Buradasınız
Parıltının Ardındaki Karanlık: Mika Çocukları
Güneşte ışıl ışıl parlayan lüks otomobiller, renk renk rujlar, çeşit çeşit farlar, daha nice kozmetik ürün ve hayatımızın her alanında kullandığımız elektronik eşyalar… Hepsinin ortak bir noktası var: Mika! Mika kendinden ışıltılı, elektronikten kozmetiğe, oradan da araba boyalarına varıncaya kadar birçok alanda yaygın kullanımı olan gümüş renkli bir mineral… Güneşte parıl parıl parlayan ve göz kamaştıran bu mineralin toprak altından çıkarılma hikâyesi ise maalesef bir o kadar karanlık.
Dünya mika ihtiyacının yüzde altmışı Hindistan’ın Jarkand bölgesindeki madenlerden karşılanıyor. Kapitalist sömürü düzeninin en karanlık, en vahşi yüzlerinden biri de burada ortaya çıkıyor işte: Çocuk işçilik! Yüzde sekseni ruhsatsız, yani kaçak olan bu madenlerde çoğunlukla çocuk işçiler çalıştırılıyor. Dört, beş yaşında çocuklar dahi var aralarında… Küçücük elleriyle toprağı kazıyor, mikaları çıkarıp temizliyorlar. Çalıştıkları yere maden bile denemez! Bunlar ancak çocukların sığabileceği büyüklükteki çukurlar... Güvenlik önlemi namına hiç bir şeyin olmadığı bu karanlık çukurlarda, her ay ondan fazla çocuk yaşamını yitiriyor. Patronların kâr hırsı, her ay en az 10 Hindistanlı çocuğu birkaç kilogram mikaya kurban ediyor. Madenin çökme riskinin yanı sıra, çocuklar birçok sağlık problemiyle de karşılaşıyorlar. Astım, kalp hastalıkları ve hatta kanser… Çocuklarını tedavi ettirmek isteyen aileler masrafları karşılamak için borç almak zorunda, bu borçları ödemek içinse ailecek daha çok çalışmaları gerekiyor. Tam bir kısırdöngü! Toprak altında kalan, daha yaşamının başında yitip giden çocukların yerine kardeşleri çalışmaya başlıyor. Çünkü bölgede başka hiç bir geçim kaynağı, başka bir iş yok!
Çocuklarla yapılan bir röportaj, Mika Çocuklarının yaşamına dair derin izler taşıyor. “Bugün çalışmak zorunda olmasaydınız ne yapardınız?” diye bir soru yöneltiyor spiker Mika Çocuklarına… Muhtemelen çocuklarla koşup oynardık, gezip tozardık gibi bir cevap bekliyor. Ancak gönlünce koşup oynamak, eğlenmek yani çocukluğunun tadını çıkarmak Mika Çocukları için maalesef hayal bile değil! Çocuklar soruya “karnımız aç, otururduk” cevabını veriyor. Mika madenlerinde çalışan çocuklar, açlıktan ölmemek için her gün ellerinde beyaz mumlar, yüreklerinde dipsiz korkularla giriyorlar karanlık çukurlara… Bir daha o çukurlardan çıkamamak, ertesi güne uyanamamak pahasına…
Peki, kim satın alıyor, çocukların karın tokluğuna çıkardığı mika madenlerini kim kullanıyor? BMW, Volkswagen, L’Oreal ve daha birçok dünya devi marka… Her yıl milyarlarca dolar kâr eden bu büyük markaların patronları da mika madenlerinde çocukların çalıştırıldığını biliyor elbette. Neticede çocuk işçi demek onlar için daha az maliyet, daha ucuz mika demek! Patronlara sorulduğunda da yüzsüzce “çocuklar orada çalışarak yaşam şartlarını iyileştiriyor” diyorlar. Kendi çocukları sınırsız imkânla, bolluk bereket içinde büyüyen bu muktedirler, utanmadan karın tokluğuna bir yük hayvanı gibi çalışmayı “yaşam şartlarını iyileştirmek” olarak yutturmaya çalışıyorlar. Üstelik neden bu çocukların yaşamak için çalışmak zorunda olduğuna dair tek kelime de etmiyorlar. Etmezler, çünkü bunun, efendisi oldukları kapitalist sömürü düzeninin bir sonucu olduğunu onlar da çok iyi biliyorlar.
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün raporlarına göre dünyada 5-17 yaş arasında olan 218 milyon çocuk işçi var. Bu dev çocuk-işçi ordusunun 75 milyonu 5-11 yaş aralığındadır, tehlikeli işkollarında ağır sömürüye maruz kalıyorlar. Aynı Mika Çocukları gibi… Türkiye’de de 2 milyonu aşkın çocuk işçi bulunuyor ve bu sayılar her geçen gün artıyor. Bir tarafta daha oyun çağında fabrikalarda, madenlerde çalışmak zorunda olan milyonlarca çocuk, öte yanda onların alın teriyle, kanıyla kârlarına kâr katan, zevkusefa içinde yaşayan bir avuç asalak, yani patronlar sınıfı... Sermaye sınıfı için işçi çocuklarının canının da geleceğinin de bir kıymeti yoktur. Onlar sadece kârlarını ve lüks yaşamlarını düşünürler! Çocuklarımız onlar için ucuz işgücünden başka bir şey ifade etmez. Daha körpecik çocuklarımızın çalışmak zorunda olmadığı, gönlünce oynadığı, güldüğü, güvende olduğu bir dünya ancak bu sömürü düzeni son bulduğunda mümkün olacak. Bunu mümkün kılmak ise bizlerin elinde!
- Zeytinyağı, Margarin, Süt Tozu
- Toplumsal Sorunların Bireysel Çözümü Mümkün mü?
