Buradasınız
Sıbyan Mektepleri Değil, Nitelikli ve Ücretsiz Kreş!
İşçi ailelerinin, özellikle de emekçi kadınların en büyük sorunlarından biri çocuklarının bakımı. 4857 sayılı İş Kanununa göre kreş zorunluluğu sadece 150 ve daha fazla kadın işçi çalıştıran işyerleri için geçerli. Buna rağmen çoğu durumda yasal olarak kreş olması gereken fabrikalarda kreş bulunmuyor ve devlet bu konuda hiçbir şey yapmıyor. Ücretli (özel) kreşler ise işçi ailelerinin karşılayamayacağı meblağlar istiyorlar. Hal böyle olunca emekçi kadınlar çocuklarını bırakabilecekleri bir kreş olmadığı için ya çalışamıyorlar ya da çocuklar büyükannelerin, komşuların, akrabaların yanında büyüyor. Hatta çocuğunu evde tek başına bırakmak zorunda kalanlar da var. Bir de çocuklarını sıbyan mekteplerine (sübyan mektepleri de deniyor) vermek zorunda kalan aileler var ve bunların sayısı da az değil.
Bu konuda devletin attığı hiçbir ciddi adım yok. Bugüne kadar tek adım, referandum öncesinde, torunlarının bakımını üstlenen büyükannelere maaş bağlanması oldu. O da “pilot uygulama” adı altında ve sadece 1 yıl süreyle geçerli, 6500 kişiyi kapsıyor. Verilen maaş ise 425 lira. Bozdur bozdur harca! Üstelik büyükannenin maaş alabilmesi için pek çok şart var. Çocuk 3 yaşın altında olmalı, büyükanne 65 yaşın üzerinde olmamalı, anne en az 1 yıldır sigortalı bir işte çalışıyor olmalı vs. İşin özü bu proje toplumsal bir sorun olan çocuk bakımı sorununu çözmeye yönelik değildi, bir seçim projesiydi.
Kreş sorunu işçi ailelerinin en büyük sorunlarından biri olmaya devam ederken, yandaş medyada bu sorunun çözümü için gösterilen yol yine ya büyükanneler ya da sıbyan mektepleri oluyor. Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak “konunun uzmanı!” olarak, “Kreş mi dediniz, Allah korusun!” başlıklı bir yazı kaleme almıştı. Yazısının başında uzun uzun kreş kelimesinin kökeninin “kilise”den geldiğini ispatlama çabasına giren Dilipak, kısacası “kreş gâvur işidir, kilisede eğitim gören çocukların yeridir” demeye getiriyor. Sonra da Müslümanlara yakışanın, çocuğunu “cami yanına bırakmak” olduğunu anlatıyor. Elbette kastettiği rastgele cami yanına bırakmak değil, tam da son yıllarda pıtrak gibi çoğalan sıbyan mektepleridir. Sıbyan mekteplerinde din ağırlıklı eğitim veriliyor.
Geçtiğimiz günlerde Evrensel gazetesinde sıbyan mektepleriyle ilgili bir haber yayımlandı. Haberde çocuklarını sıbyan mekteplerine gönderen ailelerin yaşadığı sıkıntılar anlatılıyor. Sıbyan mekteplerinde 3-6 yaş arasındaki çocuklara pedagoji ile uzaktan yakından alakası olmayan din ağırlıklı bir eğitim veriliyor. Henüz soyut düşünebilecek yaşta olmayan çocukların psikolojisinin bozulmasına neden olan bir eğitim bu. Örneğin 3 yaşındayken çocuğunu sıbyan mektebine veren ve çocuğun davranışları değişmeye başladıktan sonra doktora götürmek zorunda kalan bir anne, şöyle anlatıyor yaşadıklarını: “Çocuk çok ciddi psikolojik sorunlar yaşıyormuş. Neyin günah olup neyin olmadığının çelişkisini yaşadığı için depresyona girmiş. En çok da kardeşinden hırsını almaya çalışıyor. Örneğin resim yapmak istiyor, ama resim yapmak günah! Sadece ev resmi, ağaç resmi yapabilir. İnsan ve hayvan sureti yapmak Allah’ı incitmek olurmuş. Bu nedenle çocuk çelişkiye düşmüş. Evin içinde anne, baba ve kardeş resimleri yapmak günah, ‘Öyleyse evin içinde yaşamaları da günah mı?’ diye sorular sormaya başladı.”
