Buradasınız
“Huzur Kenti İstanbul”
Bağcılar’dan bir işçi
Bu başlık çoğumuza tanıdık gelebilir. Başta İstanbul’da yaşayan işçi arkadaşlarım “bu başlığı nerede görmüştüm?” diye düşünebilirler. En çok kullandığımız toplu taşıma aracı metrobüste görmüş olabilirsiniz. Belki tramvay veya metro gibi ulaşım araçlarında da görmüş olabilirsiniz. Ben metrobüste görmüştüm. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, insanlara metrobüste “sıkılmasınlar” diye ufak ekranlardan çeşitli videolar izletiyor. Çok sayıda reklamın yanı sıra belgeseller, komik videolar, haberler, yemek tarifleri ve adrenali yüksek spor videoları yayınlanıyor. Ben yalnız yolculuk yapıyorsam genellikle videoları izliyorum.
Yine bir metrobüs yolculuğunda çok farklı bir video gördüm. İlk kez gördüğümde videoda tam olarak ne anlatılmak istendiğini anlayamadım. Sadece ekranın sol tarafındaki GREV yazısını gördüm. Videonun ikinci defa gelmesini bekledim. İkinci dönüşünde tam olarak videoyu algılamaya çalıştım. Tam olarak şöyleydi: Önce ekranın sol tarafında mavi sütun üstünde büyük harflerle GREV yazıyor. Sağ tarafında ise gazete kupürleri yavaş bir şekilde dönüyor. Bu kupürlerde “maden işçileri greve gidiyor, yüz binlerce işçi yarın greve gidiyor, işçiler Taksim Meydanında eylem yapacak, işçiler Taksim Meydanında buluşacak, patron sendikaları lokavt diyor” tarzında gazete başlıkları, fotoğraflarla birlikte dönüyor. İlk başta insan şaşırmadan edemiyor. Bu dönemde greve övgüler yapılması hele ki AKP’li belediyenin yapması beni çok şaşırttı. Ama sonra işin aslının öyle olmadığını anladım. Çünkü bunların hemen ardından İSTANBUL HUZUR KENTİ OLDU diye bir başlık geliyor. Altında da Taksim Meydanında gezen mutlu insanlar, yeşil birkaç yerin videosu (muhtemelen bu yeşil yer Gezi Parkı) izleyenin “İstanbul ne kadar huzurlu bir ortam” diyebileceği bir video! Muhtemelen bu videoyu izleyen insanlar şöyle düşünmüşlerdir: “Neredeeen nereye, kaosun, grevlerin, eylemlerin olduğu karmaşık bir dönemden bunların hiç olmadığı güvenli ve huzurlu bir döneme!”
Bu videoda aslında kısaca şu anlatılıyor: “Grev, eylem yani bir bütün olarak hak aramak, mücadele etmek bunlar kötü şeyler. Bunlar huzur bozan, insanların rahatını bozan kötü şeyler. Bizden önceki yönetimler döneminde hep bu kötü şeyler oluyordu. Huzur yoktu, güven yoktu, biz geldik, hepsini bitirdik. Şimdi grev oluyor mu, eylem oluyor mu? Biz bunların hiç birine müsaade etmiyoruz. Niye? Sizin huzurunuz için!” Oysa bugün greve çıkması engellenen işçiler hiç de huzurlu değiller. Taşeron belasıyla, düşük ücretlerle, ağır çalışma koşullarıyla, baskılarla boğuşuyorlar. Grevlere her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuyorlar. Grevin ne olduğunu, hakları için mücadele etmenin ne olduğunu bilmeyen, bunlardan korkan işçiler bu videonun sinsi mesajına kanarlar, kandırılırlar: “Hak aramak huzursuzluk çıkarmaktır!”
Videonun diğer bir sinsi mesajı ise “huzur” vurgusu. Videoda bir huzur ortamı işleniyor. Ama kimin huzuru? İşçilerin, yoksul halkın huzuru mu yoksa patronlar ve onların temsilcilerinin huzuru mu? Bir yandan işçileri ellerindeki her türlü araçla sendikasızlaştıran, örgütsüzleştirenler diğer taraftan da işçilerin patronlardan daha fazla hak almak için yaptıkları grevleri yasaklayanlar, her türlü hak mücadelesini baskı ile engelleyenler, demokratik hakları ortadan kaldıranlar, oluşan bu ortamdan tabi ki memnun olur, huzur duyarlar! Eğer ortada işçi mücadelesi yoksa egemenler huzurlu olurlar.
