Buradasınız
Engelli Koşu ve Örgütlülük

Tarihi rekorlar kıran enflasyon karşısında ücretlerin erimesi, işçi sınıfının yoksullaşmasının büyümesi, hak gasplarının artması, baskı ve yasakların şiddetlenmesi… Pek çok emekçinin zihninden geçen ortak soru “daha nereye kadar gidecek böyle?” Her geçen gün beterin de beteri olduğunu ortaya koyuyor ve Türkiye işçi sınıfının önünde, arkasında bıraktığından çok daha sancılı ve zorlu bir yol bulunuyor. Bu tablonun nedeni işçi sınıfının patronlar sınıfı karşısında yeterince güçlü olamayışıdır. Sınıflara bölünmüş olan toplumda sınıflar arasında yani biz işçiler ve patronlar arasında kıyasıya bir mücadele yürüyor ve kim güçlüyse onun dediği oluyor. Sınıfların güçlerini de örgütlülük düzeyleri belirliyor.
Sermaye sınıfının örgütlülüğüyle başlayalım. Patronlar ilk önce büyük sınıf örgütleri olarak Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğine (TOBB) ve Türkiye İşveren Sendikası Konfederasyonuna (TİSK) üye oluyorlar. Devamında hangi bölgede faaliyet sürdürüyorlarsa o bölgenin sanayi odasına, hangi işkolunda üretim yapıyorlarsa o işkolundaki patron sendikası ve derneklerine üye oluyorlar. Yetinmiyorlar, ürettikleri her bir ürün özelinde ayrı bir patron örgütüne, ihracat yapıyorlarsa başka, ithalat yapıyorlarsa başka patron örgütüne üye oluyorlar. Yetmiyor; doğdukları kente, yaş grubuna ve hatta tuttukları takıma göre ayrı bir patron derneğine üye oluyorlar. Koç, Sabancı, Ülker gibi büyük holdinglerin üye olduğu onlarca patron örgütü bulunuyor. Mesela Ülker grubu MÜSİAD’dan tutalım Meşrubatçılar Derneğine, TİSK’ten Türkiye Makarna Sanayicileri Derneğine kadar 20’den fazla patron örgütünün üye ve yöneticisi!
Şimdi işçi sınıfının örgütlülüğüne bakalım. Türkiye’de kayıtlı 16,5 milyon işçinin yalnızca 2,5 milyonu yani yüzde 15’i sendikalı. 16,5 milyon işçinin 15 milyonu özel sektörde çalışıyor. Özel sektördeki tablo ise daha vahim: 15 milyon işçinin sadece 1 milyon 68 bini yani yüzde 7’si sendikalı. Patronların örgütlülük düzeyine kıyasla son derece düşük olan bu örgütlülük düzeyleri bile yanıltıcı aslında. Gerçekte sendikalı işçi oranları çok daha düşük. Neden mi?
Öncelikle Türkiye’de istihdamda yer alan her dört kişiden biri kayıt dışı çalışıyor, yani sigortasız. 8 milyondan fazla işçiden bahsediyoruz! Bu işçiler herhangi bir sendikaya üye olamadığı gibi, kayıt dışı oldukları yani işçi sayısında hesaba katılmadıkları için resmi sendikalaşma oranını da yukarıya çekmiş oluyorlar. Öte yandan sendikalı çalışan işçilerin Toplu İş Sözleşmesi (TİS) hakkı yoksa sendika üyelikleri kağıt üstünde kalıyor. Avrupa’daki kimi ülkelerde TİS’ten yararlanan işçi oranı yüzde 90’ların üzerindeyken Türkiye’de özel sektörde TİS kapsamına giren işçilerin oranı yüzde 4-5’ler düzeyinde. Bu tablo açık bir örgütsüzlük tablosudur. İşçi sınıfıyla patronlar sınıfının örgütlülük durumunu kıyasladığımızda ortaya çıkan sonuç şudur: Patronlar en ileri düzeyde örgütlüyken işçiler örgütsüzdür.
