığı konuşmada sıranın “ekonomik reformlara” geldiğini söylemişti. Erdoğan’ın “reform” gibi süslü adlarla tarif ettiği, patron örgütlerinin hararetle desteklediği ekonomi programı işçi ve emekçilere yönelik son derece kapsamlı ve ağır saldırılar içeriyordu. Bu programla “vergiyi tabana yaymak” adı altında sermaye sınıfına vergi indirimleri getirildi, işçi ve emekçilerin vergi yükünü arttıran düzenlemeler yapıldı. “İstihdam yaratmak” bahanesiyle İşsizlik Sigortası Fonunun daha büyük bir bölümünün patronlara aktarılmasının önü açıldı. Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) planlarıyla hem kıdem tazminatı hem de kamusal emeklilik hakkı bir kez daha hedefe konuldu. Enflasyonu yükseltecek politikalar hayata geçirildi. Sermaye sınıfı ve iktidar, ilerleyen günlerde pandemi bahanesiyle saldırılarını daha da yoğunlaştırdı. Evden çalışma, kısa çalışma gibi uygulamalarla güvencesiz çalışma yaygınlaştırıldı, giderek çok daha fazla sayıda işçinin ücreti yine işçilerin ücretlerinden kesilen paralarla oluşturulan İşsizlik Sigortası Fonundan ödenir oldu. Sendikal faaliyetler askıya alındı, grevler yasaklandı, sokağa çıkma yasağı bahanesiyle işçi eylemleri, hak arayışları, protestolar engellendi. Böylelikle patronlar için işgücü maliyetleri iyice aşağı çekildi, 2018 krizinin faturası işçi ve emekçilere kesildi. Bugün de planlanan budur: Ekonomik yıkımın faturasını işçi ve emekçilere ödetmek, sermayeyi kurtarıp büyütmek!
Hiç kuşku yok ki işçi sınıfı olarak örgütlü olmadığımız için geri püskürtemediğimiz saldırıların sonuçlarını, bize kesilen faturanın ağırlığını bugün iliklerimize kadar hissediyor, yaşıyoruz. Sermaye grupları rekor kârlar ve büyüme oranları açıklarken bizler cumhuriyet tarihinin en büyük yoksullaşma dalgasıyla baş etmeye çalışıyoruz. Yoksulluk sınırının 55 bin liraya, açlık sınırının 17 bin liraya dayandığı bir ülkede ortalama işçi ücreti haline gelen 17 bin liralık asgari ücretle, 10 bin lira civarındaki emekli maaşlarıyla hayatımızı devam ettirmeye çabalıyoruz. Ağırlaşan çalışma koşulları, büyüyen işsizlik, vergi yükü gibi nice sorunla, hak gasplarıyla karşı karşıya bulunuyoruz. Fakat amiyane tabirle bunlar daha iyi günlerimiz! Erdoğan, uyguladıkları ekonomi programını tavizsiz sürdüreceklerini söylüyor, Mehmet Şimşek, “sıkı para, seçici kredi ve gelirler politikasına ilaveten kamuda harcama kontrolü yaparak tasarrufu ön planda tutacakları” açıklamasını yapıyor. Yani önümüzdeki günlerde faizler yükseltilecek, kredi muslukları sermaye kesimleri için sonuna kadar açılırken emekçilerin borçlanması, kredi kartı harcaması yapması zorlaştırılacak, ücret zamları düşük tutulacak, işçilerin, emekçilerin gelirleri düşürülecek, sağlıktan eğitime, kamu hizmetleri daha da kısıtlanacak. Dolar ve enflasyon yükselecek, istihdam azalacak, işsizlik artacak! Sermaye sınıfı için “istikrar ve güven ortamı” sağlanırken işçi ve emekçiler daha da derin bir yoksulluğa sürüklenecek!
