Buradasınız
Şikâyet Etme, Mücadele Et!
Yaşadığımız topraklarda insanlar, içinde bulundukları durumdan sürekli şikâyet ederler. Şikâyet bir anlamda tepkidir ve sorunlar karşısında insanların tepkili olması son derece doğaldır. Zaten olması gereken de bu değil midir? Ama çoğu zaman bu şikâyet ve tepkilerin gereği yapılmaz ve sadece yakınma olarak kalır. Aslında bunun kökü ta eskilere gider. Şarkılar ve türküler bu topraklarda şikâyet etme ama harekete geçmeme kültürünün izlerini taşır. Meselâ bir şarkıda şöyle denir:
Garibim namıma Kerem diyorlar
Aslı’mı el almış harem diyorlar
Hastayım derdime verem diyorlar
Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış’ım ben…
Bir başka şarkıda ise şöyle denir:
“Zulmüne nihayet yoktur
Sitem etme sinem toktur
Garibim acıyan yoktur
Zalım şu gurbet, şu gurbet”
Garibanlık, acıma duygusu yaratma şarkı ve türkülerde çok yaygındır. Bu kültür arabesk müzikte de fazlasıyla ifadesini bulur. Acıların çocuğudur yoksullar… Dertleri derya olmuştur, boyunları büküktür. Feleğin sillesini yemişlerdir. Hor görülmüş, mahzun kılınmışlardır.
“Ben sefalet tahtında
Şanlı bir hükümdardım
Binlerce dert gören benim
Bilsen ne bahtiyarım ahhh”
Arabesk müziğin bu topraklarda yaygın olarak dinlenmesi ya da şikâyet ve acındırma içerikli sözlerin türkülere girmesi tesadüf müdür? Meselâ arabesk müzik, yaşadığımız topraklarda acı çeken, haksızlığa uğrayan insandan köklenmiştir. Hem acıların bir çeşit dışavurumudur hem de bu acılara yönelik tepkilere de kanal olmuştur. Fakat söz konusu olan bireysel bir tepkidir. Sorunlarının nasıl çözüleceğini bilmeyen ve kendisini yalnız hisseden her işçi ve yoksul, sanır ki bu acıları da yalnız kendisi yaşıyor.
Sadece şarkı ve türkülerde anlatılmaz dertler. İşçilerin kendi aralarında yaptığı sohbetler döner dolaşır ve çeşitli sorunlara, sıkıntılara gelir. Hepimiz işçiyiz ve yoksuluz. Kılı kırk yararak geçiniyor, düşük ücretlerimizle ay sonunu nasıl getireceğimizin hesabını yapıyoruz. Fabrikalarımızda, işyerlerimizde yaptığımız sohbetleri hatırlayalım. İşçiler, zaman zaman ve çeşitli biçimlerde yoksulluklarına tepkili olduklarını dile getirirler. Fakat çoğunlukla bu tepkiler bir iç dökme, rahatlama şekli olarak şikâyetle sınırlı kalır.
Diğer taraftan bunun tam ters ucu bir duygu ve davranış da vardır. Yoksulluktan şikâyet eden, “batsın bu dünya!” diye feveran eden bir işçi, zaman gelir ve yoksul olduğunu kabul etmez. Yoksulluğunu ayıp sanır ve bunu saklamak ister. Kimi zaman inkâr ederek yapar bunu, “yoksuluz” demek yerine “orta halliyiz” der meselâ… Kimi zaman ise yoksulluğunu gizlemenin başka yollarını bulur. Külüstür bir arabaya biner ama arkasına “sensin külüstür” diye yazdırır. Lüks araca binemez, Vosvos’a yani Tosbağa’ya biner ama arabaya “biz ne tavşanlar geçtik” diye yazdırır. Gülümsetir ama bir çeşit aşağılık kompleksidir bu. Bir insanın bu şekilde iki uca savrulması yani hem yoksulluğundan şikâyet etmesi hem de yoksul olduğunu kabul etmemesi, bunu gizlemesi tuhaf değil midir? Tuhaftır ama sınıf bilinci olmayan işçiler maalesef böyle davranırlar. Oysa yoksulluk ne utanılacak bir şeydir ne de değişmez sandığımız kara bahtımız. Biz işçi sınıfıyız, emek veren ve tüm zenginliği üreten bir sınıfız. Ama ürettiklerimize el koyanlar bir avuç para babası sömürücüdür. Biz birleşir ve istersek yıkılır sömürü düzeninin saltanatı. Eğer durum böyle kavranırsa, mevcut hali değiştirmek için yakınmaktan öte, mücadele edilmesi gerektiği de daha iyi anlaşılacaktır.
Unutmayalım, acılarımız ve bu acılara yol açan sorunlarımız yerli yerinde duruyor. Gözümüzün önündeki sorunlardan gözlerimizi kapatarak kaçamayız. Bilelim ki bu sorunlar karşısında salt şikâyet edip rahatlamak faydasızdır. Birileri gelip bizi kurtarmayacak. Şikâyet ederken çözümler ve çareler aramak da gerekmez mi? Elbette doğru olan budur! Kardeşler, şikâyet kültürü sınıf bilincinin gelişmesiyle, işçilerin kendi güçlerine güvenip örgütlenmesiyle değişir. İşçi sınıfı olarak bu sömürü düzeninin yarattığı sorunlar karşısında gereği neyse onu yapmalıyız, yani birleşmeli ve mücadele etmeliyiz.
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Ülkeyi Şirket Gibi Yönetmek…
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- İşçi Dayanışması 199. Sayı Çıktı!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Olur Kardeşim Olur!
