Buradasınız
Şişecam İşçilerinin Mücadelesini Hatırlamak!
AKP hükümeti bir kez daha şişe ve cam işçilerinin grevini yasakladı. Patronların başı ne zaman sıkışsa, sermaye hükümeti imdada koşuyor. 2002’den bu yana Şişecam işçilerinin en az dört grevi erteleme adı altında yasaklandı. Hükümet grevi yasaklayarak işçilerin elini kolunu bağlamayı amaçlıyor. Ancak Şişecam işçileri bu grev yasağını tanımıyorlar. 6 bin Şişecam işçisi, her vardiyada bir saat üretimi durduruyor, bir vardiya işyerini terk etmeme eylemi yapıyor. Ayrıca işçiler, sendikalarını daha ileri eylemlere zorluyorlar.
Şişecam işçilerinin Türkiye işçi sınıfı tarihinde çok önemli bir rolü var. Çünkü 1966 Paşabahçe greviyle başlayan süreç, 1970’ler boyunca işçilerin yükselen mücadelesinin ifadesi olan DİSK’in kurulmasıyla sonuçlanmıştı. İnsanın en büyük düşmanı unutkanlıktır. Unutmak, tarihsel-toplumsal gelişmeleri geçmiş-bugün-gelecek ilişkisi üzerinden, bir süreklilik olarak, değişim ve dönüşüm üzerinden anlayamamak demektir. İşte bu unutkanlıkla sakatlanmış insanlar bugünkü duruma bakarlar ve sanki hiçbir şey olmuyormuş gibi algılar, hayal kırıklığına uğrarlar. Bu hayal kırıklığının panzehiri tarih bilinci ve örgütlü mücadeledir. Bu bakış açısıyla, Paşabahçe grevini hatırlamak büyük önem taşıyor.
Sarsıcı bir grev
“Biz işçiyiz. Paşabahçe de bir fabrika. Şişe ve cam yapar, orada çalışırız. Beyoğlu’nda süslü bir mağazası var. Tabaklar ve bardaklar görürsünüz de iftihar edersiniz. İşte onları yaparız biz. 1800 derece hararetin altında çalışırız. Hepimiz 2500 kişiyiz. Ailelerimizle 10000. Toplu Sözleşme Kanunu çıktı dediler. Biz de hak isteyebilecekmişiz. Üç sene evvel sözleşme yapıldı. Bize bir şey veren olmadı. Biz de greve başladık. Bugün 80 günü geçti gene de hakkımızı istiyoruz. Dağlardan ebegümeci topluyoruz, labada topluyor, balık olursa oltayı alıp koşuyoruz. Evde fazla eşya vardı, kilim, mintan, iskemle gibi. Onları da satıyoruz…”
Bu satırlar, kötü çalışma koşullarına ve Cam-İş Sendikasının uzlaşmacı tavrına karşı mücadele eden Paşabahçe işçilerinin yayınladığı bir bildiride yer alıyor.
Paşabahçe işçileri çok düşük maaşla ve kötü koşullarda çalışırken, Cam-İş 15 kuruş zam ile 3 senelik toplu sözleşme imzaladı ve işçilerin birikmiş öfkesi burada patlak verdi. Cam-İş’in uzlaşmacı ve işbirlikçi sendikal anlayışından bıkan Paşabahçe işçileri, Kristal-İş Sendikasına üye oldular. Paşabahçe patronunun sendikalarını ve toplu sözleşme taleplerini kabul etmemesi sonucunda işçiler greve gittiler.
31 Ocak 1966’da yaklaşık 2500 cam işçisi taleplerini kabul ettirmek ve toplu sözleşme imzalamak için greve başladı. “İş Hayatında Köleliğe Paydos”, “Emeğimizi Savunmak Kutsal Vazifemizdir” diyen Paşabahçe işçileri, bugün örnek alınan, işçi eğitimlerine konu olan bir grevin fitilini ateşlemişlerdi. İşçi aileleri ve diğer sektörlerde çalışan işçiler de greve maddi, manevi dayanışmalarını göstererek Paşabahçe işçisinin yalnız olmadığını gösterdiler.
