Buradasınız
İşçilerin Tek Çıkış Yolu Birlik, Dayanışma ve Mücadeledir!
Her açıdan zorlu bir yılı geride bırakıyoruz. Ama işçi ve emekçiler olarak neredeyse hepimiz 2025’in daha zorlu bir yıl olacağında hemfikiriz. Çünkü sermaye sınıfı ve iktidar, neden oldukları ekonomik yıkımın bedelini biz işçi ve emekçilere ödetmeye devam ediyor. Mehmet Şimşek, 2018’den bu yana yokuş aşağı yuvarlanmaya devam eden ekonomiyi düze çıkaracağı gerekçesiyle Haziran 2023’te Maliye Bakanlığına getirilmişti. Koltuğuna oturur oturmaz da “ekonomiyi düze çıkarma” yönteminin en önemli başlıklarını açıklamıştı: “Ücret zamlarını son derece sınırlı tutacağız! Faizleri yükselteceğiz. Tüm kredi ve kaynakları seçmeli olarak büyük şirketlere vereceğiz. İşçi ve emekçilerin kredilerini kısıtlayacağız. Böylelikle daha da az tüketmelerini sağlayacağız. Yeni vergiler çıkarıp, vergileri tabana yayıp kaynak oluşturacağız. Büyük şirketlerin vergi borçlarını sileceğiz, onlara her türlü kolaylığı sağlayacağız. Bu ekonomi programını her ne pahasına olursa olsun uygulayacağız. İşçi ve emekçilerden gelecek hiçbir itirazı dikkate almayacağız!” Elbette Mehmet Şimşek iktidarın uğursuz planlarını böyle açık açık ifade etmedi. Her zaman olduğu gibi, karmaşık cümlelerin, anlaşılmaz terimlerin, süslü lafların, yalanların arkasına gizledi.
Mesela siyasi iktidar 2023’te asgari ücrete çok büyük zam yapmakla övünüyor, işçilere büyük lütufta bulunmuş pozları kesiyordu. Yıllık olarak toplam yüzde 80 oranında zam yaptığını, bunun enflasyonun çok üzerinde olduğunu iddia ediyordu. Oysa aynı yıl gerçek enflasyon yüzde 127 olarak gerçekleşti. 2024’e gelindiğinde iktidardakiler aynı edaları takındılar, işçiyi enflasyona ezdirmedikleri yalanını savurdular. Oysa asgari ücrete sadece yüzde 49 zam yapıldı. Yani işçilerin kayıpları telafi edilmek bir yana büyüdükçe büyüdü. İşçiler 17 bin lira ile açlığa, sefalete mahkûm edildi. Hal böyleyken Temmuz ayında asgari ücrete zam yapılmadı. 2024 Kasım ayı itibariyle 4 kişilik bir aile için açlık sınırı 21 bin liraya dayanmışken patron örgütleri büyük bir kibirle şöyle buyuruyorlar: “2025 için asgari ücrete yüzde 25’ten fazla zam yapılmamalı!” Bu tutum işçi sınıfına yönelik büyük bir saldırıdır. Ücretleri baskılayıp diplerde tutmaktır, işçileri karın tokluğuna bile denemeyecek bir ücrete çalıştırmaktır.
Gelin görün ki sermayenin ve iktidarın saldırıları ücretleri aşağı çekmekle sınırlı değil. Kıdem tazminatından iş güvencesine işçilerin tüm hakları tırpanlanıp yok ediliyor. İşsizlik Sigortası Fonundan kamu kaynaklarına tüm kaynaklar yağmalanıyor, sermaye sınıfına peşkeş çekiliyor. İşçi ve emekçilerden daha fazla vergi toplamak için yeni yollar aranıyor. Sağlık, eğitim, ulaşım gibi tüm kamu hizmetleri daha pahalı hale getirilip niteliği düşürülüyor. Ekonomik kriz gerekçesiyle işten atmalara hız veriliyor. Çocuk işçiliği daha da yaygınlaştırılıyor... Yani işçilere güçlünün haklı sayıldığı orman kanunları, kölelik koşulları dayatılıyor. Ama sömürü, yağma ve talanda sınır tanımayan sermaye ve iktidar bununla da yetinmiyor. İktidarın Orta Vadeli Programına göre İş Kanununun sermaye sınıfının talepleri temelinde değiştirilmesi planlanıyor. Bu da demek oluyor ki turpun büyüğü hâlâ heybede!
Çok açık ki 2025’te yoksulluğumuz, geçim sıkıntımız, sorunlarımız daha da büyüyüp derinleşecek ve haliyle, işçiler olarak bir çıkış yolu bulmak, sorunlarımızı çözmek için çabamız da büyüyecek. İşte meselenin gelip düğümlendiği yer de burasıdır.