- Gelişen Ufkumuz, Değişen Dünyamız
- Köşemize Çekilmiyoruz, Emekçi Gençlik Köşemizle Güçleniyoruz!
- Her Şeyi Paraya Bağlayanlar Kim?
- Devlet Bütçesi Kimin Bütçesi?
- İşçilerin Tek Çıkış Yolu Birlik, Dayanışma ve Mücadeledir!
- İşçi Dayanışması 200. Sayı Çıktı!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Ülkeyi Şirket Gibi Yönetmek…
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- İşçi Dayanışması 199. Sayı Çıktı!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Olur Kardeşim Olur!
- Zeytinyağı, Margarin, Süt Tozu
- Toplumsal Sorunların Bireysel Çözümü Mümkün mü?
- Her Şeyi Paraya Bağlayanlar Kim?
- İşçilerin Tek Çıkış Yolu Birlik, Dayanışma ve Mücadeledir!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Yiyorlar, İçiyorlar Hesabı Bize Ödetiyorlar
- 2025, 2024’ten Daha mı İyi Olacak?
- Ters Yüz Edilen Gerçekler: Suç Ne? Suçlu Kim?
- Dünya İşçi Sınıfının Birliği Yolunda Mücadelemizi Büyütelim!
- Artan Zenginliğin Arkasında Büyüyen Yoksulluğumuz
- Kaynakları Tüketen Kim?
- Yaşadım Diyebilmek İçin!
Son Eklenenler
- İşçi Dayanışması yayınlandığı ilk günden bu güne biz işçilere kocaman bir sınıf olduğumuzu, yaşamlarımızın, sorunlarımızın ve çözüm yollarının ne kadar yakın olduğunu anlatmaya devam ediyor. Yazıların kaleme alınmasından görsellerin hazırlanmasına,...
- İstanbul Planlama Ajansının (İPA) Ekim ayı araştırmasına göre, İstanbul’da ortalama stres seviyesi 10 üzerinden 6,9 çıktı. Aslında bu veri sadece İstanbul’u yansıtmıyor. Mersin olsun, İstanbul olsun hiç fark etmiyor: Stres seviyemiz artıyor,...
- Sevgili işçi kardeşlerim, başlıktaki sözlere gelmeden meramımın tamamını anlatmak için 6 ay geriye gitmem gerekiyor. Mayıs ayının son haftasında iki azı dişime kanal tedavisi için Dokuz Eylül Üniversitesi diş bölümüne randevu alarak gitmiştim. İki...
- “Zeytinyağlı yiyemem aman/ basma da fistan giyemem aman…” Kütahya ya da Bursa yöresine ait olduğu düşünülen bu türkü düğünlerde, keyifli eş dost toplantılarında hep bir ağızdan söylenir. Hatta eğlenceli ritmi karşılıklı oynamaya da teşvik eder....
- Hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı korkunç boyutlara ulaştı. Emekçiler olarak temel ihtiyaçlarımız olan barınma, beslenme gibi ihtiyaçlarımızı karşılamakta zorlanıyoruz. Aldığımız maaşlarla kirayı mı ödeyelim, karnımızı mı doyuralım diye kara kara...
- Kapitalist sistemde yaşıyoruz ve bu sistemin yol açtığı büyük-küçük pek çok sorunla boğuşuyoruz. Peki sorunlarımızı çözmek için ne yapıyoruz? Örneğin pek çoğumuzun ailesinde çocuk, hasta, yaşlı ya da engelli olduğu için bakıma muhtaç yakınlarımız...
- İşçi Dayanışması çıktığında her birimiz ilk görüşte etkilendiğimiz yazıyı seçiyoruz. Neden etkilendiğimizi, yazının bizi nasıl etkilediğini, neyi düşünmemizi sağladığını anlatıyoruz birbirimize. Bu yazıyı herhangi bir arkadaşımıza nasıl ve neden...
- Mutsuzluk ve umutsuzluk gençler arasında adeta bir salgın gibi yayılıyor. Etrafımıza, arkadaşlarımıza bakıyoruz, yaşamdan tat alamadığını söyleyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. “Her günüm bir öncekiyle aynı”, “yarından bir beklentim yok”, “bana...
- Biz işçiler haftanın her günü vardiyalı bir şekilde 24 saat çalışırız. Yeri gelir Pazar mesai yaparız. Dinlenmeye, ailemize vakit ayırmaya zaman bulamayız. Sanki biz işçiler için hayat sadece çalışmaktan ibaretmiş gibi. Fabrikada mühendis bir...
- Eskiden her sorunun beni bulduğunu, bu sorunları yaşayan tek kişinin ben olduğumu düşünüyordum. Sonra UİD-DER ile tanıştım ve İşçi Dayanışması’nı düzenli olarak okumaya başladım. Bir genç olarak, gençlik yazılarını okudukça bu sorunları yalnızca...
- Ben büyük bir tekstil fabrikasında çalışıyorum. Başta Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek olmak üzere siyasi iktidar sözcülerinin, asgari ücret zammının hedeflenen enflasyon oranına göre yapılacağını her fırsatta söylemelerine rağmen asgari ücrete...
- Son günlerde sohbet edebildiğim her insana Türkiye’deki Suriyeliler hakkında ne düşündüklerini soruyorum. Devamındaysa nerede dünyaya geldiklerini, neden göçüp büyük kentlere geldiklerini soruyorum. Son olarak aile büyüklerinin nerelerden göçerek...
- Sevgili işçi kardeşlerim, 8 yaşına kadar babasız, 8 yaşından sonraysa hem anasız hem de babasız büyümüş sayılırım. 12-13 yaşıma kadar mahallede ve çalıştığım fabrikada anası-babası yanında olan arkadaşlarıma imrenmiş, onları kıskanmışımdır. O halimi...