Buradasınız
Ateş Sadece Düştüğü Yeri mi Yakar?
Yetişkin bir insanın çocukluğunda yaşadıklarının izlerini taşıması gibi toplum da kendi geçmişinin izlerini taşır. İnsan geçmişten bugüne içinden çıktığı toplumun değer yargılarını, kültürünü, bakış açısını edinir ve yansıtır. Tıpkı bu topraklara ait olan ve çokça duyduğumuz, çokça söylediğimiz şu atasözünde olduğu gibi: “Ateş düştüğü yeri yakar.”
İlk bakışta bu bakış açısı yanlış değilmiş gibi görünüyor. Ama daha derine inerek ve toplum üzerinden düşündüğümüzde durum değişir. Çünkü mesele bir insanın yaşadığı acıyı bir başkasının aynı derecede hissetmesi değildir. Esas mesele bir acı, felaket ya da haksızlık yaşandığında bunu yaşayanlara sahip çıkmak, yaşanan sorunu tüm toplumun sorunu olarak görmektir. Ancak o zaman ateş başka yerleri yakmasın diye toplumsal sorunlara karşı birlikte mücadele edilebilir.
“Ateş düştüğü yeri yakar” atasözü sorunu yaşayanlarla sınırlıyor ve aslında geri kalanların boş vermişliğini olağan kabul ediyor. Oysa ateş hiçbir zaman sadece düştüğü yeri yakmaz. Önlem alınmadığı ya da karşı konulmadığı takdirde başka başka yerleri de yakar, aynı acıyı başkalarına da yaşatır. Mecaz anlamından çıkarıp gerçek anlamında düşündüğümüzde de böyle değil midir? Bir orman yangınını düşünelim. Yangın küçücük bir ateşle başlar, fark edilmediği takdirde ormanın geneline yayılır. Küçücük bir ateşin koskoca bir ormanı küle çevirdiğini görmek işten değildir. Ancak bugün çoğu işçi kardeşimiz ateşin sadece düştüğü yeri yaktığına inanıyor. Bir yerde deprem ya da savaş olduğunda, evleri başlarına yıkılan, enkaz altında sevdiklerini kaybeden insanlara üzülüyoruz ama sorunu toplumsal bir sorun olarak görmüyoruz. Bu nedenle de hesap sormamız, önlem alınsın, bir daha aynı acılar yaşanmasın diye mücadele etmemiz gerektiğini düşünmüyoruz.
2014 yılında gerçekleşen Soma katliamında 301 madenci yaşamını yitirdi. Bu katliam yaşandığında pek çok işçi kardeşimiz, Somalı emekçilerin acısını paylaştı, kendisi de onlarla birlikte ağladı. Ne var ki içten içe ateşin düştüğü yeri yaktığını düşünerek elinden üzülmekten başka bir şey gelmeyeceğine inandı. İş cinayetlerinin sınıfsal bir sorun olduğunu, buna karşı ortak bir mücadeleyi yükseltmek gerektiğini düşünmedi. Sonuç ne oldu? Soma davası neredeyse cezasızlıkla sonuçlandı, madenci aileleri kendi acılarıyla baş başa kaldı. Peki, ateş sadece düştüğü yeri mi yaktı? Hayır, o ateş her gün başka yerlere düşmeye devam etti. Aradan geçen 8 yılda binlerce işçi kardeşimiz daha iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi.
Ateş düştüğü yeri yakmakla kalmıyorsa, böyle düşünmek topluma daha büyük zararlar veriyorsa bu düşünce nereden çıktı? Gelin insanın çocukluğuna dönmesi gibi biz de toplumumuzun geçmişine bakalım. Bu topraklarda halk, merkezi bir devlet otoritesi altında birbirinden yalıtık vaziyette yaşadı yüzlerce yıl boyunca. Topraklar dâhil her şey devlete aitti. Toprağı ekip biçen halk ise reaya yani “sürü” olarak adlandırılıyordu. İnsanlar toplumun değil devletin “güttüğü sürünün” bir ferdiydiler. İçinde yaşadıkları topluma değil devlete karşı sorumluydular. Böyle bir yapıda toplum olma bilincinin gelişmesi mümkün değildi. Bir toplumu oluşturan bireylerin toplum olma bilinci yoksa “ateş düştüğü yeri yakar” düşüncesi de kaçınılmaz olarak ortaya çıkar.
