Buradasınız
Kapitalist Kâr Düzeni Son Bulmadan İnsanlık Huzur Bulmaz!
Kaz Dağlarında altın arayan Alamos Gold adlı Kanadalı şirket ve onun yerli ortağı Doğu Biga Madencilik, şu ana kadar 200 bin civarında ağacı kesmiş ve doğada büyük bir tahribata yol açmıştır. Bu şirketler, siyanürle altın arıyor ve yerin altını üstüne getiriyorlar. Kesilen on binlerce ağaç, yok edilen bitki örtüsü, toprağa ve suya karışan siyanürün yarattığı kirlilik, insanı ve doğal yaşamı tehdit ediyor. Alamos Gold adlı şirket dâhil, altın ve diğer maden şirketleri tüm dünyada doğaya korkunç zararlar veriyorlar. Ama ne insan ne de doğal yaşam bu şirketlerin umurundadır. Onlar, doğanın bağrını sökerek daha fazla maden çıkartma ve kârlarını katlama hırsıyla yanıp tutuşuyorlar. Çünkü kapitalist sistemde üretimin tek amacı kâr elde etmek ve birikmiş sermayeyi daha fazla arttırmaktır. Dolayısıyla mesele sadece bu şirketlerin açgözlülüğü değildir, mesele bir sistem sorunudur.
Eğer üretim insanlığın ortak çıkarları, refahı ve mutluluğu için yapılsaydı, dünyamız bir yeryüzü cennetine dönüşmüş olurdu. İnsanlık, doğayla uyum içinde huzurlu bir yaşam sürerdi. Ama kapitalist kâr düzeni buna engel oluyor. Bu düzende üretimin hedefi ve mantığı insanlara yararlı ve kaliteli ürünler üretmek değil, daha fazla kâr getirecek ürünler üretmektir. Bu yüzden, sistem bu amaç doğrultusunda örgütlenmiştir. En basitinden, ekmek üretmek kârlı değilse, sermaye sahibi gider parasını silah üretimine yatırır. Ekmek insan için vazgeçilmez temel bir ihtiyaç maddesiyken, silah savaş ve yıkım demektir. Ama bu durum sermaye sahibini zerrece ilgilendirmez. O vicdanına değil cüzdanına bakar. Üstelik savaşla birlikte kentler yıkılır ve yeniden yapılmaları gerekir. Bu da kapitalistler için yeni kârlı alanlar demektir.
Sermaye sahipleri, ister elle tutulsun ister tutulmasın, ister maddi isterse manevi olsun, dünyadaki her şeye kâr gözüyle bakarlar. Her şeyi metaya dönüştürmek, satıp kâr elde etmek isterler. Şair Orhan Veli, Türkiye’de kapitalist ilişkilerin az geliştiği dönemde yazdığı şiirinde şu mısralara yer vermişti: “Bedava yaşıyoruz, bedava/Hava bedava, bulut bedava/Dere tepe bedava/Yağmur çamur bedava/Acı su bedava.” Eğer Orhan Veli bugün yaşasaydı, muhtemelen acı acı tebessüm ederdi, acı suyun bile paralı ve üstelik çok da pahalı olduğunu görerek.
Sermaye sahipleri her şeye satılacak ve kâr edilecek mal gözüyle bakmakla kalmaz, aynı zamanda kullanım ömürleri son derece kısa olan mallar üretirler. Meselâ 1940’larda bir kimya şirketi, geliştirdiği sentetik kumaşla çok dayanıklı ve kaçmayan kadın çorapları üretmişti. Bu çoraplar, bir otomobili çekecek kadar dayanıklıydı. Ama 30 yıl boyunca giyilebilecek bu çoraplar, sermaye sahibi için kârsızdı ve bu yüzden de kısa ömürlü çoraplar üretmeye başladı. Uzun ömürlü ve kaliteli otomobiller, buzdolapları, çamaşır makineleri, bilgisayar ya da cep telefonları üretildiğini ve bunların teknolojik yeniliklere uyumlu olduğunu düşünelim… Bu durum kapitalistlerin işine gelir mi? Elbette gelmez. Çünkü o zaman bu ürünlerin yeni versiyonlarını satmak için tüketimi kışkırtamazlar. Böylece insanların ihtiyacı ve tüketimi azalır, tüketim azalırsa üretim de azalır ve kapitalistler yüksek kârlar elde edemezler. Yani böyle bir durum kapitalist üretimin mantığına terstir. Kısa sürede ıskartaya çıkan teknolojik ürünler örneğinde gördüğümüz üzere, sermayedarlar, kullanım eşyalarının ömrü kısaldıkça daha çok üretiyor, daha çok satıyor ve daha çok kâr elde ediyorlar.
