Buradasınız
İnsanlık Dün de Boyun Eğmedi Bugün de Eğmeyecek!

“Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!” Bu ifade, sabah akşam sermaye medyasında tekrarlanıyor. Uzman ve bilim insanı kılığında birileri sürekli bu ve benzeri lafları geveleyip duruyor. Koronavirüs ile birlikte dünyanın tümden değiştiğini; eski kuralların ve toplumsal hayatın geride kaldığını söylüyorlar. Her konuşma bir fikri ifade eder. Peki, kendini pek bilgili sanan bu kişiler kimlerin düşüncelerini dile getiriyor? Sömürücü efendilerin mi, yoksa işçi ve emekçilerin mi? Onlar kapitalist sömürü düzeninin çıkarları adına konuşuyorlar. Bir amentü gibi “hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” diyerek toplumu ve emekçileri yeni baskı ve yasak dalgasına, hak gasplarına hazırlıyorlar. Her türlü demokratik hakkın ortadan kaldırıldığı, özgürlüklerin yok edildiği, yeni teknolojiler sayesinde herkesin adım adım izlendiği, dayanışma ve yardımlaşmanın katledildiği, insanların bireycilik ve bencillik çukuruna itildiği dünya tasvirine, “yeni normal” diyorlar!
Durmaksızın topluma korku enjekte edilmesi, şu anda dünyada olup bitenin asıl nedeninin koronavirüs olmadığını açıklamıyor mu? Eğer diğer grip hastalıklarından pek de farklı olmayan bir salgını, insanlığın başına gelmiş en büyük felaket olarak sunuyorlarsa, ahlâksızlıkta ve yalan söylemekte sınır tanımıyorlarsa, bilelim ki sömürü düzeni ölümcül sorunlarla boğuşuyor. Kapitalizm denen sömürü sistemi, yaşlanmış, içten içe çürümüş ve tarihsel miadını doldurmuştur. Tarihte, insanın insan tarafından sömürüldüğü, eşitsizlik ve adaletsizlik üzerinde yükselen hiçbir sistem ayakta kalamamıştır, kapitalizm de kalamayacak. Bu sistem bir çıkmaza girerek duvara toslamıştır. Buradan çıkamıyor, çıkamaz. Zira bu sistem insanın, bilim ve teknolojinin bugünkü gelişmişlik düzeyine ters düşüyor. İnsanlık yıllar içinde üretim aletlerini geliştirip ilerletti. Öyle bir noktaya geldik ki birçok sektörde tümüyle robotlarla üretim yapabilir, açlık ve hastalıkları yeryüzünden silebiliriz. İş saatlerini kısaltabilir ve herkese iş verebiliriz. Bir kısmımız yük hayvanı gibi çalışmak, bir kısmımız da işsizlik ve umutsuzluk girdabında kıvranmak zorunda kalmaz. Fakat toplumun çoğunluğu için yararlı olan şey, sermaye sınıfı için kârlı değil. Bir tarafta insanlar asgari ihtiyaçlarını karşılayamazken, öte tarafta pazarlar dolup taşıyor. Böyle bir sistem nasıl ayakta kalabilir, insanlığa ne verebilir?
Bir düşünelim, koronavirüs denerek bir korku imparatorluğu yaratılmadan önce dünya nasıldı? Toplumsal eşitsizlik, adaletsizlik, haksızlık ve zulüm arşa yükseliyordu. Sadece 2150 kişinin toplam serveti, dünya nüfusunun yüzde 70’inin toplam zenginliğinden fazlaydı. Mesela 2018 verilerine göre, uluslararası alışveriş sitesi Amazon’un sahibi Jeff Bezos’un 112 milyar dolarlık serveti, 136 ülkenin bir yıllık toplam gelirinden büyüktü. 2 milyar insan açlık çekiyor, dünya nüfusunun yarıdan fazlası herhangi bir sosyal güvence olmadan, pamuk ipliğine bağlı yaşıyordu. İşsizlikten, yoksulluktan ve emperyalist savaştan dolayı, Ortadoğu’dan Latin Amerika’ya kadar milyonlarca insan göç yollarına düşüyordu. Bu kadar büyük sorunlar yaratan bir sistemde isyan ve ayaklanmalar eksik olabilir mi? Nitekim son 20 yıldır, dünyanın dört tarafında emekçiler ayağa kalkıyordu. Bir ülkede geri çekilen isyan dalgası öteki ülkeye sıçrıyordu. 2019 yılı boyunca Şili’den İran’a sayısız ülkede emekçiler sömürü düzenine karşı isyan etti; işsizliğe, yoksulluğa ve adaletsizliğe başkaldırdı.
