Buradasınız
Sözcüklerin Anlamı: Kimin Düşüncesi, Kimin Penceresi?
Hayatın her alanında insanlarla iç içeyiz; her an iletişim ve etkileşim halindeyiz. İnsanlar ister farkında olsunlar isterse olmasınlar, sürekli birbirlerinin duygu, düşünce ve dolayısıyla hayatlarını etkilerler. Bu, insanın sosyal ve kültürel bir varlık olmasıyla ilgilidir. İletişim kurmak için kullandığımız araçsa dildir. Dil düşüncelerimizin uzantısıdır, ifade biçimidir. Bu nedenle, günlük hayatın akışı içinde bize önemsiz, anlamsız hatta saçma bile gelse de konuştuğumuz, söylediğimiz, duyduğumuz her şeyin bir anlamı vardır. Anlamsız olan şey de bir zihinsel sürecin sonucudur. Onlar zihnimizi şekillendiren düşüncelerin dile gelişidir. Peki, zihnimizdeki düşünceler nasıl şekillenir?
Şu kavram ve ifadelere bir göz atalım: Zengin, yoksul, sınıf, işçi, burjuva, kâr, ücret, vatan, milliyetçilik, her koyun kendi bacağından asılır… Bunlar ve ağzımızdan çıkan diğer yüzlerce kavram ve ifadeleri belirleyen şey içinde yaşadığımız toplumdur. Nasıl bir toplumda yaşadığımızı anlamak için, toplumun nasıl ürettiğine ve bölüştüğüne bakmamız gerekir. Bugün kâr temelli kapitalist üretimin hâkim olduğu bir toplumda yaşıyoruz. Egemen sınıf katına yükselmiş olan kapitalistler/patronlar (burjuva sınıfı), işçilerin ürettiği tüm zenginliğe el koyuyor. Bu yüzden, bu düzende zenginlik bir avuç asalağın elinde birikirken, milyarlarca insan yoksulluk çukurunda yaşıyor. İşte üretim sürecinden eğitime, medyadan sokaktaki konuşmalara kadar tüm kavram, ifade ve düşünceleri belirleyip şekillendiren bu yaşadığımız toplumdur.
Toplumun iki sınıfa bölündüğü bu düzende en basit olaydan en karmaşık olanına kadar tüm olayları, ya işçi sınıfının ya da sermaye sınıfının penceresinden bakarak değerlendiriyoruzdur. Bir benzetme yapalım: Farklı yönlere bakan iki pencereli toplumsal bir platformda yaşadığımızı düşünelim. Bir işçi örgütünün parçası olmuş ve sınıf bilinci kazanmış işçiler, tüm toplumsal/siyasal gelişmelere işçi sınıfının penceresinden bakarlar. Fakat dağınık, işçi olduğunun farkında olmayan ya da bir kimlik olarak işçiliği aşağılanma olarak gören, sınıf bilincinden yoksun işçiler için aynı şeyi söyleyemeyiz. Bu türden işçiler, sözünü ettiğimiz toplumsal platformda işçi sınıfı cephesinde durmalarına rağmen, sermaye sınıfının ve iktidarın durduğu tarafa geçip onların penceresinden dünyadaki gelişmelere bakarlar. Bu benzetmeden hareketle Türkiye’deki siyasal ve toplumsal gelişmeleri değerlendirdiğimizde her şeyin yerli yerine oturduğunu görürüz.
Keza toplumda genel olarak insanların “benim düşüncem” diyerek savunduğu şeylerin gerçekte onların öz/sınıfsal düşünceleri olmadığını da görürüz. Egemen sömürücü sınıf, toplumun çoğunluğunu oluşturan emekçilerin bilincini bulandırmak için elinden gelen her şeyi yapar, her mekanizmayı kullanır. Toplumda yer etmiş dini değerleri kullanır, tarihsel gerçekleri çarpıtır, milliyetçiliği kışkırtıp bunu vatan sevgisi olarak yutturmaya çalışır. Türkiye’de bitip tükenmez Selçuklu ve Osmanlı temalı dizileri, sürekli kışkırtılan milliyetçiliği bir de bu gözle düşünelim. Siyasi iktidarın, toplumun farklı kesimlerini sürekli birbirine karşı kışkırtıp yapay ayrımları körüklemesini ve nefrete dayalı bir dili egemen kılmak istemesini bir kez daha sorgulayalım. Bu egemen dili sahiplenen bir işçi, tuzağa düşmüş ve sermaye/iktidar cephesinin penceresinden dünyaya bakan bir işçidir. Böyle birisi, hiçbir zaman işçi sınıfının gücünü ve sürüp giden değişimi göremez, ona şırınga edilenleri tekrarlayıp durur!