Siyasi iktidar ve sermaye sınıfı enflasyonu ve hayat pahalılığını yenebilmemiz, düzlüğe çıkabilmemiz için kemerlerimizi sıkmamız, acı ilacı içmemiz gerektiğini ileri sürüyorlar. Tüm yalan çarklarını harekete geçirerek ekonomik büyümenin devam ettiğini, kişi başına düşen gelirin arttığını, enflasyonun düşme eğilimine gireceğini söylüyorlar. Zihnimizi ve duygularımızı esir alarak yıkım tablosunun sorumlusunu başka yerde aramamızı sağlamaya, emekçileri yapay temellerde kutuplaştırarak, dini hassasiyetlerini istismar ederek, milliyetçilik kışkırtmasıyla bölüp parçalayarak güçsüz düşürmeye çalışıyorlar. Bunu başaramadıkları ölçüde her türlü muhalefeti ve talebi baskı ve zorbalıkla ezme yoluna başvuruyorlar. Tüm hak arama mücadelelerini gayrimeşru gösterip bastırıyor, cezalandırıyorlar. Öyle ki daha önce hiç görülmemiş şekilde mahkemeler sendikacılara işyerlerine yaklaşmama cezaları veriyor, mücadeleci sendikacılara, sendikalara, işçilere astronomik para cezaları yağdırılıyor. En büyük işçi katliamları da dâhil olmak üzere işçilere yapılan haksızlıkların hesabının sorulmasına izin verilmiyor. Bu örnekler Türkiye’de iktidarın dümenine oturan rejimin karakterini fazlasıyla ortaya koymaktadır. Bu rejim işçi sınıfına sopa, sermaye sınıfına dikensiz gül bahçesi rejimidir, işçi ve emekçi düşmanı baskı ve zorbalık rejimidir, faşizmdir.
Resmettiğimiz bu tablo karanlık bir tablo olsa da karamsarlığa, yılgınlığa kapılmak için bir neden bulunmuyor. Gerçekleri olduğu gibi görürsek bu gerçekler karşısında ne yapılması gerektiği soru işareti olmaktan çıkar. Bugün Türkiye’nin neredeyse tüm kentlerinde, her sektörden pek çok işyerinde işçiler, hak gasplarına karşı koymak için, ücretlerinin yükseltilmesi, sendikal haklarının tanınması için mücadele ediyorlar. Sendikalara üye olarak, iş durdurarak, fabrikalarının önünü direniş alanına çevirerek, polisin, jandarmanın, valilerin, kaymakamların baskı ve yasaklarına direnerek haklarını arıyorlar. Önemli olan birbirinden kopuk ve yalıtık kalan bu mücadelelerin nasıl birleştirilip büyütüleceğine kafa yormaktır, bunun için çaba harcamaktır.
Bugün önümüzde duran görev, ekonomik yıkımın bedelini, hasarın, ziyanın faturasını bize ödetmekte kararlı olan siyasi iktidara ve sermaye sınıfına karşı tepkimizi sandıklarla sınırlı tutmayıp güçlendirmektir. İşyerlerimizde, sendikalarımızda, mücadele örgütlerimizde bir araya gelerek birlik ve dayanışmamızı örmektir. Sermayenin ve iktidarın saldırılarını püskürtmek için 1 Mayıs ruhuyla birleşmek, meydanları doldurmaktır.
İşçi Dayanışması 192. Sayı Çıktı!
- Sadeleştirince Açığa Çıkanlar…
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- İşçi Dayanışması 204. Sayı Çıktı!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- İşçi Dayanışması 203. Sayı Çıktı!
- Uyanmak İçin Sabırsızlanacağımız Günler İçin
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- Sendikalaşmak Türkiye’de Neden Zor?
- “Aile Yılı” İlan Edenler Neyin Peşinde?
- Katliamların Sorumlusu Kim?
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
- Örgütlüysek Her Şeyiz, Örgütsüzsek Hiçbir Şey!
- Onlar “Kazanalım” Dedikçe Biz Kaybediyoruz
- Asgari Ücret Nasıl Yükseltilir?
- Kumarla Köşeyi Dönenler Neye Dönüyor?
- Umudumuzu ve Direncimizi Güçlendirelim, Mücadelemizi Büyütelim!
- Zeytinyağı, Margarin, Süt Tozu
- Toplumsal Sorunların Bireysel Çözümü Mümkün mü?
- Her Şeyi Paraya Bağlayanlar Kim?