Bu arada patronlar da boş durmuyor işçilere baskı kurmaya ve işçileri yolundan döndürmeye çalışıyorlardı. TİSK üyesi 12 patron, gazetelere ilan vererek grevi protesto ediyor ve Paşabahçe patronunun yanında olduklarını söylüyordu. Bunun üzerine Paşabahçe patronu, grevin yasal olmadığını ve sonlandırılması gerektiğini söyleyip dava açmıştı. Dava mahkeme tarafından reddedilmiş ve grev devam etmişti.
Bugün de sınıf hareketi içinde uğursuz bir rol oynayan Türk-İş bürokrasisi, Paşabahçe grevinde de devreye girer. 21 Mart 1966’da Türk-İş yayınladığı bir bildiri ile grevi sonlandırdığını duyurur. Ama kendilerine inanan ve kararlı işçileri hiçbir kuvvet durduramaz. İşçiler, Türk-İş’in bildirisini tanımadıklarını ve greve devam edeceklerini söyler ve greve devam ederler. İşçiler grevi kazanmak için son derece kararlı hareket ederler. Fabrikaya malzeme giriş-çıkışlarını engelleyerek patronu zor durumda bırakır ve hammadde deposunu da işgal ederler.
22 Martta patronla yapılan bir toplantıda patron grev sürecinde işten attığı 47 işçiden 42’sini işe alıp grevi bitirme teklifinde bulunur. İşçilerin cevabı ise “tüm işçiler işe alınana kadar mücadele edeceğiz” olur ve grev devam eder.
Bu arada 6 Nisan 1966’da Türk-İş içerisindeki Petrol-İş, Maden-İş, Lastik-İş, Basın-İş ve Tez Büro-İş bir araya gelerek Paşabahçe Grevini Destekleme Komitesi kurarlar. Komite yaptığı açıklamada Türk-İş’in imzaladığı protokolün işçilere ihanet olduğunu bildirir ve bu onurlu mücadelede işçilerin yanlarında olduklarını belirtir. Bu komitenin başka bir özelliği ise, Türkiye’de sınıf sendikacılığı anlayışını hayata geçirecek DİSK’i kuracak kurucuların içinde yer almasıdır. Evet, Paşabahçe grevi DİSK’in kurulmasına da vesile olan bir grevdir. Komite daha sonra Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonunun (DİSK) kuruluşunda aktif bir şekilde yer almıştır. 1977 1 Mayıs’ının, 15-16 Haziranların, MESS grevlerinin temelini döşeyen işte bu mücadelelerdir.
Sınıf dayanışması büyüyor
Son olarak bu grevin bir başka özelliği de büyük bir sınıf dayanışmasının örgütlenmesine imza atması olmuştur. Grevin başlamasıyla farklı sektörlerde, farklı fabrikalarda çalışan işçiler, grevci işçilere ve ailelerine 460 bin liralık yardım toplayarak Paşabahçe işçilerine verirler. Hal İşçileri Sendikası 10 tonluk meyveyi işçilere dağıtır. Migros işçileri grevci işçilere erzak yardımı yapar. CHP ve İş Bankası ortaklığı olan Paşabahçe Şişecam fabrikası, görülmemiş bir işçi dayanışmasına şahit olur. Hatta Dayanışma Komitesinin aldığı karar ile halk, İş Bankası’nda olan yaklaşık 1 milyon liralık mevduatını da çekerek başka bir basınç uygulamaya çalışır. Tabii grevin böyle destek görmesi patronları iyiden iyiye rahatsız eder, korkutur. 19 Nisan günü grev “halkın sağlığını bozduğu” gerekçesiyle Bakanlar Kurulu kararıyla 1 ay ertelenir.
Türk-İş, grevden sonra Petrol-İş Sendikasını 15 ay, Kristal-İş Sendikasını 15 ay, Maden-İş Sendikasını 6 ay, İstanbul Basın-İş Sendikasını ise 3 ay geçici ihraç cezasına çarptırmıştır. Bu süreç, DİSK’in kurulması ile sonuçlanmış ve 12 Eylül faşist askeri darbesine kadar işçiler, patronlara karşı kıran kırana bir mücadele yürütmüşlerdir. Darbeden hemen sonra Halit Narin’in “bugüne kadar işçiler güldü, bu günden sonra gülme sırası bizde” demesinin altında işte bu büyük işçi mücadeleleri yatmaktadır.
