Buradasınız
Pasifik’te Bir Bulut ve Japon Balıkçısının Sözü

Latince adı “Mare Pacificum” yani “Barışçıl Deniz” olan dünyanın en büyük okyanusudur Pasifik. Fakat adının anlamının aksine nice savaşlara ve acılara tanık olmuştur. İkinci Dünya Savaşının sonunda ABD tüm rakiplerini korkutmak, dünyanın mutlak gücü olduğunu göstermek için Japonya’ya iki atom bombası attı. Hiroşima ve Nagazaki’de patlayan bombalar, insanlığın o güne kadar görmediği bir yıkıma yol açtı. Otlar, ağaçlar, hayvanlar yani canlı olan ne varsa kavruldu, yok oldu. Geride kalanlar ise dinmek bilmeyen acılara mahkûm oldular. Radyasyon havayı, toprağı, suyu zehirledi. Kapitalistlerin kâr hırsı, güç ve zenginlik hevesleri yüz binlerce insanın katledilmesine neden oldu.
İnsanlık tarihine kara leke olarak geçen bu günlerin bir daha yaşanmayacağına dair yeminler edildi. Fakat nükleer silahların üretimi devam etti. ABD, 2. Dünya Savaşının ardından Pasifik’te bulunan Marshall adalarının hâkimiyetini ele geçirmişti. İkiyüzlüce silahsızlanmaktan söz eden ABD, 1946-1958 yılları arasında Marshall Adaları’nda tam 67 kez nükleer bomba denemeleri gerçekleştirdi. Bu denemelerin en dehşet vericisi Mart 1954’te Bikini Adalarında gerçekleştirilen hidrojen bombası testiydi. Atılan hidrojen bombası Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan bombalardan bin kat daha güçlüydü. Bomba gökyüzünde mantar şeklinde bir bulut oluşturmuştu. Bu bulutun rüzgârla birlikte yayılan radyoaktif serpintileri hem okyanusa hem de etrafındaki adalara ulaşmıştı. O sırada okyanusta bir Japon balıkçı gemisi bulunmaktaydı. Gemideki 23 kişi, hidrojen bombasının ortaya çıkardığı toz bulutundaki radyasyondan zehirlendi. Balıkçıların yaşamı artık hiçbir zaman eskisi gibi olmayacaktı.
Yaşamını işçi sınıfı davasına adayan Nâzım Hikmet, bu felaketten iki yıl sonra, dünyadaki barış mücadelesine katkı sunmak için yazar balıkçıların türküsünü. Nâzım Hikmet’e “Japon Balıkçısı” şiirini yazdıran bu felaket, kapitalist efendilerin insanlığa yaşattığı cehennemin bir kesitidir. Şöyle başlar dizelerine: “Denizde bir bulutun öldürdüğü Japon Balıkçısı genç bir adamdı. Dostlarından dinledim bu öyküyü. Pasifikte sapsarı bir akşamdı.”
Nâzım bu şiiri Japon balıkçılarının ağzından yazar. “Balık tuttuk yiyen ölür, elimize değen ölür” dizeleri “Şanslı Ejderha 5” adlı bu gemideki Japon balıkçılarının sesidir. O ses keskin bir ıslık gibi “Tuzla, güneşle yıkanan/ Bu vefalı, bu çalışkan/ Elimize değen ölür” diye devam eder. Nâzım üretken, hünerli ellerin sahibi olan balıkçıların iç çekişlerini anlatır şiirinde. İnsanlık tarihinin yüz binlerce yıllık emeğinin şekillendirdiği insan eli; ateşi tutuşturmuş, taşı yontmuş, demiri işlemiş, ekmeği pişirmiş, aletler, makineler üretmiş ve bu sayede insanlık ileriye doğru büyük sıçramalar gerçekleştirmiştir. Kapitalizmin açgözlülüğü ise bolluğu, bereketi ve yaşamı yeniden üreten elleri ölüme mahkûm etmiştir.
