Buradasınız
Memleketimden Yoksulluk Manzaraları
Pendik’ten bir işçi

Artan işsizlik yoksulluğumuzu daha da derinleştiriyor. En temel ihtiyaçlarımızı dahi karşılayamadığımız bu düzende nefes alamıyoruz. Sabah akşam çalışıp ter akıtıyoruz ama karnımızı bile doyuramıyoruz. Artık gözlerden gizlenemeyecek boyuta gelen yoksulluğun sesini her yerden duyar olduk. Hem bizden hem çevremizden bu sesler gittikçe daha çok geliyor. Krizle birlikte yoksulluğun nasıl da yaygınlaştığını son günlerde yaşadığım ve tanık olduğum birkaç örnekle sizlerle paylaşmak istedim.
Eve gitmek için bindiğim minibüs bir hayli kalabalıktı. Akşam vakti, haliyle çalışanlar, hâlâ çalışacak bir işi olanlar işten evlerine dönüyorlardı. Hemen yan tarafımda iki işçi kendi aralarında artan yoksulluktan, hayat pahalılığından bahsediyorlardı. Biri diğerine, “kızım benden cips istedi, tamam kızım bugün alacağım, yarın alacağım diye diye erteliyorum. Dur bakalım nereye kadar” diyordu. Daha bu sohbete tanık oluşumun üzerinden çok geçmeden bir arkadaşım yeğeninden bahsetti. Annesiyle markete giden yeğeni askıda topları görünce almak istemiş. Top dediğin ucuz olur diye düşünmüşler. Ama üst üste yapılan zamlardan toplar da nasibini almış. Fiyatı görünce annesi “top çok pahalı oğlum, onu alabilecek gücümüz yok” deyince çocuk ısrar etmemiş. Ama top aklından da çıkmamış. Bir hafta sonra yine markete gittiklerinde bu sefer topları içerde değil dışarıda gören çocuk heyecanla annesine “anne bak, topları dışarı koymuşlar. Topa para vermeyeceğiz” demiş. Çocuk işte! Böyle düşünmesine sebep olan şey de marketin artık, çürümüş, satılacak hali kalmamış sebze ve meyveleri marketin dışına çıkarması ve pek çok insanın da oradaki çürük sebzelerden para vermeden aldığını daha önce görmüş olmasıymış. Toplar dışarı çıkarıldıysa bunlar da parasızdır diye düşünmüş. Annesi topların dışarıda olmasının ücretsiz olduğu anlamına gelmediğini anlatınca, bir kez daha topu alamadan geri dönmüşler.
Kendi yaşadıklarım da farklı değil. Bildiğiniz gibi haberlerde bile çekirdeğin sağlığa ne kadar faydalı olduğunu sık sık duymaya başladık. Kalp damar sağlığından tutunda depresyona kadar birçok faydası olduğunu söylüyorlar. “İşte ucuz ve sağlıklı bir şey bulduk” diyerek arkadaşlarla “sahilde çimenlerde biraz oturup çekirdek çitleriz” diye düşünerek markete girdik. Çekirdek için elimizi uzattığımızda gözlerimiz faltaşı gibi açıldı. Çekirdeğin değil ama fiyatların kalp sağlığımıza ve depresyona bir etkisi olduğuna kesinlikle inandık. Fiyatlar karşısında gözlerimiz karardı, çekirdeğe uzanan ellerimizde hafiften bir titreme başladı, ruh halimizde depresyona bir meyil yaşandı. Ayrıca biz ailece pazara, markete gidemez olduk. Elimizi attığımız her şey ateş pahası. Doların artmasıyla elimizdeki para kuşa döndü. Yaldızlı altın musluklarıyla, binlerce işçinin asgari ücretine denk düşen masraflarıyla saraylarında sefahat içinde yaşayan egemenlerin ihtişamı büyüyor. Bizim yoksulluğumuz ise artık gözlerden gizlenecek gibi değil. Pek çok işçinin evinde olduğu gibi bizim ailede de sağlık sorunları olanlarımız var. Kardeşimin gördüğü tedavi nedeniyle bağışıklık sistemi çok zayıfladı. Onun sağlığını koruyabilmesi için iyi beslenmesi gerekiyor. Bol yeşillik, meyve, kırmızı et ve balık gibi besinlerin yanı sıra yediği zeytinin, peynirin bile organik olması gerekiyor. Tabi bunları haftada en az birkaç kez tüketmek zorunda. Emekçilerin sofrasına yılda bir kez kurbandan kurbana uğrayan eti haftada birkaç kez tüketmek rüyalarımızda bile lüks. Pazarda kilosu biraz ucuzlasa haftalarca haberlere konu olan balığı ise ayda yılda bir kere belki yiyebiliyoruz.
Bin bir odalı saraylarından, sırça köşklerinden çıkıp halkın içine ancak işi düştüğünde inen egemenlerimiz başımızdan aşağı “keyif çaylarını” saçıp sonra da yoksulluğumuzla dalga geçiyorlar. Evine ekmek götüremeyenleri durumu abartmakla suçluyorlar. Üstelik kendileri ihtişamlı hayatlarını gözümüzün içine soka soka yaşarken bunu yapıyorlar. Yoksulluğumuzu anlatmak için örnek çok. Ama bizim niyetimiz yakınmak değil, tersine bu eşitsizliğe karşı mücadele edebilmek için yan yana durmaktır. Yaşadığımız bu zulüm de egemenlerin sefası da sonsuza dek sürmez. Tarih bunun örnekleriyle doludur.