Hani diyorlar ya sermaye düşünürleri, “hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” diye. Zaten dünyada zamanın ruhu değişmiş ve egemenler için hiçbir şey eskisi gibi gitmemeye başlamıştı. İşte tam da bu süreçte kapitalizm, tarihinde eşi benzeri olmayan bir krize yuvarlandı. Koronavirüs ile gölgelenen bu kriz beklenmiyor değildi. Çünkü sömürü düzeni 2000 yılı dönemecinde tarihsel tıkanmışlıkla yüz yüze gelmişti. Biyolojiden hareketle anlatmak istersek; yaşlanan, dolaşımdan solunuma kadar birçok alanda ciddi sorunlarla boğuşan, tık nefes hale gelmiş bir insan düşünelim. Özellikle son yirmi yıldır kapitalizm, aynı yaşlı bir insanın solunum sorunlarıyla boğuşması gibi tık nefes haldedir. Her kriz, sistemin durumunu ağırlaştırmaktadır. Nitekim artık tıkanmış ve tık nefes hale gelmiş sistemin bağrındaki yıkıcı güç, 2001’deki krizle kendini dışa vurdu. Fakat 2008’de küresel düzeyde ortaya çıkan kriz dalgası çok daha derin, büyük ve şiddetliydi. Bir sonraki krizin daha öldürücü olacağının da habercisi… Üstelik sistem akıl sınırlarını zorlayan bir kredi ve borsa balonu yaratmıştı ve zincir her an kopabilirdi. İşte bu yüzden, daha 2020’ye girmeden, bizzat sermayenin uluslararası sözcüleri “ekonomik fırtına” üzerine konuşup duruyorlardı. Ve sonunda beklenen olduğunda; ani, şiddetli ve kontrol edilemez bir ekonomik çöküşün önünü kesmek için ekonomiyi yoğun bakıma aldılar.
Ekonomiyle birlikte toplumsal yaşamı da dondurdular. Eğer bir korku tiranlığı yaratılmasaydı, kriz yüzünden işten atılan on milyonlarca işçi sokaklara dökülür, yeri göğü inletir ve isyan dalgası tüm dünyayı sarardı. Fakat koronavirüs diyerek şişirdikleri korku canavarlarını kullanarak milyarlarca insanı evlerine kapattılar, birçok ülkede sürüp giden isyanı bitirdiler. Bu sayede sadece ABD’de 36 milyon işçiyi rahatlıkla işten atabildiler. Peki, aldatılan ve korkutulan milyonların haksızlığa ve zulme sessiz kalması sağlanırken ne oldu? Forbes Dergisi’ne göre, dünyanın en zengin 25 kişisi, son iki ayda servetlerine toplam 255 milyar dolar ekledi. Böylece bu 25 kişinin toplam serveti 1,5 trilyon dolara ulaştı.
ILO, kriz yüzünden 200 milyon işçinin işten atılacağını, 500 milyon insanın ise aşırı yoksullaşarak açlık sınırına itileceğini açıkladı. Yani koronavirüs ile gizlenen kriz öncesine göre dünyadaki işsizlik, eşitsizlik, yoksulluk çok daha fazla artmış durumda. İşte bu yüzden zamanı korkuya boğup insanları düşünemez hale getirmek, iradelerini ellerinden almak ve bir sürü gibi yönetmek istiyorlar. “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” diyerek felaket tellallığı yapıyor, kapkaranlık bir dünya tablosu çiziyorlar. Bilimkurgu filmlerine konu olmuştur: Yapılan sözde bilimsel çalışmaların ardında, aslında zalimlerin ölümsüzlük arayışı vardır. Kapitalizmin bugünkü durumu, ölümün kıyısına gelmiş, zalim ve kötülük saçan bir bunağın çocuk kanıyla yaşamını uzatma çabasına benziyor.
Ancak tarih şahittir, başaramayacaklar! Korkuyla, teknolojik yeniliklerle, baskı ve yasaklarla işçi sınıfını sindiremeyecekler! İnsanlık, geçmişten geleceğe tüm zorlu dönemeçleri aşıp bugüne geldi. Kimi zaman gittiği noktadan gerilere savruldu ama düştüğü yerden kalkıp ilerlemesini bildi. Hiçbir dönemin sömürücü egemenleri, saltanatlarını ilelebet sürdüremedi. İnsanlık kapitalizmden kurtulacak ve binlerce yıldır geliştirdiği üretici güçleri kullanarak sınıfsız ve sömürüsüz bir toplum yaratmayı başaracak. İnsanlığa bu yolda örgütlü işçi sınıfı önderlik edecektir. Çünkü tüm üretimi gerçekleştiren, hayat pınarlarını sulayan işçilerin emeğidir. İşçi sınıfı tarih denen sahneye defalarca fırlamış ve sömürü düzenini yıkmak için destansı mücadeleler vermiştir. Yine verecektir. İnsanlık büyük bir değişimin eşiğinde durmaktadır. Doğrudur, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak! İnsanlık kapitalist sömürücülere boyun eğmeyecek!
Açlar Korosu!
- Kasırgalar Kimleri Vuruyor?
