Buradasınız
Ah Şu Gebze-Haremler!
Pendik’ten bir işçi
Ben ofis işçisiyim. Bilirsiniz, genellikle ofis işçilerinin servisi olmaz. İşe gidip gelirken Gebze-Harem minibüslerini kullanmak zorundayım. Minibüs deyip geçmemek lazım, bu hat hem Anadolu Yakasındaki İstanbulluların hem de Gebzelilerin olmazsa olmazı. Çünkü metro yok, tren yok, otobüs yok. Yani bu kadar kalabalık iki kente uygun bir ulaşım hizmeti yok. Bu nedenle minibüsle taşıma gibi ilkel bir yönteme ve çılgın Gebze-Harem minibüsü şoförlerine katlanmak zorundayız.
Bu minibüslerde her gün kelle koltukta seyahat ediyoruz. Olmadık kavgalara karışıyoruz. Şoföre, “kardeş biraz yavaş git, durakta 15 dakika yatma, yolcu binerken hareket etme, valizi olan yolcuyu minibüsten atma” gibi sözler söyleyecek olsak “in aşağı” yanıtı alıyoruz. Minibüse yol vermeyen başka bir araç olursa o aracın sürücüsünün dayak yemesine şahit oluyoruz. Kafalarına göre güzergâh değiştirdiklerinde bunun nedenini soramıyoruz. Kışın ortasında saatte 120 kilometre giderken sigara içmek için camı açıp bizi dondurmalarına, yazın sıcağında 50 kişiyi minibüsün içine tıkmalarına, bangır bangır müzik açmalarına, kırmızı ışık takmadan gaza basmalarına ses çıkaramıyoruz.
Geçenlerde bir akşam Gebze’den dönüyordum ve en arka koltukta oturuyordum. Şoförün arkasında ayakta duran 4-5 kişi kendi aralarında sohbet ediyorlardı. İçlerinden bir amca anlatmaya başladı: “Geçen hafta gece saat 11’de Gebze’de ilk durakta bekleyen minibüs şoförüne ‘kaçta kalkacaksın?’ diye sordum. ‘Kayışdağı’nda oturuyorum. Son otobüse yetişmem lazım. Kaçta kalkacaksan söyle, ona göre bineyim’ dedim. ‘Abi üç dakika, bilemedin 5 dakika içinde kalkacağım’ dedi. Minibüse bindim parayı verdim. 3 dakika oldu 10 dakika, 10 dakika oldu 25 dakika, 25 dakika oldu 35 dakika. Çok sinirlendim, uyardım, kavga ettim. Yok, tınlayan yok! ‘Kardeş madem kalkmayacaksın neden bana üç-beş dakika dedin? Şimdi ben evime nasıl gideceğim?’ dedim. ‘Abi, ekmek parası’ dedi. ‘İyi de senin kazandığın bu ekmek helâl değil ki’ dedim. Kavga ettim ama nafile. İnsanlıktan çıkmış, umurunda değil.”
Bunun üzerine minibüs şoförü “abi ne yaparsın, işte, karışmış aramıza üç-dört kişi, bu mesleği rezil ediyor” demesin mi? Biz yolcular başladık gülmeye. “Ne üç beş kişisi ya? Ne kadar hasta ruhlu varsa bu hatta toplanmış” dedik.
Gülüşmeler devam ediyordu ki şoförün etrafındaki kalabalıktan biri, hattın eski şoförlerindenmiş, anlatmaya başladı: “Şimdiki Gebze-Harem şoförlerinin hepsi genç ve yarısı sabıkalı. En ufak bir şeyde toplanıp adam dövüyorlar. Laftan anlamıyorlar. Yolcu toplamak için olmadık işler yapıyorlar. Bizim zamanımızda olmayan şeyler var şimdi. Araba ne halde ona bile bakmıyorlar. Hepsi mal sahiplerinin, hat sahiplerinin suçu. Üç-beş kuruş daha fazla veririm diyene hattı veriyorlar. Ne kadar serseri varsa bu hatta doluşuyor.”
Daha fazla dinleyemedim. Milyonlarca insanın yaşadığı ve çalıştığı kentlerde, üstelik teknoloji bu kadar ilerlemişken, böyle kelle koltukta seyahat etmemiz dehşet verici. Bir kamu hizmeti olarak düzgünce organize edilmesi gereken ulaşım bu şekilde düzenleniyor. Çünkü kapitalizm altında ne insanın ne de insan ihtiyaçlarının bir önemi yok. Bir de işin içine Türkiye kapitalizmi giriyor ki onu burada anlatmayayım. Yanımdaki yolculara durumun garipliğini anlatmaya çalıştım. “Ne yaparsın, durum bu” dediler. Evet, doğru durum bu. Ama yapacak çok şey var. İşe alışmayı reddetmekle, “normal” görmemekle başlamak lazım.
