Buradasınız
Nereden Geldik, Nereye Gidiyoruz?
Yeryüzünde hiçbir şey yoktur ki değişimden azade olsun. Doğa, insan, üretim, teknoloji, toplumsal koşullar, her şey ama her şey zamanla değişir. Değişimin toplum ve sınıflar boyutuna odaklanırsak; örgütsüz bir yığından örgütlü ve mücadeleci bir topluluğa dönüşen işçi sınıfının, özellikle 20. yüzyıl boyunca egemenleri tir tir titrettiğini görürüz. Fakat işçi sınıfı güçlü örgütlü yapısını koruyamadığında, sermaye sınıfı karşısında yeniden dağınık ve etkisiz bir kitleye dönüşmüştür. Gelin bu bakış açısıyla Türkiye’de işçi sınıfının durumuna bir göz atalım.
1950’lerle birlikte gelişip serpilmeye başlayan Türkiye işçi sınıfı, o günlerden bugüne çok şey yaşadı. Bir ileriye atıldı, bir geriye düştü. Kimi zaman devleşti, kimi zaman yenilgiye uğradı. Nihayetinde bugünlere geldi. Bugün ne yazık ki Türkiye işçi sınıfı örgütsüz ve işçi kitleleri sınıf bilincinden yoksun. Elbette bu durum birçok hak kaybına, daha fazla ezilmeye ve sömürünün artmasına yol açıyor. İşçi sınıfının örgütsüzlüğünü fırsat bilen patronlar, “örgüt” kelimesini bile öcüleştirmekten ve sahtekârlığa başvurmaktan geri durmuyorlar. Ermenek’te maden patronlarının işçileri on yıllarca “kıdem tazminatı haramdır” diyerek kandırması bunun çarpıcı örneklerindendir. Birçok işçi, bir haksızlığa toplu şekilde karşı durmak gündeme geldiğinde, “yasal mı” diye soruyor. Eskiden işçilerin “yuvamız” diyerek bayramlarda çocuklarını götürdüğü sendikalar ve mücadeleci işçi örgütleri, günümüzde tedirginlikle karşılanabiliyor.
Ancak durum her zaman böyle değildi. 1960’lı yıllarla birlikte işçi sınıfı hayatın akışında belirleyici rol oynamaya başlamıştı. İşçiler sendikalaşıyor, hem ekonomik hem de siyasal hakları için mücadeleye giriyorlardı. Mesela sahip olduğumuz en temel haklardan olan grev hakkı, 1963’te Maden-İş üyesi Kavel işçilerinin mücadelesi sayesinde yasalaştı. 1968’de DİSK/Lastik-İş öncülüğünde işçiler, kendilerine hırsız muamelesi yapılmasına, mesai bitiminde üstlerinin aranmasına izin vermedikleri bir kampanya başlatmışlardı. Yahut 1969 yılında Demirdöküm işçileri, bir arkadaşları hakkını aradığı için gözaltına alındı diye fabrikayı işgal edecek kadar örgütlüydüler. Büyük şirketlerin birinde yöneticilik yapan Turgut Özal’ın DİSK/Maden-İş temsilcileri karşısında önünü iliklemek zorunda kaldığı yahut yemek listesinde yer alan elmanın kendilerine sorulmadan portakalla değiştirilmesi üzerine işçilerin üretimi durdurduğu bir dönemdi o dönem.[1]
12 Eylül 1980’de işçi sınıfının yükselen sesini bastırmak için askeri faşist bir darbe tezgâhlandı. Kurulan faşist rejim sadece işçi sınıfının mücadele örgütlerini kapatıp topluma korku salmadı. Sadece sınıfımızın biriktirdiği sendikal ve siyasal kazanımları gasp edip sermaye için dikensiz gül bahçesi yaratmadı. Aynı zamanda işçi sınıfının tarihsel hafızası da yok edildi, aktarma kayışları koptu, mücadele deneyimleri sonraki kuşaklara aktarılamadı. Nasıl ki kullanılmayan bir dil ölürse, işçi sınıfının mücadele deneyimleri de yeni işçi kuşaklarına aktarılmadığında unutulur ve yeni kuşak işçiler sudan çıkmış balığa dönerler. Ne yazık ki uzun yıllardır Türkiye işçi sınıfı için durum budur!
