Buradasınız
Anlatılan Bizim Hikâyemizdir: Köleliği Kabul Etmeyelim!

İşçiler ne zaman ki birlik oldular, bilinçlendiler ve mücadele ettiler; işte o zaman ekonomik, sosyal ve demokratik haklar elde ettiler. Ama ne zaman ki işçilerin birlikleri dağıldı, aralarındaki dayanışma zayıfladı ve işçiler patron partilerinin arkasından gitmeye başladılar; işte o zaman kazandıkları hakları kaybetmeye başladılar. Son 250 yıllık tarih bu gerçeğin tanığıdır.
Sermaye sınıfı yani patronlar, işçilerin haklarına dönük saldırılarını aralıksız sürdürüyorlar. Elbette bu noktada bir patron-hükümet işbirliği var. İşçilerin haklarına saldırmak söz konusu olunca, hangi partinin iktidarda olduğu fark etmiyor. Geçmişten bugüne patronlar emrediyor, iktidardaki sermaye partileri de bu emirleri yerine getiriyorlar. Türkiye’de 2002’den beri ise işçilerin haklarına saldıran AKP hükümetidir. Her ne kadar işçilerin bir kısmı bu gerçeği tam olarak kavramasa da, gerçek budur.
Bu hükümet, özel istihdam bürolarına ilişkin yasa tasarısını geçtiğimiz günlerde Meclis’e sundu. Meclis alt komisyonunda kabul edilen tasarı yasalaştığında, işçilerin çalışma ve yaşam koşulları kökten değişecek. Çünkü özel istihdam bürolarına işçi simsarlığı yetkisi veriliyor. İşçileri işe alacak bu bürolar, isteyen patrona saatlik, günlük, aylık veya yıllık kiralayacak. Yani işçiler aynı pazardaki bir köle gibi muamele görecek. İşte bu nedenle biz, özel istihdam bürolarına kölelik büroları diyoruz.
Kölelik bürolarıyla birlikte taşeronluk sistemi daha da yaygınlaşıp yerleşecek. Patronlar sınıfı, iş sürekliliğini ve iş güvencesini yok ederek, kadrolu işçiliği tümden mezara gömmek istiyorlar. Bu çalışma düzeninde işçilerin bir araya gelmesi ve hakları için mücadele etmesi ya da sendikalaşması oldukça zorlaşacak. Sendikaların belinin kırıldığı, işçilerin örgütsüz bırakıldığı bu çalışma düzeninde, patronlar işçi ücretlerini daha da düşürüp iş saatlerini uzatacaklar. İşte bu şekilde Türkiye, Çin gibi bir ucuz işgücü cennetine dönüşecek. Kısa süreli sözleşmelerle çalışan, sigortası ve iş güvencesi olmayan işçi, ancak mezarda emekli olacak. Bu çalışma düzeninde işçi, kıdem tazminatını da kaybedecek.
Zaten hükümetin ve patronların bir diğer amacı da kıdem tazminatını fona devrederek ortadan kaldırmaktır. Patronlar sınıfı, kıdem tazminatı ödemesine son vermek, işçilik maliyetlerini ucuzlatmak ve kârlarını büyütmek istiyor. Kıdem tazminatına el konulmasıyla birlikte işçiler iş güvencelerini kaybedecekler. Kıdem tazminatı engelinden kurtulan patronlar, istedikleri zaman istedikleri işçiyi işsizliğin ve açlığın kucağına atacaklar. Bu şekilde işçiler, patronlar karşısında tümüyle çaresiz bırakılmak ve kölelik konumuna itilmek isteniyorlar.
Kölelik bürolarının kurulması ve kıdem tazminatına el konulmasıyla, Türkiye işçi sınıfı kazanılmış haklarının neredeyse tamamını kaybetmiş olacak. Oysa işçi sınıfı çok büyük bedeller ödeyerek bu hakları elde etmişti. Bu hakların elde edilmesinde, Avrupa, Amerika ve Rusya işçi sınıfının büyük emeği var. Onların mücadelesiyle hayat bulan ekonomik, sosyal ve siyasal haklar, Türkiye işçi sınıfının da mücadelesi sonucunda Türkiye’de de tanınmıştı.
Nereden nereye!
