Buradasınız
Annelik Kursağımızda Kalmasın, Bu Düzeni Değiştirelim!
“Çocuklar büyüdü, artık daha çok yiyorlar, ne yapacağımı bilmiyorum” diyor bir işçi anne. Çocuğunun iştahlı olması, yaptığı yemekleri yemesi normalde her anneyi sevindirir, değil mi? Ama bunu söyleyen annenin yüzünde, sesinde mutluluk değil endişe var. Çünkü daha çok yemek daha fazla masraf demek… Bir başka emekçi kadın, “pazardan aldığım peynir güzel çıktı, üç günde bitirdi çocuklar, bir daha o peynirden almayacağım” diyor. Diğer bir anne ise okulda veliler olarak birleşip öğretmenin verdiği beslenme listesine itiraz ettiklerini anlatıyor. İstenen meyve ve kuruyemişler çok pahalı olduğu için itiraz etmişler, yani çocukların sağlıklı büyümesi için gerekli olan şeylere…
Daha önce İşçi Dayanışması sayfalarında kapitalizm altında çocuklarımızı işçi sınıfının çocukları olarak yetiştirebilmenin önemi anlatıldı pek çok kez. İşçi ve emekçilerin yoksulluğa itildiği, ama aynı zamanda tüketimin kışkırtıldığı, çocukların ihtiyaçlarına ve yapay biçimde kışkırtılmış isteklerine yetişememe duygusunun anne-babaları ezdiği anlatıldı. Bugün ise bırakalım çocukların oyuncak, tablet, telefon gibi isteklerine yetişmesini, annelerin çocuklarının “fazla yemesini” sorun ettiğinden, sağlıklı beslenme listesine itiraz ettiğinden bahsediyoruz. Çocuklarımızın beslenme çantasına sağlıksız olduğunu bildiğimiz gıdaları kendi ellerimizle koyuyoruz, koymak zorunda kalıyoruz. Bir anne için ne kadar acı değil mi? Çocuklarımızın boğazından geçen lokmaları küçültmek zorunda kalınca annelik de adeta kursağımızda kalıyor.
Bu yaşadıklarımızın sorumlusu bizi düşük ücretlerle çalıştırıp alın terimiz üzerinden zenginliğine zenginlik katan sermaye sınıfıdır. Patronların hak gasplarının önünü açan ve yoksulluğumuzu büyüten politikaları hayata geçiren siyasi iktidardır. Sıra propagandaya gelince iktidar sahipleri anneliğin kutsallığından söz ediyorlar. Hatta kadına anne olmak dışında hiçbir “kariyeri” yakıştırmıyorlar! Ama aynı iktidar sahipleri nasıl bir yoksullukla boğuştuğumuzu, yaşadığımız çöküntüyü umursamıyorlar bile. Üç beş çocuk siparişi verip, “çocuğu veren Allah rızkını da verir” diyorlar ama rızkımıza bizzat kendileri el koyuyorlar. İşte bu düzenin adı kapitalizmdir. Kapitalizmin tek kutsalı ise kârdır, paradır. İşçi çocukları da anneler de kapitalist egemenlerin umurlarında değildir, yeter ki işgücünü sömürebilsinler, yeter ki düzenleri devam etsin.
1800’lerde kapitalistler çocuk ve kadın emeğinin ne kadar kullanışlı ve ucuz olduğunu keşfettiler. Gözleri kâr hırsıyla o kadar dönmüştü ki 4 yaşındaki çocukları dahi çalıştırmaya başladılar. Mesela İngiltere’de işçi kadınlar küçük bebeklerini evde bırakıp işe gitmek zorundaydılar. O kadar uzun saatler çalışıyorlardı ki eve döndüklerinde dinlenmelerine fırsat kalsın diye bebeklerini afyonlu mamayla besliyorlardı. Afyon çocukların gelişimini engelliyor, küçücük çocuklar eciş bücüş görünüyorlardı. İşçi aileleri çocuklarını işe göndermek zorundaydılar, çünkü oradan gelecek üç kuruşa da muhtaçtılar. Bir anne için bunları yapmanın yarattığı yabancılaşmayı ve ruhsal çöküntüyü düşünebiliyor musunuz? O kadınlar sonunda birlik oldular, mücadele ederek daha yüksek ücret, çocukları için eğitim hakkı, kreş ve daha pek çok hak elde ettiler.