İşçilerin çıkış yolu nedir, sorunlarının çözümü nerededir? Bu soruları doğru yanıtlamak için işçiler olarak yaşadığımız sorunları düşünelim: Düşük ücret, ağır çalışma koşulları, üretim baskısı, yetersiz dinlenme saatleri, iş güvenliği önlemlerinin alınmamasının yarattığı tehlikeler, sağlıklı ve yeterli olmayan yemekler, karşılığı ödenmeyen fazla mesailer, ücretlerin geç ödenmesi, sigorta primlerinin eksik yatması ya da yatmaması, iş güvencesinin olmaması, keyfi bölüm değişiklikleri ve daha nicesi… Bir işçinin bu sorunlardan herhangi birini tek başına çözmesi mümkün mü? İşçiler işyerinde örgütlenmeden, patronlara karşı birlik olmadan, birlikte hareket etmeden bu sorunların çözülmesi mümkün mü?
Görünen köy kılavuz istemez. İşçilerin tek çıkış yolu birlik, dayanışma ve mücadeledir! Nitekim sorunlardan bunalan ve çözüm yolu arayan işçilerin ilk refleksi işyerinde birlik olmaya, sendikalaşmaya yönelmek oluyor. Her sektörde sendikalaşma mücadelelerinin, direnişlerin, grevlerin sayısı ve sıklığı artıyor. Direnişe, greve çıkan işçiler başka işyerlerinden, sektörlerden işçilerin hatta uluslararası dayanışmanın ne kadar büyük bir ihtiyaç olduğunu görüp anlamaya başlıyor. İşçi sınıfının karşı karşıya bulunduğu saldırılara ancak birlikte karşı durulabileceğini yaşayarak öğreniyor.
Sermaye sınıfı ve iktidar ise birliğimize saldırarak, dayanışmamızı soldurarak, mücadelemizi bastırarak çıkış yolumuzu kapatmaya çalışıyor. Türkiye’de astığım astık kestiğim kestik rejimi kuranların amacı işçileri, emekçileri tam anlamıyla zapturapt altına almak, sömürü, yağma ve talana, sınırsızca zenginleşmeye devam etmektir. Bu nedenle son olarak Polonez direnişi örneğinde yaşandığı gibi hakkını arayan işçinin karşısına polisi, jandarmayı, yasaları, mahkemeleri, valileri, müftüleri çıkarıyorlar. Hak aramayı gayrimeşru ilan ediyor, suç sayıyor, cezalandırıyorlar. Türkü Kürde, Aleviyi Sünniye, yerliyi göçmene düşman etmek için milliyetçiliği kışkırtıp tehlikeli tuzaklar kuruyorlar. Seçilmiş milletvekillerini hapiste tutuyor, belediye başkanlarının yerine kayyım atıyor, siyasal baskılara hız veriyorlar. Ormanını, ağacını savunanı, İsrail’le ticareti protesto edeni, demokratik haklarını talep edeni şiddetle sindirmeye çalışıyorlar. Çünkü saldırılara birlikte karşı durma irademizi daha filizlenmeden ezmek istiyorlar. Ne denli zor görünürse görünsün, birliğimizi örgütlemek, baskıları, tuzakları boşa çıkarmak, saldırıları birlikte püskürtmek zorundayız.
Filistin’den Lübnan’a, Yemen’den Suriye’ye, İran’dan Ukrayna’ya ateşleri harlanan emperyalist savaşı düşündüğümüzde, işçi sınıfı olarak birlik ve dayanışma içinde olmamızın önemini daha net kavrayabiliriz. Bu ülkelerde işçilerin güçlü birlikleri olsaydı bu denli büyük acılar, yıkımlar yaşanır mıydı? Tüm dünyada kardeşlik ve dayanışma duygularıyla birleşen işçiler, üretim ve sevkiyatı durdurdukları grevlerle, eylemlerle, isyanlarla emperyalist-kapitalist güçlerin savaş planlarına karşı durmazlar mıydı? Canla başla mücadele ederek insanlığa ve dünyamıza felaket üstüne felaket yaşatan kapitalizmi yıkmak için harekete geçmezler miydi?
İşçilerin mücadele yolunu seçmesi, işçiler arasında birlik ve dayanışma, halklar arasında kardeşlik duygularının yeşerip güçlenmesi, işçilerin öfkesinin kapitalizmi hedef alması sömürü düzenlerini ayakta tutmaya çalışan egemenlerin kâbusudur. Bu kâbusu gerçeğe dönüştürmekse dünya işçi sınıfının boynunun borcudur. Bu, aynı zamanda, tarihin işçi sınıfının önüne koyduğu somut görevdir. Kapitalist egemenler, işçi sınıfının kendi gücünün bilincine varmasını engellemek için işçilerin zihinlerini ne denli yanlış fikirlerle doldurursa doldursun sonuç değişmeyecektir. İşçi sınıfı eninde sonunda çıkış yolunu bulacaktır. Kapitalist sömürü düzeni birlik, dayanışma ve mücadele yolunu seçen dünya işçi sınıfının yumruğuyla yıkılacaktır. İşçilerin mücadele örgütü UİD-DER’in ve 200. sayısına ulaşan İşçi Dayanışması’nın tüm işçilere çağrısı bu haklı ve onurlu mücadelenin bir parçası olmaktır.
- İşçilerin Tek Çıkış Yolu Birlik, Dayanışma ve Mücadeledir!
