Buradasınız
Emekçi Kadınlar Değerlendiriyor: Koronavirüs Korkutmasının Amacı Ne?
Gebzeli işçi ve emekçi kadınlar koronavirüs bahanesiyle işçilerin karşı karşıya kaldığı saldırılara tepkilerini dile getiriyor.
Ev kadını: Merhaba arkadaşlar, ben 2 çocuklu bir anne ve ev kadınıyım. Eşim uzun zamandır metal sektöründe kaynakçı olarak çalışıyor. Eşim işteyken ben de evde temizlik, bulaşık ve çamaşır derken gün biter, çocuklar okuldan gelirdi. Yemekler hazırlanır hep beraber eşimin işten gelmesini beklerdik. Hayatımız aşağı yukarı böyle geçerdi. Şimdi hepimiz ailecek evdeyiz.
Evdeyim ve sürekli sosyal medyayı takip ediyorum. İlk koronavirüs haberleri çıktığında ben de refleks olarak şüphelenmiş, korkmuş ve kendimce bazı tedbirler almıştım. Okullar bile tatil edilmiş, uzaktan eğitim verileceği haberleri geliyordu. Paniği öğretmenler daha da arttırdı. Temizliği arttırmıştım. Çocuklarıma hastaymış gibi karantina uygulamıştım. Eller sabunlu su ile ovuşturularak 20 saniye yıkanmalı, tokalaşmamalı ve sarılmamalı gibi önlemlerdi bunlar. Komşularım da benden farksızdı. İlk önce kapılar kapandı, televizyon sesleri açıldı, çocuklar uyarıldı ve böylelikle “koronavirüs günlerimiz” başlamış oldu. Sonu gelmeyeceğini düşündüğüm büyük bir karamsarlık ve bilinmezlikti benimkisi. Allahtan bu düşünce ve kaygılarım fazla uzun sürmedi. UİD-DER’in sitesinde yazılar okumaya başladıktan ve arkadaşlarımın evimizi ziyaretinden sonra rahat bir nefes aldım ve paniğim, kaygılarım gitti.
Zengin değil işçiyiz, evde aç karına kalamayız. Biz işçi sınıfına yalnızca temiz ol, sokağa çıkma ve bağışıklık sistemini güçlendir diyorlar. Neyle güçlendirebiliriz ki? Etimiz budumuz ortada. Aldığımız ücret ile zaten zar zor ayın sonunu getiriyoruz. İşçi sınıfının marketlerden makarna ve undan başka bir şey alamadığı ortada değil mi? Biz ancak birlikte olursak, dayanışmayı arttırırsak kurtulabiliriz. Egemenlerin istediği gibi eve kapanır, korku içerisinde panik olursak, körleşiriz ve egemenlerin oyunları içerisinde bir hiç oluruz. Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya da hiç birimiz!
Petrokimya işçisi: Ben de birçok işçi gibi izne ayrıldım bu süreçte. Eşim ise şimdilik çalışıyor. Bugün her yerde tek gündem maddesi koronavirüs olmuş durumda. Market, pazar ateş pahası olmuş. Enflasyon gittikçe yükseliyor. İnsanlar panik havasında marketlere gidiyor ama makarna reyonları bomboş. Ellerini yıka bol sabunla diyorlar ama temizlik malzemelerinde vergileri indirmediler. Bağışıklık sistemimizi ise makarna ile dayanıklı kılmalıyız. Kılmalıyız çünkü cep delik cepken delik. İşçinin besini ne ola ki et mi yoksa balık mı? İşsizlik Sigortası Fonumuz sermayenin hizmetine sonuna kadar açıkken, bize kapalı.
