Buradasınız
Umutsuzluğun Panzehiri Örgütlülüktür

Zorlu bir seçim sürecini geride bıraktık. Seçim sonuçlarının olumsuz etkilerini asıl olarak önümüzdeki dönemde yaşayacağız. Ancak şimdiden toplumun çoğunluğunda giderek baskın hale gelen bir duygunun açığa çıktığını görüyoruz: Umutsuzluk. Tek adam rejiminin seçimle gitmesini bekleyen milyonlarca emekçi hayal kırıklığına uğramış durumda. Üstelik bu hayal kırıklığı, tek adam rejiminin devamından yana oy kullanan emekçilere yönelik öfkeye dönüştü. Oysa bu duygu durumu tam da rejimin istediği şeydir ve kutuplaşmayı derinleştirmektedir.
Hatırlayacak olursak 1999’da gerçekleşen yıkıcı depremlerin ve 2001 krizinin ardından yapılan seçimlerde koalisyon hükümetini oluşturan yılların köklü partileri (DSP, MHP, ANAP) baraj altında kalarak sandığa gömülmüştü. Bugünkü ekonomik krizin 2001’dekinden çok daha şiddetli olduğunu, Cumhuriyet tarihinin en büyük yoksullaşma dalgasını yaşadığımızı ve Şubat depremlerinin çok daha yıkıcı olduğunu biliyoruz. Haliyle katlanarak büyüyen yoksulluğun, ekonomik sorunların, adaletsizliğin, ayyuka çıkan yağma ve rantın, on binlerce insanın ölümüyle sonuçlanan depremlerin, yapılan bunca kötülüğün ardından toplumun büyük bir çoğunluğunun tek adam rejimine “hayır” demesi gerekirdi. Ancak oyları düşmesine rağmen AKP-MHP sandığa gömülmedi, tek adam rejimi en zayıf döneminde olmasına rağmen oy tabanını yeniden tahkim etmeyi başardı. Neden? Aynı sorunları ve kaygıları yaşadığımız, aynı yoksulluğu paylaştığımız emekçiler değişim istedikleri halde neden tek adam rejiminin devamından yana oy kullandılar?
Çünkü bugün devletin tüm olanaklarını ve gücünü tek elde tutan, medyanın neredeyse tamamını kontrol altına almış, her türlü yalan ve manipülasyonla toplumun algılarını yöneten, gerçekleri görmesini engelleyen, baskıcı, totaliter bir rejimle karşı karşıyayız. Bu rejim, gerçekleri anlatan tüm muhalif sesleri baskı ve zorbalıkla susturuyor, susturamadıklarının sesini duyulmaz kılıyor, hoşnutsuzluğu bastırıyor. Fabrikamızdaki, mahallemizdeki işçi arkadaşlarımızla konuştuğumuzda Erdoğan’a oy verdikleri halde hiç de mutlu olmadıklarını, bizimle aynı kaygıları taşıdıklarını görmüyor muyuz? Ama algı operasyonları yapma konusunda şeytana taş çıkartan bu rejim, örgütsüzlüğümüzü fırsat bilerek onun gitmesini isteyen emekçileri de manipüle ediyor. Olağanüstü koşullarda, anti demokratik bir seçim süreci yaşadığımızı, her türlü melanete ve yalana başvurduğunu göz ardı etmemizi sağlayarak Erdoğan’a oy veren emekçilerin tamamının kendisini canıgönülden desteklediğine inanmamızı istiyor. Yani hem emekçileri karşı karşıya getiriyor hem de rejimin çok güçlü ve yıkılmaz olduğuna dair yanılsamayı besleyerek değişim isteyen emekçileri yılgınlığa ve umutsuzluğa sürüklüyor.
Şüphesiz örgütsüz bir toplumda tam da rejimin istediği gibi düşünen insanların sayısı hiç de az değildir. Umutsuzluk nasıl ki bir insanın yaşama sevincini öldürür, depresyona sürüklerse toplumu da öyle etkiler. Umutsuzluğun ve yılgınlığın hâkim olduğu bir toplum hastalanır, mücadele gücünü yitirir. Böyle bir toplumda yalnızca demokratik hak ve özgürlükler değil ekonomik haklar da geriler. Çalışma ve yaşam koşulları daha da ağırlaşır.