Devam eder ses: “Badem gözlüm beni unut/ boynuma sarılma gülüm benden sana geçer ölüm…” Pul pul balıkları ağlardan toplarken, kim bilir belki de geleceği düşlerken, Japon balıkçısı “Çürük yumurtadan çürük, benden yapacağın çocuk” diye seslenir eşine, kederlenir Nâzım’ın şiirinde. Bunu balıkçıya laf olsun diye söyletmez Nâzım. Radyasyona maruz kalan adalılar yıllarca acı çekerler, bebekler sakat veya ölü doğar. Öyle ki, kadınlara doğumdan sonra bebeklerinin gösterilmediği söylenir. Denizanasına benzetilen, canlı bile olmayan bebeklerinin… Emperyalist savaşın insan soyunun sonunu getirebilecek vahşetini anlatır Nâzım. Onun şiirinde anlattığı Japon Balıkçısı genç bir adamdı. Onun bir adı vardı: Kuboyama Aykiçi. Felaketten 6 ay sonra büyük acılar içinde yaşamını yitirdi. Diğer balıkçıların çoğunluğu aradan geçen yıllar içinde kanser ve benzeri ölümcül hastalıklara yakalanarak öldüler.
Kapitalistler yarattıkları felaketlerden ders çıkardıklarını, bir daha aynı acıların yaşanmayacağını söylediler. Peki, ne oldu? Balkanlar, Afganistan, Irak, Suriye, Yemen, Libya, Ukrayna… Emperyalist savaş genişleyerek devam etti, ediyor. Nâzım’ın Japon balıkçısına söylettiği trajik sözler dünden bugüne, bir diyardan başka diyara uzanıyor. Bugün emekçi insanlığın kapitalizmin karanlık denizinden kaçacakları güvenli bir limanı yok. Aksine insanlığa ölümden başka bir şey vaat etmeyen kapitalist sistem bir girdap gibi insanlığı dibe çekerek nefessiz bırakıyor.
Nâzım, “İnsanlar ey nerdesiniz?” diye seslenerek bitirir şiirini. Yani şunu sorar: “Savaşlara, katliamlara ve insanlığa yaşatılan felaketlere karşı mücadele etmek için daha neyi bekliyorsunuz?”
- Everest’e Tırmanmak da Sınıfsal!
- Filler, Karıncalar ve Kıssadan Hisse
- “Bu Sene Hiç Kiraz Yediniz mi?”
- Aşçı ya da Doktor… Çocuklarımız Ezilmekten Nasıl Kurtulur?
- Söyleyecek Sözümüz, Verecek Hesapları Olmalı
- Gazze ve İnsanlığın Onur Mücadelesi
- Bizi Güçlü Kılan Birlik ve Dayanışmadır!
- Emekten Yana Bir Bilim İnsanı: Alice Hamilton
- Kölelerin İsyanı, Ücretli Kölelerin Gücü
- İşçi Dayanışması 208. Sayı Çıktı!
- Brecht ve İşçiler İçin Sanat
- Örgütlü Olamayan Ucuz İşgücü Olur
- Komşunun Evi Yanarken…
- İşçi Gençlik Patronların Kölesi Olmayacak
- On Depo Benzin İle Ölçülen Emek
- Yaşadığımız Çağın Sorumluluğunu Almak, Guido Gibi Olmak!
- “Greve Çıktık, Elimize Ne Geçti?”
- Sağlıksız Bir Sağlık Anlayışı
- Kim Bu Herkes?
- Zeytin Ağacına Bile Düşmanlar!
- Brecht ve İşçiler İçin Sanat
- Esirler Dünyasına Özgürlük Çağrısı: Enternasyonal!
- İşçi Sınıfının Unutulmaz Önderi Kemal Türkler
- 24 Ocak Kararlarından Orta Vadeli Programa Saldırılar Sürüyor
- Görkemli Eylemleriyle Madenciler
- Jack London: İşçi Sınıfının Kalbinden Bir Yazar
- Savaş ve Sömürü Kıskacında “Dünya Çocuk Hakları Günü”
- Netaş Grevi İlham Vermeye Devam Ediyor
- 12 Eylül’den Önce 12 Eylül’den Sonra
- Barış, İşçi Sınıfının Mücadelesiyle Gelecek!
- Srebrenitsa Katliamının 29. Yılında Emperyalist Savaş Gerçeğini Bir Kez Daha Hatırlamak
- 12 Haziran: Kapitalizmin Çocuk İşçi Sömürüsü Büyüyor
- Haziranda Ölümsüzleşenlere…
- Süleyman Hocamızla Arının Balı, İşçinin Bilinci
- 28 Nisan: Yaşamak İçin Örgütlen!
