Buradasınız
Toplumsal Bakım ve Yaşam Alanları Hayal mi?
Esenyurt’tan bir işçi
Ağustos böceği ile karıncanın hikâyesini hepimiz biliriz. Çocukken ilkokul sıralarında okutulan, büyüdüğümüzde hepimizin karınca gibi çalışkan olmamız gerektiğini öğütleyen bir hikâyedir. Anneannesinin büyüttüğü bir arkadaşım bunu sürekli dile getiriyordu. Arkadaş uzun yıllardan beri çalıştığını, çok yorulduğunu anlatıp şikâyet edince anneannesi “şimdi çok çalışıp yorulmazsan yaşlanınca ne yapacaksın kızım?” diye kendisine sitem edermiş. Kendisinden örnek vererek; “Bak ben de senelerce çalıştım. Şimdi emekli maaşımla geçiniyorum, seni de aldığım emekli maaşıyla büyüttüm. Sen de gençliğinde çok çalışacaksın ki yaşlandığında rahat edesin” diye nasihat edermiş.
Geçen gün arkadaşımın anneannesi evde fenalaşmış, ambulans çağırıp hastaneye götürmüşler. Hastaneye giderken hemşire kalbin durmak üzere olduğunu söylemiş. Hastaneye geldiklerinde ise hiçbir müdahale yapmadan, boş yatak olmadığı için hastayı kabul edemeyeceklerini söylemişler. Sonra başka hastaneye acilden giriş yapmak istemişler ama ne tesadüf orada da aynı mazeretle hasta kabul edilmemiş. Kabul etmemelerinin asıl sebebi acilden ambulansla giriş yapıldığı zaman hastane ücret talep edemiyor. Bu arada ambulansta hastanın kalbi durmuş ve elektro şok yapılmış. Arkadaşım en sonunda başka bir hastanede bağıra çağıra hastasına müdahale edilmesini sağlamış. Şu anda arkadaşımın anneannesi yoğun bakımda ve doktorlar her şeye hazırlıklı olmalarını söylemiş. Doktorlardan biri aslında hastaya müdahalede geç kalındığını itiraf etmiş! Demek ki uzun yıllar karınca gibi çalışmak yaşlanınca rahat etmek için yeterli değilmiş. İşçi ve emekçilerin gençlikleri gibi yaşlılıkları da kahır dolu, öyle ki hayati riskle hastaneye geldiklerinde bile onlarla ilgilenilmesini sağlayacak bir sağlık sistemi yok.
Aslında karınca gibi değil köle gibi çalıştırılıyoruz işyerlerinde. Uzun çalışma saatleri, sağlıksız çalışma koşulları, iş güvenliği olmayan işyerleri, düşük ücretler, yeterli beslenememe… Bu olumsuz koşullarda uzun yıllar köle (karınca) gibi çalışıp bir hastane kapısında yaşamın sonuna gelmek veya buna benzer şekillerde ölmek biz işçilerin kaderi mi? Bugün sağlık problemlerinden dolayı çalışamayacak insanların veya emekli olmuş işçilerin hayatlarının geri kalan günlerini, sağlıklı mutlu bir şekilde geçirmeleri mümkün olamaz mı? Senelerce çalışıp maaşlarından SGK primleri ve vergiler kesilen bu insanlar ürettikleriyle de patronları zengin ederken kendisine bir kenara atılıp ölümü beklemek mi düşüyor! Aldığı emekli maaşı yetmediği için yaşlılığını ucuz işgücü olarak çalışarak geçirmesi normal mi? Yaşlılık başka türlü olamaz mı?
Mesela bugün binlerce metrekarelik yeşil alanlar imara açılıyor. Bu alanlara yollar inşa ediliyor, koca koca lüks binalar dikiliyor. Bu arazilere yaşlılar ve emekli işçiler için bakım merkezleri yapılması çok mu zor? Yaşlıların sağlık problemlerine daha kaliteli hizmet verecek hastaneleri olan, yeşillikler içerisinde, isteyenin fidan dikip toprakla uğraşacağı, hayvan yetiştireceği veya birtakım kültürel faaliyetler yürüteceği kaliteli yaşam alanları oluşturmak mümkün olamaz mı? İşçilerin hem kendi gelecekleri için hem de anne ve babaları için endişe etmeden yaşaması imkânsız mı? Aslında saraylar ve patronlar için ayrılan kaynakların küçük bir kısmı bile bu ihtiyacı karşılamak için yeterli olurdu. Ama bu kaynaklar toplumun değil sermayenin hizmetine sunuluyor.
Patronların kendi gelecekleri ve aileleri ile ilgili böyle kaygıları neden olmuyor? Onlar nasıl bir hayat yaşamak istiyorlarsa bunu gerçekleştiriyorlar. Tabi ki bizim ürettiğimiz zenginlikleri sömürdükleri için bunu yapabiliyorlar. Bugün işçilerin büyük mücadelelerle kazandığı haklar, patronlar lehine çıkartılan yasalarla ve KHK’larla bir bir ellerinden alınıyor. Patronlar devletten teşvikler, ucuz krediler, vergi indirimleri alıyorlar. Buna rağmen yılsonlarında daha az vergi ödemek için gelirlerini düşük gösteriyorlar. Böylece vergi külfetinden kurtuluyor, devletin “istihdam” projelerinden faydalanıp neredeyse bedavaya işçi çalıştırıyorlar. Artık günlük hatta saatlik ücretlerle işçi çalıştırılıyor. Tabir yerindeyse etimizden, sütümüzden, kemiğimizden faydalanıp, iliğimizi kurutup bizleri bir kenara atıyorlar. Bu da bize şunu gösteriyor; aslında bizden ölene kadar birileri daha çok zengin olsun diye çalışmamız isteniyor. Dünyanın bütün güzelliklerinin, zenginliklerinin tadını patronlar çıkarsın ve işçiler de bunu kabul etsin, sesini çıkarmasın istiyorlar.
