Buradasınız
Sıradan Hafiye İşbaşında: “Altınlar Nerede?”
Sefaköy’den bir eğitim işçisi

Kardeşler, hepimizin bildiği gibi biz işçiler, patronlar gibi cebimizdeki parayı bono, tahvil, hisse senedi gibi değerlerle değil de; yağ, ekmek, kira, ulaşım, ısınma masraflarıyla ölçeriz. “Sen işini kış tut da yaz çıkarsa bahtına” diyen büyüklerimizi dinleyip zor günler için kıyıda köşede, üç beş kuruşluk birikimini birkaç gram altına yatıranlarımız da olur… Yani demem o ki biz ekonomiyi konuşurken mecburen gireriz yağın, ekmeğin fiyatına! Üstüne bir de maaşımızla kaç çeyrek altın alındığını ekledik mi, ekonomimiz ne durumda, çıkar ortaya... Yoksa iş TÜİK’e kalsa halimiz duman!
Geçenlerde bir işçi toplantısında sohbet ederken, konu ister istemez asgari ücretle kaç çeyrek altın alındığına geldi. Bir zamanlar asgari ücretle 8 çeyrek altın aldığını söyleyen işçi kardeşimize, bir başka kardeşimiz “artık sadece üç tane çeyrek alabiliyoruz” cevabını verdi. Bir diğeri ise o muhteşem soruyu sordu: “E peki benim beş çeyrek altınım nereye gitti o zaman?”
Öyle ya her sene asgari ücrete zam geliyor ve sayısal olarak yükseliyor. Ne var ki her yıl bir önceki yıla göre asgari ücretle alınabilecek çeyrek altın sayısı, pek çok ihtiyaç maddesinde olduğu gibi düşüyor. İşte bu durum reel ücret ile nominal (sayısal) ücretin birbirinden farklı olduğunun örneğini oluşturuyor. Cebimize giren paranın miktarı tek başına bir şey ifade etmez, önemli olan o parayla ne kadar geçim aracı alabildiğimizdir. Aradan geçen yıllarda ücretler görünürde, yani rakam düzeyinde arttı ama gerçekte yoksullaştık, çünkü alım gücümüz düştü. Düşmeye, daha doğrusu dümdüz yokuş aşağı koşmaya devam ediyor.
Gelelim o muhteşem soruya: “Benim 5 çeyrek altınım nerede?” Burada ünlü kimyacı Lavoisier’i anmadan olmaz! Lavoisier “maddenin sakınımı kanunu” demiş adına, “hiçbir şey yoktan var olmaz, varken de yok olmaz!” Zaman zaman “buhar olup uçmadı ya” deriz, aslında buhar “uçabilir” ama uzayda kaybolmaz, buluta ya da suya dönüşür. Yani olan maddenin biçim değiştirmesidir. Aynı bu örnekteki gibi, “5 çeyrek altınım nerede?” diye soran işçi arkadaşımızın sorusuna ek yapalım: “Hırsız kim?” Öyle ya bizim cebimizden çıkan yok olmadı, birilerinin cebine gitti!
Bu hırsızların izini sürmek için Cingöz Recai, Amanvermez Avni yahut Komiser Columbo ya da ünlü dedektif Sherlock Holmes olmaya gerek yok. Bir gerçeği hatırlayalım yeter. Bir tarafta zenginlik birikirken öte yanda yoksulluk birikiyor. Yani zengin daha zengin, fakir daha fakir oluyor. İktidar ve çevresi devlet kaynaklarını kendilerine aktarıp zenginleşiyorlar. İster bunu ihale yoluyla isterse başka türlü yapsınlar. Sonuçta bizlerin cebinden çıkan onların kasasına akıyor. Sermaye sınıfı bizi iliklerimize kadar sömürüyor; Koç, Ülker, Cengiz ya da Kalyon gibi holdinglerin kârı katlandıkça katlanıyor. Durum dünyada da aynıdır. 2000 kişinin serveti 4 milyar 600 bin insanın toplam gelirinden daha fazladır! Öyle ki servet sahiplerinin servetleri onlarca devletin toplam gelirini bile aşmış durumda. Milyarlarca insan her geçen gün fakirleşiyorsa ve birileri de zenginliğine zenginlik katıyorsa bizden çalınanları gökte aramaya gerek yok. “Altınlarım nerede” sorusunun cevabı bellidir: Biz fakirleştikçe zenginleşenlerde! Cengiz, Limak, Kalyon, Kiler, Sabancı, Ağaoğlu, Torunlar… Bill Gates, Jeff Bezos, Elon Musk… Dileyen bu tuzu kuruların ve sahip oldukları şirketlerin son 10 yıllık cirolarına, kârlarına bakabilir.