Meseleye şuradan da bakabiliriz: Her gün sadece ekmek yiyen bir insan fiziksel olarak doyduğunu hissetse de aslında açlık çeker. Çünkü insan vücudu çeşitli protein, vitamin ve minerallerle beslenmeye ihtiyaç duyar. Bu ihtiyacı karşılanmayan insanın zamanla sağlığı bozulur, hastalanır. İşte zihin de böyledir, beslenmeye ihtiyaç duyar. İnsan zihni neyle beslenirse ona uygun tepki verir. Her gün ana akım medya haberleriyle, burjuva politikacılarının vaatleriyle, bol dramlı dizilerle, sosyal medyanın çöpleriyle dolan bir zihin toplumsal ve siyasal gelişmeleri nasıl değerlendirir? Bugünkü çağda, elimizdeki cep telefonunun ve kafede içtiğimiz kahvenin lüks olduğunu sanan birisinin zihin dünyası yavandır. Zaten burjuvazi de sömürü düzenini sürdürmek için yavan zihinlere sahip işçiler ister!
Zihinsel yavanlıktan ve yalanlardan kurtulmanın tek yolu örgütlü olmak ve siyasal sınıf bilinci kazanmaktır! Üreten ve sömürülen işçi sınıfının penceresinden dünyaya bakan işçinin zihni yavanlıktan kurtulur ve dili de değişir. Bu işçilerin dilinden, “devlet ya da patron vermez ki”, “bu işçilerden adam çıkmaz ki”, “Suriyelileri besliyorlar” gibi cümleler temizlenir. Onların yerini hak, mücadele, dayanışma, demokrasi, özgürlük, barış, sınıfsız bir dünya, sınıf ve birlik gibi kavram ve ifadeler alır! O halde dünyaya kendi sınıfımızın penceresinden bakmalı, zihnimizi ve dilimizi o pencereden gördüğümüz gerçeklere göre şekillendirmeliyiz.
Uzun İnce Bir Yolun Hikâyesi: EYT
Israr Ettik ve Kazandık
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- Hayat Pahalı Ama Hayatımız Çok Ucuz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- Büyüyen Yoksulluk ve Sosyal Yardımlar
- Rakamların Ardına Gizlenen Gerçekler
- Sermayenin ve İktidarın Saldırılarını Püskürtmek İçin 1 Mayıs Ruhuyla Birleşelim
- İşçi Dayanışması 192. Sayı Çıktı!
- Bumerang Geri Döner!
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- İşçi Dayanışması 191. Sayı Çıktı!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- MESS Sözleşmesinden Çıkardığımız Bir Ders Var
- Patron Haklı mı?
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- Hayat Pahalı Ama Hayatımız Çok Ucuz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- Büyüyen Yoksulluk ve Sosyal Yardımlar
- Rakamların Ardına Gizlenen Gerçekler
- Sermayenin ve İktidarın Saldırılarını Püskürtmek İçin 1 Mayıs Ruhuyla Birleşelim
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- Unutma, Örgütlen, Hesap Sor!
- Bölünenler mi Birleşenler mi Kazanır?
- Örgütlülük İşçi Sınıfının Gücü, Toplumun Umududur!
- Asıl Düşman Olan Kim?
- “Dejavu” Sarmalını Kırmak İçin
- Derby’den Özak’a Sendikalı Olma, Sendika Seçme Hakkı
- Boyun Eğmek mi Birlikte Karşı Durmak mı?