Kapitalist sistemin biz işçiler için ne adaleti ne de merhameti var. Eğer biz işçilerin karınca gibi çalışması gerekiyorsa, bu çalışma bir avuç asalak için değil kendimiz için olmalıdır. Bunun için örgütlü mücadelemizi güçlendirmek, bu sömürü düzenini yıkmak için karınca gibi mücadele etmeliyiz. Ya mücadele edip geleceğe umutla bakacağız, ya da gün geçtikçe geleceğe yönelik kaygılarımız artarak devam edecek. Bu mücadelede işçi sınıfının mücadele tarihi bize ışık tutuyor, burjuvazinin masalları değil!
Kapitalist Sistemi Yıkacağız Sınıfsız Bir Dünya Kuracağız!
Uzay Çağında Çöpte Yaşam Aramak!
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
Son Eklenenler
- İşçi Dayanışması yayınlandığı ilk günden bu güne biz işçilere kocaman bir sınıf olduğumuzu, yaşamlarımızın, sorunlarımızın ve çözüm yollarının ne kadar yakın olduğunu anlatmaya devam ediyor. Yazıların kaleme alınmasından görsellerin hazırlanmasına,...
- İstanbul Planlama Ajansının (İPA) Ekim ayı araştırmasına göre, İstanbul’da ortalama stres seviyesi 10 üzerinden 6,9 çıktı. Aslında bu veri sadece İstanbul’u yansıtmıyor. Mersin olsun, İstanbul olsun hiç fark etmiyor: Stres seviyemiz artıyor,...
- Sevgili işçi kardeşlerim, başlıktaki sözlere gelmeden meramımın tamamını anlatmak için 6 ay geriye gitmem gerekiyor. Mayıs ayının son haftasında iki azı dişime kanal tedavisi için Dokuz Eylül Üniversitesi diş bölümüne randevu alarak gitmiştim. İki...
- “Zeytinyağlı yiyemem aman/ basma da fistan giyemem aman…” Kütahya ya da Bursa yöresine ait olduğu düşünülen bu türkü düğünlerde, keyifli eş dost toplantılarında hep bir ağızdan söylenir. Hatta eğlenceli ritmi karşılıklı oynamaya da teşvik eder....
- Hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı korkunç boyutlara ulaştı. Emekçiler olarak temel ihtiyaçlarımız olan barınma, beslenme gibi ihtiyaçlarımızı karşılamakta zorlanıyoruz. Aldığımız maaşlarla kirayı mı ödeyelim, karnımızı mı doyuralım diye kara kara...
- Kapitalist sistemde yaşıyoruz ve bu sistemin yol açtığı büyük-küçük pek çok sorunla boğuşuyoruz. Peki sorunlarımızı çözmek için ne yapıyoruz? Örneğin pek çoğumuzun ailesinde çocuk, hasta, yaşlı ya da engelli olduğu için bakıma muhtaç yakınlarımız...
- İşçi Dayanışması çıktığında her birimiz ilk görüşte etkilendiğimiz yazıyı seçiyoruz. Neden etkilendiğimizi, yazının bizi nasıl etkilediğini, neyi düşünmemizi sağladığını anlatıyoruz birbirimize. Bu yazıyı herhangi bir arkadaşımıza nasıl ve neden...
- Mutsuzluk ve umutsuzluk gençler arasında adeta bir salgın gibi yayılıyor. Etrafımıza, arkadaşlarımıza bakıyoruz, yaşamdan tat alamadığını söyleyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. “Her günüm bir öncekiyle aynı”, “yarından bir beklentim yok”, “bana...
- Biz işçiler haftanın her günü vardiyalı bir şekilde 24 saat çalışırız. Yeri gelir Pazar mesai yaparız. Dinlenmeye, ailemize vakit ayırmaya zaman bulamayız. Sanki biz işçiler için hayat sadece çalışmaktan ibaretmiş gibi. Fabrikada mühendis bir...
- Eskiden her sorunun beni bulduğunu, bu sorunları yaşayan tek kişinin ben olduğumu düşünüyordum. Sonra UİD-DER ile tanıştım ve İşçi Dayanışması’nı düzenli olarak okumaya başladım. Bir genç olarak, gençlik yazılarını okudukça bu sorunları yalnızca...
- Ben büyük bir tekstil fabrikasında çalışıyorum. Başta Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek olmak üzere siyasi iktidar sözcülerinin, asgari ücret zammının hedeflenen enflasyon oranına göre yapılacağını her fırsatta söylemelerine rağmen asgari ücrete...
- Son günlerde sohbet edebildiğim her insana Türkiye’deki Suriyeliler hakkında ne düşündüklerini soruyorum. Devamındaysa nerede dünyaya geldiklerini, neden göçüp büyük kentlere geldiklerini soruyorum. Son olarak aile büyüklerinin nerelerden göçerek...
- Sevgili işçi kardeşlerim, 8 yaşına kadar babasız, 8 yaşından sonraysa hem anasız hem de babasız büyümüş sayılırım. 12-13 yaşıma kadar mahallede ve çalıştığım fabrikada anası-babası yanında olan arkadaşlarıma imrenmiş, onları kıskanmışımdır. O halimi...