- Devlet Bütçesi Kimin Bütçesi?
Son Eklenenler
- Dünyada ve Türkiye’de olup bitenler üzerine sohbet ederken genç bir işçi kardeşimiz, “valla artık haberlere bakmıyorum, zaten benim kendi derdim başımdan aşkın” dedi. Aslında hepimizin derdi başından aşkın. Ama belki de bu nedenle çevremizdeki...
- Sömürüye başkaldırının sembolü, tüm dünya işçilerinin ortak duygularla ve taleplerle alanlara çıktığı, evrensel bir mücadele günü olan 1 Mayıs yaklaşıyor. Yüreği 1 Mayıs coşkusuyla, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya özlemiyle çarpan tüm işçilere selam...
- 2 Nisan 2024’te İstanbul Beşiktaş’ta Masquerade isimli gece kulübünde çıkan yangında 29 işçi yaşamını yitirmişti. Aileler aradan geçen bir senede adaletin sağlanmamış olmasına, asli kusurluların tutuklanmamasına tepkili. Mahkemeye sunulan ikinci...
- Arjantin’de faşist devlet başkanı Javier Milei’nin 2023 yılı sonunda iktidara gelmesinden bu yana işçiler üçüncü kez genel greve çıktı. Genel İş Konfederasyonu’nun (CGT) çağrısıyla 10 Nisan Perşembe günü ülke çapında 24 saatlik grev gerçekleşti....
- Panayırdaki gösteri için adam avazı çıktığı kadar bağırarak müşteri çekmek istiyormuş ama gösteri o kadar kötüymüş ki kimse adama kanıp gösteriye gitmiyormuş. Panayır açılalı epey olmuştur ve çığırtkana kanarak girenlerin söyledikleri de kulaktan...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Peki, hangi koşullarda karşılıyoruz 1 Mayıs’ı? İşçiler, emekçiler olarak hepimiz ağırlaşan sorunlarımızın çözülmesini, üzerimizdeki baskının hafiflemesini istiyoruz....
- Kocaeli Gebze’de bulunan Alman sermayeli Erlau Metal fabrikasında işçiler, Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şube’de örgütlendi. Sendika yakın zamanda Çalışma Bakanlığından yetki belgesini almasına rağmen işveren yetki itirazında bulundu....
- Kasım 2024’te Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer tutuklanarak görevden alınmış ve ardından belediyeye kayyum atanmıştı. İşçiler üzerinde baskı uygulayan kayyum yönetiminin tazminatlarını ödemeden, haklı gerekçe göstermeden pek çok işçiyi...
- Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) geçtiğimiz hafta Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumlarına Öğretmen Atama ve Yönetici Görevlendirme sonuçlarını açıkladı. Sonuçların açıklanmasının ardından eğitim sendikaları atamaların ölçülebilir ve somut...
- Gerek dünyada gerekse yaşadığımız ülkede öyle olaylar, öyle gelişmeler yaşanıyor ki ilk bakışta her şey çok bilinmeyenli bir matematik denklemi gibi karmaşık ve anlaşılmaz görünebilir. Nasıl ki matematikte karmaşık problemleri çözebilmek için...
- İrfan Yalçın’ın “Ölümün Ağzı” romanı, 1940’lı yıllarda Zonguldak köylüsünün “mükellef” adı altında bedavaya çalıştırıldığını belgeleyen bir tanıklıktır. Dönemin tek partili rejiminde, İsmet İnönü madeni teftişe gittiğinde, karşısına dizilen...
- Ha geldi, ha gelecek, yok yok bu sene gelmeyecek derken Yaren leylek Bursa’nın Karacabey ilçesinde, Uluabat Gölünün kıyısında balıkçı Âdem amcayla buluştu. On dört yıllık dostluk! Adı gibi yarenlik yapıyor Âdem amcaya. Aslında kimsenin haberi...
- 11 Nisan’da Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Emek ve Demokrasi Güçleri ve öğrenciler birçok ilde tutuklu öğrencilerin serbest bırakılması talebiyle basın açıklamaları gerçekleştirdi. İstanbul’da KESK İstanbul Şubeler Platformunun...