Ancak bu süreçte başka bir dönüşüm daha gerçekleşti. Geçmişte işçi sınıfı dendiğinde birkaç sanayi kenti gelirdi akıllara; oysa bugün Anadolu’nun dört bir yanında fabrikalar, organize sanayi bölgeleri var. 1980’de nüfusun ancak yüzde 43’ü kentte yaşarken bugün bu oran yüzde 90’ı aşmıştır. Toplum önemli oranda işçileşmiştir. Bu, tahammül sınırlarını zorlayan işsizlik, yoksulluk ve gelecek kaygısının bugünkü biçimde ilk kez toplumun ezici çoğunluğunu hedef alması demektir!
Geçmişte “devlet memuru” olmak garanti iş, yüksek ücret anlamına geliyordu, peki bugün? Aynı şekilde “beyaz yakalı” olmak yüksek ücret ve prestij demekti. Oysa bugün birçok “beyaz yakalı” işçi, “mavi yakalı” işçilerden daha az ücret alıyor. Daha 10-20 yıl öncesine kadar üniversite öğrencilerine sınıf atlama hayallerinin temelsiz olduğunu anlatıyorduk, bugün bunu hayat öğretiyor. Bıraktık sınıf atlamayı, 10 milyona dayanan işsizlerin önemli kısmını üniversite mezunları oluşturuyor. Bu tablo acıdır ancak çok şey anlatmaktadır. Türkiye’de ilk kez emekçi kitleler, bu denli geniş biçimde aynı anda, aynı yakıcı sorunları yaşıyorlar. Geçmişe nazaran emekçilerin kaderi gerçek manada ortaklaşmış durumda!
Giderek artan sorunlar herkesi derinden etkiliyor, tahammül sınırları daralıyor. Henüz örgütsüzlük çemberi kırılamasa da işçi sınıfı içerisinde derinden derine mayalanan öfke kendini giderek daha fazla hissettiriyor. İstanbul’dan Kocaeli’ye, Konya’dan Urfa’ya, Ermenek’ten Soma’ya, Tekirdağ’dan Kayseri’ye kadar birçok kent işçilerin hak mücadelesine ev sahipliği yapıyor. İşçiler, emekçiler, kadınlar, gençler, herkes ama herkes hoşnutsuz ve tepkili! Bugün bir dönüşümün içinden geçiyor, bir eşiğin sınırında duruyoruz.
[1]Elma Hadisesi, https://youtu.be/D6NmrSr8Q9U
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- Hayat Pahalı Ama Hayatımız Çok Ucuz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- Büyüyen Yoksulluk ve Sosyal Yardımlar
- Rakamların Ardına Gizlenen Gerçekler
- Sermayenin ve İktidarın Saldırılarını Püskürtmek İçin 1 Mayıs Ruhuyla Birleşelim
- İşçi Dayanışması 192. Sayı Çıktı!
- Bumerang Geri Döner!
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- İşçi Dayanışması 191. Sayı Çıktı!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- MESS Sözleşmesinden Çıkardığımız Bir Ders Var
- Patron Haklı mı?
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- Hayat Pahalı Ama Hayatımız Çok Ucuz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- Büyüyen Yoksulluk ve Sosyal Yardımlar
- Rakamların Ardına Gizlenen Gerçekler
- Sermayenin ve İktidarın Saldırılarını Püskürtmek İçin 1 Mayıs Ruhuyla Birleşelim
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- Unutma, Örgütlen, Hesap Sor!
- Bölünenler mi Birleşenler mi Kazanır?
- Örgütlülük İşçi Sınıfının Gücü, Toplumun Umududur!
- Asıl Düşman Olan Kim?
- “Dejavu” Sarmalını Kırmak İçin
- Derby’den Özak’a Sendikalı Olma, Sendika Seçme Hakkı
- Boyun Eğmek mi Birlikte Karşı Durmak mı?
Son Eklenenler
- Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Mersen’de işçiler, sendika ve toplu sözleşme hakları için 19 Nisanda greve çıktı. Sendikadan yapılan açıklamada şu sözlere yer verildi: “Fransa sermayeli Mersen’in merkez yöneticileri...