Ne var ki üretimin durmaksızın genişlemesi ve büyümesi, hammadde ihtiyacının da sürekli olarak artması demektir. Üretim genişledikçe daha fazla metal cevherine, daha fazla petrole, gaza ve kömüre, daha fazla suya, daha fazla inşaat malzemesine ihtiyaç vardır. Bu da doğanın bağrının daha fazla sökülmesi, ormanların ve bitki örtüsünün yok edilmesi, barajlar ve santraller kurulması, suların kuruması, çevrenin tahrip edilmesi anlamına gelir. Bugün küresel iklim değişikliğinin temel nedeni, kapitalizmin bu yapısıdır. Havanın ısınması, buzulların erimesi, mevsimlerin değişmesi, hortumlar ve yıkıcı sellerin oluşması ile kapitalist üretim arasında derin bir bağ vardır.
Kömür ve petrol gibi fosil yakıtlar, hava kirliliğinin oluşmasında başı çekiyorlar. Oysa fosil yakıtlar kullanmadan da dünyadaki enerji ihtiyacını karşılamak mümkündür. Örneğin güneş, hem insanlığa bolca yetecek hem de doğayı tahrip etmeyecek türde devasa bir enerji kaynağıdır. Ancak güneş enerjisinden yararlanmak için büyük yatırımlara ihtiyaç vardır. Ne var ki kapitalistlerin amacı yatırdıkları sermayeyi bir an önce yerine koymak ve kâra geçmektir. Bu yüzden, asla insanlığın çıkarına olacak böylesine büyük ve kârsız yatırımlara girişmezler. “Peki, devletler ne yapıyor? Onlar bu büyük yatırımları üstlensinler” denebilir ama bu düzende devletler de sermaye sınıfının hizmetindedir.
Kapitalist düzende üretim ve toplumsal yaşam petrol ve doğal gaz gibi fosil enerji yakıtlarına bağımlıdır ama bu hammaddeler doğada oldukça sınırlıdır. Nitekim bugün Ortadoğu’da yoğunlaşan Üçüncü Dünya savaşının başlıca nedenlerinden biri de, bu enerji yataklarını ve pazarlarını kontrol etmektir. Pazar ve yatırım alanları ile enerji kaynaklarını kontrol etmek üzere sürdürülen emperyalist savaş; Afganistan’dan Suriye’ye, Irak’tan Libya’ya kadar geniş bir coğrafyada milyonların canını almış bulunuyor. Milyonlarca insanın göç yollarına düşmesinin nedeni emperyalist savaştır. Ve bu savaşın nedeni de kapitalist kâr düzenidir. İşte bu yüzden her işçi kardeşimiz bu gerçeği görmeli, işsizlik ve yoksulluktan doğan tepkisini göçmenler yerine kâr düzenine yöneltmelidir.
Üretimin kâr amacıyla yapıldığı kapitalist düzen, bu yapısından dolayı derin bir çıkmaza saplanmıştır. Üretim, ticaret ve dolayısıyla nüfus kentlerde toplanmış, kentler betonlaştırılmış ve milyonlar bu beton yığınağında yaşamaya mahkûm edilmiştir. Söz konusu olan tam bir kaos ve keşmekeştir. Asya’dan Afrika’ya yüz milyonlarca insan kentlerin varoşlarında derme çatma barakalarda yaşam mücadelesi veriyor. Yüz milyonlarca insan işsiz, aç ve perişandır. İki milyar insan doğru düzgün karnını doyuramıyor. Bir bu kadar insanın ise herhangi bir sosyal güvencesi yok. Her sene 11 milyon çocuk; temiz su, yeterli yiyecek ve ilaca ulaşamadığı için ölüyor.
İşçileri iliklerine kadar sömüren, yoksulluğa ve sefalete mahkûm eden sermaye sınıfı, doğayı da talan ederek gezegenimizin doğal yapısını bozmuştur. Bu gerçek görülmeli ve her alandan yükseltilen mücadele, aynı zamanda kapitalizmi hedef almalıdır. Unutmayalım, kapitalist kâr düzeni ayakta kaldığı müddetçe işçi sınıfının sömürülmesi son bulmaz, doğa talan edilir, emperyalist savaş daha fazla insanın canını alır ve dünyaya huzur gelmez!
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- Hayat Pahalı Ama Hayatımız Çok Ucuz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- Büyüyen Yoksulluk ve Sosyal Yardımlar
- Rakamların Ardına Gizlenen Gerçekler
- Sermayenin ve İktidarın Saldırılarını Püskürtmek İçin 1 Mayıs Ruhuyla Birleşelim
- İşçi Dayanışması 192. Sayı Çıktı!
- Bumerang Geri Döner!
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- İşçi Dayanışması 191. Sayı Çıktı!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- MESS Sözleşmesinden Çıkardığımız Bir Ders Var
- Patron Haklı mı?