Gerçek şu ki bizim de önümüzde zorlu bir dönem var. Hangi partiye oy vermiş olursa olsun tüm işçi ve emekçileri hak gasplarının, baskı ve saldırıların daha da artacağı bir dönem bekliyor. Ekonomide yaşanacak yıkımın bedelini sermaye sınıfı değil biz işçi ve emekçiler ödeyeceğiz. Ancak öfkemizi bizi bekleyen karanlığı göremeyen emekçi kardeşlerimize değil, toplumu bölmek ve gerçeklerin görülmesini engellemek için her türlü melanete başvuran rejime yöneltmeliyiz. Umutsuzluğa teslim olmak yerine işçi sınıfının örgütlülüğünü büyütmek için mücadele etmeliyiz.
Öte yandan toplum örgütsüz olsa bile kendisi örgütlü olan bir işçi umutsuzluğa düşmez. Umutsuzluğun panzehirinin örgütlülük olduğunu, sadece istemekle baskı ve zorbalığın son bulmayacağını, bunun için sorumluluk almak ve mücadele etmek gerektiğini bilir. Hiçbir karanlığın sonsuza dek sürmediğini, süremeyeceğini bilir. Tarihe dönüp bakalım. İtalya’da Mussolini, Almanya’da Hitler faşizminin, Yunanistan’da Albaylar cuntasının, Şili’de Pinochet diktatörlüğünün yıkıma sürüklediği toplumlar yeniden ayağa kalktı ve faşizmle hesaplaştı.
Elbette söz konusu toplumların ayağa kalkışı bir çırpıda ve kendiliğinden olmadı. Bu değişimi, toplumun içinden çıkan ve yolu açan öncüler mayaladı. Toplumsal değişimin kaçınılmaz olduğunu bilen bu öncüler, zorlu ve karanlık dönemler boyunca dirençlerini koruyarak, yüzlerini geleceğe dönerek çalıştılar. Toplumun ruh halini anlamaya odaklandılar, sabrettiler, azimle gerçekleri anlattılar, akıntıya karşı, umutsuzluk dalgalarına karşı kürek çektiler.
Biz bulunduğumuz her alanda; mahallelerimizde, işyerlerimizde, sendikalarımızda, okullarımızda sınıf kardeşlerimizle ortak sorunlar etrafında birleşerek mücadelemize devam edeceğiz. Unutmayalım ki dünyanın her yerinde baskıcı zorba rejimler korkudan beslendikleri kadar umutsuzluktan da beslenirler. Umutsuzluğa kapılmayacağız. Umut tohumlarını yarınlar için ekmeye, mücadelemizi büyütmeye devam edeceğiz.
İşçi Dayanışması 182. Sayı Çıktı!
Soma’da Sendika Yöneticilerine Gözaltı!
- Yıkanan Eller, Hayatları Kurtulan Anneler ve Geleceğimiz
- Mücadele Geleneğimizin İzinde: Bayrak Elden Ele
- En Büyük Engelimiz Kapitalizmdir
- “Ekonomi Tıkırında” Masallarına Devam!
- Grev Hakkımıza Sahip Çıkalım!
- Mücadele İçinde Dönüşenler: Derby’den 15-16 Haziran’a!
- Kurtuluş Ellerimizde, Örgütlü Gücümüzde!
- İşçi Dayanışması 206. Sayı Çıktı!
- Sabırla, İnatla, İnançla: Sıra Bize de Gelecek!
- Tarihin Tekerleğini Geriye Çevirmek İsteyenler
- Kasırgalar Kimleri Vuruyor?
- ABD’den Türkiye’ye Ülkeyi Şirket Gibi Yönetenler
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- İşçi Dayanışması 205. Sayı Çıktı!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
- Yıkanan Eller, Hayatları Kurtulan Anneler ve Geleceğimiz
- Mücadele Geleneğimizin İzinde: Bayrak Elden Ele
- En Büyük Engelimiz Kapitalizmdir
- Grev Hakkımıza Sahip Çıkalım!
- Mücadele İçinde Dönüşenler: Derby’den 15-16 Haziran’a!
- Kurtuluş Ellerimizde, Örgütlü Gücümüzde!
- Sabırla, İnatla, İnançla: Sıra Bize de Gelecek!
- Tarihin Tekerleğini Geriye Çevirmek İsteyenler
- Kasırgalar Kimleri Vuruyor?