Çocuk ve İşçi Ali
Her Şey Yolunda Ama 6 Milyon Kişi İşsiz!
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
Son Eklenenler
- İzmir Buca’da sendikal baskıların ve işten atma saldırısının devam ettiği Telus önünde direniş başladı. Adana’da SASA Polyester’in PTA tesis şantiyesinde Gemont Endüstri ve ardından Metropol İnşaat adlı taşeron şirketler bünyesinde çalışan inşaat...
- Yeni bir yılın, 2025’in ilk günlerini yaşıyoruz. Ama işçi ve emekçilerin yüreğinde “yeni” olanın getirdiği heyecan ve umut yerine büyüyen endişeler ve kasvet var. Takvim yaprakları hariç hayatımızda değişen tek şey yaratılan ekonomik yıkımın...
- Her Aralık ayında izlediğimiz asgari ücret tiyatrosu bu yıl çok daha trajik bir şekilde sonuçlandı. Resmi enflasyonun, TÜİK’in uydurma rakamlarıyla bile yüzde 47 olduğu, ENAG’a göre yüzde 87 olduğu bir süreçte asgari ücrete sadece yüzde 30 zam...
- DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası ile Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) arasında 2024-2026 dönemi için yürütülen TİS görüşmelerinde MESS’in yüzde 40 oranında zam dayatması üzerine Schneider Elektrik’in Manisa ve Kocaeli...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi bünyesinde, İZENERJİ, İZELMAN, Ege Şehir Planlama, İZFAŞ şirketlerinde çalışan DİSK/Genel-İş Sendikasında örgütlü işçiler maaş, yılsonu ikramiye ve eğitim alacakları ödemelerinin geç ve eksik yapılmasını protesto etmek...
- UİD-DER’li emekçi kadınlar olarak, bir grup Polonez direnişçisi kadın kardeşimizle güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Direnişçi bir ablamız “bize hep ‘aman kurulu düzenimiz bozulmasın’ düşüncesini bellettiler” dedi. Bu söz üzerine uzunca sohbet ettik...
- Polonez işçileri 173 gün süren mücadelelerinin kazanımla sonuçlanmasının ardından fabrika önünde kurdukları direniş çadırını halaylarla, sloganlarla kaldırdılar. 7 Ocakta direniş alanında zaferlerini kutlayan işçiler, davul zurna eşliğinde halaylar...
- İktidar ve sermaye sınıfının saldırıları böylesine ağırken işçilerin birlik olamayacağını düşünmek kime yarar sağlar? Bu düşünce doğru bir akıl yürütme yöntemi olabilir mi? Karşımızdaki yıkım tablosu, işçilerin birleşmek dışında bir çıkış yolu...
- İstanbul Çatalca’da bulunan Polonez fabrikasında işçiler Tekgıda-İş Sendikası’nda örgütlendikten sonra gerekli şartları sağlamalarının ardından yetki başvurusunda bulunmuş ve hemen ardından 146 işçi işten atılmıştı. İşten çıkarmaların ardından...
- Aile Sağlığı Merkezi (ASM) çalışanları, 1 Kasımda yürürlüğe giren Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’ni protesto etmek için 6-10 Ocak günlerinde Türkiye genelinde iş bırakıyor. ASM çalışanları “Eziyet Yönetmeliği” olarak nitelendirdikleri...
- Vivident, Mentos gibi sakız ve şekerleme markalarının üreticisi olan Perfetti Van Melle’nin İstanbul/Kıraç’ta bulunan fabrikasında çalışan işçiler Tekgıda-İş Sendikasında örgütlenmiş, şirket yönetiminin sendika düşmanı tutum ve baskılarıyla...
- Sevgili işçi kardeşlerim, Rus yazar Tolstoy “acı duyabiliyorsan canlısın, başkasının acısını duyuyorsan insansın” der. Tolstoy’un bu ifadeleri özü itibariyle insanlaşmayı anlatır. İşçi sınıfı olarak, sömürücü efendilerden insanlık için insanlaşma...
- İşçilerin mücadele örgütü UİD-DER, sözünü İşçi Dayanışması’yla söylüyor. Kapitalist sömürüye, zorbalığa, ayrımcılığa, haksız savaşlara karşı işçi sınıfına sesleniyor ve diyor ki kurtuluş ellerinizde, birliğinizdedir.