Ama artık böyle bir toplumda yaşamıyoruz. Türkiye’de kapitalizmle birlikte toplumun yapısı da değişti. Üstelik değişim ve dönüşüm durmaksızın devam ediyor. Bugün toplumun çoğunluğunu oluşturan emekçilerin büyük bir kısmı kentlerde ve iç içe yaşıyor. Fabrikalarda, işyerlerinde yüzlerce işçi yan yana aynı koşullarda çalışıyor. Birbirimize karşı sorumluluğumuz olduğunu her fırsatta hatırlatacak pek çok ortak sorun yaşıyoruz. Birlikte hareket edip mücadele ettiğimizde sorunlarımıza çözüm bulabiliyoruz. Hatta Türkiye’den çıkıp dünyaya bakalım. Dünyanın herhangi bir yerindeki bir sorun gelip bizi bulmuyor mu? Mesela bugün Ukrayna’da savaş var. Elbette savaş en çok Ukrayna halkını etkiliyor ama diğer yandan savaşın doğurduğu ekonomik sorunlar, göç sorunu gibi büyük sorunlar tüm dünyayı etkilemiyor mu?
Kısacası ateş sadece düştüğü yeri yakmıyor. O halde bakış açımız da düşünce biçimimiz de değişmeli. Biz ancak toplum olma bilinciyle hareket edebilirsek, gerçekten toplum olabilirsek, birlikte hareket ettiğimizde, sorumluluk aldığımızda değişim yaratabileceğimize inanırsak ateş düştüğü yeri yakmaz. Ateşin sadece düştüğü yeri yakmadığını öğrendiğimizde, yoksulluk, açlık, savaş, iş cinayeti gibi tüm sorunlar hepimizin sorunu olur ve ancak o zaman birlik olup bu sorunlara karşı mücadele edebiliriz, bizi yakan ateşleri söndürebiliriz.
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- Hayat Pahalı Ama Hayatımız Çok Ucuz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- Büyüyen Yoksulluk ve Sosyal Yardımlar
- Rakamların Ardına Gizlenen Gerçekler
- Sermayenin ve İktidarın Saldırılarını Püskürtmek İçin 1 Mayıs Ruhuyla Birleşelim
- İşçi Dayanışması 192. Sayı Çıktı!
- Bumerang Geri Döner!
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- İşçi Dayanışması 191. Sayı Çıktı!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- MESS Sözleşmesinden Çıkardığımız Bir Ders Var
- Patron Haklı mı?
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- Hayat Pahalı Ama Hayatımız Çok Ucuz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- Büyüyen Yoksulluk ve Sosyal Yardımlar
- Rakamların Ardına Gizlenen Gerçekler
- Sermayenin ve İktidarın Saldırılarını Püskürtmek İçin 1 Mayıs Ruhuyla Birleşelim
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- Unutma, Örgütlen, Hesap Sor!
- Bölünenler mi Birleşenler mi Kazanır?
- Örgütlülük İşçi Sınıfının Gücü, Toplumun Umududur!
- Asıl Düşman Olan Kim?
- “Dejavu” Sarmalını Kırmak İçin
- Derby’den Özak’a Sendikalı Olma, Sendika Seçme Hakkı
- Boyun Eğmek mi Birlikte Karşı Durmak mı?
Son Eklenenler
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’ta Türkiye’nin dört bir yanında yüzbinlerce işçi ve emekçi alanlara çıktı, ekonomik yıkımın bedelini ödemek istemediklerini haykırdı. Sendikaların ve demokratik kitle...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’ta bir kez daha dünyanın ve Türkiye’nin dört bir yanında işçiler meydanlara çıktılar. Kapitalist sömürüye, emperyalist savaşa, yoksulluğa, baskılara, eşitsizliğe, adaletsizliğe...
