Buradasınız
Grev Hakkımı İsterim!
İktidar grevi bir “tehdit” olarak görüyor ve işçiler daha greve çıkmadan grev yasağıyla karşı karşıya kalıyorlar. Son dönemde metal, cam, banka, sağlık gibi işkollarında işçi grevleri, hükümet tarafından yasaklandı. Patronların yüreğine su serptiği bir konuşmasında Erdoğan grevle ilgili şöyle konuştu: “Soruyorum, iş dünyasında herhangi bir sıkıntınız, aksamanız var mı? Biz göreve geldiğimizde Türkiye’de OHAL vardı ama bütün fabrikalar grev tehdidi altındaydı. Ama şimdi grev tehdidi olan yere biz OHAL’den istifade ederek anında müdahale ediyoruz. Diyoruz ki hayır burada greve müsaade etmiyoruz çünkü iş dünyamızı sarsamazsınız. Bunun için kullanıyoruz biz OHAL’i.” Erdoğan grev “tehdidini” ortadan kaldırmakla övünürken açık açık patronlara arka çıkıyor. İşçileri patronlar karşısında güçsüz ve çaresiz bırakmak istiyor. Grev hakkı olmadan işçilerin patronlar karşısında pazarlık şansı yoktur. Bu nedenle geçmiş işçi kuşakları grev hakkı için mücadele etmiş ve bu meşru hakkı yasalara da geçirmişlerdir.
Türkiye işçi sınıfı Osmanlı’nın son dönemlerinden başlayarak bu güne kadar çok zor koşullarda grevler düzenledi. Tersane, tramvay, dokuma gibi işkollarında gerçekleşen grevlerin kimini kazandı, kimini kaybetti. Her grev işçilerin mücadele tarihine yazılmış bir deneyimdir. İşçiler daha örgütlü, daha bilinçli mücadele etmeyi öğrenirler grevlerde. Boşuna dememişler grevler işçi sınıfının mücadele okuludur diye! İşte bu grevler, yani işçilerin-üretenlerin mücadelesi şairleri de etkilemiştir. Grev kelimesi şiirlerde yaratıcı bir imgeye dönüşmüştür. Elbette her şair grevi yazmadı, yazamazdı. Çünkü grev üzerine yazmak taraf olmaktır. Yüzünü sömürülen, aşağılanan yoksul işçilere dönmektir. Örgütlendiklerinde geleceği onların kuracağını bilmektir. Egemenlerin baskılarına boyun eğmemektir. O nedenle az ama öz oldu grev şiirleri.
Stop!
Fren!
Zınkk!.
Dur-du!
Amele
Başparmağını tele
Dokundurdu!.
Akümülatör, dinamo, motor, buhar, benzin
Elek-trik!
Tirrrrrrk!
Dur-du!
Yüksek tuğla bacalarda dumanlar donakaldı,
Koptu kayışlar!..
Nâzım Hikmet 1923 yılında bir dergide yayınladığı “Grev” adlı şiirinde fabrikaları böyle betimliyordu. Grev daha ilk anda sessiz ve hareketsiz bir atmosfere neden olur. Bu sessizlik işçilerin “artık yeter” çığlığıdır. Fırtınanın başlangıcıdır. Gerçekten de grev hayatı durdurabilir. Her şey işçinin elinin şaltere uzanmasıyla bir anda duruverir. Artık işçi için grevden başka bir çıkar yol yoktur. Sıra kozların paylaşımına gelecek, taraflar bütün örgütlülüğüyle meydana çıkacak, kazanan ve kaybeden grevin sonucunda belli olacaktır. Daha kararlı olan, daha örgütlü olan kazanacaktır.
1963 yılında İstanbul’da Kavel Kablo fabrikasında işçiler, el konulmak istenen haklarını korumak için greve çıkarlar. Oysa kanunlarda grev yasaktır. Buna rağmen Ocak ayının soğuk günleri grev ateşiyle ısınmaya başlar. İki ay boyunca grev bayrağını dik tutan işçiler bütün taleplerini patrona kabul ettirirler. Üstelik grev yasağını delen işçiler, Türkiye işçi sınıfına da grev hakkını armağan ederler. Grev hakkı yasalara geçer. “Kavel yasası” olarak anılan yasayla meşru, fiili bir hak olarak kullanılan grev, yasal bir hak olarak da tanınır. Kararlı ve örgütlü işçiler grevin ne denli önemli bir mücadele aracı olduğunu ortaya koymuştur.
