Buradasınız
İşçinin Değeri Yok mu?
Düşük ücretler, sağlıksız, havasız, güvenliksiz ortamlarda çalışmak zorunda kalmak, zaten üç kuruş olan ücretini dahi zamanında alamamak, bir robot gibi gece gündüz demeden çalışmaya, fazla mesai yapmaya zorlanmak… Çoğu zaman yetersiz, sağlıksız, bozuk yemeklere, yöneticiler tarafından aşağılanıp horlanmaya maruz kalmak… Yıllarca çalıştığın, gençliğini verdiğin, sağlığından olduğun, evinden çok zaman geçirdiğin işyerinde makinenin bir parçası gibi olmak, insan olarak hiçbir değerinin olmadığını hissetmek… Bütün bunlara itiraz ettiğinde “beğenmiyorsan kapı orada” denilerek tehdit edilmek, sendikalaştığında işten atılmak, hakkını aradığında polis şiddetine maruz kalmak… Bu sorunları yaşayan, patronların gözünde fabrikadaki bir vidadan farksız olduğunu gören işçi kardeşlerimizden genellikle aynı yakınmayı duyarız: “İşçiye hiç değer verilmiyor!”
Peki nedir işçinin değerini belirleyen şey? İşçinin değerinin artması için ne yapması lazım? Çok çalışması mı, itaatkâr olması mı, yalakalık yapması mı? Daha kalifiye olmaya çalışması, daha kıdemli olmayı beklemesi mi? Yoksa başka bir mekanizma mıdır işçinin değerini belirleyen?
Kapitalist üretim sisteminde patronlar işçileri sömürerek sermayelerini büyütürler. Böyle olduğu için patronlar çalıştırdıkları işçilere insan gözüyle bakmazlar.İşçilerin ne düşündüklerini, ne hissettiklerini önemsemezler. Sadece daha çok çalıştırmaya, daha çok sömürmeye odaklanırlar, işçiler üzerinde daha fazla baskı kurmanın yollarını ararlar. “Biz bir aileyiz”, “siz bizim için değerlisiniz” nutukları, küçük hediyeler, teşekkür plaketleri ise işçileri daha rahat ve daha çok sömürmek için kullanılan taktiklerdir yalnızca. İşçinin iş kazası geçirmesi, makinenin bir parçasının bozulması gibi maliyet anlamına gelir onlar için. Düğününe, cenazesine, doğumuna izin alan işçinin sevincini ya da üzüntüsünü paylaşmaz patronlar, yalnızca kullanılan izin günlerinin maliyetinin hesabını yaparlar. Çok çalışmaktan sağlığını kaybeden işçi de maliyettir patron için ve tıpkı makinenin bozulan parçası gibi kolayca değiştirilebilir. Patron işçinin işsiz ve aç kalması karşısında kendini sorumlu hissetmez. Hatta işsizlik ne kadar artarsa işçileri o kadar ucuza çalıştıracağından işsizliğin azalmasını istemez. Kısacası patronlar için “işçinin değeri” yoktur.
Patron işçiyi belirli bir ücret karşılığında işe alarak onun emek gücünü satın alır. Emek gücü pazarda satılan herhangi bir ürün gibi bir metadır, tek farkı patrona artı değer üreten yani kâr sağlayan bir meta olmasıdır. Deyim yerindeyse altın yumurtlayan tavuktur işçinin emek gücü. İşçi emek gücünü kullandıkça kendisine ödenen değerin (ücret vs.) çok üstünde bir değer, artı-değer üretir, patron bu artı-değere el koyarak sermayesini büyütür. Patronu işçiye dair ilgilendiren tek konu budur: artı değer üretmesi. Dolayısıyla patron için işçinin değeri denilen şey aslında işçiye emek gücü karşılığında ödediği fiyattır, yani ücrettir. İşçinin yediği yemek, giydiği iş kıyafeti, SGK primi, emeklilik primi, kullandığı servis ücretin bir parçasıdır. Emek gücünün değeri ne kadar düşerse patronun cebine giden kâr o kadar fazla olur. Bu nedenle işçiler ücretlerini arttırmaya çalışırken patronlar düşürmeye çalışırlar. İşçiler sosyal haklarının ve çalışma koşullarının iyileştirilmesini isterken patronlar bunları maliyet olarak görürler.