DİSK: Asgari Ücret 3800 Lira Olsun
Kimin İçin Yaşıyoruz?
- Onlar Zevk-ü Sefa İçinde, İşçiye Gelince?
- “İstanbul’da Mezar Yeri Alamayız”
- Battaniyelere Değil Sınıfımıza Sarılalım
- Sağlıksız Gıdalara Mahkûm muyuz?
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- Hani Bu Topluma Güven Olmazdı!
- Sabancı’nın Mutlu Yaşam Sırları
- Rahat Yaşamın Sırrı
- Kent Ekmek Kuyruğu: “Ben Öyle İstediğim İçin”
- Sistem Ne Ölümüze, Ne de Dirimize Saygı Duyuyor!
- “7 Kitap, 7 Defter, 1 Litre Su, Yarım Ekmek”
- Siz Kimi Taşıyorsunuz Sırtınızda?
- Yalanlara Değil Birleşmeye İhtiyacımız Var
- Kupona ve Kuraya Bağlanan Umutlarımız
- “Artık Kiracı Kalmaz”, TOKİ’ye Hücum!
- Yoksulluk Utanılacak Bir Şey Değil!
- İşçi Aileleri ve Kreş Çilesi
- Yaz Tatilinde Kriz Var!
- “Yok mu Arttıran?”
- Bakan Nebati’den “Işıl Işıl” Yorumlar ve Uçurumlar
Son Eklenenler
- Siyasi iktidar zeytinlikleri yok edecek yeni bir torba yasayı Meclise sundu ve Temmuz sonuna kadar yürürlüğe sokmaya hazırlanıyor.
- İşçiler, emekçiler, emekliler, gençler, yani toplumun ezici çoğunluğu için geçinmek, yaşamını sürdürmek giderek daha da zorlaşıyor. Öte yandan işçi ve emekçiler “bunlar daha iyi günlerimiz” diyerek bu zorlukların aşılabileceğine dair bir umut...
- Zeytinliklerin, ormanların, tarım arazilerinin sermayeye peşkeş çekilmesinin önünü açacak olan ve kamuoyunda “süper talan yasası” olarak adlandırılan “Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”, Meclis Genel...
- İşçiler, emekçiler, emekliler, gençler, yani toplumun ezici çoğunluğu için geçinmek, yaşamını sürdürmek giderek daha da zorlaşıyor. Öte yandan işçi ve emekçiler “bunlar daha iyi günlerimiz” diyerek bu zorlukların aşılabileceğine dair bir umut...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi (İzBB) şirketleri İZDOĞA, İZBETON, İZULAŞ ve 185 İZSU çağrı merkezinde işten atılan 368 Belediye-İş Sendikası üyesi işçi, işlerine geri alınma talebiyle mücadele ediyor. İşten atılan işçiler arasında 1,5 senelik genç...
- İranlı sınıf kardeşlerimiz, Sizlere Türkiye’den yazıyoruz. Uluslararası İşçi Dayanışması Derneği (UİD-DER) üyesi işçiler olarak sizleri en içten duygularımızla selamlıyoruz. On yıllardır Filistin halkına yönelik zulmünü sürdüren İsrail, bugün ABD’...
- 11 Temmuzda Brezilya’nın birçok kentinde on binler, emek karşıtı politikaları ve saldırgan uygulamalarıyla tanınan eski başkan Bolsonaro’nun yargılanma sürecine müdahale ettiği gerekçesiyle Trump’ı protesto etti. Kenya’da geçtiğimiz yıl vergi...
- Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), 14 Temmuzda Ankara’da bulunan Genel Merkez binasında düzenlediği basın toplantısında 2026-2027 yıllarını kapsayan 8. Dönem Toplu İş Sözleşmesi taleplerini ve mücadele programını açıkladı. Basın...
- DİSK Emekli-Sen, 13 Temmuzda Çankaya Zübeyde Hanım Sosyal Tesisleri’nde “Emekli Buluşması” düzenledi. DİSK-AR tarafından hazırlanılan 2025 Emekli Raporu’nun kamuoyuyla paylaşıldığı etkinliğe DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, DİSK Emekli-Sen Genel...
- Haydarpaşa Dayanışması, son banliyö seferlerinin durdurulduğu 2013’ten bu yana Haydarpaşa Garında her Pazar günü “Ne Otel Ne Müze, Haydarpaşa Gardır Gar Kalacak!” pankartıyla basın açıklamaları gerçekleştiriyor. 13 Temmuz Pazar günü gerçekleştirilen...
- Modern tıbbın temel kurallarından biri elleri çok iyi yıkamak, el hijyenine dikkat etmektir. Peki, el yıkamanın bile geçmişte mücadele konusu olduğunu biliyor muydunuz? Ignaz Semmelweis, 1840’lı yılların sonunda, Viyana’daki bir kadın doğum...
- Hayat pahalılığı ve yüksek enflasyon karşısında işçi ücretleri erimeye devam ederken kamudan özel sektöre işçiler, düşük ücretlere karşı mücadele ediyor. Harb-İş Sendikası, 11 Temmuzda Ankara’da basın açıklaması yaparak sefalet zammı dayatmasına...
- Kamu çerçeve protokol süreci uzadıkça uzuyor. Savunma sanayi sözleşmesi hakem heyetine gönderildi. Diğer işkolları ise 3. teklifi bekliyor. Kamu çerçeve protokolü kamu işçilerinin asgari ücretini belirleyen bir protokoldür. Nisan 2024’te Anayasa...