Buradasınız
Bataklık Varsa Sinek de Vardır!
Savaşlar, göçmenlik, orada burada patlayan bombalar, ölümler, işsizlik, yoksulluk, şiddet, cinnet… Aynı işyerinde çalışan iki işçi bu sorunların sebebi üzerine tartışırken; “62 kişinin serveti dünyadaki üç buçuk milyar insanın toplam servetine eşitlenmiş. Böyle inanılmaz bir çelişki varken dünya nasıl huzur bulsun?” demiş biri. Diğer işçi karşılık vermiş: “Mesele sadece zengin-fakir meselesi değil be kardeşim, insanın iyisi var kötüsü var!” Acaba hangi işçi haklı?
İnsan toplulukları gündelik yaşamlarını sürdürebilmek için üretim yapmak zorundadır. Karnımızı doyurmamız, barınmamız, çocuğumuzu büyütmemiz toplumun üretim yapmasıyla mümkün olur. Üretim zenginlik getirir. Ama zenginliği kimin ve nasıl ürettiği, zenginliğe kimin ve nasıl el koyduğu çok önemlidir. Çünkü toplumdaki tüm sorunlar aslında buradan kaynaklanmaktadır.
Meselâ yüz yıllar önce kölelerin çalıştığı, toprağı ekip biçtiği, saraylar inşa ettiği, her şeyin köle emeğiyle üretildiği; eli kırbaçlı efendilerin zenginleşip semirdiği toplumlar olmuş. Bu toplumlara köleci toplum denmiş. Köleci toplumlarda insanlar iki ana gruba ayrılmış: köleler ve efendiler. Bu toplumdaki adalet anlayışı, hukuk, gelenekler, inançlar her zaman efendilerin çıkarlarına göre şekillenmiş, onlara hizmet etmiş. Köleler alınıp satılmış, efendileri tarafından öldürülmüş. Ama tüm bunlar hukuka ve dine aykırı görülmemiş o zamanlar. Herkes bazı insanların köle bazı insanlarınsa efendi olmasının normal olduğunu, yazgı olduğunu düşünmüş. Köle sayısı arttıkça toplumdaki çürüme de artmış. Eski Roma’da efendiler daha çok yiyebilmek için kusmayı alışkanlık haline getirirken, köleler açlıktan ölmüş. Filozoflar toplumun sorunlarının kaynağını, ahlâki çürümenin nedenlerini düşünüp durmuş. Bazısı sorunun kölelerin ahlaksızlığı, efendilerin savrukluğu olduğunu söylemiş. Dürüst olanlarsa, insanların köle ve efendi olarak ayrılmasının tüm sorunların kaynağı olduğunu söylemekten çekinmemiş. İnsanların birbirine eşit ve kardeş olacağı bir dünyayı özlemiş.
Derebeylerin tüm toprakların sahibi olduğu, malikânelerde sefa içinde yaşadığı, toprağı işleyen serflerinse sabahtan akşama kadar çalıştığı toplumlara da feodal toplum denmiş. Bu toplumda serfin ürettiği tahıla derebeyi el koymuş, serfler aç ve sefil kalmış. Derebeyinin neredeyse tahılın tamamına el koyması olağan sayılmış. Feodal toplumda da çelişkiler büyümüş, büyüdükçe üstünün daha fazla örtülmesi gerekmiş. Büyücülük ve hurafeler yaygınlaşmış. İnsanlar cadı diye yakılmış, kiliseler para karşılığında cennette arsa satmış, sorunlar büyümüş çürüme almış başını gitmiş. Filozoflar bir kez daha sorunun kaynağını aramışlar. Kimisi yine insanın içinde kötülük olduğunu iddia etmiş. Kimisiyse buna inanmamış, insanları çürüten nedenleri görmüş ve açıklamış.
Şimdi tarihin bu aşamasında içinde yaşadığımız topluma kapitalist toplum deniyor. Peki, bu toplumda üretimi kim ve nasıl yapıyor, zenginliğe kim el koyuyor? Kapitalist toplumda işçi işgücünü patrona satarak yaşamını sürdürür, çünkü başka çaresi yoktur. Patronlar sınıfı azınlıktadır ama her şeyin sahibi ve efendisidir. Üretim araçları, bankalar, şirketler, toprak, madenler, barajlar, santraller, gökdelenler, rezidanslar onların mülkiyetindedir. İşçilerin işgüçlerini çok ucuza alırlar. İşçi aldığı ücretten çok ama çok daha fazlasını üretir. Milyarlarca işçi yoksulluk içinde eziyet çeker; patronlar ise işçilerin sırtından sermayelerini büyütürler. Zenginlik bir tarafta yoksulluk bir tarafta birikir, uçurum derinleştikçe derinleşir. Bu zulüm düzenini korumak isteyen patronlar işçileri her türlü yolla kandırmaya çalışırlar; medya aracılığıyla toplumu yönlendirir, devlet şiddetini kullanarak toplumu ezmek ve sindirmek isterler. İşçileri birbirine düşürürler. Diğer ülkelerin patronlarıyla rekabet edebilmek için savaşlar çıkarır, emekçileri o savaşta ölüme gönderirler. Buna da “vatan savunması” derler!