Paşabahçe gibi işçi mücadeleleri işçi sınıfının pusulasıdır. Paşabahçe, Kavel, Alpagut, Netaş, Derby grevleri Türkiye işçi sınıfının mücadele tarihinde çok önemli bir yere sahiptir. Kıymetli deneyimlerle, derslerle bizlere bugün de yol gösteriyorlar. Bugün işçi sınıfının örgütsüzlüğü nedeniyle sendikaların bürokrasi bataklığına battığı, işçi haklarının bir bir tırpanlandığı, anti-demokratik yasaların çıktığı ve faşizmin hortladığı böyle bir dönemde, işçilerin bu deneyimleri bilince çıkarması hayati önem taşımaktadır.
- UİD-DER’den Direnişteki Polonez İşçilerine Dayanışma Ziyareti
- Patronlar Saldırıyor, İşçiler Mücadeleden Vazgeçmiyor
- Polonez İşçilerine Polis Saldırısı
- Polonez’de Hukuksuzluklar Arttıkça Direniş Büyüyor!
- Eti Krom İşçilerinin Mücadelesi Kazanımla Sonuçlandı
- Grevci Yolbulan İşçilerine Dayanışma Ziyareti
- Bursa’dan Antep’e Hak Gasplarına Karşı İşçi Mücadeleleri Sürüyor
- Hak Gasplarına Karşı Mücadele Edenler Kazanıyor
- Grevdeki Yolbulan Metal İşçilerine Dayanışma Ziyareti
- KLS Klima ve ABP’de Sendika Düşmanlığı
- Novares İşçileri Greve Çıktı
- Şehir Hastanelerinde Hak Gasplarına Karşı Eylemler
- Yolbulan Metal İşçileri Greve Çıktı
- UİD-DER’den Sumitomo İşçilerine Dayanışma Ziyareti
- İşçiler Düşük Ücrete, İşten Atma Saldırısına, Ücret Gaspına Karşı Mücadele Ediyor
- Özel Sektörden Kamuya Hak Arama Mücadeleleri Sürüyor
- Gürdesan İşçileri İş Durdurdu!
- Mersen İşçileri Fransa Konsolosluğu Önünde Eylem Yaptı
- ODAŞ Yel Enerji İşçilerinin Direnişi Sona Erdi
- Bir Ağacın Gölgesi, Patronların Korkusu, İşçilerin Birliği
- Cepteki Taşlar ve Tecrübe
- Hangi Hasan Olacağız?
- Grev ve Direniş Alanında Bir Muşambadan Ötesidir Çadır!
- Sınıfını Bil, Sen de Birlik ve Dayanışma Çatımızın Altına Gel!
- Örgütlü İşçiler Bin Bilse de Örgütüne Danışır…
- “Sendikadan Vazgeçin, Valizdeki Paraları Size Dağıtacağım”
- Birliğin ve Dayanışmanın Güzelliği
- Genç İşçiler UİD-DER’i Anlatıyor
- Derby’den Özak’a Sendikalı Olma, Sendika Seçme Hakkı
- Dünya İşçilerinin Jones Ana’sı
- Kemal Türkler’in Mücadelesi ve Bugüne Mirası
- Kemal Türkler ve Mücadeleci Sınıf Sendikacılığı
- MESS Grevlerinin 45. Yılında Metal İşçilerinin Mücadelesini Hatırlamak
- 30. Yıldönümünde Zonguldak Madencilerinin Uzun Yürüyüşü
- Tütüne Emek Veren Kadın İşçiler Anlatıyor
- Netaş: Yasaklara Rağmen Başarıya Ulaşan Grev!
- Eylül 1976: İşçilerin DGM Direnişi
- Bir Devir ve Bir İşçi Lideri: Kemal Türkler
- İki Farklı Dönem, İki Sözleşme ve İki Bildiri
- Maden-İş MESS’in Oyunlarını Nasıl Boşa Çıkarttı?
- Kavel’den Bir Anı, Geçmişten Bir Miras
- Maden-İş’teki Gömleğin Sırrı Neydi?
- “Bölge’ye Gidince Annemle Barıştım”
- “Baba İşveren” İmajı İle Mücadele
- “Kadın İşçiler Zampik-İş’e Aldanmadı”
- Maden-İş Karşısında MESS’in İzlediği Yol
- Maden-İş İşçilerle Bağını Nasıl Geliştirip Güçlendirdi?