Bugün hiç birimiz küçücük çocuklarımızı çalıştırmayı aklımızın ucundan bile geçirmeyiz. Çocuklarımıza afyonlu mama da vermiyoruz elbette. Ama gelişen teknolojiyi, ürettiğimiz zenginlikleri düşündüğümüzde bize yaşatılanın 200 yıl öncekinden hiçbir farkı olmadığını görüyoruz. Geldiğimiz gelişkinlik düzeyiyle yaşadıklarımız arasındaki uçurum o kadar büyük ki! Fabrikada tam otomatik makinelerle, geçmişle kıyaslanamayacak hızda üretim yapıyor, patrona milyarlar kazandırıyor sonra da eve döndüğümüzde çocuğumuzun beslenmesi için istenen muza ya da bademe itiraz etmek zorunda kalıyoruz. Televizyonda 17 milyon ışık yılı uzaklıktaki galaksinin fotoğrafını çeken teleskopun haberini izliyor, sonra da üç günde biten peynire üzülüyoruz. Peki, ne yapmalıyız, nereden başlamalıyız?
Beslenme listesi yerine, o listedeki meyve ve kuruyemişlerin bu denli pahalı olmasına itiraz etmeliyiz. Yaşadıklarımızı çaresizce kabullenmek yerine İngiltere’deki kadınlar gibi değiştirmek için birlik olmalıyız. Anneliği kursağımızda bırakan bu zulüm düzenine karşı mücadele etmeliyiz. Kendimiz için, çocuklarımız için doğru olan budur.
- İşçilerin Canının Hiçe Sayılmasına Birlikte Karşı Duralım!
- Kadına Yönelik Şiddete Karşı Dünyadan Eylemler
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Geleceğe Dönüşmek, Geleceği Büyütmek
- UİD-DER Kadın Komitesi’nden Polonez Direnişine Dayanışma Ziyareti
- Ağıt Yakmasın Analar, Umut Türküleri Söylesin
- Nurten Abladan Bugünün Emekçi Kadınlarına
- “Kendimiz İçin Yürüdük…”
- Direnç Çiçekleri İşçi Sınıfının Bağrında Filizlenir
- Anne Karnında Başlayan Eşitsizlik
- Clara Zetkin ve Ölümsüz Mirası
- Değişen Dünyam ve Dünyayı Değiştirme İsteğim
- Acımız Öfkeye, Öfkemiz Mücadeleye Dönüşsün!
- Emekçi Kadın Mücadeleyle Güzelleşir
- Emekçi Kadınlar Haydi 1 Mayıs’a!
- Yaşıyoruz Sanıyoruz
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- UİD-DER’de Bir Kez Daha 8 Mart Coşkusu
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Her Şeyi Paraya Bağlayanlar Kim?
- Devlet Bütçesi Kimin Bütçesi?
- İşçilerin Tek Çıkış Yolu Birlik, Dayanışma ve Mücadeledir!
- İşçi Dayanışması 200. Sayı Çıktı!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Ülkeyi Şirket Gibi Yönetmek…
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- İşçi Dayanışması 199. Sayı Çıktı!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Olur Kardeşim Olur!
- Yiyorlar, İçiyorlar Hesabı Bize Ödetiyorlar
- 2025, 2024’ten Daha mı İyi Olacak?
- Ters Yüz Edilen Gerçekler: Suç Ne? Suçlu Kim?
- Dünya İşçi Sınıfının Birliği Yolunda Mücadelemizi Büyütelim!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Yiyorlar, İçiyorlar Hesabı Bize Ödetiyorlar
- 2025, 2024’ten Daha mı İyi Olacak?
- Ters Yüz Edilen Gerçekler: Suç Ne? Suçlu Kim?
- Dünya İşçi Sınıfının Birliği Yolunda Mücadelemizi Büyütelim!
- Artan Zenginliğin Arkasında Büyüyen Yoksulluğumuz
- Kaynakları Tüketen Kim?
- Yaşadım Diyebilmek İçin!
- Sınır Tanımayan Irmaklar Gibi
- İşçinin Değeri Yok mu?
- Geleceğe Dönüşmek, Geleceği Büyütmek
- Esirler Dünyasına Özgürlük Çağrısı: Enternasyonal!
