Buradasınız
Açgözlülük Sermaye Sınıfına Özgüdür!
Bir olaya verdiğimiz tepkide veya bir meseleye dair yorum yaptığımızda kendimize ait fikirleri ifade ettiğimizi sanırız. “Bence doğru olan budur” deriz mesela. “Bence” denerek ifade edilen düşüncelerin kaynağı çoğunlukla sorgulanmaz. Oysa toplumun sınıflara bölündüğü bir düzende yaşıyoruz. Düşünceler de gökten zembille inmez. Yaşadığımız toplum, sınıflar ve sınıf çıkarları belirler düşünceleri. Mesela “insan açgözlüdür, doyumsuzdur” düşüncesinin kaynağı kimdir? Neden bu düşünce topluma pompalanıyor? Bunun nedeni, sömürücü egemenlerin kendi açgözlülüklerini meşrulaştırma ve korkunç eşitsizlikler yaratmış kapitalizmi olağan gösterme arzusudur. İnsanın açgözlü ve doyumsuz olduğu düşüncesi kocaman bir yalandır. Bilelim ki bunu dile getiren bir işçi, aslında farkında olmadan egemenlerin düşüncesinin taşıyıcısı konumundadır. Gerçekte açgözlü olan sermaye sınıfıdır. Çünkü açgözlülük sermaye sınıfına has bir özelliktir.
Kapitalizmde üretim araçları toplumun değil bir avuç sermaye sahibinin elindedir. Ne üretileceğine ve nasıl üretileceğine onlar karar veriyorlar. Ve üretimin tek amacı kâr elde etmektir. ABD’den Türkiye’ye tüm kapitalist şirketler sermayelerini büyütmek, rakiplerini geride bırakmak ve en tepeye çıkmak için rekabet ederler. Sermayenin iştahı sınırsızdır, tokluk duygusu yoktur. Hiçbir kapitalist yedi sülalesini krallar gibi yaşatacak parayı kazandığı halde “kazandığım bana yeter” demez. Sermayenin sınırsız büyüme arzusuna karşılık doğadaki kaynaklar sınırlıdır. Keza bir işçinin emek gücünü 24 saat boyunca sömürmenin imkânı yoktur. Ama kapitalistler kârlarını artırmak için sınır tanımazlar. Böylece doğayı korkunç bir şekilde tahrip ederler. Temiz enerji kaynaklarını değil fosil yakıtları kullanırlar, çünkü daha kârlıdır. Maliyetli olduğu gerekçesiyle fabrika bacalarına gerekli filtreleri takmaz, atıkları dere, nehir veya denizlere boşaltırlar. Daha fazla kâr etmek için iş güvenliği önlemlerini almaz, çalışma koşullarını iyileştirmez, iş saatlerini mümkün mertebe uzatmaya çalışırlar. Dünyada her yıl yüzbinlerce işçinin iş cinayetine kurban gitmesinin nedeni sermayenin bu açgözlülüğüdür.
Yani kapitalizmde açgözlülük sistemin işleyiş biçiminden, sermayenin doğasından gelir. O zaman şu soruyu soralım: Zorunlulukların esiri olmuş, en temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlanan bir insan açgözlü olabilir mi? Açgözlülük doymayı bilmemektir. Emek gücünden başka satacak bir şeyi olmayan işçinin tüketimi, onun ücretinin düzeyiyle sınırlıdır. Yani kapitalist düzende bir işçi gerçek ihtiyaçlarını hiçbir zaman karşılayamaz. Eksik tüketime mahkûm edilmiş, ürettiğinden payını alamayan, temel ihtiyaçlarını bile karşılayamayan bir insan neyin doyumsuzluğunu yaşayabilir? Yağ fiyatlarına zam yapılacağı haberini aldığında panikle marketlere koşarak ikişer üçer yağ tenekesi almaya çalışan, birbiriyle yarışan insanlara bakıp “bu insanlar ne kadar açgözlü” demek doğru mudur? Veyahut pandemi günlerinde tükeneceği korkusuyla evlerine makarna, tuvalet kâğıdı ve benzeri ürünleri “stoklayanlar” açgözlü müydü? Doymak bilmedikleri için mi bunu yaptılar? Yoksa aç kalacakları korkusuyla mı? Daha pahalıya satarak kârını arttırmak için ürünleri stoklayan bir kapitalist ile aç kalırım korkusuyla birkaç adet fazla ürün satın alan bir emekçinin yaptığını aynı kefeye koyabilir miyiz? Belirsizliğin yarattığı korku ve panikle başkalarını düşünmeden hareket eden, sadece kendini garanti altına almaya çalışan bir insan, açgözlü değil bilinçsiz ve örgütsüzdür. Örgütsüzlük işçinin bilincini felçleştirir, onu bencil de yapar bireyci de… Ama açgözlü yapmaz. Zaten insanları bencilleştiren, dayanışma duygusunu yok eden de bu düzendir.