Bu durumun pek çok sebebi, işçi sınıfının örgütlenmesinin önünde pek çok engel bulunuyor. İşyeri ve işkolu barajları, uzayan yargı süreçleri, işçilikten koparak kendi koltuklarının derdine düşmüş sendika yöneticileri… İşçilerin sendikal haklarına kavuşabilmeleri için bu engelli koşuyu tamamlamaları gerekiyor. Ancak en büyük engeller bunlar değil. Hayata kendi sınıfının penceresinden bakamayan, sınıfsal netliğe sahip olamayan işçiler, patronların algı oyunlarının kurbanı oluyorlar. Yapay ayrımlarla birbirlerine düşmanlaştırılıyor, sendikalarına veya kendi sınıf siyasetlerine yabancılaştırılıyorlar. Böyle bir durumda da “hiçbir şey değişmez” diyerek kendilerini hareketsizliğe mahkûm ediyorlar. Dolayısıyla koşu hiç başlamamış oluyor!
Ülker Grubunun patronu Sabri Ülker, “Yeşil Sermaye” olarak adlandırılmaları karşısında 28 Şubat döneminde şöyle demişti: “Bisküvinin rengi bellidir. Çok pişirirsen biraz koyu kahverengi gibi olur, az pişirirsen de açık kahverengi. Yeşil falan değiliz, sermayeyiz biz, bütün dünyada aynı renk olan!” Patronlar hangi anlayışa sahip olurlarsa olsunlar işçi sınıfı karşısında tüm dünyada aynı renktendirler. Her şeye kendi sınıflarının cephesinden bakarlar, sınıfsal çıkarları konusunda nettirler.
Peki, kendimizi ve sınıfımızı düşünelim. Biz böyle bir sınıfsal netlikle hayatı yorumlamaya başladığımızda, “emeğin rengi olmaz” diyerek işçiler olarak kardeşleşmeye başladığımızda işin rengi değişmez mi? Elbette değişir. O zaman tek tek işçiler olmaktan çıkıp işçi sınıfı oluruz, patronların tuzaklarına düşmez, engelleri tek tek aşarız.
- Everest’e Tırmanmak da Sınıfsal!
- Filler, Karıncalar ve Kıssadan Hisse
- “Bu Sene Hiç Kiraz Yediniz mi?”
- Aşçı ya da Doktor… Çocuklarımız Ezilmekten Nasıl Kurtulur?
- Söyleyecek Sözümüz, Verecek Hesapları Olmalı
- Gazze ve İnsanlığın Onur Mücadelesi
- Bizi Güçlü Kılan Birlik ve Dayanışmadır!
- Emekten Yana Bir Bilim İnsanı: Alice Hamilton
- Kölelerin İsyanı, Ücretli Kölelerin Gücü
- İşçi Dayanışması 208. Sayı Çıktı!
- Brecht ve İşçiler İçin Sanat
- Örgütlü Olamayan Ucuz İşgücü Olur
- Komşunun Evi Yanarken…
- İşçi Gençlik Patronların Kölesi Olmayacak
- On Depo Benzin İle Ölçülen Emek
- Yaşadığımız Çağın Sorumluluğunu Almak, Guido Gibi Olmak!
- “Greve Çıktık, Elimize Ne Geçti?”
- Sağlıksız Bir Sağlık Anlayışı
- Kim Bu Herkes?
- Zeytin Ağacına Bile Düşmanlar!
- Emekten Yana Bir Bilim İnsanı: Alice Hamilton
- Kölelerin İsyanı, Ücretli Kölelerin Gücü
- Komşunun Evi Yanarken…
- Yaşadığımız Çağın Sorumluluğunu Almak, Guido Gibi Olmak!
- “Greve Çıktık, Elimize Ne Geçti?”
- Kim Bu Herkes?
- Sorunlarımızı Aşmak İçin Birlik Olmaya İhtiyacımız Var!
- Yıkanan Eller, Hayatları Kurtulan Anneler ve Geleceğimiz
- Mücadele Geleneğimizin İzinde: Bayrak Elden Ele
- En Büyük Engelimiz Kapitalizmdir
- Grev Hakkımıza Sahip Çıkalım!
- Mücadele İçinde Dönüşenler: Derby’den 15-16 Haziran’a!
- Kurtuluş Ellerimizde, Örgütlü Gücümüzde!
- Sabırla, İnatla, İnançla: Sıra Bize de Gelecek!