- Söyleyecek Sözümüz, Verecek Hesapları Olmalı
- Gazze ve İnsanlığın Onur Mücadelesi
- Bizi Güçlü Kılan Birlik ve Dayanışmadır!
- Emekten Yana Bir Bilim İnsanı: Alice Hamilton
- Kölelerin İsyanı, Ücretli Kölelerin Gücü
- İşçi Dayanışması 208. Sayı Çıktı!
- Brecht ve İşçiler İçin Sanat
- Örgütlü Olamayan Ucuz İşgücü Olur
- Komşunun Evi Yanarken…
- İşçi Gençlik Patronların Kölesi Olmayacak
- On Depo Benzin İle Ölçülen Emek
- Yaşadığımız Çağın Sorumluluğunu Almak, Guido Gibi Olmak!
- “Greve Çıktık, Elimize Ne Geçti?”
- Sağlıksız Bir Sağlık Anlayışı
- Kim Bu Herkes?
- Zeytin Ağacına Bile Düşmanlar!
- Sorunlarımızı Aşmak İçin Birlik Olmaya İhtiyacımız Var!
- İşçi Dayanışması 207. Sayı Çıktı!
- Yıkanan Eller, Hayatları Kurtulan Anneler ve Geleceğimiz
- Mücadele Geleneğimizin İzinde: Bayrak Elden Ele
- Onlar Zevk-ü Sefa İçinde, İşçiye Gelince?
- “İstanbul’da Mezar Yeri Alamayız”
- Battaniyelere Değil Sınıfımıza Sarılalım
- Sağlıksız Gıdalara Mahkûm muyuz?
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- Hani Bu Topluma Güven Olmazdı!
- Sabancı’nın Mutlu Yaşam Sırları
- Rahat Yaşamın Sırrı
- Kent Ekmek Kuyruğu: “Ben Öyle İstediğim İçin”
- Sistem Ne Ölümüze, Ne de Dirimize Saygı Duyuyor!
- “7 Kitap, 7 Defter, 1 Litre Su, Yarım Ekmek”
- Siz Kimi Taşıyorsunuz Sırtınızda?
- Yalanlara Değil Birleşmeye İhtiyacımız Var
- Kupona ve Kuraya Bağlanan Umutlarımız
- “Artık Kiracı Kalmaz”, TOKİ’ye Hücum!
- Yoksulluk Utanılacak Bir Şey Değil!
- İşçi Aileleri ve Kreş Çilesi
- Yaz Tatilinde Kriz Var!
- “Yok mu Arttıran?”
- Bakan Nebati’den “Işıl Işıl” Yorumlar ve Uçurumlar
Son Eklenenler
- Hatay’dan İstanbul’a emekçiler rant uğruna evlerinden, tarım arazilerinden, geçim kaynaklarından ediliyorlar. Hatay Samandağ’da gece vakti alınan acele kamulaştırma kararıyla arazilerine giren ve narenciye ağaçlarını söken iş makinelerini durduran...
