Buradasınız
Akademi Matbaasında Sessizlik Nereye Kadar Sürer?
Kartal’dan bir matbaa işçisi

3 yıldır Akademi Matbaa fabrikasında çalışan bir işçiyim. Fabrikamdaki koşullarıma baktığımda benimle beraber çalışan 300 işçi için insanca çalışma koşullarımızın olmadığını görüyorum. Bizlerden hep daha fazla iş istenirken, verimi artırmamız istenirken, işler yoğunlaştığında sürekli fazla mesailere kalmamız istenirken, tüm bunların karşılığı nedir diye düşünüyorum. Karşılığı kocaman bir hiç ya da daha zor şartlarda yaşamaya çalıştığımız hayatlarımız oluyor. Örneğin ücretlerimiz sürekli olarak gecikmeli ödeniyor ve hatta ikiye bölünüyor. Bizler ücret için çalışan işçileriz. Ücretimizi zamanında alamayınca da ev sahibine, bankaya, kredi kartına, konu komşuya, arkadaşa sürekli olarak borç yapıyoruz. Ve borcumuzu bir türlü kapatamıyoruz.
10 saat çalışıyor olmamıza rağmen üstüne en az iki saat daha fazla mesai dayatılıyor. Fazla mesailerimizin ödemesi de maaşlarımızla aynı kadere sahip. Ödenmeyen fazla mesailer birikiyor, belki 3 ay, belki de 6 ay sonra mesai paralarını alıyoruz. Sesimizi de çıkartmıyoruz, “aman canım nasıl olsa birikmiş olarak alacağız” diyoruz. Borçların faizi birikirken, gecikmeli olarak ödenen mesailerimizin, maaşlarımızın faizi söz konusu bile olmuyor. Patron işi zamanında bizden istiyorsa, ki istiyor, neden biz maaşlarımızı ve mesailerimizi zamanında alamıyoruz? Çünkü örgütsüzüz, çünkü dağınığız ve kaderimizi patronun iki dudağı arasına teslim ediyoruz.
Patron sürekli olarak haklarımızı kırpmaya devam ediyor. Yaklaşık iki yıldır Ocak ayı zam farkını bize ödemedi. Şubat ayından itibaren zamlı çalıştırıyor ve zam farklarını ancak yıl ortasında alabiliyoruz. Hatta bu yıl kimi arkadaşlarımıza zam bile vermediler. Böylelikle patron böl, parçala ve yönet taktiğini uyguluyor. Biz de bu oyuna gelip, zam almışsak çok şükür diye geçiştiriyor, almamışsak boynumuzu büküp oturuyoruz. Zam alan ve almayan arkadaşlar olarak birbirimize küserek meseleyi tartışmıyoruz bile. Bu taktik bir sonraki yıl hiç kimseye zam verilmeyeceğinin göstergesidir aslında ve biz birbirimize sahip çıkmadığımız için de bir sonraki yıl kimseye zam verilmediğinde de sesimiz çıkmayacak.
3 yıl boyunca onlarca işçi arkadaşımız çalıştılar, kimileri daha iyi iş bulma ümidiyle işten çıktı. Kimileri ise haksızlığa uğrayarak çıkartıldı. İşten atılan birçok arkadaşımızın tazminatı ya ödenmedi ya da kesile kesile kuşa döndürüldü. Birçok arkadaşımız da ancak dava yoluyla tazminat haklarını alabildi. Ama yıllar sonra. Bizlerse sessizce onların gelip geçmesini izledik. Fakat unutmayalım ki bir gün sıra bize de gelecek. Hiç kimsenin işi garanti altında değildir. İşimizi garanti altına alacak tek güç örgütlülüğümüzdür.
Biz tüm bu sorunlarla boğuşurken patron ise kâr etmeye devam ediyor. Hangimiz bırakalım birikim yapmayı, ay sonunu rahatlıkla getirebilme lüksüne sahibiz? Çocuklarımızın okul masraflarını ya da hastalandıklarında tedavi masraflarını bile karşılayamıyoruz. Genç işçiler olarak yarınlarımızın garantisi var mıdır? Diğer taraftan fabrikadaki kâğıt tozu, kokusu, tineri ciğerlerimize işliyor. Biz hiçbir şey yapmıyoruz. “Böyle gelmiş böyle gider, biz mi değiştireceğiz bu kurulu düzeni” diyoruz. Ama o düzen ki bizi her geçen gün açlığa talim ettiriyor. Her geçen gün daha bir eziyor, korkaklaştırıyor, sinikleştiriyor.