- ABD’den Türkiye’ye Ülkeyi Şirket Gibi Yönetenler
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
- Engelli de Saralı da Olsa Çalışacak!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
Son Eklenenler
- Modern tıbbın temel kurallarından biri elleri çok iyi yıkamak, el hijyenine dikkat etmektir. Peki, el yıkamanın bile geçmişte mücadele konusu olduğunu biliyor muydunuz? Ignaz Semmelweis, 1840’lı yılların sonunda, Viyana’daki bir kadın doğum...
- Hayat pahalılığı ve yüksek enflasyon karşısında işçi ücretleri erimeye devam ederken kamudan özel sektöre işçiler, düşük ücretlere karşı mücadele ediyor. Harb-İş Sendikası, 11 Temmuzda Ankara’da basın açıklaması yaparak sefalet zammı dayatmasına...
- Kamu çerçeve protokol süreci uzadıkça uzuyor. Savunma sanayi sözleşmesi hakem heyetine gönderildi. Diğer işkolları ise 3. teklifi bekliyor. Kamu çerçeve protokolü kamu işçilerinin asgari ücretini belirleyen bir protokoldür. Nisan 2024’te Anayasa...
- İspanya’nın Cadiz kentinde 23 Hazirandan bu yana süresiz grevde olan metal işçileri, 8 Temmuzda eylemlerini sonlandırdılar. Yetkili sendika UGT sendikasının işverenle imzaladığı ön anlaşmayı kabul etmeyen yaklaşık 30 bin metal işçisi, 18-19...
- 600 binden fazla kamu işçisini ilgilendiren Kamu Çerçeve Protokolü (KÇP) görüşmelerinde siyasi iktidarın dayattığı düşük zam oranları sağlık işçileri tarafından “sefalet dayatması” olarak değerlendiriliyor. Yüksek enflasyon ve ağır vergi yükü...
- Gebze Sendikalar Birliği, geçtiğimiz hafta İsrail’in Filistin’deki zulüm ve katliamını protesto etmek için bir eylem organize etti. Biz de UİD-DER’li işçiler olarak, zulme uğrayan Filistinli işçi ve emekçilerin haklı mücadelesine destek olmak için...
- 9 Temmuzda Hindistan genelinde milyonlarca işçi, emekçi, çiftçi ve genç, Modi hükümetinin işçi düşmanı politikalarına karşı ülke çapında greve çıktı. Kentlerden köylere, fabrikalardan tarlalara kadar yaşamı durduran dev grev, Hindistan’daki tüm...
- Annem, ablamla birlikte dördüncü katta oturur. Sokağa inmez ama mahallede, köyde, Almanya’daki akrabalarda ne olup bittiğini mutlaka bilir. Evden her çıktığımda balkonundadır. Selamlaşır, iki laf ederiz. Başımda bazen UİD-DER yazılı kırmızı şapkam,...
- Karanlık ve aydınlık… Ölüm ve yaşam… Emek ve sermaye… Sonsuz evrenimizde her şey karşıtıyla birlikte var. Sömürü ve zulüm varsa isyan da var. Sınır, din dil, ırk farkı tanımadan dünya meydanlarında tek ses tek yürek olan işçiler, işçi sınıfımız var...
- Emperyalist savaşın alevlerini büyüten, milyonlarca masum insanı, doğayı katleden, kentleri yok eden egemenler ne yaparlarsa yapsınlar emekçilerin birbirleriyle dayanışmasının önüne geçemiyorlar. İşçi ve emekçiler fabrikalardan limanlara,...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi grevinde yaşananlar hakkında Marksist Tutum’da bir makale okudum. Tam da içimden geçenleri, cümlelere dökemediklerimi noktasına virgülüne kadar yansıtan bir yazıydı. Konuyu derinlemesine ele alan bu yazı her mücadelede...
- Zeytinlik alanları maden ve enerji işletmeciliğine açacak yasa teklifine karşı tepkiler sürüyor. Çeşitli illerden Ankara’ya gelen köylüler, talan yasasına karşı TBMM yakınında bulunan Cemal Süreya Parkı’nda direniş nöbetindeler.
- Türkiye işçi sınıfının mücadele tarihinde önemli mücadeleler, dönemeç noktaları vardır. 1970 Haziran’ı bu tarihte önemli bir yere sahiptir. Bugün halen aşılamamış bir zirve olan 15-16 Haziran direnişi sürecinde, işçi sınıfı yapay kutuplaştırma...