Buradasınız
Deprem Vergileri Nerede?
Kıraç’tan bir işçi

Düzce ve Gölcük depreminden sonra dönemin hükümeti tarafından geçici deprem vergisi konmuştu. Daha sonra AKP hükümeti döneminde deprem vergisi kalıcı hale getirildi. Güya toplanan vergilerle depremzedelerin yıkılan evleri yeniden yapılacak, hasar gören evler ise onarılacaktı. Aradan yıllar geçmesine rağmen vergiler toplanmaya devam ederken binlerce insanın mağduriyeti sürüyor. Diğer taraftan toplanan deprem vergisinin 50 milyar lira civarında olduğu belirtiliyor.
Peki, şimdi bu paralar nerede, ödediğimiz vergiler neden amacına yönelik kullanılmıyor? Maliye Bakanı Mehmet Şimşek toplanan vergilerin sağlık, eğitim ve duble yola harcandığını söyledi. Ancak bakan bu söylemiyle aslında deprem için hiçbir şey yapmadıklarını, deprem paralarını kendi istekleri doğrultusunda kullandıklarını itiraf etmiş oluyor. Eğitime, sağlığa, yola harcadık demesi, durumu yumuşatmak, yapılana bir kılıf uydurmaktan başka bir şey değil. Bakanın açıklaması yetmezmiş gibi bir açıklama da başbakandan geldi. Başbakan, toplanan deprem vergisi değil iletişim vergisi diyerek işin içinden çıkmaya çalışıyor. Aslında yaptığı kelime oyunu, yani iletişim vergisi desek ne olur, mesele verginin nasıl toplandığı ve nerelere hangi amaçlar için kullanıldığı değil midir? Depreme karşı hiçbir önlem almayanlar, şimdi depremi de fırsat bilerek “Kentsel Dönüşüm” adı altında büyük bir rantın peşindeler. Böylece inşaat sektöründe faaliyet yürüten patronlar büyük kârlar elde edecek, insanlar ev sahibi oluyoruz diye boğazına kadar borçlandırılacak, hiçbir iş güvenliği olmayan inşaatlarda işçiler can verecek, sigortasız çalıştırılacak, bunun adına de kentsel dönüşüm denilecek!
Bir taraftan vergiler, diğer taraftan işçilerden emekçilerden toplanan fonlar, bir avuç azınlığın çıkarı için kullanılıyor. İşsizlik fonunda toplanan milyarlarca liradan işçiler değil patronlar yararlanıyor, fondaki paralar patronlara peşkeş çekiliyor, GAP projesine aktarılıyor. Yıllar önce toplanan Konut Edindirme Fonunun da akıbeti aynı oldu. Güya kesilen paralar fonda birikecek, işçiler emekli olduğunda fondan aldıkları para ile ev sahibi olacaklardı. Ne var ki bu tür fonlar işçi sınıfının örgütsüzlük koşullarında patronlar ve emrindeki hükümetler tarafından gasp edildi. Bizler örgütlü olduğumuzda ancak bunların hesabını sorabiliriz. Aksi takdirde haklarımız birer birer elimizden alındığı gibi üzerimizdeki vergi yükü de katmerleşecektir. Yıllarca bedel ödeyerek elde ettiğimiz haklarımız için, insanca yaşayabileceğimiz parasız konutlar için örgütlü mücadelemizi yükseltelim.
- 17 Ağustos Depreminin 26’ıncı Yılı: Deprem Değil Yağmacı Düzen Öldürüyor!
- İkinci Yılında Depremin Anlattıkları
- 6 Şubatta Emekçiler Haykırdı: “Unutmak Yok, Affetmek Yok, Helalleşmek Yok!”
- 6 Şubat Depremlerinin 2. Yılı: Felaketlerin Hesabını Örgütlü İşçiler Soracak!
- 6 Şubat Depremlerinde Yaşamını Yitirenler İstanbul’da Anıldı
- 1999’dan Bugüne Önlem Yok, Adalet Yok!
- Toplu Konut Değil, Toplu Mezar!
- Patronlara Yeni Teşvikler, Emekçilere Derinleşen Yıkım
- Felaketlerden Dayanışmayla Kurtuluruz
- Avcılar’da 6 Şubat Depremleri Anması
- Beşiktaş’ta 6 Şubat Anması: Unutmadık!
- Depremin Yıldönümünde Yükselen Sesler: Unutmak, Affetmek Yok!
- Hesap Sormazsak Aynı Acıları Yaşamaya Mahkûmuz!
