Buradasınız
Emekçi Kadın, Özgürlük, Birey ve Toplum

Bir zaman makinesi olsa ve mesela üç yüz yıl öncesine gidebilsek bugünün dünyasından çok farklı bir dünya ile karşılaşırdık. Büyük olasılıkla dolaştığımız kentlerin sokaklarında, çarşılarında, işliklerinde, okullarında kadınlara rastlamazdık ya da nadiren rastlardık. Oysa bugün kadınlar olarak sokaklarda, işyerlerinde, fabrikalarda, okullarda, kamu binalarında yani toplumsal yaşamın her alanındayız. Seçme-seçilme, çocuklarımızın vasisi olma, velayetini alma, mirastan pay alma, boşanma gibi yasal haklara sahibiz, kâğıt üzerinde erkeklerle eşit sayılıyoruz. Geçmişten bugüne insanlığın ve kadınların aldığı yol muazzamdır. Peki, alınan bu yola rağmen emekçi kadınlar olarak özgür olduğumuzdan, kendimizi özgür hissettiğimizden bahsedebiliyor muyuz?
Belki bazılarımız yaşamını kendi tercihlerine göre belirlediğini, baskı görmediğini, özgür olduğunu söyleyecektir. Ama birkaç basit soruyla açığa çıkacaktır ki aslında hiç birimiz gerçek anlamda özgür değiliz, kendimizi özgür hissetmiyoruz. Mesela bugün geçmiştekinden farklı olarak erkeklerin çalıştığı bütün işlerde çalışma hakkımız var ve bu çok önemli bir hak. Peki, çalışırken kendimizi özgür mü köle gibi mi hissediyoruz? Üretmenin, değer yaratmanın sevincini yaşayarak mı çalışıyoruz, yoksa saatleri, dakikaları sayarak mı? Bu sorulara verilecek yanıtlar insanlığın ve kadınların ulaştığı bu düzeyle yetinemeyeceğini, daha alacak yolu olduğunu gösteriyor.
Öte yandan bugün üzerimizde hissettiğimiz baskıyı arttıran Türkiye’deki siyasi ve toplumsal atmosfer de değişim ve özgürlük isteğimizin ne kadar haklı olduğunu gösteriyor. Ülkeyi yönetenler kendi iktidarları sürüp gitsin diye halka nefes aldıracak tüm hakları yok ediyor, özgürlüğün kırıntısını bile eziyorlar. Her alanda baskı ve zorbalığı arttırarak, sopa sallayarak toplumu zapturapt altında tutmaya çalışıyorlar. Milliyetçiliği, nefreti, düşmanlığı, ayrımcılığı, şiddeti körükleyerek toplumsal atmosferi zehirliyorlar. Bizi yalnızlık ve ümitsizlik kuyusuna atmak istiyorlar. Açlık sınırının altında bir asgari ücret belirleyip öte yandan büyük bir kibirle bize çok çocuk yapma öğütleri veriyorlar. İstanbul Sözleşmesini yasaklayıp kadın katillerine haksız tahrik indirimi uyguluyorlar. Emekçi kadınları giyim kuşamları, inançları üzerinden kutuplaştırıp birbirine düşürmeye çalışıyorlar. Bu koşullarda bırakalım özgürlüğü, kendimizi kapana kısılmış hissediyor, nefes alamıyor, adeta boğuluyoruz.
Gelgelelim bu kasvetten, baskılardan kurtulma, feraha çıkma isteğimiz ve özgürlük özlemimiz büyüdükçe, örgütsüzlüğümüz önümüze büyük bir engel olarak dikiliyor. Üzerimize akıtılan yalanlar yüzünden pek çok emekçi kadın özgürlüğün toplumsal değil bireysel bir mesele olduğunu düşünebiliyor. Özgürlüğü birey olarak her istediğini yapmak olarak görebiliyor, bu düşüncenin yozlaştırıcı etkisine maruz kalabiliyor, sahte özgürlük hayallerine kapılabiliyor.Mesela reklamlarla, dizilerle evimize alacağımız yeni mobilyaların, çeşit çeşit kıyafetlerle dolu gardıropların, sahip olacağımız otomobillerin, estetik ve teknoloji ürünlerinin kendisine ferahlık ve özgürlük getireceği yalanlarına inanabiliyor. Kendini iyi, değerli ve özgür hissedebilmek için gönlünce alışveriş yapma, tüketme, dayatılan güzellik ve estetik kalıplarına uyma hayalleri kurabiliyor.Kadına yönelik önyargıları pekiştiren, yozlaşmanın her türlüsünü sıradanlaştıran, kadınların çıkış arayışını suiistimal eden televizyon programlarının etkisi altında kalabiliyor.