Son Eklenenler
- Sendikalı, sendikasız, hatta sigortasız çalıştırılan işçi kardeşlerim, her yılın son ayında hepimizin kulak kesildiği asgari ücret tiyatrosu başlar. Bu sene de aynı şekilde adeta bir tiyatro izledik. Sınıf temelinde örgütlü mücadelenin bir parçası...
- Yıllar önce fabrika önlerine gidip işçi kardeşlerimize vardiya çıkışlarında İşçi Dayanışması’nı ulaştırıyorduk. Bu fabrikalar arasında sendikalı olan da vardı olmayan da. Amacımız sendikalı ya da sendikasız olsun fabrikalardaki işçi kardeşlerimize...
- Kocaeli’de Gebze Organize Sanayi Bölgesinde üretim yapan Betek Boya (Filli Boya) işçileri Petrol-İş Sendikası Gebze Şubesinde örgütlendiler. Çoğunluğu sağlayarak yetki belgesini alan sendika, toplu sözleşme görüşmeleri için haftalardır patrona çağrı...
- 24 Aralıkta Balıkesir’de ZSR A.Ş’de meydana gelen patlamada 11 işçi hayatını kaybetti. Katledilen işçilerin kimi henüz hayatının baharında fidan, kimi ana, kimi babaydı. Hepsi bir ananın evladıydı. Patlamanın ardından şirket internet sitesinde...
- Birleşik Metal-İş’in Aralık ayında grev kararı aldığı işletmelerden beşincisi olan Green Transfo Energy’de 25 Aralıkta grev başladı. Kocaeli Çayırova’da bulunan fabrikada çalışan 263 işçi, “sefalet ücreti dayatmasına boyun eğmiyoruz” diyerek şalteri...
- Siyasi iktidar ve sermaye sınıfı temsilcileri, 2025 yılı için belirledikleri asgari ücreti düzenledikleri ortak toplantıyla açıkladılar. Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Burak Akkol ve Çalışma ve Sosyal...
- 11 fabrikada 2 bin işçiyi kapsayan toplu sözleşme görüşmelerinde metal işçilerinin MESS’e cevabı grev olmuş, Birleşik Metal-İş Sendikası, 4 Aralıkta Hitachi Energy’nin 4 fabrikasında, 13 Aralıkta Grid Solutions ve Schneider Elektrik fabrikalarında...
- Balıkesir’in Karesi ilçesinde bulunan ZSR A.Ş. mühimmat fabrikasında 24 Aralıkta sabah saatlerinde meydana gelen patlama sonucu 11 işçi hayatını kaybederken 3 işçi yaralanarak hastaneye kaldırıldı. Mühimmat, av, spor ve ses fişeği gibi patlayıcılar...
- Merhabalar dostlar. Yaklaşık 9 yıldır iş güvenliği uzmanı olarak çalışıyorum. Aslında yapmamız gereken çok daha fazla şey varken yasalar, yönetmelikler, patronların baskıları ve işçilerin canını umursamamaları nedeniyle temel olarak yapabildiğimiz...
- Birleşik Metal-İş üyesi 500 işçinin Hitachi Energy’nin Kartal, Tuzla, Dudullu ve Dilovası fabrikalarında 4 Aralıktan bu yana sürdürdüğü grev 20. gününde anlaşmayla sonuçlandı. 14 Aralıkta Cumhurbaşkanlığı kararıyla metal işçilerinin grevi “erteleme...
- Grev ya da direnişe çıkan işçilerin pek çoğu, daha önce yaşanmış grev ve direnişlerden, bu mücadeleleri yaşayan işçilerin deneyimlerinden haberdar olmadıklarını dile getirirler. Greve ya da direnişe çıktıktan sonra bazı şeyleri öğrendiklerini,...
- Sendikal hakları için 150 günden uzun süredir kararlılıkla mücadele eden Polonez işçileri Dayanışma TV’nin hazırladığı “146+Bir: Polonez” belgeselinin galasında buluştu. 22 Aralıkta Çatalca Belediyesi Nazım Özbay Kültür Merkezinde gerçekleşen,...
- İşçi Dayanışması biz genç işçilerin adeta başucu kaynağı. Her konuda, hayatın her alanında fikirlerimizi besleyen, zihnimizi açan bir eğitim kaynağı niteliğinde.