- İşçi Dayanışması 200. Sayı Çıktı!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Ülkeyi Şirket Gibi Yönetmek…
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- İşçi Dayanışması 199. Sayı Çıktı!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Olur Kardeşim Olur!
- Yiyorlar, İçiyorlar Hesabı Bize Ödetiyorlar
- 2025, 2024’ten Daha mı İyi Olacak?
- Ters Yüz Edilen Gerçekler: Suç Ne? Suçlu Kim?
- Dünya İşçi Sınıfının Birliği Yolunda Mücadelemizi Büyütelim!
- İşçi Dayanışması 198. Sayı Çıktı!
- Artan Zenginliğin Arkasında Büyüyen Yoksulluğumuz
Son Eklenenler
- Her açıdan zorlu bir yılı geride bırakıyoruz. Ama işçi ve emekçiler olarak neredeyse hepimiz 2025’in daha zorlu bir yıl olacağında hemfikiriz. Çünkü sermaye sınıfı ve iktidar, neden oldukları ekonomik yıkımın bedelini biz işçi ve emekçilere ödetmeye...
- Sevgili UİD-DER’li kardeşlerimiz; sizi daha önceden tanımadığımız için üzgünüz. Bu kadar birikimi bize sunduğunuz, mücadele ateşini bize taşıdığınız, desteğinizi hiç esirgemediğiniz için teşekkür ederiz. Çok değerlisiniz bizim için. İşçi Dayanışması...
- Türkiye’de emekçiler, büyüyen yoksullaşma dalgasının altında ayakta kalma mücadelesi veriyor. Bu mücadeleyi tek başına veremeyeceğinin farkına varan işçiler, birlikte mücadele etmenin yollarını arıyorlar. Çalışma koşullarını iyileştirmek ve...
- Güney Kore’de devlet başkanı Yoon Suk Yeol’un sıkıyönetim ilan etme girişiminin ardından kitlesel protestolar devam ediyor. Güney Kore’deki sendikaların, siyasi partilerin ve sivil toplum örgütlerinin çağrısıyla on binlerce kişi başkent Seul başta...
- İşçi Dayanışması Nisan 2008’de yola çıktığında tüm dünyada sarsıcı bir ekonomik kriz yaşanıyordu. Sermaye sınıfının hizmetindeki iktidarlar, krizin bedelini işçi sınıfına ödetmek için en yıkıcı politikaları hayata geçiriyorlardı. Aradan geçen...
- Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), 9 Aralıkta İstanbul Taxim Hill Otel’de düzenlediği basın açıklamasıyla DİSK Araştırma Merkezi tarafından hazırlanan Asgari Ücret Araştırması Raporu’nu ve DİSK’in asgari ücret taleplerini açıkladı.
- 8 Aralık Pazar Günü, İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçlerinin çağrısıyla binlerce işçi ve emekçi hayat pahalılığına, düşük ücretlere, vergi soygununa, kayyımlara, baskılara hayır demek için Kartal’da bir araya geldi. Mitingde DİSK ve KESK’e bağlı...
- Bizler çeşitli sektörlerde çalışan kadın işçileriz. Öncelikle İşçi Dayanışması bültenimizin 200. sayısını heyecanla bekliyoruz. Bültenimiz bundan 16 yıl önce, 2008 Nisanında çıktı ve ilk iş olarak mücadeleci işçi ve emekçileri 1 Mayıs’ta UİD-DER’le...
- Sevgili işçi kardeşlerim. Geçtiğimiz günlerde bir kez daha Engelliler Gününde engellilerin yaşamının nasıl eziyete dönüştürüldüğüne tanık olduk. Engelliler sokağa çıkıp “engelsiz yaşam istiyoruz” diye haykırıyorlar. Engellilerin ortak talebi...
- İstanbul Çatalca’da bulunan Polonez fabrikasında Tekgıda-İş Sendikasında örgütlendikleri için işten atılan 146 işçi 140 gündür sendika hakkı ve işe iade talebiyle mücadele ediyor. Polonez işçileri seslerini duyurmak için aylardır çeşitli eylemler...
- TEKSİF Sendikası, Bolu Organize Sanayi Bölgesinde faaliyet gösteren Gezer Terlik Tekstil fabrikası önünde 5 Aralıkta basın açıklaması yaparak işverenin sendika düşmanı tutumunu ve işten atmaları protesto etti. İstanbul Finans Merkezi Merkez Bankası...
- Barınma ihtiyacı, tarih boyunca insanın en temel ihtiyaçlarından biri olmuştur. Tarihin ilk dönemlerinde bizi yırtıcılardan ve olumsuz hava koşullarından koruyan barınma alanlarımız zamanla gelişerek ailemizle paylaştığımız bugünkü evler haline...
- Çocukluğumuzda, gençliğimizde “çok çalış sınavda başarılı ol, işsiz kalmayacağın bir bölümde oku” telkinlerini, işe başladıktan sonra “çok çalış maaşın artsın, daha iyi bir bölüme geç” sözlerini sıkça duymuşuzdur. Elbette hepimiz iyi bir gelecek...