Koronavirüsle birlikte her yer kapalı. Okullar kapalı, sosyalleşeceğin her yer kapalı. Sokağa çıkmayın, evde hayat var diyorlar. Ambulans sesleri hiç durmuyor. Gerçekten insanları korkuya, paniğe ittiler. Biz de ister istemez bu panik havasına katıldık mı? Evet katıldık. Ben bu durumdan da acayip bir şekilde yararlandıklarını düşünüyorum. Toplu sözleşme yapmak, grev yapmak, her türlü eylem yasak. Baksana bir taraftan bizi eve tıkıyorlar ama diğer taraftan Kanal İstanbul Projesini geçiriyorlar. Eşim, fabrikasında toplu sözleşme sürecindeydi. Grev zamanı gelmişti ama yasaklandı. Mecburen patronun istediğini kabul edecekler gibi görünüyor. İşçi sınıfı olarak silkelenip kendimize gelmezsek, önümüzdeki dönem bizi çok iyi günler karşılamayacak. Düşünsenize biz işçiler patronlarımıza borç para verir hale gelmişiz. Bu borcu öderler mi bilmem ama bilinçli korkuyla bizleri daha fazla kendilerine esir etmek istiyorlar. Kölece yaşamak mı yoksa özgürce, korkusuzca yaşamak mı? Kararını biz vereceğiz seçim bizim.
Petrokimya işçisi: Bir söz vardır ya, ayağın taşa takılsa kapitalizmden bil diye… İşte bu koronavirüs salgını günlerinde bu sözün haklılığı bir kez daha ortaya çıktı. Bu yüzden de panik yapıp canımı sıkmıyorum. Çünkü salgın çıktığında biz işyerinde çalışıyorduk. Üretimde herkes yaratılan korku nedeniyle ciddi bir panik havasına kapıldı. Ben ise şöyle düşündüm; acaba bu dünya salgını gerçekten bu kadar tehlikeli mi yoksa arkasında başka bir şey mi var? Ne yalan söyleyeyim her duyarlı işçi gibi ben de UİD-DER’in sitesinde bu konuya dair bir yazı çıkmasını dört gözle bekledim. “İşçiler Koronavirüse Karşı Nasıl Savaşmalı?” yazısı çıktı, “Koronavirüs ve Yasal Haklarımız” yazısı çıktı. Ardından sağlık işçilerinin hastanelerde yaşadığı vahameti anlatan yazılar çıktı. Virüs bahanesiyle “Evde Kal Türkiye” sloganı eşliğinde patronların haklarımıza saldırmak için fırsat kolladığını fark ettik. Fark ettik diyorum çünkü işyerindeki işçi arkadaşlarımla da bir taraftan bu konu üzerine tartışıp fikir yürütüyorduk.
Haberlerde bir dünya felaketi olarak anlatılan Covid-19 virüsünün aslında bir tür grip enfeksiyonu olduğunu, normal koşullarda birçoğumuzun atlatabilmiş olabileceğimizi öğrendik. Risk grubundaki hastaların ise yeterli düzeyde tedavi ve bakım yapıldığı ölçüde iyileşebileceklerini öğrendik. Bizim çalıştığımız fabrikadaki kadın işçilerle aklımıza takılan sorularla bu konu üzerine konuşmaya başladık. Şu soruları teker teker sorduk birbirimize. Virüs neden bu kadar fazla büyütülmüştü? Madem yaşlı ve kronik bir hastalığı olan hastalarda ağır, ölümcül etkisi varsa sağlık sisteminden bu hastalara ulaşılıp neden ücretsiz sağlık hizmeti verilmedi? Bizi bu kadar korkutup evlere tıkanlar neden zaten geçimleri zorda olan işçi kardeşlerimizin işten atılmasına göz yumdu ve işten atmaları yasaklamadılar? Her ekonomik krizde olduğu gibi neden bu krizde de işsizlik fonumuz yağmalanıyor? Üstelik bazı işçi kardeşlerimiz bu fondan bir kez bile faydalanamadı. Neden işçinin kendi alın teriyle beslediği fonu hep patronlara “teşvik paketi” adı altında kullanıma açıyorlar. Patronlara gitsek ve “yıllardır fonumuzu kullanıyorsunuz, acaba siz de kendi fonlarınızdan bize kaynak aktarabilir misiniz?” diye sorsak patronlar bize ne cevap verirdi biliyorum. Biz bu soruları işyerinde çalışırken birbirimize sorduk.