İşime karım dedim
Karıma Kavel diyeceğim
Ve soluğum tükenmedikçe bu doyumsuz dünyada
Güneşe karışmadıkça etim
Kavel grevcilerinin türküsünü söyleyeceğim
Ve izin verirlerse Kavel Grevcileri,
İzin verirlerse İstinyeli emekçi kardeşlerim,
İzin verirlerse Kavel Grevcileri,
Ve ben kendimi tutabilirsem eğer, sesimi tutabilirsem
O çoban ateşinin yandığı yerde, Kavel’de,
O erkekçe direnilen yerde, Kavel’de
Karın altında nişanlanıp dostlarımın arasında
Öpeceğim nişanlımı Kavel kapısında
Ve izin verirlerse İstinyeli emekçi kardeşlerim
İzin verirlerse Kavel Grevcileri
İlk çocuğumun adını Kavel koyacağım
Şair Hasan Hüseyin, Kavel işçilerinin mücadelesine adadığı şiirinde “Kavel”i artık bir fabrika ismi olmaktan çıkarmış, direnen, mücadele eden ve hakkını alan işçi imgesine dönüştürmüştür. Grev öyle önemlidir ki “işime, karıma Kavel diyeceğim, ilk çocuğumun adını Kavel koyacağım” der şair. Grev bir işçinin hem kendisinin hem ailesinin hem de ait olduğu sınıfın haklarını koruyup geliştireceği bir haktır. Greve çıkan işçi büyük işçi sınıfı ailesinin bir parçası olduğunu görür ve yalnız olmadığını anlar. Kendine ve sınıfına duyduğu güven kat be kat artar. Zaten grevin sırrı burada yatar: Grev işçiyi eğiten bir okuldur, işçinin kendine, sınıfına ve haklı davasına duyduğu güvenin büyümesidir. Grev işçilere cesaret verir.
Atilla İlhan “Grev” şiirinde işçilerin birlikten gelen cesaretini ve grev hakkına sahip çıkmalarını anlatır:
Oy bilesin ki ben haa
Taş döven demir döven
Oy bilesin ki ben haa
Toz toprak içinde şanlı
Sıfatım kat’i çopur
Ellerim mağrur yağlı
Oy bilesin ki ben haa
Yerden cevahir söken
Zincirin yitirmiş dev
Erkân üzredir feryadım
Grev hakkımı isterim
Grev hakkımı isterim
GREV!
12 Eylül 1980 askeri darbesine dek birçok grevde işçiler, böyle tok bir sesle grev hakkına sahip çıktılar. 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi, MESS Grevleri, DGM Direnişleri ve daha nice mücadelelerde işçiler sınıflarına yaraşır kararlı bir tutum aldılar. Bu mücadeleler sayesinde Türkiye işçi sınıfının ekonomik kazanımları da demokratik hakları da ilerledi. Toplumu daha güzel bir gelecek ümidi ve bu geleceği mücadeleci işçilerin yaratacağı inancı sarıp sarmaladı. İşçi sınıfı artık toplumsal ilerlemenin lokomotifi olmuştu. Bu durum sanatçılara da ilham veriyordu. Sinemacılar, şairler, yazarlar, aydınlar işçi sınıfının mücadelesine destek vermekten, onun bir parçası olmaktan onur duyuyorlardı. İşçi sınıfının mücadelesini destekleyen sanatçılar, yaratıcılıklarını; egemenlerin toplumu çürütmesine, yozlaştırmasına, uyuşturmasına dur demek için kullandılar.
dalga dalga büyü gel
grev grev yürü gel
kavgadan kaçmak olmaz
yüreğini al da gel
İşçi sınıfından yana olanlar yüreklerini alıp gelmişti. Artan grevler, mücadelelerin çeşitlenip yaygınlaşmasını sağlamış ve toplum büyük bir örgütlenme seferberliğine girişmişti. İşte bu durum sermaye sınıfı için alarm zillerinin çalmasına neden oldu. Sermaye sınıfı ve ordu ele ele vererek 12 Eylül askeri faşist darbesini tezgâhladı. Darbenin daha ilk günlerinden itibaren grevler yasaklandı, işçi örgütleri kapatıldı. Grevlerde kazanılan tecrübe ve birikimin yeni işçi kuşaklarına aktarılmasının önü kesildi. Aktarma kayışları koptu. Bugün geldiğimiz aşamadaysa OHAL grevleri yasaklamak için tehdit olarak kullanılıyor. Bu durumun sonucu işçi sınıfı üzerindeki sömürü ve baskının artması, sermayenin kârının katlanarak büyümesidir.
Tarihin bu kesitinden de alınacak çok büyük bir ders var: Greve düşman olanları iyi tanımak ve grevi yasaklayanlara karşı öfkeyi bilemek gerek. Patronların ve hükümetin el ele vererek grevleri yasakladığını hiç ama hiç unutmamak gerek. Bilinçlenmeye, örgütlenmeye devam etmek gerek. Şunu çok iyi biliyoruz ki günü geldiğinde işçi sınıfı ayağa kalkacak ve sömürü düzenine “yeter” diyecek.
Direnç çiçeğinin gülleri geç açar
Çatlattığı kayadan su gürül gürül akar
Kavgayı büyütüp öfkeyi bileyen
Ateşten bir yürek özgürlük isteyen
Yarını kuracak depremleri bekle
Umudun yitirme birliğini örgütle!