Oysa özgürlük bireysel değildir, yanılsama değildir, yozlaşma değildir. Tıpkı şair Oktay Rıfat’ın bir şiirinde söylediği gibi; özgürlük öyle bir düştür ki gerçekten bile daha doğrudur. Özgürlüğün bizi yarına taşıyacak, eşitliği sağlayacak elleri, ayakları, gözleri vardır. “Çünkü gerçek özgürlük, toplumun özgür olmasıyla mümkün olabilir ancak. Özgür toplum ise kimsenin kimseyi ezmediği, sömürmediği, sınıfların ve savaşların olmadığı, teknolojinin insanlığın hizmetine sunulduğu bir toplumdur.”[1]İnsanın emek gücünü satmadığı, tüm zamanını karnını doyurmak ve soyunu sürdürmek için harcamadığı, zorunlulukların esiri olmadığı toplumdur. İşte ancak böyle bir toplumda insanlaşmaktan ve gerçek özgürlükten söz edilebilir.
İşte bu nedenle, işçi sınıfının ve tüm insanlığın kurtuluşu için mücadele etmeye başlayan emekçi kadın öğrenmeye, dönüşmeye, kendini gerçekleştirmeye, gücünü geleceğin dünyasını şekillendirmek için kullanmaya yani özgürleşmeye başlamış demektir. Özgürlüğün elleri, ayakları olmaya başlamış demektir!
- Yıkanan Eller, Hayatları Kurtulan Anneler ve Geleceğimiz
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Nefes Almak İçin…
- UİD-DER’de 8 Mart Etkinlikleri: 8 Mart Yol Gösteriyor, Engeller Mücadeleyle Aşılır!
- Emekçi Kadın, Yaşam, Mücadele, Dönüşüm
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- UİD-DER Kadın Komitesi: Sorunlar, Engeller Mücadeleyle Aşılır!
- Güvencesiz ve Esnek Çalışma Modellerine Bir Yenisi Eklendi: “Komşu Annelik”
- Bu Televizyonlar Neleri Gösterir, Neleri Göstermez?
- Ekranlar ve Çocuklarımız
- Gelişen Ufkumuz, Değişen Dünyamız
- İşçilerin Canının Hiçe Sayılmasına Birlikte Karşı Duralım!
- Kadına Yönelik Şiddete Karşı Dünyadan Eylemler
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Geleceğe Dönüşmek, Geleceği Büyütmek
- UİD-DER Kadın Komitesi’nden Polonez Direnişine Dayanışma Ziyareti
- Ağıt Yakmasın Analar, Umut Türküleri Söylesin
- Nurten Abladan Bugünün Emekçi Kadınlarına
- “Kendimiz İçin Yürüdük…”
- Yıkanan Eller, Hayatları Kurtulan Anneler ve Geleceğimiz
- Mücadele Geleneğimizin İzinde: Bayrak Elden Ele
- En Büyük Engelimiz Kapitalizmdir
- “Ekonomi Tıkırında” Masallarına Devam!
- Grev Hakkımıza Sahip Çıkalım!
- Mücadele İçinde Dönüşenler: Derby’den 15-16 Haziran’a!
- Kurtuluş Ellerimizde, Örgütlü Gücümüzde!
- İşçi Dayanışması 206. Sayı Çıktı!
- Sabırla, İnatla, İnançla: Sıra Bize de Gelecek!
- Tarihin Tekerleğini Geriye Çevirmek İsteyenler
- Kasırgalar Kimleri Vuruyor?
- ABD’den Türkiye’ye Ülkeyi Şirket Gibi Yönetenler
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- İşçi Dayanışması 205. Sayı Çıktı!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
- Yıkanan Eller, Hayatları Kurtulan Anneler ve Geleceğimiz
- Mücadele Geleneğimizin İzinde: Bayrak Elden Ele
- En Büyük Engelimiz Kapitalizmdir
- Grev Hakkımıza Sahip Çıkalım!
- Mücadele İçinde Dönüşenler: Derby’den 15-16 Haziran’a!
- Kurtuluş Ellerimizde, Örgütlü Gücümüzde!
- Sabırla, İnatla, İnançla: Sıra Bize de Gelecek!
- Tarihin Tekerleğini Geriye Çevirmek İsteyenler
- Kasırgalar Kimleri Vuruyor?