Daha birkaç hafta öncesine kadar iş çıkışı çay içmeye gider, iş stresimizi çay sohbetlerinde atar, biraz dertleşir, rahatlardık. Şimdi ise korku içinde evlere kapanalım ve dışarı çıkmadan hayatımızı izole edelim diye beklenti içinde olanları biliyoruz. Evde kalmakla, sosyal mesafe koymakla değil, ancak örgütlü olmakla korunabiliriz.
- UİD-DER’de Bir Kez Daha 8 Mart Coşkusu
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Mücadelenin Adıdır Kadın
- Ekmeğe Zam Yapılırsa
- UİD-DER’de 8 Mart Etkinlikleri: Geçmişten Geleceğe Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü!
- Mücadelemizin Sembolü 8 Mart
- Emekçi Kadınlarız, 8 Mart Ruhuyla Birleşiyoruz!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Emekçi Kadınlar Savaşı Durdurmak İstiyor Ama Nasıl!
- Boyun Eğmek mi Birlikte Karşı Durmak mı?
- Bir Şey Yapmalı! Ama Ne?
- Emekçi Kadınlar Savaşa Karşı Durabilir
- Genç Rosalar Olup Mücadeleyi Büyütmeliyiz
- Değişim Küçük Adımlarımızla Başlar
- Direnen Haliç ve Bizim Direnişimiz
- Annelik Kursağımızda Kalmasın, Bu Düzeni Değiştirelim!
- MESS Sözleşmesi ve Emekçi Kadınlar: Ne Düşünüyoruz? Nasıl Düşünmeliyiz? /2
- MESS Sözleşmesi ve Emekçi Kadınlar: Ne Düşünüyoruz? Nasıl Düşünmeliyiz? /1
- Çocuklarımızın Yurtlarda Can Güvenliği Yok
- 1977 MESS Grevine Güç Katan Emekçi Kadınlar
- Gevrek “Susamlı Tavuk”
- Koronavirüs Sınıf Ayrımı Yapmıyor mu?
- Salgında İşçi Sağlığı Hiçe Sayılıyor!
- Patrondan Covid-19 Önlemleri
- Koronavirüsle Geçirdiğimiz 9 Ayın Bilançosu
- Maskeye Emanet Edilmiş İşçi Sağlığı ve İşten Atmaların Yeni Bahanesi Maske
- Patronlar Koronavirüsü Tepe Tepe Kullanırken Asıl Faturayı Biz İşçiler Ödüyoruz
- Şantiyede Sözde Korona Önlemleri
- Hayat Eve Sığar mı?
- İşçi Sınıfıdır Bizim Asıl Ailemiz
- Bakan’a mı İnanalım Yaşadıklarımıza mı?
- Adımız Koronalıya Çıktı!
- Metal İşçileri: “İşçinin Hakkı İşçiye!”
- Sözde Pandemi Önlemleri ve Küresel Açlık
- “Hijyene Dikkat Edin Ama Fazla Su, Sabun, Peçete Harcamayın”
- “Yeni Normal” Koşullarında Öğrencilerin Sınav Maratonu
- Gebzeli İşçiler Koronavirüsün İşçiler Üzerindeki Etkilerini Anlatıyor
- Gebzeli İşçiler Yeni Normali Değerlendiriyor
- Koronavirüsle Yaşamayı Öğrenmeli miyiz?
- Yağlı Ekmekleri Ballandı!
Son Eklenenler
- Mersin’in Gülnar ilçesinde yapımı devam eden Akkuyu Nükleer Santrali şantiyesinde çalışan işçiler Ocak ve Şubat ayı ücretleri ödenmediği için 27 Martta iş bıraktı. Santralin Türkiye tarafının genel yüklenici firması IC İçtaş bünyesinde çalışan...