- 6 Şubat 2023’ün Ardından
- 6 Şubat Depremlerinin Birinci Yılı: Asrın Kötülüğünü Unutma, Unutturma!
- Japonya’da Depremler Can Aldı
- 17 Ağustostan 6 Şubata: Bu Sesi Duyan Yok!
- Depremi Yaşadık, Cehennemi Yaşıyoruz!
- Samandağ Halkı: “Deprem Öldürmedi Asbestle Öldürecekler!”
- “Devlet Baba” Kime Hizmet Ediyor?
Son Eklenenler
- İzmir’den İstanbul’a belediye çalışanları, ücretlerinin geç veya eksik ödenmesi, tazminatlarının ve yan haklarının ödenmemesi nedeniyle çeşitli eylemler yapıyor. Evlerini geçindirmekte zorlanan emekçiler, alacaklarının bir an önce ödenmesini talep...
- 600 bin kamu işçisini ilgilendiren Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü (KÇP) süreci, kamu işçilerinin taleplerinin görmezden gelinerek sefalet zammına imza atılmasıyla sonuçlandı. Harb-İş İstanbul Şube Başkanı Murat Yalçınkaya ile Kartal...
- Grev yerindeki bir sohbet sırasında bir işçi kardeşimiz çocuğunun aşçılık bölümünü seçtiğini anlatırken bu durumun onu üzdüğünü şu sözlerle dile getirmişti: “Biz istedik ki bizim gibi işçi olmasın, mühendis olsun, doktor olsun, ezilmesin. Ama olmadı...
- Biz Gebze’den bir grup UİD-DER’li işçi olarak Omsa Metal direnişini ziyaret ettik. Direnişçi işçilerle sorunlarımız üzerine sohbet ettik.
- Kapitalist sistemin tarihsel krizi, siyasi iktidarın sermaye sınıfının çıkarlarına göre yürüttüğü politikalar biz emekçileri derinden etkiliyor. Açlık sınırı altında kalan sefalet ücretlerine mahkûm edilmiş durumdayız. Bizler insanız, sadece...
- Metal işkolunda grup toplu iş sözleşmesi yaklaşıyor. Bu sözleşme MESS ve metal işkolunda örgütlü bulunan Birleşik Metal-İş, Türk Metal ve Çelik-İş sendikaları arasında gerçekleşecek. Biz işçiler bir araya geldiğimizde futbol üzerine konuşur, sohbet...
- BM destekli Entegre Gıda Güvenliği Aşaması Sınıflandırması (IPC), Gazze’de yaklaşık 500 bin kişinin yaşadığı yerleşim bölgesinde kıtlık ilan etti. Gazze’de açlıktan ölenlerin sayısı her geçen gün artıyor. İsrail’in uyguladığı bu soykırımı protesto...
- Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu, taleplerini iletmek için 22 Ağustosta konfederasyon genel merkez binası önünde toplanarak Cumhurbaşkanlığına yürümek istedi. Kamu emekçilerinin yürüyüşü polis tarafından engellendi. Emekçiler sendika binası önünde...
- Hatay’dan İstanbul’a emekçiler rant uğruna evlerinden, tarım arazilerinden, geçim kaynaklarından ediliyorlar. Hatay Samandağ’da gece vakti alınan acele kamulaştırma kararıyla arazilerine giren ve narenciye ağaçlarını söken iş makinelerini durduran...
- Türkiye’de sayıları 16 milyona yaklaşan emeklilerin büyük bölümü, açlık sınırının altında maaşlarla yaşamaya çalışıyor. Yaşlılık dönemlerini huzur içinde geçirmesi gereken emekliler; temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor, kiralarını ödeyemiyor,...
- Jack London’ın 1900’lü yılları resmettiği “Uçurum İnsanları” kitabını geçtiğimiz günlerde, arkadaşlarla birlikte okuduk. Yaşadığımız bazı şeyler nasıl da bu kitapta anlatılanları çağrıştırıyor.
- Hüzünlüsün, biraz durgun, biraz da dalgınsın kardeşim./ Evet ve tabii olmadan, hayat zor bizim için./ Her gün, günün en aydınlık, en sıcak, en soğuk, en kıpır kıpır saatinde/ Kapanmak dört duvar arasına, esaret saatlerine mahkum ve mecbur olmak...
- Siyasi iktidarın “aile yılı” ilan ettiği 2025’te nice ailenin ocağına ateş düştü, düşmeye de devam ediyor. Ocak ayında meydana gelen ve 78 kişinin hayatını kaybettiği Kartalkaya’daki otel yangını felaketiyle başladı yeni yıl. Ama bu felaket ne ilkti...