Düzen temsilcileri, yoksulluk sorunu gündeme geldiğinde hedef şaşırtarak “bu ülkede açlık yok, açgözlülük var” diyorlar. Çağın gereği değişen toplumsal ihtiyaçları görmezden geliyor, temel ihtiyaçlarını karşılamak isteyen insanları açgözlülükle suçluyorlar. Durumundan şikâyet eden, ücretinin düşük olduğunu ve ihtiyaçlarını karşılayamadığını söyleyen emekçilere “karnın doyuyor ya daha ne istiyorsun? Elindekiyle yetinmeyip neden açgözlülük yapıyorsun?” diyebiliyorlar. Oysa daha iyisini hak ettiğini düşünmek, hayatın güzelliklerinden payına düşeni istemek, daha az çalışarak daha iyi bir ücret almayı talep etmek, sosyal ve kültürel ihtiyaçları karşılamayı istemek açgözlülük değil insanlaşma isteğidir.
Tüm bunlar doğaldır, insan olmanın gereğidir. Doğal olmayan, üretimin insanlık için değil bir avuç kapitalistin kârı için yapılmasıdır. Açgözlülük, sermayeyi daha fazla büyütmek uğruna savaşlar çıkararak insanlığa cehennemi yaşatmaktır. Açgözlülük, milyonlarca insanın açlık çekmesini, yetersiz beslenme nedeniyle ölmesini, yoksulluk çukurunda debelenmesini umursamadan kâr derdine düşmektir. Yani açgözlülük sermaye sınıfına özgüdür.
- Senin Memleket Nere?
- Düşmanlığı ve Savaşları Nasıl Meşrulaştırıyorlar?
- İşçi Sınıfının Sömürüye Karşı Mücadelesi Durdurulamaz!
- İşçi Dayanışması 196. Sayı Çıktı!
- Zulme Karşı Çıkmanın Mutlaka Bir Yolu Vardır
- “Kendimiz İçin Yürüdük…”
- Umut Şarkılarını Birlikte Söyleyelim!
- Bahis Oyunu Aslında Kimin Oyunu?
- Depremin Yaraları Kanamaya Devam Ediyor
- Ne Kadar Vergi Veriyoruz, Karşılığında Ne Alıyoruz?
- Dert Bizde Derman Ellerimizde, Birliğimizdedir!
- İşçi Dayanışması 195. Sayı Çıktı!
- Direnç Çiçekleri İşçi Sınıfının Bağrında Filizlenir
- Anne Karnında Başlayan Eşitsizlik
- Sendikal Örgütlülük Kâğıt Üstünde Kalmasın
- Tarihin Bir Yankısı: Sınıfına İnan, Gücüne Güven!
- Bu Fikirleri Kimler Üretiyor?
- Kamuda Tasarruf Paketinden Payımıza Düşenler
- Kapitalizm Yıkılmadan İnsanlık Nefes Alamaz!
- İşçi Dayanışması 194. Sayı Çıktı!
- İşçi Sınıfının Sömürüye Karşı Mücadelesi Durdurulamaz!
- Zulme Karşı Çıkmanın Mutlaka Bir Yolu Vardır
- “Kendimiz İçin Yürüdük…”
- Bahis Oyunu Aslında Kimin Oyunu?
- Depremin Yaraları Kanamaya Devam Ediyor
- Ne Kadar Vergi Veriyoruz, Karşılığında Ne Alıyoruz?
- Dert Bizde Derman Ellerimizde, Birliğimizdedir!
- Direnç Çiçekleri İşçi Sınıfının Bağrında Filizlenir
- Sendikal Örgütlülük Kâğıt Üstünde Kalmasın
- Tarihin Bir Yankısı: Sınıfına İnan, Gücüne Güven!
- Bu Fikirleri Kimler Üretiyor?
- Kamuda Tasarruf Paketinden Payımıza Düşenler
- Kapitalizm Yıkılmadan İnsanlık Nefes Alamaz!
- Bir Müthiş Bahtiyarlık: “Anlamak Gideni ve Gelmekte Olanı”
- Bir Şarkının İzinden: Bir Yere Gitmiyoruz!
- Acımız Öfkeye, Öfkemiz Mücadeleye Dönüşsün!