- ABD’den Türkiye’ye Ülkeyi Şirket Gibi Yönetenler
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- İşçi Dayanışması 205. Sayı Çıktı!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
- Sadeleştirince Açığa Çıkanlar…
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- İşçi Dayanışması 204. Sayı Çıktı!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- Kasırgalar Kimleri Vuruyor?
- ABD’den Türkiye’ye Ülkeyi Şirket Gibi Yönetenler
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
- Engelli de Saralı da Olsa Çalışacak!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
Son Eklenenler
- Kültür Radyo Televizyonu (KRT) çalışanları Mart ayından bu yana ödenmeyen ücret ve sosyal hakları için 4 Haziranda iş bıraktı. 5 Haziranda İstanbul Maslak’taki KRT binasının önünde “İşçiyiz Haklıyız Kazanacağız” diyerek toplanan kanal çalışanları,...
- İstanbul Tuzla’da bulunan ve Petrol-İş Sendikası İstanbul 2 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Reckitt Benckiser fabrikasında 27 Mayısta başlayan grev kararlılıkla sürüyor. UİD-DER’li işçiler olarak, bayrama mücadeleyle giren grevci işçileri grevlerinin...
- ABD ve İngiltere gibi emperyalist devletlerin desteğini arkasına alan İsrail’in Filistin halkına yönelik katliamları kadın, bebek, çocuk, genç, yaşlı on binlerce masum insanın yaşamını aldı, almaya devam ediyor. Egemenler, kendi çıkarları uğruna...
- Toplumda gelecekle ilgili düşünceler ve planlar genellikle maddiyat üzerinden oluşuyor. İyi bir eğitim, iyi bir iş, iyi bir kariyer… Bunları yerine getirince ekonomik ve sosyal açıdan rahat yaşamak mümkünmüş gibi düşünülüyor. Ama sömürü düzeni olan...
- Petrol-İş Sendikası Gebze Şubesinin örgütlü olduğu Kocaeli Çayırova’da bulunan Portakal Plastik ve Porvil fabrikalarında 7 Mayısta başlayan grev 3 Haziranda anlaşmayla sona erdi. Petrol-İş Sendikası Genel Merkezinde Petrol-İş Genel Merkez...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İZELMAN, İZENERJİ ve Egeşehir şirketlerinde çalışan yaklaşık 23 bin işçi, DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikasının öncülüğünde 29 Mayıs’ta greve çıktı. Grev yedinci gününde sürerken, grevi ve işçilerin mücadelesini...
- İzmir Büyükşehir Belediyesine ait İZELMAN, İZENERJİ ve Egeşehir’de çalışan Genel-İş üyesi yaklaşık 23 bin işçi, toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde düşük ücret dayatılmasına karşı ve eşit ise eşit ücret talebiyle 29 Mayısta greve çıktı. Belediye...
- Her 1 Mayıs sabahını gecesinde uyuyamadığım, bir an önce sabahı karşılamanın heyecanıyla beklerim. Tüm dünyada milyonlarca işçi renk, ırk, ülke gözetmeksizin alanlara meydanlara çıkıyor ve tek yürek oluyor! Taleplerimiz ve mücadelemizde ortaklaşıyor...
- Neden “UİDER” değil, UİD-DER” dediğimi anlatmak istiyorum size. Geçtiğimiz günlerde bir işçi kardeşimiz bana UİD-DER’in açılımını sordu. Yanıtladım: “Uluslararası İşçi Dayanışması Derneği, kısaca UİD-DER.” Fakat internette arama yaparken kısaltmayı...
- Son yıllarda egemenlerin ekonomik ve siyasi krizlerden söz ederken “fırtına” ya da “kasırga” benzetmesine çok sık başvurduklarına şahit oluyoruz. Mesela JP Morgan CEO’su 2022’de yaklaşan ekonomik belirsizlikleri tarif etmek için “ekonomik kasırga”...
- Bazı insanlar vardır, kalpleri sadece kendileri için değil, tüm insanlık için, yeryüzünün tüm canlıları için özgürlük tutkusuyla çarpar. Tıpkı Haziran ayında sonsuzluğa uğurlanan üç yürek işçisi gibi. 3 Haziran 1963’te Nâzım Hikmet’in, 2 Haziran...
- UİD-DER’de emekçi kadınların bir araya geldiği bir etkinlikte çocuklarla ilgilenmek için kreşte görevliydim. Yaşları 3 ile 10 arasında değişen 7-8 çocuk vardı. Hangi oyunları oynamak istediklerini sorduğumda, içlerinden biri oyun oynamak...
- ABD’de yaşıyor olsaydık, muhtemelen Türkiye’de olduğu gibi, en çok konuşacağımız konuların başında gelecekti ekonomi. Son yıllarda ABD’den Türkiye’ye işçi ve emekçiler düşük ücretlerden kamu hizmetlerinin kısıtlanmasına benzer sorunlarla...