- 1908 Grevleri
Son Eklenenler
- İngiltere’de geçtiğimiz haftalarda üç çocuğun öldürülmesinin ardından bu cinayetlerden göçmenleri ve Müslümanları sorumlu tutan güruhlar sokaklara dökülmüştü. Ülkede göçmen ve Müslümanları hedef alarak ırkçı saldırılar başlatan faşist çetelere karşı...
- İstanbul Bakırköy Metro şantiyesinde Bayburt Group taşeronu Modüler Teknik firmasında çalışan DİSK Dev Yapı-İş üyesi inşaat işçileri ücretleri aylardır ödenmediği için 12 Ağustosta Bayburt Group önünde eyleme başladı.
- Herkesin dilinde olan basit, masum bir soru… Ama aynı zamanda soranın da cevaplayanın da belli düşünce kalıplarına hapsolduğunu gösteren bir soru: Senin memleket nere? Fabrikada yeni işe başlayan birine, sokakta, otobüste, parkta tanıştığımız birine...
- İki kız kardeş, 15 yaşındaki Esmanur Argun ve 18 yaşındaki ablası Elif Argun, Urfa Viranşehir’den tarım işçisi olarak Bursa’ya gelmişlerdi. İşe giderken onları taşıyan traktörün devrilmesi sonucu hayatlarını kaybettiler. Kısacık yaşamları gibi...
- Tekgıda-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılan Polonez işçilerinin sendikalı çalışma hakkı ve işe iade talebiyle başlattıkları direniş sürerken 9 Ağustosta İstanbul Valiliği önüne giderek seslerini duyurmaya çalıştılar. Türk Harb-İş...
- Geçtiğimiz günlerde Cerrahpaşa Üniversitesine bağlı Murat Dilmener Hastanesinin su tesisatının patlaması üzerine, yeni doğan yoğun bakım ünitesinin tavanı çöktü. Solunum cihazına bağlı bir bebek hayatını kaybetti. Solunum cihazına bağlı olan ve...
- UİD-DER’e gelmeden önce de bu dünyada olup bitenlere karşı öfkeliydim. Bir şeyler yapmak istiyordum fakat ne yapacağımı bilmiyordum. Yani öfkemi doğru yerekanalize edebilmiş değildim. UİD-DER sayesinde kapitalist bir sistemde yaşadığımızı ve tüm...
- 31 Mart yerel seçimleri sonrası belediye işçilerine yönelik işten atma ve ücret gaspı saldırıları devam ediyor. İşten atılan işçiler işe iade talebiyle direnişe başlarken ücretleri gasp edilen, düşük ücret dayatılan işçiler de çeşitli eylemlerle hak...
- Sokak köpeklerinin katledilmesinin önünü açan yasa geçtiğimiz günlerde AKP’li ve MHP’li vekillerin oylarıyla Meclisten geçti. Yasa hazırlanırken ve oylanırken yaşananlara baktığımızda nasıl bir düzende yaşadığımızı daha iyi anlıyoruz. Yasa gündeme...
- 6 Şubat depremlerinin üzerinden bir buçuk yıl geçmesine rağmen deprem bölgelerinde barınma sorunu bile çözülmüş değil. Depremden sonra TOKİ, 18 ilde 674 bin 238 konut yapılmasını hedeflediğini açıklamıştı. Şimdiye kadar teslim edilen konut sayısı...
- İkinci Dünya Savaşının son aylarında ABD’nin Hiroşima’ya atom bombası atması ve yüzbinlerce insanın ölümüne neden olması insanlık tarihinin en büyük katliamlarından biri olarak acıyla hatırlanmaya devam ediyor. Bu büyük katliamın 79. yıldönümü olan...
- 28 Temmuz 1914’te dünyanın o güne kadar gördüğü en kanlı savaş başladı. Tam dört yıl süren ve 20 milyon insanın ölümüne, milyonlarcasının yaralanmasına ve sakatlanmasına, kentlerin yakılıp yıkılmasına yol açan bu savaş tarihe Birinci Dünya Savaşı...
- İspanya’da bir duvarda şöyle yazıyor: “El que nos roba es de aqui y rico no inmigrante y pobre.” Yani “Bizi soyanlar göçmen ve yoksul değil, buralı ve zengin.” Bu kısacık bir duvar yazısı içinde bulunduğumuz durumu çok çarpıcı bir şekilde anlatıyor...