Son Eklenenler
- 1 Mayıs’a sayılı günler kaldı ve biz emekçi kadınlar böylesine anlamlı bir güne hep birlikte hazırlanmak üzere yan yana geldik. Sınıfımızın birlik, dayanışma ve mücadele günü için UİD-DER’de birleştik. Hep birlikte coşkulandık, umutla dolduk. 1...
- Bir haykırış duyuldu derinden/ Sanırsın dağlar kalktı yerinden/ Mahalleden, fabrika köşelerinden/ Ayağa kalktı yürüyor işçi/ Yürüyor işçi, yürüyor işçi!
- Her işçinin hayalidir bir gün emekli olmak, hayatının kalan kısmında çalışmadan mutlu mesut yaşamak ve kendini güvende hissetmek… Bunun için sigortalı bir işte çalışmaya, SGK primlerimizin gerçek ücretimiz üzerinden ödenmesine dikkat ederiz. İşe ilk...
- Geçenlerde manava yolum düştü, eve bir iki parça şey alayım diye uğradım. Alışveriş bitti, tam para ödeme esnasında 17 yaşlarında bir genç gelerek kasadaki kişinin kulağına bir şeyler fısıldadı. O ise kafasını sallayarak “tamam tamam al” dedi. Genç...
- Ramazan bayramı boyunca, insanlar birbirlerine temenni mesajları attı. Sevdiklerine onların mutluluklarını içeren dilekler ilettiler. Sevdikleri kişilerin kötü günler görmemesini, her türlü beladan ve kazadan uzak olmasını, açlık ve yoksulluk...
- Merhaba arkadaşlar, işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Bu sömürü düzeni kapitalizm dünya işçi sınıfının hayatını alt üst edip zindana çeviriyor. Dolayısıyla her 1 Mayıs’ın biz emekçiler için ayrı bir...
- Siyasi iktidarın ve sermaye sınıfının saldırıları arttıkça işçi ve emekçilerin çalışma ve yaşam koşulları kötüleşiyor, iş cinayetleri sürüyor. Bu koşullarda düşük ücretlere, sendikal baskılara, ağırlaşan çalışma koşullarına karşı pek çok sektörde...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşırken UİD-DER temsilciliklerinde “Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Karşı 1 Mayıs Ruhuyla Mücadeleye!” başlıklı etkinlikler gerçekleştirildi. 20-21 Nisanda...
- Son yıllarda mülteci, göçmen, sığınmacı ve yabancı sözlerini çok duyduk, duymaya da devam edeceğiz. Nedeni dünya üzerindeki 8 milyar insanın neredeyse 300 milyonunun, doğup büyüdükleri, yaşadıkları topraklardan kaçmak zorunda kalmalarıdır. Ve...
- Yunanistan’da en büyük işçi sendikası olan Yunanistan İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (GSEE) çağrısıyla artan hayat pahalılığını protesto etmek amacıyla bir günlük genel grev gerçekleştirildi. 16 Nisan’da yüzbinlerce işçi ve emekçi başta Atina...
- Ben Mersin’den, sendikasız bir fabrikada çalışan metal işçisiyim. Yaşamımı devam ettirebilmek için ben de sizler gibi çalışmak zorundayım. Çalıştığım fabrikada birçok sorunla karşı karşıyayız. Bu sorunlar Türkiye’de işçilerin genelinin yaşadığı...
- Türkiye’nin her yerinde pıtrak gibi çoğalan özel okullar, bir süredir ülke gündemine pek çok sorunla birlikte yerleşmiş durumda. 22 yıldır sanayi şehri Bursa’da çalışan bir özel okul öğretmeniyle sektördeki sorunlar üzerine gerçekleştirdiğimiz...
- 7 Martta greve çıkan Lezita işçileri, 17 Martta yürüyüş ve basın açıklaması gerçekleştirdi. Grevlerini sürdüren Lezita işçileri patronun grev kırıcılığına karşı da mücadele ediyor. 18 Martta Ankara’ya yürüyüş başlatan Agrobay işçileri, 21 Martta...