Buradasınız
Salgın, Çocuklarımız, Çocuklarımıza Mirasımız
Koronavirüs salgını, egemenlerin ikiyüzlülüğünü ve vurdumduymazlığını gözler önüne seriyor. Toplumsal bir sorun olan salgına karşı gerçek anlamda mücadele etmek yerine, derhal onu kullanmaya, krizin üzerini onunla kapatmaya başladılar. Bir taraftan salgının bir felaket olduğunu söylerken, öte taraftan sıra hastalığa karşı etkili önlemler almaya gelince; “maske, mesafe, el yıkama” diye diye salgından korunmanın yolunu bireysel çabamıza indirgediler. Sağlık hizmetlerinin parasız olmasından, hastaneler inşa edilmesinden, işçilerin çalışma şartlarının düzeltilmesinden, düzenli testlerden, bağışıklığı güçlendirmek için ücret artışından hiç bahsetmediler. Tam tersine bizi işsizliğe, yoksulluğa mahkûm ettiler.
Malum, sonbahardayız, okullar açılıyor. Biz emekçi kadınlar şimdi yine aynı tutumla karşı karşıyayız. Çocuklarımızın sağlığını korumak, eğitimlerini sürdürmelerini sağlamak, evde internet üzerinden eğitimin koşullarını yaratmak hep bizim sırtımıza yıkıldı. Ülkeyi yönetenler bu zorluklar salgın nedeniyle yaşanıyormuş, gayet normalmiş, başka türlüsü olamazmış gibi davranıyorlar. Yeni okullar açılmasından, okulların altyapısının geliştirilmesinden, sınıf mevcutlarının azaltılmasından, hijyen için her türlü önlemin alınmasından, daha fazla öğretmen istihdam edilmesinden, her okulda sağlık çalışanı bulundurulmasından bahsetmiyorlar. Görünen köy kılavuz istemiyor: Çocuklarımızı zerre kadar umursamadıkları ortada!
Dünya ilk kez bir salgınla karşı karşıya kalmıyor. Egemenler bu felaketleri en az hasarla ya da daha da zenginleşerek atlatırken, emekçiler her zaman en ağır kayıpları verdi. Mesela 1867’de Amerika’nın Memphis eyaletinde korkunç bir humma salgını yaşandı. Emekçi bir kadın olan Mary Harris Jones 4 çocuğu ve eşini bu salgında kaybetti. Mary şöyle anlatıyordu salgın sırasında yoksul mahallelerinde yaşananları: “Salgının kurbanları asıl olarak yoksullar ve işçilerdi. Zenginler ve tuzu kurular ise şehri terk ettiler. Okullar ve kiliseler kapatıldı. İzin belgesi olmaksızın insanların bir sarıhummalının evine girmesine izin verilmiyordu. Yoksullar hemşire bulamıyordu… Ölüler geceleri çabucak ve törensiz gömülüyordu… O günlerde 4 küçük çocuğum tek tek hastalandı ve öldü. Onların küçük bedenlerini yıkadım ve gömülmeye hazırladım. Kocam da hummaya yakalandı ve öldü. Acıyla dolu o gecelerde tek başınaydım. Kimse yardımımıza gelemiyordu çünkü diğer evlere de benimki gibi ateş düşmüştü…”
Mary, tüm bunları yaşadıktan sonra hayata küsmedi. Kalan tüm ömrünü bu eşitsiz, adaletsiz, zalim sisteme karşı mücadele ederek geçirdi. Kendi çocuklarını bu sistemin çarklarına kurban vermişti ama başka yoksul çocuklarının, işçi sınıfının çocuklarının kurtulması için mücadele etmeye ant içmişti. O günden sonra Mary artık işçilerin mücadelesinde en ön saftaydı. Öyle ki bu mücadele çocukların çalıştırılma yaşının yükseltilmesini, çocuklar için iş saatlerinin kısaltılmasını sağladı. O artık Jones Ana’ydı. Madencilerin yanında o vardı. Tekstil işçilerinin yanında o vardı. Grevlerde, eylemlerde o vardı. Amerikalı egemenler onu “Amerika’nın en tehlikeli kadını” ilan etmişlerdi. Evet, o patronlar sınıfı için gerçek bir tehlikeydi ama ezilenler için umudun ve mücadele azminin simgesiydi. Bu nedenle Amerikalı işçi ve emekçiler Jones Ana’yı sevmeye, saygıyla anmaya ve mücadele mirasına sahip çıkmaya devam ediyorlar. Jones Ana’yı bilen bugünün emekçi kadınları “onun bizim çocuklarımız üzerinde hakkı var” diyorlar.