- Türkiye’de sayıları 16 milyona yaklaşan emeklilerin büyük bölümü, açlık sınırının altında maaşlarla yaşamaya çalışıyor. Yaşlılık dönemlerini huzur içinde geçirmesi gereken emekliler; temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor, kiralarını ödeyemiyor,...
- Jack London’ın 1900’lü yılları resmettiği “Uçurum İnsanları” kitabını geçtiğimiz günlerde, arkadaşlarla birlikte okuduk. Yaşadığımız bazı şeyler nasıl da bu kitapta anlatılanları çağrıştırıyor.
- Hüzünlüsün, biraz durgun, biraz da dalgınsın kardeşim./ Evet ve tabii olmadan, hayat zor bizim için./ Her gün, günün en aydınlık, en sıcak, en soğuk, en kıpır kıpır saatinde/ Kapanmak dört duvar arasına, esaret saatlerine mahkum ve mecbur olmak...
- Siyasi iktidarın “aile yılı” ilan ettiği 2025’te nice ailenin ocağına ateş düştü, düşmeye de devam ediyor. Ocak ayında meydana gelen ve 78 kişinin hayatını kaybettiği Kartalkaya’daki otel yangını felaketiyle başladı yeni yıl. Ama bu felaket ne ilkti...
- Bombalarla yerle bir edilen Gazze’de artık ne sokak kaldı ne okul ne hastane… Ölüm çok, açlık derin… Açlığın ne olduğunu bilenler, “Allah kimseyi açlıkla terbiye etmesin” der. Çünkü açlık, insanın canının yavaş yavaş çekilmesidir, gözünün gördüğüne...
- İzmir Gaziemir Serbest Bölgede üretim yapan Digel Tekstil fabrikasında, sendikalı çalışmak istedikleri için işten atılan 15 işçinin direnişi devam ediyor. 14 Ağustosta TEKSİF Ege Bölge Temsilciliğinde, direnişçi işçiler ve sendika temsilcileri bir...
- İsrail devleti, Filistin halkına yönelik saldırılarını sürdürerek savaşın alevlerini büyütmeye devam ediyor. Dünyanın dört bir yanındaki işçi ve emekçiler ise emperyalist savaşa karşı öfkelerini dile getiriyor, savaşın ortasında kalan sınıf...
- Toplumun ezici çoğunluğunu oluşturan, üreten, hizmet sağlayan, zenginlikleri var eden biz değil miyiz? Aynı sorunlarla boğuşan biz değil miyiz? Çürümeden, yozlaşmadan kurtulmak, nefes almak isteyen biz değil miyiz? Birbirimize ihtiyaç duyan biz...
- KESK, Ağustos ayının ilk haftasında alternatif TİS masası kurarak 2026-2027 Toplu Sözleşmesinde kamu emekçilerinin taleplerini duyurdu. İktidarın ilk zam teklifini açıkladığı gün Çalışma Bakanlığı önünde açıklama yaparak teklifi protesto etti. 13...
- İsrail devleti Filistin halkına yönelik saldırılarını her geçen gün arttırıyor. Filistin halkı yalnızca bombalarla, kurşunlarla değil abluka nedeniyle açlıkla da mücadele ediyor. Bölgede gıdaya erişim neredeyse imkânsız hale geldi. Ancak İsrail...
- Sırbistan’da geçtiğimiz yıl Kasım ayında Novi Sad şehrindeki bir tren istasyonunda meydana gelen çökme sonucu 16 kişi hayatını kaybetmişti. Yolsuzluk ve ihmalin yol açtığı bu felaketin üzerinden 9 ay geçti, ancak öğrenciler ve işçilerin öfkesi...
- Geçtiğimiz ay Emekçi Kadın köşemizde, 1840’lı yıllarda Ignaz Semmelweis adlı genç bir doktorun annelerin hayatını kurtaran mücadelesine yer vermiştik. Zorluklara, engellere, baskılara rağmen doğru bildiği yolda yürüyerek kadınların ve bebeklerin...