İşte bu noktada kimin daha örgütlü ve güçlü olduğu belirleyicidir. Şayet işçi sınıfının örgütlü gücü varsa ücretini arttırır, çalışma koşulları üzerinde söz sahibi olur, o koşullara itiraz etme ve değiştirme imkânı olur. Örgütsüz ve dağınıksa emek gücünün değeri, dolayısıyla işçi ücretleri alabildiğine düşer, kölelik koşulları daha da ağırlaşır. Bu tek tek fabrikalarda da ülke genelinde de dünyada da böyledir. Mesela sendikanın olmadığı bir fabrikada işçiler asgari ücret düzeyinde ücret alırken, aynı sektörde faaliyet gösteren sendikalı bir başka fabrikada asgari ücretin 3-4 katı düzeyinde ücret alabilirler. İşçilerin örgütsüz olduğu fabrikada patron işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini almak konusunda daha gevşek davranırken, işçilerin taleplerini daha rahat görmezden gelirken örgütlü fabrikada bu kadar pervasız davranamaz. Türkiye’de iş cinayetlerinde hayatını kaybedenlerin ortalama yüzde 95’inin sendikasız, yalnızca yüzde 5’inin sendikalı olması bu gerçeğin somut sonuçlarından biridir.
Bilelim ki kapitalizmde ücreti ne kadar yüksek olursa olsun hiçbir işçi emeğinin tam karşılığını alamaz. Ama emek gücünün değerini yükseltebilir. Bunu da tek başına değil örgütlü bir güç olarak yapabilir. Kısacası adına ister işçinin değeri istersek emek gücünün değeri diyelim, bu değeri belirleyen şey işçinin örgütlü gücüdür, mücadelesidir.
Tatlı Meyve, Acı Reçete
“Sizi Değil, İşgücünüzü Sattık”
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- İşçi Dayanışması 199. Sayı Çıktı!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Olur Kardeşim Olur!
- Yiyorlar, İçiyorlar Hesabı Bize Ödetiyorlar
- 2025, 2024’ten Daha mı İyi Olacak?
- Ters Yüz Edilen Gerçekler: Suç Ne? Suçlu Kim?
- Dünya İşçi Sınıfının Birliği Yolunda Mücadelemizi Büyütelim!
- İşçi Dayanışması 198. Sayı Çıktı!
- Artan Zenginliğin Arkasında Büyüyen Yoksulluğumuz
- Kaynakları Tüketen Kim?
- Yaşadım Diyebilmek İçin!
- Sınır Tanımayan Irmaklar Gibi
- İşçinin Değeri Yok mu?
- Geleceğe Dönüşmek, Geleceği Büyütmek
- Sınıf Olarak Birleşelim, Yoksulluğa ve Sömürüye Hayır Diyelim!
- İşçi Dayanışması 197. Sayı Çıktı!
- Esirler Dünyasına Özgürlük Çağrısı: Enternasyonal!
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Yiyorlar, İçiyorlar Hesabı Bize Ödetiyorlar
- 2025, 2024’ten Daha mı İyi Olacak?
- Ters Yüz Edilen Gerçekler: Suç Ne? Suçlu Kim?
- Dünya İşçi Sınıfının Birliği Yolunda Mücadelemizi Büyütelim!
- Artan Zenginliğin Arkasında Büyüyen Yoksulluğumuz
- Kaynakları Tüketen Kim?
- Yaşadım Diyebilmek İçin!
- Sınır Tanımayan Irmaklar Gibi
- İşçinin Değeri Yok mu?
- Geleceğe Dönüşmek, Geleceği Büyütmek
- Esirler Dünyasına Özgürlük Çağrısı: Enternasyonal!
- Ağıt Yakmasın Analar, Umut Türküleri Söylesin
- Cep Telefonu, Okul Gezisi ve Hayatın Gerçekleri
- Senin Memleket Nere?
- Düşmanlığı ve Savaşları Nasıl Meşrulaştırıyorlar?
- İşçi Sınıfının Sömürüye Karşı Mücadelesi Durdurulamaz!