İşte kreşleri kötüleyen yandaş yazarların ve hükümetin önerdiği alternatif sıbyan mektepleri çocuklarımızı bu hale getiriyor. Oysa çocuklarımızın ihtiyaç duyduğu eğitim, onları sağlıklı bireyler olarak yetiştirecek nitelikli bir eğitimdir. Bu eğitimi verebilecek uygun nitelikte kreşler işçi mahallelerinde, sanayi bölgelerinde ücretsiz ve yaygın olmalı, çalışsın çalışmasın bütün emekçi kadınlar çocuklarını bu kreşlere verebilmelidir. Geçmişte işçiler bu uğurda mücadele etmiş ve kreş hakkını kazanmıştır. Çocuklarımız için bu hakkı korumalıyız.
Yandaş yazarlar kreşi kilise ile ilişkilendirerek emekçilerin bilincini bulandırmaya çalışıyorlar. Oysa bugün Avrupa’da nitelikli ve ücretsiz kreşler varsa bunun nedeni Avrupalı işçilerin geçmiş yıllarda verdikleri mücadelelerdir. İşçi ve emekçilerin yapması gereken hem kendileri için hem de çocuklarının sağlığı ve geleceği için nitelikli ve ücretsiz kreş hakkı için mücadele etmektir.
Gölge
“Ben Sana Demedim mi Su İsteme Diye!”
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- UİD-DER’de Bir Kez Daha 8 Mart Coşkusu
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Mücadelenin Adıdır Kadın
- Ekmeğe Zam Yapılırsa
- UİD-DER’de 8 Mart Etkinlikleri: Geçmişten Geleceğe Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü!
- Mücadelemizin Sembolü 8 Mart
- Emekçi Kadınlarız, 8 Mart Ruhuyla Birleşiyoruz!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Emekçi Kadınlar Savaşı Durdurmak İstiyor Ama Nasıl!
- Boyun Eğmek mi Birlikte Karşı Durmak mı?
- Bir Şey Yapmalı! Ama Ne?
- Emekçi Kadınlar Savaşa Karşı Durabilir
- Genç Rosalar Olup Mücadeleyi Büyütmeliyiz
- Değişim Küçük Adımlarımızla Başlar
- Direnen Haliç ve Bizim Direnişimiz
- Annelik Kursağımızda Kalmasın, Bu Düzeni Değiştirelim!
- MESS Sözleşmesi ve Emekçi Kadınlar: Ne Düşünüyoruz? Nasıl Düşünmeliyiz? /2
- MESS Sözleşmesi ve Emekçi Kadınlar: Ne Düşünüyoruz? Nasıl Düşünmeliyiz? /1
- Çocuklarımızın Yurtlarda Can Güvenliği Yok
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- Hayat Pahalı Ama Hayatımız Çok Ucuz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- Büyüyen Yoksulluk ve Sosyal Yardımlar
- Rakamların Ardına Gizlenen Gerçekler
- Sermayenin ve İktidarın Saldırılarını Püskürtmek İçin 1 Mayıs Ruhuyla Birleşelim
- İşçi Dayanışması 192. Sayı Çıktı!
- Bumerang Geri Döner!
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- İşçi Dayanışması 191. Sayı Çıktı!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- MESS Sözleşmesinden Çıkardığımız Bir Ders Var
- Patron Haklı mı?
Son Eklenenler
- Türkiye’de seçimler öncesinde çok sayıda emekli eylemi gerçekleşti. Emeklilerin yaşadığı sorunların sandığa yansıyarak yerel seçimleri etkilediği herkesin malumu… Sorunlarımız bitmedi ve seçim sonrasında da emekliler olarak taleplerimizi haykırmaya...