Elleri Var Özgürlüğün
Sınıf Kardeşlerime
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- Hayat Pahalı Ama Hayatımız Çok Ucuz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- Büyüyen Yoksulluk ve Sosyal Yardımlar
- Rakamların Ardına Gizlenen Gerçekler
- Sermayenin ve İktidarın Saldırılarını Püskürtmek İçin 1 Mayıs Ruhuyla Birleşelim
- İşçi Dayanışması 192. Sayı Çıktı!
- Bumerang Geri Döner!
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- İşçi Dayanışması 191. Sayı Çıktı!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- MESS Sözleşmesinden Çıkardığımız Bir Ders Var
- Patron Haklı mı?
Son Eklenenler
- İngiltere’de 7 Ekimden bu yana her Cumartesi ulusal çapta eylemler düzenleyerek Filistin halkının yanında yer alan işçi ve emekçiler, egemenlerin savaşına karşı meydanlarda yerlerini almaya devam ediyor. 20 Nisanda ülke çapında çeşitli kent...
- İtalya’da büyük işçi sendikaları iş cinayetlerine karşı binlerce işçinin katıldığı kitlesel bir miting düzenledi. 20 Nisan’da işçiler “Artık Yeter!” sloganıyla işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği, kamu sağlığı hakkı, adil vergi reformu ve...
- İşyerinde, sokaklarda, toplu taşıma araçlarında insanların yüzlerinden okunan yorgunluk ve mutsuzluk dikkatimi çekiyor. Öfke, mutsuzluk, umutsuzluk bir virüs gibi yayılmaya başladı. “Ama insanlar neden bu kadar mutsuz?” diye düşündüm kendi kendime....
- 1 Mayıs’ın gelmesiyle emekçiler, kadınlar, üniversiteli gençler, emekliler kendi taleplerini haykırmak için alanları doldurmaya hazırlanıyor. Ben de genç bir işçi olarak kendi talebimi haykırmak için alanda yerimi alacağım. Benim talebim çalışma...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşırken UİD-DER Mersin temsilciliğinde de “Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Karşı 1 Mayıs Ruhuyla Mücadeleye!” başlıklı etkinlik gerçekleştirildi. Etkinliğe çeşitli...
- Bugünün stajyer öğrencileri, yarının sağlık işçileri olarak 1 Mayıs’ta sesimizi duyurmaya geliyoruz. Kimimiz ailelerinden uzakta farklı şehirlerden gelip yurtlarda kalan, kimimizse aileleriyle İstanbul’da yaşayan öğrencileriz. Biliyoruz ki stajyer...
- 2021 yılı sonunda Mesleki Eğitim Kanunu’nda yapılan değişiklikle birlikte MESEM’e (Mesleki Eğitim Merkezleri) kayıtlı kişi sayısında patlama yaşandı. Bugün MESEM’e kayıtlı, 300 bini ise 18 yaşından küçük, 1,5 milyon öğrenci var. MESEM’lerin daha...
- Bizler Gebze’den işçi ve öğrenciler olarak 1 Mayıs yaklaşırken sizlerle duygu ve düşüncelerimizi paylaşmak istiyoruz. Birçoğumuz 1 Mayıs’ı UİD-DER’in geçen sene Uğur Mumcu Kültür Merkezinde gerçekleşen 1 Mayıs etkinliği ile tanıdık. Bu tanışma...
- UİD-DER’li işçiler, grevlerinin 9. gününde Mersen işçilerine dayanışma ziyaretinde bulundu. “İşçiler Boyun Eğmiyor Mücadele Ediyor! Yaşasın Sınıf Dayanışması!” pankartı arkasında grev çadırına yürüyen UİD-DER’li işçiler hep birlikte “Yaşasın Sınıf...
- Emekçi kadın kardeşimiz, nasılsın? Pek sorulmaz nasıl olduğumuz, neler hissettiğimiz ve en önemlisi ne istediğimiz. Bu düzende bir rol biçilmiştir biz emekçi kadınlara ve ona uygun davranmamız, rolümüzü iyi oynamamız beklenir bizden. Hem de öyle...
- Bizler kamuda çalışan sağlık emekçisi kadınlarız. 1 Mayıs yaklaşırken içimizdeki heyecan ve umutla bir araya geldik ve sağlık emekçileri olarak “neler talep ediyoruz?” diye konuştuk. Kadınların oldukça yoğun çalıştığı bir sektörde olmamıza rağmen...
- Sorunlarımız her geçen gün katmerlenerek büyüyor. Mutfak masrafları, faturalar, barınma sorunu, düşük ücretler… Ama yalnızca sorunları sıralamakla bir yere varamayız. Yaşadığımız sorunları çözüme kavuşturmak için öncelikle sorunun kaynağını...
- Mersin Çevre Platformu, MIP AŞ’nin limanı genişletmek amacıyla Atatürk Parkını kapatmasını Özgür Çocuk Parkında basın açıklaması ile protesto etti. Mersin halkı, şehir merkezinde bulunan Atatürk Parkının MIP A.Ş tarafından liman genişletme...