Buradasınız
Garp Cephesinde Değişen Ne?

Dünya sinema ve edebiyatında köşe taşı olmuş, siyasi literatüre bir ifade kazandırmış bir kitaptan söz edeceğiz. Birinci Dünya Savaşında Alman ordu radyosu sıklıkla “Bugün kayda değer bir şey olmadı, Garp/Batı Cephesinde yeni bir şey yok” anonsu yapıyordu. Oysa her gün cephede yüzlerce asker hayatını kaybediyor, daha fazlası izi silinmeyecek fiziksel ve ruhsal yaralar alıyordu. O askerlerden Erich Maria Remarque, savaşı anlattığı kitabına isim olarak zihninden silemediği o anonsu verdi: Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok! 18 milyon insanın canını alan bu savaş öncekilerle karşılaştırılamayacak kadar yıkıcı özelliklere sahipti. Pek çok ülkeden emekçi, savaşın yarattığı dehşete tanık olmuştu. Peki, savaş başlamadan önce gelen tehlikenin farkında mıydılar? Bugün olup bitenler o günlerde yaşananları hatırlamanın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.
Yazar, harbin yumruğunu yemiş bir nesli anlattığını söyler. Yükseltilen milliyetçi histeriyle ölmeye ve öldürmeye kodlanan gençlerin coşkuyla cepheye gidişi ve gerçeklerle yüzleşmesi romanda sarsıcı şekilde aktarılır. Daha 19 yaşlarında olan liseli Paul Baumer ve arkadaşlarının gözünden bakarız savaşın neleri değiştirdiğine. Öğretmenlerinin “demir gençler” diye savaş coşkusuyla doldurduğu bu gençler, savaş meydanını romantik bir düş gibi algılar, macera parkuru sanırlar. Onlara göre kendilerini ispatlayacakları şenlikli bir oyundur savaş cephesi. Böylece gençler, savaşa korkusuzca gittikleri için heyecanlıdırlar, yüzleri gülüşlü, yürekleri kıpır kıpırdır. Fakat daha yolda ölü yığınlarını görür, hayallerindeki parkura gelmediklerini fark ederler. Bombalar yanlarına düştüğünde geride bıraktıklarını ve anlatılanları sorgularlar. Zamanla yürüyen ölülere dönüştüklerini düşünürler. İnsanın insana, hayata, toprağa yabancılaşmasını tarif eder Paul. Adeta bir hayvan haline geldiklerini, anlatılanlar gibi destan yazmak için değil hayatta kalmak için karşı cepheye saldırdıklarını söyler.
Çatışma anında bir Fransız askeriyle aynı çukura düşen Paul, canını kurtarma refleksiyle onu öldürdüğünde hislerini şöyle ifade eder: “Ne diye bize söylemezler, sizin de bizler gibi çaresiz olduğunuzu, sizin annelerinizin de bizimkiler kadar endişe ettiğini, hepimizin ölüm karşısında hep aynı acıları yaşadığımızı ne diye söylemezler? Sen benim nasıl düşmanım olabilirsin? Biz bu silahları, bu üniformaları çıkarıp atsak sen benim kardeşim olabilirdin. Al ömrümden yirmi seneyi, al da kalk arkadaş.” Gün geçtikçe savaşın anlamsızlığı daha da belirginleşir. Kapitalistlerin çıkarı uğruna milyonların birbirini öldürmesi acı verici bir kıyımdır. Paul revirde inleyen askerleri gördükçe Almanya, Fransa ve Rusya’daki yüzbinlerce yaralıyı düşünür: “Binlerce senenin medeniyeti, bu kan sellerinin akmasına bile mani olamadıktan, bu yüz binlerce işkence zindanını kapatamadıktan sonra, bütün o yazılanlar, hepsi boş, hepsi yalan olsa gerek. Harbin ne olduğunu önce hastane gösterir.”