- Özak Tekstil işçileri sendika değiştirme hakkını kullanarak BİRTEK-SEN’de örgütlendikleri için patronun işten atma saldırısıyla karşılaşmış ve 27 Kasımda direnişe geçmişlerdi. Tüm baskı ve engellemelere rağmen sendikalarıyla birlikte mücadeleyi...
- Bayburt Grup’a bağlı Agrobay Seracılık’ta çalışan işçiler Tarım-Sen’e üye oldukları için tazminatları ve 2 aylık maaşları ödenmeden işten atılmışlardı. 22 Ağustosta direnişe geçen işçiler patronun yalanlarına, jandarma saldırısına, defalarca...
- İşçilerin, patronların saldırılarına karşı mücadelesi sürüyor, bu mücadelelerin bir kısmı anlamlı kazanımlarla sonuçlanıyor. Sendika düşmanlığına karşı direnişe geçen RC Endüstri işçileri patrona geri adım attırdı. Direnişin 20. gününde üretimi...
- Sermayelerini büyütmeyi her şeyin önüne koyan patronlar sınıfı dünyanın dört bir yanında iş güvenliği önlemlerini almayarak, doğayı tahrip edip felaketlerin önünü açarak işçilerin canını almaya devam ediyor. Türkiye’de ve dünyada depremlerde,...
- İtalya İşçi Sendikası UIL ülkede giderek artan iş cinayetlerine karşı 19 Martta Roma’da protesto gösterisi düzenledi. Sendika öncülüğünde yapılan eylemde giderek artan işçi ölümleri protesto edildi. İş güvenliği önlemlerinin alınmamasının işçilerin...
- Sorunlarımız giderek artıyor. Çevremde pek çok insandan “hiçbir şey değişmiyor” cümlesini duyuyorum. Onlara soruyorum: “Peki, değişmesi için sen ne yapıyorsun?” Herkes çözümü birbirinden bekliyor, sonra da “neden böyle” diye şikâyet ediyor. Sonuç...
- Hak gasplarına karşı işçilerin, emekçi kadınların ve emeklilerin hak arayışı sürüyor. Çeşitli işkollarından işçiler İzmir’den Manisa’ya, İstanbul’dan Ankara’ya kadar direnişlerle, yürüyüşlerle, basın açıklamalarıyla seslerini yükseltiyor.
- Başlıktaki sorunun cevabı aslında çok basit: kim karıştırıyorsa onun işine gelir doğal olarak. Çalışmakta olduğum işyeri ağır sanayi… Genç işçilerin yanı sıra çocuk ve yaşlı emeği sömürüsü de katmerli olarak yaşanıyor. Ücretlerin çevredeki...
- Türkiye’de mevcut siyasi iktidar, pek çok alanda politika değiştirdi, iç ve dış politikalarında keskin zikzaklar çizdi, defalarca doğrultu değiştirdi. Fakat doğrultusunu hiç değiştirmediği, istikrarını hep koruduğu bir alan var: Emek politikaları!
- Binlerce yıl önce atalarımızın avlanmak için kullandığı bumerang, atıldığı noktaya geri dönmesiyle bilinir. Bumerangın bu özelliğine atıfla, kişinin gösterdiği tutum ve davranışların sonuçlarının eninde sonunda kendisine geri dönüşü olacağını...
- Bursa’nın Gemlik ilçesinde faaliyet gösteren Borusan Lojistik A.Ş’de Liman-İş Sendikası’na üye olan 4 işçi işten çıkarıldı. Sendikalaştıkları için işten atılan işçilerin geri alınması ve sendikal baskılara son verilmesi talebiyle 21 Martta fabrika...
- Her işçinin belki bir tesadüf neticesinde ve o güne değin ilk kez duyduğu, duyduğunda da “işte aradığım cevap buydu” dediği sözler vardır. Sınıf temelinde örgütlü işçiler buna “kulağına kar suyu kaçırmak” da derler. Benim kulağıma kar suyunu kaçıran...