Amerika’da hem kendi çocuklarının hem de işçi sınıfının tüm çocuklarının geleceği için mücadele eden daha pek çok insan oldu. Mesela 8 saatlik işgünü hakkının kazanılmasını sağlayan işçi önderlerinden biri olan Albert Parsons… Amerikalı patronlar, işçi sınıfına gözdağı vermek için Albert Parsons’u katlettiler. Ama nafile! İşçiler mücadelelerini sürdürdü ve zafer kazandı. Parsons çocuklarına bıraktığı mektupta şunları söylüyordu: “Hiç bir zaman hayat böyle geldi böyle gidiyor demeyin. Erdemli ve cesaretli olun. Korkmayın hiçbir zaman! İyilik, doğruluk ve adaletten ayrılmayın.”
Biz emekçi kadınlar “hayat böyle geldi böyle gidiyor” diyenlere inanmıyoruz. Jones Ana gibi, Albert Parsons gibi değişim yaratabileceğimize inanıyoruz. Çocuklarımızı, geleceğimizi insanlığın başına bela olan bu sömürü düzenine kurban etmeyeceğimizi bir kez daha vurguluyoruz. Birlik olarak, birbirimize cesaret, güç ve güven vererek, mücadelede öne çıkarak çocuklarımıza en güzel mirası bırakacağız. Ve bu mirasla büyüyen çocuklarımız sömürünün olmadığı bir dünya kuracaklar…
- Yaşıyoruz Sanıyoruz
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- UİD-DER’de Bir Kez Daha 8 Mart Coşkusu
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Mücadelenin Adıdır Kadın
- Ekmeğe Zam Yapılırsa
- UİD-DER’de 8 Mart Etkinlikleri: Geçmişten Geleceğe Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü!
- Mücadelemizin Sembolü 8 Mart
- Emekçi Kadınlarız, 8 Mart Ruhuyla Birleşiyoruz!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Emekçi Kadınlar Savaşı Durdurmak İstiyor Ama Nasıl!
- Boyun Eğmek mi Birlikte Karşı Durmak mı?
- Bir Şey Yapmalı! Ama Ne?
- Emekçi Kadınlar Savaşa Karşı Durabilir
- Genç Rosalar Olup Mücadeleyi Büyütmeliyiz
- Değişim Küçük Adımlarımızla Başlar
- Direnen Haliç ve Bizim Direnişimiz
- Annelik Kursağımızda Kalmasın, Bu Düzeni Değiştirelim!
- MESS Sözleşmesi ve Emekçi Kadınlar: Ne Düşünüyoruz? Nasıl Düşünmeliyiz? /2
- MESS Sözleşmesi ve Emekçi Kadınlar: Ne Düşünüyoruz? Nasıl Düşünmeliyiz? /1
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- Hayat Pahalı Ama Hayatımız Çok Ucuz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- Büyüyen Yoksulluk ve Sosyal Yardımlar
- Rakamların Ardına Gizlenen Gerçekler
- Sermayenin ve İktidarın Saldırılarını Püskürtmek İçin 1 Mayıs Ruhuyla Birleşelim
- İşçi Dayanışması 192. Sayı Çıktı!
- Bumerang Geri Döner!
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- İşçi Dayanışması 191. Sayı Çıktı!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- MESS Sözleşmesinden Çıkardığımız Bir Ders Var
- Patron Haklı mı?
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- Hayat Pahalı Ama Hayatımız Çok Ucuz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- Büyüyen Yoksulluk ve Sosyal Yardımlar
- Rakamların Ardına Gizlenen Gerçekler
- Sermayenin ve İktidarın Saldırılarını Püskürtmek İçin 1 Mayıs Ruhuyla Birleşelim
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- Unutma, Örgütlen, Hesap Sor!
- Bölünenler mi Birleşenler mi Kazanır?
- Örgütlülük İşçi Sınıfının Gücü, Toplumun Umududur!
- Asıl Düşman Olan Kim?
- “Dejavu” Sarmalını Kırmak İçin
- Derby’den Özak’a Sendikalı Olma, Sendika Seçme Hakkı
- Boyun Eğmek mi Birlikte Karşı Durmak mı?