Tanımadıkları insanların düşman olduğuna inandırılan örgütsüz kitleler, 4 sene süren bu savaşta tam bir yıkım yaşadılar. “Vatan ve özgürlük” için savaştığını düşünen milyonlar, egemenlerin sömürü ve pazar savaşları için kurban edildiler. Toprak kana ve gözyaşına doymuş ama kapitalistlerin gözü doymamıştı. 1939’da, 70 milyon insanın ölümüne neden olan İkinci Dünya Savaşı başladı. Japonya’ya atılan atom bombalarıyla insanlık akıl almaz acılara tanıklık etti. Oysa nükleer silah üretimini sağlayan teknolojiyle insanlık yeryüzü cenneti kurabilir ama kapitalizm altında bu teknoloji cehennem yaratıyor. Dünyada her sene 2 trilyon dolardan fazlası silahlanmaya ayrılıyor. Emekçilerden toplanan vergiler eğitim ve sağlığa değil silaha harcanıyor. Silah şirketleri zenginleşirken silahlar her zaman olduğu gibi emekçilerin tepesinde patlıyor. Suriye’de, Ukrayna’da, Afganistan’da olduğu gibi savaşın doğrudan veya dolaylı etkileri, gıda krizi, yoksulluk, göçler emekçilerin yaşamını çekilmez kılıyor.
Emekçileri yoksulluk çukurunda yaşamaya mahkûm eden düzenin temsilcileri, aynı emekçileri “SİHA’larımız var” diyerek gururlanmaya çağırıyor. Bu sadece ABD ya da Türkiye’de değil dünyanın her yerinde aynıdır. ABD’li veya Çinli bir işçinin savaş uçaklarıyla övünmesi, farkında olsun ya da olmasın yaşadığı yoksulluk çukurunu kazmasıyla aynı şeydir. İşçilere sömürü prangası vuran da sömürü düzenini korumak için ordular besleyen de milliyetçilik zehrini yayarak halkları karşı karşıya getiren de aynı düzendir. Hangi dil, din ve renkten olursa olsun, alın teri döküp emek verenler kardeştir; emekçidir, işçidir, işçi sınıfıdır. Düşmanımız başka uluslardan işçiler değil, açgözlü kapitalistlerdir! Evlatlarına güzel bir gelecek hazırlamak isteyen herkes tarihten ders çıkarmalı, egemenlerin savaş politikalarına ve yalanlarına kanmamalıdır!
Yoksulluğundan Utanmak!
- Kasırgalar Kimleri Vuruyor?
- ABD’den Türkiye’ye Ülkeyi Şirket Gibi Yönetenler
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- İşçi Dayanışması 205. Sayı Çıktı!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
- Sadeleştirince Açığa Çıkanlar…
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- İşçi Dayanışması 204. Sayı Çıktı!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- UİD-DER’de Çocukların Anlattıkları
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Üniversite Hayalleri ve Hayatın Gerçekleri...
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- “Babamıza Bile Güvenemeyecek miyiz?”
- Reklam Deyip Geçmeyelim!
- Yalnızlık ve Korku Duvarını Hep Birlikte Yıkalım!
- Mücadelenin Gençlerinden Sokak, Slogan ve Meydan
- Örgütlüysek Her Şeyiz!
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- “Kafasını Telefona Gömen Gençlerden Değiliz!”
- Onlar “Kazanalım” Dedikçe Biz Kaybediyoruz
- Yalnız Taştan Duvar Olmaz
- Köşemize Çekilmiyoruz, Emekçi Gençlik Köşemizle Güçleniyoruz!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Özgür Olmak Demek…
- Asıl Sorumlular Kim? Emekliler mi? Egemenler mi?
- Yaşadım Diyebilmek İçin!
- Milletvekili Maaşları Seni de Kızdırıyor mu?
- Kasırgalar Kimleri Vuruyor?
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
- Engelli de Saralı da Olsa Çalışacak!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
Son Eklenenler
- Son yıllarda egemenlerin ekonomik ve siyasi krizlerden söz ederken “fırtına” ya da “kasırga” benzetmesine çok sık başvurduklarına şahit oluyoruz. Mesela JP Morgan CEO’su 2022’de yaklaşan ekonomik belirsizlikleri tarif etmek için “ekonomik kasırga”...