- Tarihin Tekerleğini Geriye Çevirmek İsteyenler
- Kasırgalar Kimleri Vuruyor?
- ABD’den Türkiye’ye Ülkeyi Şirket Gibi Yönetenler
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
Son Eklenenler
- Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Ankara Adalet Bakanlığı önünde, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile işten atılan emekçilerin görevlerine iade edilmesi talebiyle basın açıklaması düzenledi.
- Türkiye’de her yıl 3-9 Eylül tarihleri arası Halk Sağlığı Haftası olarak kutlanıyor. Sağlık Bakanlığı, Halk Sağlığı Haftasının amacını “halkın sağlığını korumak, geliştirmek, sağlık için risk oluşturan faktörlerle (bulaşıcı hastalıklar, çevresel...
- Kozasından çıkmaya çalışan kelebeğin hikâyesini bilir misiniz? Bir adam ormanda yürürken, bir kelebeğin kozasından çıkmaya çalıştığını görür. Saatlerce, kelebeğin küçücük bir delikten çıkmak için verdiği mücadeleyi izler. Ancak bir süre sonra...
- Yalova’da bulunan Sefine Tersanesi işçileri, patronun çalışma koşullarında yaptığı tek yanlı değişikliğe karşı direnişe geçti. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın (SYDV) grevi beşinci gününde anlaşmayla sonuçlandı. Artvin Şavşat Belediyesinde...
- Milyonlarca kamu emekçisinin ve emeklisinin taleplerini boşa çıkaran 8. Dönem Toplu Sözleşme süreci, Kamu Hakem Kurulu tarafından karara bağlandı. Hakem Kurulu, 2026 yılında ilk altı ay için yüzde 11, ikinci altı ay için yüzde 7; 2027 yılı için ise...
- 1 Eylül Dünya Barış Gününde Diyarbakır’dan Ankara’ya pek çok kentte eylemler düzenlendi. Ankara’da Emek Barış ve Demokrasi Güçlerinin çağrısıyla Kolej Meydanında bir araya gelen kitle sloganlar, alkışlar ve zılgıtlar eşliğinde Sakarya Meydanına...
- Bazı zenginlerin “ölmeden yapılacaklar listesi”nde dünyanın en yüksek tepesi olan Everest’e tırmanmak vardır mesela. Zaman zaman sosyal medyada bu insanların “başarı”larını anlatan çeşitli videolar, haberler çıkar karşımıza.
- Şeker-İş Sendikasının örgütlü olduğu Kütahya Şeker Fabrikasında, Mart ayından bu yana süren toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine 30 Ağustosta başlayan grev, 3’üncü gününde sürüyor.
- İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri’nin çağrısıyla İstanbul Kadıköy’de yapılan mitinge binlerce kişi katıldı. Kadıköy Söğütlüçeşme’de toplanan kitle, “Savaşa ve Sömürüye Karşı Demokrasi ve Barış Kazanacak” pankartı arkasında rıhtımdaki miting...
- Türk-İş’e bağlı Koop-İş Sendikasının örgütlü olduğu Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın (SYDV) Türkiye genelindeki 1003 kurumunda çalışan 10 bin kamu işçisi 29 Ağustosta greve çıktı.
- Güvenliğin ve danışmanın olduğu katta her 5 dakikada bir “sistemsel hata ve arıza olduğu için tüm katlarda hizmet verilemiyor” şeklinde anonslar yapılıyordu. Önce güvenliğe gidip bu yapılanın yanlış olduğunu, insanlara memurların iş bıraktığının...
- Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca adlı romanında Yaşar Kemal, sömürülenlerle sömürücüler arasındaki büyük çelişkiyi anlatır. “Çünkü” der, “sömüren güçlü azınlıkla, sömürülen ve güçsüz sanılan çoğunluk, her çağda vardı. Ama bu çelişki...
- İktidarın “Kamu Çerçeve Protokolü” sürecindeki tutumunu protesto etmek için yapılan bir eylemin ardından bir kadın işçi çevresindeki insanlara sordu: “Bu sene hiç kiraz yediniz mi?” Bu soruya evet diyen tek bir kişi çıkmadı. Kilosu 700 lirayı aşan...