Son Eklenenler
- Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Mersen’de işçiler, sendika ve toplu sözleşme hakları için 19 Nisanda greve çıktı. Sendikadan yapılan açıklamada şu sözlere yer verildi: “Fransa sermayeli Mersen’in merkez yöneticileri...
- İşçi Dayanışması’yla tanışmış işçi kardeşlerimiz, gazetemizin kendilerinde yarattığı değişimi çok iyi bilir. UİD-DER ile yolları kesişen her işçi kardeşimizin zihni açılır, doğru bir ifadeyle dünyaya ve her şeye sanki üç boyutlu bir gözlükle bakar...
- Bu dünyaya sadece çalışmak için gelmiş gibiyiz. İşyerinde arkadaşlarımın ağzından sürekli şu sözler dökülüyor: “Ya biz bu dünyaya çalışmak için mi geldik? Evde iş, fabrikada iş… Sürekli bir döngünün içinde dönüp duruyoruz. Neden bu kadar çok...
- Türkiye’de seçimler öncesinde çok sayıda emekli eylemi gerçekleşti. Emeklilerin yaşadığı sorunların sandığa yansıyarak yerel seçimleri etkilediği herkesin malumu… Sorunlarımız bitmedi ve seçim sonrasında da emekliler olarak taleplerimizi haykırmaya...
- Merhaba dostlar; bizler İstanbul’dan bir grup öğretmeniz. 1 Mayıs’a yaklaşırken duygularımızı siz işçi kardeşlerimizle paylaşmak istedik. Öncelikle her sene olduğu gibi bu sene de 1 Mayıs coşkusunu haftalar, aylar öncesinden hissetmeye başladık. O...
- Öz Gıda-İş Sendikasında örgütlü işçilerin 7 Marttan beri grevde olduğu Abalıoğlu Lezita fabrikasında 16 Nisanda jandarma işçileri ve sendikacıları darp etti ve ters kelepçeyle gözaltına aldı. Yaralanan 8 işçi hastaneye kaldırıldı. İzmir Kemalpaşa’da...
- 17 Nisan Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü kapsamında Türkiye’nin pek çok kentinde sağlık emekçileri basın açıklamaları gerçekleştirdi. 12 yıl önce Gaziantep’te görev sırasında katledilen Dr. Ersin Arslan ve sağlıkta şiddet sonucu yaşamını...
- Bursa’da faaliyet gösteren Durak Tekstil’de 6 işçi Öz İplik-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılmış ve fabrika önünde direnişe geçmişlerdi. 6 Şubattan itibaren direnişlerine kararlı bir şekilde devam eden Durak Tekstil işçileriyle dayanışma...
- Sermaye sınıfı ve iktidar bizi bir birey, bir insan olarak değil sadece ucuz işgücü kaynağı olarak görüyor. Çok çocuk doğurmamızı, gelecek işçi kuşaklarını yetiştirmemizi beklerken, kadın istihdamını teşvik ettiklerini söylerken, doğum ve emzirme...
- Adıyaman’ın Besni ilçesinde bulunan Mega Polietilen fabrikasında 2 aylık ücretleri gasp edilen işçiler 8 Nisanda iş bırakarak direnişe başladı. 15 Nisanda BİRTEK-SEN’in çağrısıyla fabrika önünde bir dayanışma eylemi yapıldı. 5 Nisandan bu yana...
- İşçi sınıfının 8 saatlik işgünü için mücadelesinden doğan 1 Mayıs’ın 138 yıllık bir tarihi var. Kuşaklar boyunca kadın ve erkek işçiler işgününü 8 saate indirmek için mücadele ettiler ama bu mücadele işgününün kısaltılması talebiyle sınırlı kalmadı...
- Hepimiz artan hayat pahalılığından şikâyet ediyoruz. Geçimimizi sağlamakta, ay sonunu getirmekte zorlanıyoruz. Çarşı-pazarda, marketlerde hep aynı sohbeti yapıyor, aynı dertten yakınıyoruz: Hayat çok pahalı! Çoğumuz için tatil yapmak, hafta sonu...
- İsrail’in Gazze’ye saldırıları altıncı ayını geride bırakırken altı aydır meydanları dolduran İngiltereli işçi ve emekçiler “acil ve kalıcı ateşkes” ve “İsrail’e silah satışının sonlandırılması” talepleriyle bir kez daha meydanlara çıktı. 13 Nisanda...