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- Hayat Pahalı Ama Hayatımız Çok Ucuz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- Büyüyen Yoksulluk ve Sosyal Yardımlar
- Rakamların Ardına Gizlenen Gerçekler
- Sermayenin ve İktidarın Saldırılarını Püskürtmek İçin 1 Mayıs Ruhuyla Birleşelim
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- Unutma, Örgütlen, Hesap Sor!
- Bölünenler mi Birleşenler mi Kazanır?
- Örgütlülük İşçi Sınıfının Gücü, Toplumun Umududur!
- Asıl Düşman Olan Kim?
- “Dejavu” Sarmalını Kırmak İçin
- Derby’den Özak’a Sendikalı Olma, Sendika Seçme Hakkı
- Boyun Eğmek mi Birlikte Karşı Durmak mı?
Son Eklenenler
- Ramazan bayramı boyunca, insanlar birbirlerine temenni mesajları attı. Sevdiklerine onların mutluluklarını içeren dilekler ilettiler. Sevdikleri kişilerin kötü günler görmemesini, her türlü beladan ve kazadan uzak olmasını, açlık ve yoksulluk...
- Merhaba arkadaşlar, işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Bu sömürü düzeni kapitalizm dünya işçi sınıfının hayatını alt üst edip zindana çeviriyor. Dolayısıyla her 1 Mayıs’ın biz emekçiler için ayrı bir...
- Siyasi iktidarın ve sermaye sınıfının saldırıları arttıkça işçi ve emekçilerin çalışma ve yaşam koşulları kötüleşiyor, iş cinayetleri sürüyor. Bu koşullarda düşük ücretlere, sendikal baskılara, ağırlaşan çalışma koşullarına karşı pek çok sektörde...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşırken UİD-DER temsilciliklerinde “Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Karşı 1 Mayıs Ruhuyla Mücadeleye!” başlıklı etkinlikler gerçekleştirildi. 20-21 Nisanda...
- Son yıllarda mülteci, göçmen, sığınmacı ve yabancı sözlerini çok duyduk, duymaya da devam edeceğiz. Nedeni dünya üzerindeki 8 milyar insanın neredeyse 300 milyonunun, doğup büyüdükleri, yaşadıkları topraklardan kaçmak zorunda kalmalarıdır. Ve...
- Yunanistan’da en büyük işçi sendikası olan Yunanistan İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (GSEE) çağrısıyla artan hayat pahalılığını protesto etmek amacıyla bir günlük genel grev gerçekleştirildi. 16 Nisan’da yüzbinlerce işçi ve emekçi başta Atina...
- Ben Mersin’den, sendikasız bir fabrikada çalışan metal işçisiyim. Yaşamımı devam ettirebilmek için ben de sizler gibi çalışmak zorundayım. Çalıştığım fabrikada birçok sorunla karşı karşıyayız. Bu sorunlar Türkiye’de işçilerin genelinin yaşadığı...
- Türkiye’nin her yerinde pıtrak gibi çoğalan özel okullar, bir süredir ülke gündemine pek çok sorunla birlikte yerleşmiş durumda. 22 yıldır sanayi şehri Bursa’da çalışan bir özel okul öğretmeniyle sektördeki sorunlar üzerine gerçekleştirdiğimiz...
- 7 Martta greve çıkan Lezita işçileri, 17 Martta yürüyüş ve basın açıklaması gerçekleştirdi. Grevlerini sürdüren Lezita işçileri patronun grev kırıcılığına karşı da mücadele ediyor. 18 Martta Ankara’ya yürüyüş başlatan Agrobay işçileri, 21 Martta...
- İktidarın desteğini arkasına alan patronlar işçilerin haklarına pervasızca saldırıyor, işçiler mücadele ediyor. Adıyaman Besni’de Mega Polietilen fabrikasında ücret gaspına karşı başlayan direniş sonuç verdi, işçilerin 2 aylık ücretleri yatırıldı....
- Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Mersen’de işçiler, sendika ve toplu sözleşme hakları için 19 Nisanda greve çıktı. Sendikadan yapılan açıklamada şu sözlere yer verildi: “Fransa sermayeli Mersen’in merkez yöneticileri...
- İşçi Dayanışması’yla tanışmış işçi kardeşlerimiz, gazetemizin kendilerinde yarattığı değişimi çok iyi bilir. UİD-DER ile yolları kesişen her işçi kardeşimizin zihni açılır, doğru bir ifadeyle dünyaya ve her şeye sanki üç boyutlu bir gözlükle bakar...
- Bu dünyaya sadece çalışmak için gelmiş gibiyiz. İşyerinde arkadaşlarımın ağzından sürekli şu sözler dökülüyor: “Ya biz bu dünyaya çalışmak için mi geldik? Evde iş, fabrikada iş… Sürekli bir döngünün içinde dönüp duruyoruz. Neden bu kadar çok...