Meselâ Avrupa’da, işçilerin başlangıçta hiçbir hakları yoktu. İşçiler 16 saat çalışıyor, yeterince beslenemiyor, uyumaya vakit bulamıyorlardı. Öylesine sefalet koşullarında yaşıyorlardı ki, 40 yaşına gelmeden ölüp gidiyorlardı. İşçilerin sendikaları ya da onları savunacak işçi örgütleri yoktu. Yani işçilerin sermaye sınıfı karşısında birleşmekten ve mücadele etmekten başka çareleri yoktu. Onlar da bunu yaptılar. Sendikalar kurdular ve yüz binler halinde bu sendikalarda örgütlendiler. Bununla da yetinmeyip siyasi partiler kurdular. Milyonlarca üyesi olan sendikalar ve sosyalist partiler, işçilerin hakları için mücadele ettiler, siyaset yaptılar. İşçiler artık meclis kürsülerini de kullanmaya başlamışlardı. Gerçek sosyalist partiler, aynı zamanda kapitalist kâr düzeninin yıkılması için de mücadele ediyorlardı. İşte tüm bu mücadeleler meyvesini verdi: İş saatleri 8 saate düşürüldü, işçilerin çalışma koşulları iyileştirildi, ücretler yükseltildi. Yine bu mücadeleler sayesinde işçilere oy hakkı tanındı.
1917’de işçilerin Rusya’da iktidarı ele geçirmesi tüm dünya patronlarının yüreğine korku saldı. Keza İkinci Dünya Savaşı sonrasında tüm Avrupa’da patronlar işçi devrimi korkusuyla titriyorlardı. İşçilerin öfkesini yatıştırmak isteyen sermaye sınıfı, bir kez daha önemli tavizler vermek zorunda kaldı. İşçiler yeni ekonomik ve sosyal haklar elde ettiler.
“Sosyal devlet” uygulamaları olarak adlandırılan bu kazanımlar, şu ya da bu biçimde tüm dünyada işçilere yansıtıldı. Meselâ kapsamlı bir sosyal güvenlik sisteminin oluşturulması, bu sayede işçilerin ücretsiz sağlık hakkına kavuşması, emekli olması ve maaş alması bu kazanımların sonucudur. Keza işten atılmayı zorlaştıran ve çalışma düzenine işçilerden yana kurallar koyan yasalar, iş güvencesi sağlayan kıdem tazminatı veya ikramiye gibi haklar da bu kazanımların ürünüdür.
Ancak sermaye sınıfı, özellikle 1980’lerin başından itibaren neo-liberal kapitalist politikaları devreye soktu ve işçilerin haklarına saldırmaya başladı. Ne yazık işçiler birliklerini koruyamadıkları için, patronlar ile işçiler arasındaki güç dengesi patronlardan yana değişmeye başladı. İşçiler geri çekildikçe patronlar daha güçlü saldırdılar ve birçok hakkımıza el koydular. Türkiye’de ise işçilerin gücünü kırmak isteyen patronlar sınıfı, 12 Eylül 1980’de orduyu imdada çağırdı. Faşist darbeden sonra iktidara gelen Turgut Özal, neo-liberal politikaları devreye soktu. O günden bugüne işçi sınıfı pek çok hakkını kaybetti.
Geldiğimiz noktada bıçak kemiğe dayanmıştır. Düşük ücretler, uzun iş saatleri, tazminatsız ve güvencesiz çalışma anlamına gelen taşeronluk sistemi derken, patronlar şimdi de kölelik bürolarını dayatıyorlar. Kıdem tazminatımıza el koymak istiyorlar. Çalışma yaşamında orman kanunlarını hâkim kılıyorlar. Hiçbir kuralın olmadığı bu orman kanunlarından dolayı her ay 150’ye yakın işçi kardeşimizi iş kazalarında kaybediyoruz. Kısacası, eğer bu gidişe dur deyip süreci geri çevirmezsek, 1800’lü yıllardaki çalışma koşullarına geri döneceğiz. Anlatılan bizim hikâyemizdir: Gelin birleşelim ve kölece çalışma koşullarını kabul etmeyelim!
İşçilerin Sordukları/44
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- İşçi Dayanışması 203. Sayı Çıktı!
- Uyanmak İçin Sabırsızlanacağımız Günler İçin
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- Sendikalaşmak Türkiye’de Neden Zor?
- “Aile Yılı” İlan Edenler Neyin Peşinde?
- Katliamların Sorumlusu Kim?
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
- Örgütlüysek Her Şeyiz, Örgütsüzsek Hiçbir Şey!
- İşçi Dayanışması 202. Sayı Çıktı!
- Onlar “Kazanalım” Dedikçe Biz Kaybediyoruz
- Ekranlar ve Çocuklarımız
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
- Örgütlüysek Her Şeyiz, Örgütsüzsek Hiçbir Şey!
- Onlar “Kazanalım” Dedikçe Biz Kaybediyoruz
- Asgari Ücret Nasıl Yükseltilir?
- Kumarla Köşeyi Dönenler Neye Dönüyor?