Evet, biz değiştirebiliriz. Bu fabrikada patron bir kişi fakat biz 300 kişiyiz. Tek bir şey yapmamız yeter ve yetecek. Bir araya gelmeli, sorunlarımızı tartışmalı, birbirimize güvenmeliyiz. Patronun oyunlarına gelmeden çözümü yaratmak üzere örgütlenmemiz gerekir. Örneğin mesailerin geciktirildiği bir dönemde, bir bölümdeki arkadaşlarımızın makinelerini kapatıp iki saat çalışmaması birikmiş mesailerin o günün akşamında ödenmesini sağlamıştı. Demek ki bir araya gelirsek sorunlarımızı rahatlıkla çözebilecek güce sahip olabiliriz.
Kendine güven, örgütlü gücüne güven!
Grev Amaç mı, Yoksa Araç mı
Sendika Bürokrasisinin Meşrebi
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
Son Eklenenler
- Gerek dünyada gerekse yaşadığımız ülkede öyle olaylar, öyle gelişmeler yaşanıyor ki ilk bakışta her şey çok bilinmeyenli bir matematik denklemi gibi karmaşık ve anlaşılmaz görünebilir. Nasıl ki matematikte karmaşık problemleri çözebilmek için...
- İrfan Yalçın’ın “Ölümün Ağzı” romanı, 1940’lı yıllarda Zonguldak köylüsünün “mükellef” adı altında bedavaya çalıştırıldığını belgeleyen bir tanıklıktır. Dönemin tek partili rejiminde, İsmet İnönü madeni teftişe gittiğinde, karşısına dizilen...
- Ha geldi, ha gelecek, yok yok bu sene gelmeyecek derken Yaren leylek Bursa’nın Karacabey ilçesinde, Uluabat Gölünün kıyısında balıkçı Âdem amcayla buluştu. On dört yıllık dostluk! Adı gibi yarenlik yapıyor Âdem amcaya. Aslında kimsenin haberi...
- 11 Nisan’da Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Emek ve Demokrasi Güçleri ve öğrenciler birçok ilde tutuklu öğrencilerin serbest bırakılması talebiyle basın açıklamaları gerçekleştirdi. İstanbul’da KESK İstanbul Şubeler Platformunun...
- Yunanistan’da işçi ve emekçiler bir kez daha kamu ve özel sektörde 24 saatlik genel grev gerçekleştirdi. Tembi tren felaketinin ikinci yıldönümü olan 28 Şubatta tarihindeki en büyük grev ve protestolara sahne olan Yunanistan’da, 9 Nisanda bir kez...
- KESK’e bağlı Eğitim Sen, Birleşik Kamu-İş’e bağlı Eğitim-İş ve Hürriyetçi Eğitim Sen, 10 Nisanda birçok ilde Milli Eğitim Müdürlükleri önünde, kent meydanlarında, sendika şubelerinde proje okullara yapılan keyfi atamalara karşı basın açıklamaları...
- Üzerine sayfalarca yazı yazılabilecek, saatlerce sohbet edilebilecek bir konunun en öz, en çarpıcı halidir sloganlar… Hele ki işçi sınıfının sloganları! Birkaç kelimeyle büyük anlamlar sırtlanırlar. Kimisi somut bir talebi anlatır, kimisi bir...
- Ankara’nın Beypazarı ilçesinde bulunan Çayırhan Maden Ocağında 10 Nisanda gece vardiyası sırasında meydana gelen patlamada 2’si ağır olmak üzere 14 işçi yaralandı.
- Evrensel sağlık kapsamı; tüm insanların ihtiyaç duydukları sağlık hizmetlerine, ihtiyaç duydukları yer ve zamanda, mali sıkıntı çekmeden erişebilmeleri anlamına gelir. Sağlığın geliştirilmesinden, hastalıkların önlenmesine, rehabilitasyon ve...
- Gençlik yılları insanın en güzel, en verimli, en dinamik yılları olarak tanımlanır. Fakat gençlerin dinamizmleri yok ediliyor, gelecekleri ve hayalleri çalınıyor, toplum nefessiz bırakılıyor. Kapitalizm genç kuşaklara bir gelecek vaat etmiyor....
- Ruhunda özgür bir dünyanın umudunu taşıyan, yüreği bencil çıkarlarla değil, toplumsal kurtuluş özlemiyle çarpan sevgili büyüklerimiz ve değerli genç arkadaşlarımız, merhaba!
- Rejimin 19 Martta başlattığı saldırı dalgasına karşı başlayan protestolarda öğrenci gençler kitlesel katılımıyla dikkati çekmişti. Günlerce süren eylemlerde, polis barikatlarına, polisin şiddetli müdahalesine rağmen alanları terk etmeyen yüzlerce...
- Çünkü büyük kapitalist ülkeler, milyonlarca emekçinin vergileriyle oluşan bütçeleri sağlık, eğitim, barınma gibi temel ihtiyaçlara değil daha fazla silahlanmaya akıtıyorlar. Baskıcı ve otoriter uygulamaları arttırıyor, demokratik hak ve özgürlükleri...