- Bazı insanlar vardır, kalpleri sadece kendileri için değil, tüm insanlık için, yeryüzünün tüm canlıları için özgürlük tutkusuyla çarpar. Tıpkı Haziran ayında sonsuzluğa uğurlanan üç yürek işçisi gibi. 3 Haziran 1963’te Nâzım Hikmet’in, 2 Haziran...
- UİD-DER’de emekçi kadınların bir araya geldiği bir etkinlikte çocuklarla ilgilenmek için kreşte görevliydim. Yaşları 3 ile 10 arasında değişen 7-8 çocuk vardı. Hangi oyunları oynamak istediklerini sorduğumda, içlerinden biri oyun oynamak...
- ABD’de yaşıyor olsaydık, muhtemelen Türkiye’de olduğu gibi, en çok konuşacağımız konuların başında gelecekti ekonomi. Son yıllarda ABD’den Türkiye’ye işçi ve emekçiler düşük ücretlerden kamu hizmetlerinin kısıtlanmasına benzer sorunlarla...
- Kısa bir zaman öncesine kadar direnişte olan, direniş boyunca pek çok kez polis saldırılarıyla yüz yüze gelen bir işçi kardeşimizle 19 Mart’tan sonra yaşanan protestolarla ilgili haberleri izliyor, sohbet ediyorduk. Bir anda öfkeyle, “şunlara bak,...
- Siyasi iktidar yoksullaştırma politikalarını sürdürüyor. Enflasyon balyozunu işçi ücretlerine, emekli aylıklarına, kamu çalışanlarının maaşlarına indiriyor, ücretleri tuzla buz ediyor. İşçilerin, kamu emekçilerinin, emeklilerin cebinden çalınan...
- TPI Kompozit işçileri grevlerinin 19. gününde İzmir Çiğli Kasaplar Meydanında buluşma gerçekleştirdi. İstanbul Şişli Belediyesinde çalışan Genel-İş Sendikası İstanbul Avrupa Yakası 3 No’lu Şube’de örgütlü işçiler, ödenmeyen alacakları için 30...
- Sevgili işçi kardeşlerim, Tavşan korktuğu için kaçmaz, kaçtığı için korkar. Patronlar ve onların devleti de işçi sınıfının örgütlü gücünden ölümüne korktukları için saldırıyorlar. Örgütlü değilken bile bu kadar korkuyorlarsa, bir de işçi sınıfı...
- İngiltere’de işçi ve emekçiler, İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırıma karşı her Cumartesi günü yüz binler olup meydanlara çıkıyorlar. Ulusal Demiryolu, Denizcilik ve Ulaştırma İşçileri Sendikası (RMT), bu eylemlere geniş katılım sağlıyor. UİD-DER,...
- Otobüs yolculuğunda 81 yaşında Menemenli bir Yörük amca ile tanıştım. O yaşında hâlâ kâğıt toplayarak geçimini sağlamaya çalıştığını anlattı. Çocukları olmamış. Eşinin küçük tarlalarının işlerinin dışında çalışmasına karşı çıkmış. “Benim kazandığım...
- 31 Mart 2024’te yapılan yerel seçimler sonrası CHP yönetimindeki İzmir Çiğli Belediyesi, bütçe yok diyerek 146 işçiyi işten attı. Verilen kararlı mücadelenin sonucunda 50 işçinin işe iadesi yapıldı. Yaklaşık 1 yıldır mücadele eden ve verilen sözlere...
- KESK Ankara Şubeler Platformu basın açıklaması yaparak Sayıştay’ın giyim yardımı ücretinin çalışanlardan geriye dönük olarak talep edilmesini protesto etti. Tüm Emeklilerin Sendikası, Türkiye genelinde düzenlediği eylemlerle düşük ücretlerle...
- İspanya’nın başkenti Madrid’de 25 Mayıs Pazar günü on binlerce emekçi sağlıktaki özelleştirme politikalarına karşı sokakları doldurdu. Kamu sağlık hizmetlerinin yıllardır sistematik olarak ortadan kaldırıldığını belirten sağlık işçileri ve emekçiler...