- Merhaba dostlar; bizler İstanbul’dan bir grup öğretmeniz. 1 Mayıs’a yaklaşırken duygularımızı siz işçi kardeşlerimizle paylaşmak istedik. Öncelikle her sene olduğu gibi bu sene de 1 Mayıs coşkusunu haftalar, aylar öncesinden hissetmeye başladık. O...
- Öz Gıda-İş Sendikasında örgütlü işçilerin 7 Marttan beri grevde olduğu Abalıoğlu Lezita fabrikasında 16 Nisanda jandarma işçileri ve sendikacıları darp etti ve ters kelepçeyle gözaltına aldı. Yaralanan 8 işçi hastaneye kaldırıldı. İzmir Kemalpaşa’da...
- 17 Nisan Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü kapsamında Türkiye’nin pek çok kentinde sağlık emekçileri basın açıklamaları gerçekleştirdi. 12 yıl önce Gaziantep’te görev sırasında katledilen Dr. Ersin Arslan ve sağlıkta şiddet sonucu yaşamını...
- Bursa’da faaliyet gösteren Durak Tekstil’de 6 işçi Öz İplik-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılmış ve fabrika önünde direnişe geçmişlerdi. 6 Şubattan itibaren direnişlerine kararlı bir şekilde devam eden Durak Tekstil işçileriyle dayanışma...
- Sermaye sınıfı ve iktidar bizi bir birey, bir insan olarak değil sadece ucuz işgücü kaynağı olarak görüyor. Çok çocuk doğurmamızı, gelecek işçi kuşaklarını yetiştirmemizi beklerken, kadın istihdamını teşvik ettiklerini söylerken, doğum ve emzirme...
- Adıyaman’ın Besni ilçesinde bulunan Mega Polietilen fabrikasında 2 aylık ücretleri gasp edilen işçiler 8 Nisanda iş bırakarak direnişe başladı. 15 Nisanda BİRTEK-SEN’in çağrısıyla fabrika önünde bir dayanışma eylemi yapıldı. 5 Nisandan bu yana...
- İşçi sınıfının 8 saatlik işgünü için mücadelesinden doğan 1 Mayıs’ın 138 yıllık bir tarihi var. Kuşaklar boyunca kadın ve erkek işçiler işgününü 8 saate indirmek için mücadele ettiler ama bu mücadele işgününün kısaltılması talebiyle sınırlı kalmadı...
- Hepimiz artan hayat pahalılığından şikâyet ediyoruz. Geçimimizi sağlamakta, ay sonunu getirmekte zorlanıyoruz. Çarşı-pazarda, marketlerde hep aynı sohbeti yapıyor, aynı dertten yakınıyoruz: Hayat çok pahalı! Çoğumuz için tatil yapmak, hafta sonu...
- İsrail’in Gazze’ye saldırıları altıncı ayını geride bırakırken altı aydır meydanları dolduran İngiltereli işçi ve emekçiler “acil ve kalıcı ateşkes” ve “İsrail’e silah satışının sonlandırılması” talepleriyle bir kez daha meydanlara çıktı. 13 Nisanda...
- Otuz yıl boyunca kesintisiz çalışmış, ücreti daha cebine girmeden SGK primleri ve vergileri kesilmiş, EYT’li emekli bir işçiyim. 2024 yılı Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından emekliler yılı ilan edildi ama emekliler sefalet içinde yaşamaya mahkûm...
- Ezilenlerin safında mücadele eden, şiirlerini ve oyunlarını işçi sınıfına adayan Bertolt Brecht, “Yarının Büyüklerine Şiirler” kitabında, beşiğinin başucunda oğluna seslenen bir ananın ninnisine yer verir. Geçmişten bugüne ninniler, çocukların...
- Sevgili işçi kardeşlerim, hepinize merhaba. Bu mektubumda sizlerle sözü eğip bükmeden konuşmak ve gerçekler üzerine hasbihal etmek istiyorum. Yani gerçekleri olduğu gibi konuşalım. Biliyorum ki kursağınıza giren her lokmayı alın teriniz, elinizin...