- ABD’den Türkiye’ye Ülkeyi Şirket Gibi Yönetenler
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
- Engelli de Saralı da Olsa Çalışacak!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
Son Eklenenler
- 11 Temmuzda Brezilya’nın birçok kentinde on binler, emek karşıtı politikaları ve saldırgan uygulamalarıyla tanınan eski başkan Bolsonaro’nun yargılanma sürecine müdahale ettiği gerekçesiyle Trump’ı protesto etti. Kenya’da geçtiğimiz yıl vergi...
- Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), 14 Temmuzda Ankara’da bulunan Genel Merkez binasında düzenlediği basın toplantısında 2026-2027 yıllarını kapsayan 8. Dönem Toplu İş Sözleşmesi taleplerini ve mücadele programını açıkladı. Basın...
- DİSK Emekli-Sen, 13 Temmuzda Çankaya Zübeyde Hanım Sosyal Tesisleri’nde “Emekli Buluşması” düzenledi. DİSK-AR tarafından hazırlanılan 2025 Emekli Raporu’nun kamuoyuyla paylaşıldığı etkinliğe DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, DİSK Emekli-Sen Genel...
- Haydarpaşa Dayanışması, son banliyö seferlerinin durdurulduğu 2013’ten bu yana Haydarpaşa Garında her Pazar günü “Ne Otel Ne Müze, Haydarpaşa Gardır Gar Kalacak!” pankartıyla basın açıklamaları gerçekleştiriyor. 13 Temmuz Pazar günü gerçekleştirilen...
- Modern tıbbın temel kurallarından biri elleri çok iyi yıkamak, el hijyenine dikkat etmektir. Peki, el yıkamanın bile geçmişte mücadele konusu olduğunu biliyor muydunuz? Ignaz Semmelweis, 1840’lı yılların sonunda, Viyana’daki bir kadın doğum...
- Hayat pahalılığı ve yüksek enflasyon karşısında işçi ücretleri erimeye devam ederken kamudan özel sektöre işçiler, düşük ücretlere karşı mücadele ediyor. Harb-İş Sendikası, 11 Temmuzda Ankara’da basın açıklaması yaparak sefalet zammı dayatmasına...
- Kamu çerçeve protokol süreci uzadıkça uzuyor. Savunma sanayi sözleşmesi hakem heyetine gönderildi. Diğer işkolları ise 3. teklifi bekliyor. Kamu çerçeve protokolü kamu işçilerinin asgari ücretini belirleyen bir protokoldür. Nisan 2024’te Anayasa...
- İspanya’nın Cadiz kentinde 23 Hazirandan bu yana süresiz grevde olan metal işçileri, 8 Temmuzda eylemlerini sonlandırdılar. Yetkili sendika UGT sendikasının işverenle imzaladığı ön anlaşmayı kabul etmeyen yaklaşık 30 bin metal işçisi, 18-19...
- 600 binden fazla kamu işçisini ilgilendiren Kamu Çerçeve Protokolü (KÇP) görüşmelerinde siyasi iktidarın dayattığı düşük zam oranları sağlık işçileri tarafından “sefalet dayatması” olarak değerlendiriliyor. Yüksek enflasyon ve ağır vergi yükü...
- Gebze Sendikalar Birliği, geçtiğimiz hafta İsrail’in Filistin’deki zulüm ve katliamını protesto etmek için bir eylem organize etti. Biz de UİD-DER’li işçiler olarak, zulme uğrayan Filistinli işçi ve emekçilerin haklı mücadelesine destek olmak için...
- 9 Temmuzda Hindistan genelinde milyonlarca işçi, emekçi, çiftçi ve genç, Modi hükümetinin işçi düşmanı politikalarına karşı ülke çapında greve çıktı. Kentlerden köylere, fabrikalardan tarlalara kadar yaşamı durduran dev grev, Hindistan’daki tüm...
- Annem, ablamla birlikte dördüncü katta oturur. Sokağa inmez ama mahallede, köyde, Almanya’daki akrabalarda ne olup bittiğini mutlaka bilir. Evden her çıktığımda balkonundadır. Selamlaşır, iki laf ederiz. Başımda bazen UİD-DER yazılı kırmızı şapkam,...
- Karanlık ve aydınlık… Ölüm ve yaşam… Emek ve sermaye… Sonsuz evrenimizde her şey karşıtıyla birlikte var. Sömürü ve zulüm varsa isyan da var. Sınır, din dil, ırk farkı tanımadan dünya meydanlarında tek ses tek yürek olan işçiler, işçi sınıfımız var...