Biz işçiler bugüne kadar hak olarak ne kazanmışsak geçmişte verilen mücadeleler sayesinde kazanmışızdır. Sendika hakkı, grev hakkı, tazminat hakkı ve aklımıza gelebilecek tüm hakları, uğruna mücadele eden işçiler olduğu için kazandık. Bugün iş cinayetlerine, yoksulluğa, acımasız çalışma koşullarına ses çıkarmayalım, düşük ücretlere çalışalım diye patronlar grev yapmayı, eylem yapmayı ve hak aramayı kötülüyorlar. Aralarında birlik olamamış işçiler de buna kanıp, baskılardan korkup greve kalkışmıyorlar. Yoksa her şey çok güzel, çok rahat yaşıyoruz, bunlara artık gerek kalmadı diye değil!
Dünyaca
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
- “Geçmiş Olsun” Yerine “Rapor Almayın”
Son Eklenenler
- İktidarın desteğini arkasına alan patronlar işçilerin haklarına pervasızca saldırıyor, işçiler mücadele ediyor. Adıyaman Besni’de Mega Polietilen fabrikasında ücret gaspına karşı başlayan direniş sonuç verdi, işçilerin 2 aylık ücretleri yatırıldı....
- Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Mersen’de işçiler, sendika ve toplu sözleşme hakları için 19 Nisanda greve çıktı. Sendikadan yapılan açıklamada şu sözlere yer verildi: “Fransa sermayeli Mersen’in merkez yöneticileri...
- İşçi Dayanışması’yla tanışmış işçi kardeşlerimiz, gazetemizin kendilerinde yarattığı değişimi çok iyi bilir. UİD-DER ile yolları kesişen her işçi kardeşimizin zihni açılır, doğru bir ifadeyle dünyaya ve her şeye sanki üç boyutlu bir gözlükle bakar...
- Bu dünyaya sadece çalışmak için gelmiş gibiyiz. İşyerinde arkadaşlarımın ağzından sürekli şu sözler dökülüyor: “Ya biz bu dünyaya çalışmak için mi geldik? Evde iş, fabrikada iş… Sürekli bir döngünün içinde dönüp duruyoruz. Neden bu kadar çok...
- Türkiye’de seçimler öncesinde çok sayıda emekli eylemi gerçekleşti. Emeklilerin yaşadığı sorunların sandığa yansıyarak yerel seçimleri etkilediği herkesin malumu… Sorunlarımız bitmedi ve seçim sonrasında da emekliler olarak taleplerimizi haykırmaya...
- Merhaba dostlar; bizler İstanbul’dan bir grup öğretmeniz. 1 Mayıs’a yaklaşırken duygularımızı siz işçi kardeşlerimizle paylaşmak istedik. Öncelikle her sene olduğu gibi bu sene de 1 Mayıs coşkusunu haftalar, aylar öncesinden hissetmeye başladık. O...
- Öz Gıda-İş Sendikasında örgütlü işçilerin 7 Marttan beri grevde olduğu Abalıoğlu Lezita fabrikasında 16 Nisanda jandarma işçileri ve sendikacıları darp etti ve ters kelepçeyle gözaltına aldı. Yaralanan 8 işçi hastaneye kaldırıldı. İzmir Kemalpaşa’da...
- 17 Nisan Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü kapsamında Türkiye’nin pek çok kentinde sağlık emekçileri basın açıklamaları gerçekleştirdi. 12 yıl önce Gaziantep’te görev sırasında katledilen Dr. Ersin Arslan ve sağlıkta şiddet sonucu yaşamını...
- Bursa’da faaliyet gösteren Durak Tekstil’de 6 işçi Öz İplik-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılmış ve fabrika önünde direnişe geçmişlerdi. 6 Şubattan itibaren direnişlerine kararlı bir şekilde devam eden Durak Tekstil işçileriyle dayanışma...
- Sermaye sınıfı ve iktidar bizi bir birey, bir insan olarak değil sadece ucuz işgücü kaynağı olarak görüyor. Çok çocuk doğurmamızı, gelecek işçi kuşaklarını yetiştirmemizi beklerken, kadın istihdamını teşvik ettiklerini söylerken, doğum ve emzirme...
- Adıyaman’ın Besni ilçesinde bulunan Mega Polietilen fabrikasında 2 aylık ücretleri gasp edilen işçiler 8 Nisanda iş bırakarak direnişe başladı. 15 Nisanda BİRTEK-SEN’in çağrısıyla fabrika önünde bir dayanışma eylemi yapıldı. 5 Nisandan bu yana...
- İşçi sınıfının 8 saatlik işgünü için mücadelesinden doğan 1 Mayıs’ın 138 yıllık bir tarihi var. Kuşaklar boyunca kadın ve erkek işçiler işgününü 8 saate indirmek için mücadele ettiler ama bu mücadele işgününün kısaltılması talebiyle sınırlı kalmadı...
- Hepimiz artan hayat pahalılığından şikâyet ediyoruz. Geçimimizi sağlamakta, ay sonunu getirmekte zorlanıyoruz. Çarşı-pazarda, marketlerde hep aynı sohbeti yapıyor, aynı dertten yakınıyoruz: Hayat çok pahalı! Çoğumuz için tatil yapmak, hafta sonu...