Son Eklenenler
- “N’olmuş yani, yarın süte daha fazla su karıştırır satarsın, yapmadığın iş sanki!” Kemal Sunal’ın oynadığı “Yüz Numaralı Adam” filminde geçen bu cümle trajikomik bir durumu ifade ediyor. İzlerken gülüyoruz ama yaşadığımız tam da bu. Soralım...
- Tarih boyunca gelmiş geçmiş tüm sultanlar, komutanlar, yöneticiler, iktidarlar insanların ve toplumların algılarını şekillendirmeye, psikolojilerini yönetmeye odaklanmışlardır. Başka türlü egemenliklerini koruyamayacaklarını bildiklerinden toplumun...
- Japonya’da çeşitli sendikalar, 2-3 Kasımda yaptıkları eylemlerle derinleşen kapitalist sömürüye ve emperyalist savaşa karşı mücadele çağrısında bulundular. İnşaat ve Taşımacılık İşçileri Dayanışma Sendikası Kansai Bölgesi Şubesi (Kan-Nama), Metal ve...
- Aile Sağlığı Merkezi (ASM) çalışanları 1 Kasımda yürürlüğe giren Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’ni protesto etmek için 5-6-7 Kasımda tüm Türkiye’de iş bırakma kararı aldı. Sağlık emekçileri İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere...
- 7 Kasım 1917’de Rusya’da işçi sınıfı devrim gerçekleştirdi ve siyasal iktidarı ele geçirdi. Bu devrim Rus takvimine göre 25 Ekimde gerçekleştiği için tarihe Ekim Devrimi olarak geçti. Ekim Devrimi, tüm dünyayı sarsmış, 20. yüzyılın akışını kökten...
- Dünya… Masmavi okyanusları, uçsuz bucaksız ormanları, kıtaları dolaşan nehirleri, heybetli dağlarıyla her yanından yaşam ve bereket fışkıran bu rengârenk gezegen… Bu gezegenin gözümüzün önündeki hali içler acısı! Çünkü tüm dünyaya egemen olan...
- İSİG Meclisi’nin raporuna göre Ekim ayında 164 işçi, yılın ilk on ayında ise en az 1540 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Türkiye’de iş kazaları ve iş cinayetleri en yakıcı sorunlardan biri olmaya devam ediyor. Her gün en az 5 işçi hayatını...
- Belediye işçileri artan hayat pahalılığı karşısında biraz olsun nefes alabilmek için ücretlerini yükseltmek istiyorlar. Buna karşılık belediyelerin yönetimleri ödenek olmadığı bahanesiyle işçilere düşük ücret dayatıyorlar. İstanbul ve İzmir’in ilçe...
- Tarih boyunca gelmiş geçmiş tüm sultanlar, komutanlar, yöneticiler, iktidarlar insanların ve toplumların algılarını şekillendirmeye, psikolojilerini yönetmeye odaklanmışlardır. Başka türlü egemenliklerini koruyamayacaklarını bildiklerinden toplumun...
- İngiltere’de 100 binin üzerinde insan Filistin halkıyla dayanışmasını göstermek ve emperyalist savaşa hayır demek için 2 Kasımda yeniden meydanlara çıktı. Başkent Londra’da 21. kez düzenlenen ulusal eylem gününde on binler hükümet binalarının...
- İspanya’da 29 Ekim Salı günü yaşanan sel felaketinde can kaybı 250’ye ulaştı. İspanya’nın doğusundaki Valencia bölgesinde etkili olan aşırı yağışlardan sonra meydana gelen sel felaketi büyük bir yıkıma neden oldu. Kurtarma ekipleri felaketten...
- Sevgili işçi kardeşlerim, yazının başlığı mücadele örgütümüzün ve işçi sınıfının çalışkan evlatlarından kadim bir dostuma aittir. Bir Afrika atasözü “aslanlar kendi tarihlerini yazana kadar, av hikâyeleri her zaman avcıların kahramanlığını...
- Genel-İş Sendikası İstanbul Anadolu Yakası 4 No’lu Şube ile Kartal Belediyesi yönetimini temsil eden SODEMSEN arasında yürüyen görüşmelerden olumlu bir sonuç alınamaması üzerine Kartal Belediyesi işçileri 30 Ekimde greve çıkmıştı. Belediye...