- Umudumuzu ve Direncimizi Güçlendirelim, Mücadelemizi Büyütelim!
- Zeytinyağı, Margarin, Süt Tozu
- Toplumsal Sorunların Bireysel Çözümü Mümkün mü?
- Her Şeyi Paraya Bağlayanlar Kim?
- Devlet Bütçesi Kimin Bütçesi?
- İşçilerin Tek Çıkış Yolu Birlik, Dayanışma ve Mücadeledir!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
Son Eklenenler
- Rejimin 19 Mart saldırısının ardından Türkiye genelinde başlayan protesto gösterileri devam ediyor. Beklemediği bir halk tepkisiyle karşılaşan rejim, gösterilerin daha da büyümesini engellemek ve bastırmak için her türlü baskı ve korkutma aracını...
- Sevgili işçi kardeşlerim, “Birlik olmak”, ezilenler için çok şey ifade eder. İşçi sınıfımıza yol gösteren önderlerimizin, büyüklerimizin öğütleri bize birlik olmadan güçlü olamayacağımızı hatırlatır.
- İngiltere merkezli uluslararası yardım kuruluşu Oxfam, Ocak ayında bir rapor yayınladı. Rapora göre bugün dünyanın en zengin 10 kişisi günde ortalama 100 milyon dolar kazanıyor. Yani her 1 saniyede servetlerine 1157 dolar (mevcut kurla 42 bin lira)...
- İşsiz kalmak hepimiz için sorun. Bugün ülke genelinde 11,5 milyon kardeşimiz işsiz. Daha kötüsü bu işsizler ordusuna her gün içimizden binlerce insan ekleniyor. Kimisi emekliliğine gün sayıyor, kimisi evlilik hazırlıkları yapıyor, kimisi ilk...
- Rejimin 19 Martta başlattığı gözaltı saldırısının ardından, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Şişli ve Beylikdüzü belediye başkanları ile birlikte aralarında İBB yöneticilerinin de olduğu çok sayıda isim tutuklandı, Şişli Belediyesine kayyum atandı. Başta...
- Türkiye Taşkömürü Kurumu Amasra Müesesesine bağlı maden ocağında 14 Ekim 2022 günü meydana gelen patlamada 43 maden işçisi hayatını kaybetmiş, 9 işçi de yaralanmıştı. Amasra katliamının ardından 4’ü tutuklu 23 sanığın yargılandığı davada Bartın Ağır...
- 21 Ocakta Bolu Kartalkaya’daki Grand Kartal Otel’de çıkan yangının üzerinden iki ay geçti. İşyerinde, dehşetini hâlâ hissettiğimiz bu facia üzerine konuştuk. Ne var ki bazı arkadaşlarımızın söyledikleri bu faciayı hiç sorgulamadıklarını, üzerine...
- Sırbistan’da Novi Sad şehrinde bulunan tren istasyonunda 1 Kasım 2024’te beton sundurma çökmüş ve meydana gelen olayda 15 kişi yaşamını yitirmişti. Bu felaketten sonra başta öğrenciler olmak üzere binlerce işçi meydanları doldurmuş, kitlesel...
- Amerikalı sosyalist yazar Jack London, Londra’nın Doğu Yakasında tanık olduğu toplumsal eşitsizliği ve sınıfsal çelişkileri anlattığı romanına “Uçurum İnsanları” adını verir. 1902 yılında yazdığı kitabında, İngiltere egemenlerinin şaşaalı yaşamının...
- Oryantal Tütün fabrikası, dışarıdan bakıldığında devasa büyüklükte ve her yanı kapalı bir kale görünümünde. Fabrika Torbalı çıkışında Kemalpaşa yolu üzerinde bulunuyor. Arka tarafı neredeyse tamamen zeytinliktir ve yemyeşildir. Yolun karşı tarafıysa...
- İzmir’de tütün fabrikaları bir süredir grevdeler. Bunlardan biri de İzmir Pınarbaşı’nda 1970’lerde kurulan TTL fabrikası… TTL Tütün, 2000’li yıllarda Torbalı’da yeni bir tesise taşındı. Burada yaklaşık 300 işçi tütün üretiminde çalışıyor ve büyük...
- Mücadele etmek, örgütlenmek ve dayanışma içinde olmak! Bu kavramlar biz işçilerden ne kadar uzak olabilir ki? Bir yerde haksızlık varsa o haksızlık dolaylı ya da doğrudan bizi etkiliyor. Aynı durum hak mücadelesi için de geçerli. Bu nedenle bir...
- Manisa Organize Sanayi Bölgesinde bulunan Mercan Makina’da sendikal baskılar ve işten atma saldırısına karşı 20 Martta direniş başladı.