- İşçi Dayanışması’yla tanışmış işçi kardeşlerimiz, gazetemizin kendilerinde yarattığı değişimi çok iyi bilir. UİD-DER ile yolları kesişen her işçi kardeşimizin zihni açılır, doğru bir ifadeyle dünyaya ve her şeye sanki üç boyutlu bir gözlükle bakar...
- Bu dünyaya sadece çalışmak için gelmiş gibiyiz. İşyerinde arkadaşlarımın ağzından sürekli şu sözler dökülüyor: “Ya biz bu dünyaya çalışmak için mi geldik? Evde iş, fabrikada iş… Sürekli bir döngünün içinde dönüp duruyoruz. Neden bu kadar çok...
- Türkiye’de seçimler öncesinde çok sayıda emekli eylemi gerçekleşti. Emeklilerin yaşadığı sorunların sandığa yansıyarak yerel seçimleri etkilediği herkesin malumu… Sorunlarımız bitmedi ve seçim sonrasında da emekliler olarak taleplerimizi haykırmaya...
- Merhaba dostlar; bizler İstanbul’dan bir grup öğretmeniz. 1 Mayıs’a yaklaşırken duygularımızı siz işçi kardeşlerimizle paylaşmak istedik. Öncelikle her sene olduğu gibi bu sene de 1 Mayıs coşkusunu haftalar, aylar öncesinden hissetmeye başladık. O...
- Öz Gıda-İş Sendikasında örgütlü işçilerin 7 Marttan beri grevde olduğu Abalıoğlu Lezita fabrikasında 16 Nisanda jandarma işçileri ve sendikacıları darp etti ve ters kelepçeyle gözaltına aldı. Yaralanan 8 işçi hastaneye kaldırıldı. İzmir Kemalpaşa’da...
- 17 Nisan Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü kapsamında Türkiye’nin pek çok kentinde sağlık emekçileri basın açıklamaları gerçekleştirdi. 12 yıl önce Gaziantep’te görev sırasında katledilen Dr. Ersin Arslan ve sağlıkta şiddet sonucu yaşamını...
- Bursa’da faaliyet gösteren Durak Tekstil’de 6 işçi Öz İplik-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılmış ve fabrika önünde direnişe geçmişlerdi. 6 Şubattan itibaren direnişlerine kararlı bir şekilde devam eden Durak Tekstil işçileriyle dayanışma...
- Sermaye sınıfı ve iktidar bizi bir birey, bir insan olarak değil sadece ucuz işgücü kaynağı olarak görüyor. Çok çocuk doğurmamızı, gelecek işçi kuşaklarını yetiştirmemizi beklerken, kadın istihdamını teşvik ettiklerini söylerken, doğum ve emzirme...
- Adıyaman’ın Besni ilçesinde bulunan Mega Polietilen fabrikasında 2 aylık ücretleri gasp edilen işçiler 8 Nisanda iş bırakarak direnişe başladı. 15 Nisanda BİRTEK-SEN’in çağrısıyla fabrika önünde bir dayanışma eylemi yapıldı. 5 Nisandan bu yana...
- İşçi sınıfının 8 saatlik işgünü için mücadelesinden doğan 1 Mayıs’ın 138 yıllık bir tarihi var. Kuşaklar boyunca kadın ve erkek işçiler işgününü 8 saate indirmek için mücadele ettiler ama bu mücadele işgününün kısaltılması talebiyle sınırlı kalmadı...
- Hepimiz artan hayat pahalılığından şikâyet ediyoruz. Geçimimizi sağlamakta, ay sonunu getirmekte zorlanıyoruz. Çarşı-pazarda, marketlerde hep aynı sohbeti yapıyor, aynı dertten yakınıyoruz: Hayat çok pahalı! Çoğumuz için tatil yapmak, hafta sonu...
- İsrail’in Gazze’ye saldırıları altıncı ayını geride bırakırken altı aydır meydanları dolduran İngiltereli işçi ve emekçiler “acil ve kalıcı ateşkes” ve “İsrail’e silah satışının sonlandırılması” talepleriyle bir kez daha meydanlara çıktı. 13 Nisanda...