- Yiyorlar, İçiyorlar Hesabı Bize Ödetiyorlar
- 2025, 2024’ten Daha mı İyi Olacak?
- Ters Yüz Edilen Gerçekler: Suç Ne? Suçlu Kim?
- Dünya İşçi Sınıfının Birliği Yolunda Mücadelemizi Büyütelim!
- İşçi Dayanışması 198. Sayı Çıktı!
- Artan Zenginliğin Arkasında Büyüyen Yoksulluğumuz
- Kaynakları Tüketen Kim?
- Yaşadım Diyebilmek İçin!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Yiyorlar, İçiyorlar Hesabı Bize Ödetiyorlar
- 2025, 2024’ten Daha mı İyi Olacak?
- Ters Yüz Edilen Gerçekler: Suç Ne? Suçlu Kim?
- Dünya İşçi Sınıfının Birliği Yolunda Mücadelemizi Büyütelim!
- Artan Zenginliğin Arkasında Büyüyen Yoksulluğumuz
- Kaynakları Tüketen Kim?
- Yaşadım Diyebilmek İçin!
- Sınır Tanımayan Irmaklar Gibi
- İşçinin Değeri Yok mu?
- Geleceğe Dönüşmek, Geleceği Büyütmek
- Esirler Dünyasına Özgürlük Çağrısı: Enternasyonal!
Son Eklenenler
- Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri’nin çağrısıyla, başta İstanbul olmak üzere pek çok kentte, sendika yöneticilerinin, siyasi parti ve demokratik kitle örgütü üyelerinin, gazeteci ve yazarların aralarında olduğu 200’den fazla kişinin gece yarısı...
- Türkiye’nin dört bir yanında, ücretlerini yükseltmek, sendikalaşmak istedikleri için mücadele eden işçiler çeşitli engellerle karşılaşıyor, işten atılıyor, baskıyla sindirilmek isteniyor. Siyasi iktidarın desteğini arkasına alan patronlar işçilerin...
- İspanya’nın Barcelona kentinde on binlerce emekçinin katılımıyla 23 Kasımda yüksek kira fiyatlarına karşı bir protesto gösterisi düzenlendi. Konut kiralarının düşürülmesi ve daha iyi yaşam koşulları talepleriyle bir araya gelen işçi ve emekçiler,...
- 25 Kasım Kadına Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında 23 ve 25 Kasımda dünyanın dört bir yanında emekçi kadınlar meydanlara çıkarak öfkelerini haykırdı. Kapitalizm altında çifte ezilmişliğe maruz kalan emekçi kadınlar, kadına şiddetin...
- Bizim mahallenin gençlerinin her birine okuyacakları kitaplar almak için Konak’tan Kemeraltı’na girdim. Kitabın adı Küçük Kara Balık, yazarı Samed Behrengi. Kitap her yaştan işçilere ve işçi çocuklarına dereden çaya, çaydan ırmağa, ırmaklardan...
- Yıllar önce çok sevdiğim, dertlerimizi, sevinçlerimizi paylaştığımız ama hayata dair fikirlerimiz ayrı olan bir arkadaşımla aynı dönemde hamile kaldık. Onu hamile olduğu için işten çıkardılar ve buna karşı çok fazla direnemedi. Patron bana da,...
- DİSK Genel Başkan Yardımcısı ve Genel-İş Sendikası Genel Başkanı Remzi Çalışkan ile Genel-İş Sendikası Mersin Şube Başkanı ve DİSK Çukurova Bölge Temsilcisi Kemal Göksoy’un 26 Kasımda sabaha karşı bir ev baskınıyla gözaltına alınmaları üzerine DİSK...
- Türkiye’deki grev ve direnişlere her geçen gün yenileri eklenirken işçilerin mücadelesi dayanışmayla büyüyor. Çayırhan Termik Santrali ve Linyit İşletmelerinin özelleştirilmesine karşı işçilerin başlattığı direniş devam ediyor. Genel Maden İşçileri...
- 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Gününde her yıl olduğu gibi bu yıl da emekçi kadınlar alanları doldurdu. Dünyanın dört bir yanında olduğu gibi Türkiye’de de kadınlar onlarca kent ve ilçede protesto yürüyüşleri, nöbet eylemleri...
- Yunanistan’da 20 Kasımda pek çok sektörden on binlerce işçi genel greve çıktı. Yunanistan İşçi Sendikaları Konfederasyonu (GSEE) ve Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’nun (ADEDY) çağrısıyla gerçekleşen grevle birlikte 70 şehirde protesto...
- Ankara’dan UİD-DER’li işçiler olarak özelleştirmeye ve hak gasplarına karşı eyleme geçen Çayırhan Termik Santrali ve Linyit İşletmesi işçilerini eylem alanlarında ziyaret ettik. 20 Kasımda maden işçileri iş bırakarak direnişe başlamış, ardından...
- “Eğer öleceksem, burada size karşı mücadele ederken öleceğim. Benim düşmanım sizsiniz. Vietnamlılar ya da Çinliler, Japonlar değil. Benim düşmanlarım ben özgürlüğümü istediğimde buna karşı duranlardır. Adalet istediğimde buna karşı duranlardır....
- Adana’da SASA Polyester’in PTA tesis şantiyesinde Gemont Endüstri adlı taşeron şirket bünyesinde çalışan inşaat işçileri gasp edilen 2 aylık ücretleri ve tazminatları için 20 Kasımdan beri fabrika önünde eylem yapıyor. Yapı ve Yol İşçileri...