- İngiltere’de 7 Ekimden bu yana her Cumartesi ulusal çapta eylemler düzenleyerek Filistin halkının yanında yer alan işçi ve emekçiler, egemenlerin savaşına karşı meydanlarda yerlerini almaya devam ediyor. 20 Nisanda ülke çapında çeşitli kent...
- İtalya’da büyük işçi sendikaları iş cinayetlerine karşı binlerce işçinin katıldığı kitlesel bir miting düzenledi. 20 Nisan’da işçiler “Artık Yeter!” sloganıyla işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği, kamu sağlığı hakkı, adil vergi reformu ve...
- İşyerinde, sokaklarda, toplu taşıma araçlarında insanların yüzlerinden okunan yorgunluk ve mutsuzluk dikkatimi çekiyor. Öfke, mutsuzluk, umutsuzluk bir virüs gibi yayılmaya başladı. “Ama insanlar neden bu kadar mutsuz?” diye düşündüm kendi kendime....
- 1 Mayıs’ın gelmesiyle emekçiler, kadınlar, üniversiteli gençler, emekliler kendi taleplerini haykırmak için alanları doldurmaya hazırlanıyor. Ben de genç bir işçi olarak kendi talebimi haykırmak için alanda yerimi alacağım. Benim talebim çalışma...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşırken UİD-DER Mersin temsilciliğinde de “Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Karşı 1 Mayıs Ruhuyla Mücadeleye!” başlıklı etkinlik gerçekleştirildi. Etkinliğe çeşitli...
- Bugünün stajyer öğrencileri, yarının sağlık işçileri olarak 1 Mayıs’ta sesimizi duyurmaya geliyoruz. Kimimiz ailelerinden uzakta farklı şehirlerden gelip yurtlarda kalan, kimimizse aileleriyle İstanbul’da yaşayan öğrencileriz. Biliyoruz ki stajyer...
- 2021 yılı sonunda Mesleki Eğitim Kanunu’nda yapılan değişiklikle birlikte MESEM’e (Mesleki Eğitim Merkezleri) kayıtlı kişi sayısında patlama yaşandı. Bugün MESEM’e kayıtlı, 300 bini ise 18 yaşından küçük, 1,5 milyon öğrenci var. MESEM’lerin daha...
- Bizler Gebze’den işçi ve öğrenciler olarak 1 Mayıs yaklaşırken sizlerle duygu ve düşüncelerimizi paylaşmak istiyoruz. Birçoğumuz 1 Mayıs’ı UİD-DER’in geçen sene Uğur Mumcu Kültür Merkezinde gerçekleşen 1 Mayıs etkinliği ile tanıdık. Bu tanışma...
- UİD-DER’li işçiler, grevlerinin 9. gününde Mersen işçilerine dayanışma ziyaretinde bulundu. “İşçiler Boyun Eğmiyor Mücadele Ediyor! Yaşasın Sınıf Dayanışması!” pankartı arkasında grev çadırına yürüyen UİD-DER’li işçiler hep birlikte “Yaşasın Sınıf...
- Emekçi kadın kardeşimiz, nasılsın? Pek sorulmaz nasıl olduğumuz, neler hissettiğimiz ve en önemlisi ne istediğimiz. Bu düzende bir rol biçilmiştir biz emekçi kadınlara ve ona uygun davranmamız, rolümüzü iyi oynamamız beklenir bizden. Hem de öyle...
- Bizler kamuda çalışan sağlık emekçisi kadınlarız. 1 Mayıs yaklaşırken içimizdeki heyecan ve umutla bir araya geldik ve sağlık emekçileri olarak “neler talep ediyoruz?” diye konuştuk. Kadınların oldukça yoğun çalıştığı bir sektörde olmamıza rağmen...