- İsrail’le Ticaret ve Sermayenin Fıtratı
- İşçi Sınıfının Mücadele Saflarını Güçlendirelim
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- Hayat Pahalı Ama Hayatımız Çok Ucuz!
Son Eklenenler
- İngiltere’de geçtiğimiz haftalarda üç çocuğun öldürülmesinin ardından bu cinayetlerden göçmenleri ve Müslümanları sorumlu tutan güruhlar sokaklara dökülmüştü. Ülkede göçmen ve Müslümanları hedef alarak ırkçı saldırılar başlatan faşist çetelere karşı...
- İstanbul Bakırköy Metro şantiyesinde Bayburt Group taşeronu Modüler Teknik firmasında çalışan DİSK Dev Yapı-İş üyesi inşaat işçileri ücretleri aylardır ödenmediği için 12 Ağustosta Bayburt Group önünde eyleme başladı.
- Herkesin dilinde olan basit, masum bir soru… Ama aynı zamanda soranın da cevaplayanın da belli düşünce kalıplarına hapsolduğunu gösteren bir soru: Senin memleket nere? Fabrikada yeni işe başlayan birine, sokakta, otobüste, parkta tanıştığımız birine...
- İki kız kardeş, 15 yaşındaki Esmanur Argun ve 18 yaşındaki ablası Elif Argun, Urfa Viranşehir’den tarım işçisi olarak Bursa’ya gelmişlerdi. İşe giderken onları taşıyan traktörün devrilmesi sonucu hayatlarını kaybettiler. Kısacık yaşamları gibi...
- Tekgıda-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılan Polonez işçilerinin sendikalı çalışma hakkı ve işe iade talebiyle başlattıkları direniş sürerken 9 Ağustosta İstanbul Valiliği önüne giderek seslerini duyurmaya çalıştılar. Türk Harb-İş...
- Geçtiğimiz günlerde Cerrahpaşa Üniversitesine bağlı Murat Dilmener Hastanesinin su tesisatının patlaması üzerine, yeni doğan yoğun bakım ünitesinin tavanı çöktü. Solunum cihazına bağlı bir bebek hayatını kaybetti. Solunum cihazına bağlı olan ve...
- UİD-DER’e gelmeden önce de bu dünyada olup bitenlere karşı öfkeliydim. Bir şeyler yapmak istiyordum fakat ne yapacağımı bilmiyordum. Yani öfkemi doğru yerekanalize edebilmiş değildim. UİD-DER sayesinde kapitalist bir sistemde yaşadığımızı ve tüm...
- 31 Mart yerel seçimleri sonrası belediye işçilerine yönelik işten atma ve ücret gaspı saldırıları devam ediyor. İşten atılan işçiler işe iade talebiyle direnişe başlarken ücretleri gasp edilen, düşük ücret dayatılan işçiler de çeşitli eylemlerle hak...
- Sokak köpeklerinin katledilmesinin önünü açan yasa geçtiğimiz günlerde AKP’li ve MHP’li vekillerin oylarıyla Meclisten geçti. Yasa hazırlanırken ve oylanırken yaşananlara baktığımızda nasıl bir düzende yaşadığımızı daha iyi anlıyoruz. Yasa gündeme...
- 6 Şubat depremlerinin üzerinden bir buçuk yıl geçmesine rağmen deprem bölgelerinde barınma sorunu bile çözülmüş değil. Depremden sonra TOKİ, 18 ilde 674 bin 238 konut yapılmasını hedeflediğini açıklamıştı. Şimdiye kadar teslim edilen konut sayısı...
- İkinci Dünya Savaşının son aylarında ABD’nin Hiroşima’ya atom bombası atması ve yüzbinlerce insanın ölümüne neden olması insanlık tarihinin en büyük katliamlarından biri olarak acıyla hatırlanmaya devam ediyor. Bu büyük katliamın 79. yıldönümü olan...
- 28 Temmuz 1914’te dünyanın o güne kadar gördüğü en kanlı savaş başladı. Tam dört yıl süren ve 20 milyon insanın ölümüne, milyonlarcasının yaralanmasına ve sakatlanmasına, kentlerin yakılıp yıkılmasına yol açan bu savaş tarihe Birinci Dünya Savaşı...
- İspanya’da bir duvarda şöyle yazıyor: “El que nos roba es de aqui y rico no inmigrante y pobre.” Yani “Bizi soyanlar göçmen ve yoksul değil, buralı ve zengin.” Bu kısacık bir duvar yazısı içinde bulunduğumuz durumu çok çarpıcı bir şekilde anlatıyor...