Böyle bir düzende patronun zenginliğini, çıkarlarını koruyacak bekçiler gerekir. Gerçeklerin üzerini örtecek dalkavuklar gerekir. Zenginlikten nasiplenmek isteyen çanak yalayıcılar da olur, hırsızlar da, umutsuzlar da. Kıskançlık olur, yaşam kavgası olur, güvensizlik olur insanlar arasında. Toplum alabildiğine çürür. Yani insanı iyi ya da kötü yapan içinde yaşadığı toplumdur, bu toplumun üzerinde yükseldiği ekonomik sistemdir. Bugün tüm kötülükleri üreten ise kapitalist sistemdir. Bataklık varsa sinek de olur. Bataklık kurutulmadan suçu sinekte aramak yersizdir.
Grev Oylaması
- İşçi Sınıfının Mücadele Saflarını Güçlendirelim
- İşçi Dayanışması 193. Sayı Çıktı!
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- Hayat Pahalı Ama Hayatımız Çok Ucuz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- Büyüyen Yoksulluk ve Sosyal Yardımlar
- Rakamların Ardına Gizlenen Gerçekler
- Sermayenin ve İktidarın Saldırılarını Püskürtmek İçin 1 Mayıs Ruhuyla Birleşelim
- İşçi Dayanışması 192. Sayı Çıktı!
- Bumerang Geri Döner!
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- İşçi Dayanışması 191. Sayı Çıktı!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
Son Eklenenler
- Arjantin’de sendikaların çağrısıyla işçiler 9 Mayısta 24 saatliğine genel greve gitti. Faşist devlet başkanı Javier Milei ve hükümetine karşı yapılan genel grev çağrısına çeşitli sektörlerden işçiler karşılık verdi. Genel İş Konfederasyonu’nun (CGT...
- Zorlu bir yıldan geçerken işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’ı, heyecan ve coşku içinde karşıladık. UİD-DER olarak 1 Mayıs’a işçi kentleri Lüleburgaz ve Bursa’da katıldık. Lüleburgaz’da geçirdiğimiz ilk 1 Mayıs’ımız...
- Emekli bir işçi: Bu 1 Mayıs’ta da sınıf kardeşlerimizle kol kola yürüdük. Sınıfımızın taleplerini hep birlikte haykırdık. İyi ki önümüzde bizlere yolu açan sınıfımızın mücadele örgütü UİD-DER var. Kendini, sınıfın taleplerine ve sadece sınıfın...
- Bugün 13 Mayıs 2024. Soma madenci katliamının 10. yıldönümü. 10 yıldır dinmeyen bir acı ve öfkedir Soma Türkiye işçi sınıfının kalbinde. Çünkü Soma’nın hesabı sorulmadı, çünkü Somalar devam ediyor, çünkü kapitalistlerin kâr hırsı yeni Somaların...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’ta bir kez daha dünyanın ve Türkiye’nin dört bir yanında işçiler meydanlara çıktılar. Kapitalist sömürüye, emperyalist savaşa, yoksulluğa, baskılara, eşitsizliğe, adaletsizliğe...
- Çorum’un Dodurga ilçesinde bulunan maden ocağında faaliyet gösteren ODAŞ Elektrik bünyesindeki Yel Enerji’de çalışan işçiler patronun sendika düşmanlığına karşı 9 Mayısta direnişe başladı. Yel Enerji işçileri kötü çalışma koşulları ve düşük...
- Sınıfımızın uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs’ı geride bıraktık. Mücadele örgütümüz UİD-DER, bu sene 1 Mayıs’ı işçi kentleri olan Bursa ve Lüleburgaz’da kutlama kararı aldı. Bizler de bu doğrultuda tüm hazırlıklarımızı yaparak...
- Öz İplik-İş Sendikası, Başkanlar Kurulunu, direnişteki Durak Tekstil işçileriyle dayanışmak amacıyla Bursa’da gerçekleştirdi. Kurulun ardından sendika yöneticileri direnişlerinin 83. gününde Durak Tekstil işçilerini ziyaret etti. Burada yapılan...
- 1 Mayıs işçi sınıfının uluslararası birlik ve mücadele günü. Her 1 Mayıs’ta UİD-DER’li mücadeleci işçiler bir gelincik tarlasını andırır gibi dolduruyorlar meydanları. Her 1 Mayıs’ta, işçi sınıfının bu çalışkan evlatları coşku dolu, disiplinli...
- Merhaba dostlar, uzun zamandan beri çalışma şartlarım nedeniyle birçok etkinliğe katılamıyordum. Yaşımın genç olmasına rağmen heyecanımı yitirmiştim. Hem yaşadığım şehirlerde etkinliklerin olmaması hem de maddi imkânsızlıklar yüzünden uzak kalmıştım...
- İstanbul Eyüpsultan’da özel bir lisenin müdürü 74 yaşındaki emekli öğretmen İbrahim Oktugan öğrencisi tarafından silahla vurularak öldürüldü. Öğretmenler “Can Güvenliğimiz Sağlansın, Gerekli Tedbirler alınsın!” talebiyle İzmir’den Bursa’ya, Mardin’...
- 21-28 Nisan Ebeler Haftası ve 12-18 Mayıs Dünya Hemşireler Haftası vesilesiyle 10 Mayısta İstanbul Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi önünde bir araya gelen hemşire ve ebeler basın açıklaması gerçekleştirdi.
- Bu sene 1 Mayıs’a UİD-DER’le birlikte bir işçi kenti olan Lüleburgaz’da katıldım. 1 Mayıs heyecanımız sabah saatlerinde başladı. Yol boyunca türkülerimizle, marşlarımızla 1 Mayıs alanına gittik. Tabii içimizde İstanbul’da kitlesel ve birleşik bir 1...