- DİSK’e Giden Yol: Paşabahçe Grevi
- Kavel Destanı ve Grev Hakkı
- 24 Ocak Kararlarından Bugüne Sermaye İktidarlarının Zihniyeti Değişmiyor
- Şafaktan ve Ümitten Korkanlara İnat
- Maden-İş Geleneği, Singer Fabrika İşgali
Son Eklenenler
- Yalova’da bulunan Sefine Tersanesi işçileri, patronun çalışma koşullarında yaptığı tek yanlı değişikliğe karşı direnişe geçti. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın (SYDV) grevi beşinci gününde anlaşmayla sonuçlandı. Artvin Şavşat Belediyesinde...
- Milyonlarca kamu emekçisinin ve emeklisinin taleplerini boşa çıkaran 8. Dönem Toplu Sözleşme süreci, Kamu Hakem Kurulu tarafından karara bağlandı. Hakem Kurulu, 2026 yılında ilk altı ay için yüzde 11, ikinci altı ay için yüzde 7; 2027 yılı için ise...
- 1 Eylül Dünya Barış Gününde Diyarbakır’dan Ankara’ya pek çok kentte eylemler düzenlendi. Ankara’da Emek Barış ve Demokrasi Güçlerinin çağrısıyla Kolej Meydanında bir araya gelen kitle sloganlar, alkışlar ve zılgıtlar eşliğinde Sakarya Meydanına...
- Bazı zenginlerin “ölmeden yapılacaklar listesi”nde dünyanın en yüksek tepesi olan Everest’e tırmanmak vardır mesela. Zaman zaman sosyal medyada bu insanların “başarı”larını anlatan çeşitli videolar, haberler çıkar karşımıza.
- Şeker-İş Sendikasının örgütlü olduğu Kütahya Şeker Fabrikasında, Mart ayından bu yana süren toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine 30 Ağustosta başlayan grev, 3’üncü gününde sürüyor.
- İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri’nin çağrısıyla İstanbul Kadıköy’de yapılan mitinge binlerce kişi katıldı. Kadıköy Söğütlüçeşme’de toplanan kitle, “Savaşa ve Sömürüye Karşı Demokrasi ve Barış Kazanacak” pankartı arkasında rıhtımdaki miting...
- Türk-İş’e bağlı Koop-İş Sendikasının örgütlü olduğu Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın (SYDV) Türkiye genelindeki 1003 kurumunda çalışan 10 bin kamu işçisi 29 Ağustosta greve çıktı.
- Güvenliğin ve danışmanın olduğu katta her 5 dakikada bir “sistemsel hata ve arıza olduğu için tüm katlarda hizmet verilemiyor” şeklinde anonslar yapılıyordu. Önce güvenliğe gidip bu yapılanın yanlış olduğunu, insanlara memurların iş bıraktığının...
- Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca adlı romanında Yaşar Kemal, sömürülenlerle sömürücüler arasındaki büyük çelişkiyi anlatır. “Çünkü” der, “sömüren güçlü azınlıkla, sömürülen ve güçsüz sanılan çoğunluk, her çağda vardı. Ama bu çelişki...
- İktidarın “Kamu Çerçeve Protokolü” sürecindeki tutumunu protesto etmek için yapılan bir eylemin ardından bir kadın işçi çevresindeki insanlara sordu: “Bu sene hiç kiraz yediniz mi?” Bu soruya evet diyen tek bir kişi çıkmadı. Kilosu 700 lirayı aşan...
- Mücadele örgütümüz UİD-DER’in saflarında yer almış her işçi kardeşimizden, çoğu zaman övgü dolu sözler duyarız. Bu sözler tesadüf değil, UİD-DER’in sınıf mücadelesinin tarihsel deneyimlerinden süzülüp gelen mücadele kültürünün bir sonucudur. Ben de...
- İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri, 1 Eylül Dünya Barış Günü kapsamında 31 Ağustos Pazar günü Kadıköy’de bir miting düzenleyeceklerini duyurdu. Miting çağrısı, Mecidiyeköy’de bulunan Tüm Bel-Sen İstanbul Şube binasında 27 Ağustosta...
- Toplamda 6,5 milyon kamu emekçisi ve emeklisini ilgilendiren 8. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinde, anlaşma sağlanamadı. Kamu İşveren Heyeti ile konfederasyonlar arasında görüşmeler çıkmaza girdiği için, süreç Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna...