Buradasınız
Bizleri Kurtaracak Olan Kendi Kollarımızdır!

İki yıl önce bu günlerde, neredeyse tüm dünyada sokaklar boşalmış, meydanlar ıssızlaşmış ve kentlerin üzerine terk edilmişlik havası çökmüştü. Covid-19 küresel salgına dönüşürken, kapitalist sistemin egemenleri hastalığa çözüm üretmek yerine insanlığı bir korku tüneline itmeyi tercih ettiler. Hep bir ağızdan tekrar ediyorlardı: “İnsanlık tarihin en büyük felaketiyle karşı karşıya! Bu savaşı hep birlikte kazanacağız.” Topluma korku pompalanıyor ve insanlar paniğe sürükleniyordu. Çünkü asıl amaçları salgına karşı önlem almak değil, onu kapitalist sistemin büyüyen krizinin ve sorunlarının üzerini örtmek için bir şala dönüştürmekti. “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” propagandası eşliğinde, kapitalist sistemin doğurduğu krizlere toplumun alışması gerektiği, şikâyet edilmemesi ve bunun “yeni normal” olduğu söyleniyordu. Henüz salgın ve onunla topluma işlenen korku son bulmadan, bu kez Rusya’nın Ukrayna’ya açtığı savaşın çok yönlü etkisi dünyanın üzerine kara bulut gibi çöktü. Savaşın nasıl sonuçlanacağı bilinmezken, enerjiden gıdaya birçok alanda kriz baş göstermiş durumda.
İnsanın insanı sömürmesine dayalı kapitalist düzen sürekli krizler üretir ve o krizlerden beslenir: Ekonomik kriz, emperyalist savaş ve onun yarattığı yıkım, küresel göç krizi, iklim krizi, gıda krizi, salgın ve onun yol açtığı kriz, bir milyar insanın yaşadığı açlık krizi… Kapitalist sistem yaşlanmış, enerjisini büyük ölçüde tüketmiş ve tarihsel ömrünü doldurmuştur. Çünkü bu sistemde üretimin amacı tüm insanların karnını doyurmak; sağlıklı, mutlu ve barış içinde yaşayan bir toplum yaratmak değildir. Amaç bir avuç zengini daha fazla zengin etmek, onların sermayesini büyütmektir. Bu yüzden ne üretileceğine ve nasıl üretileceğine onlar karar veriyor. Böyle bir sistemin insanlığın ortak çıkarlarına aykırı olmaması, sürekli büyüyen çelişkiler ve krizler doğurmaması imkânsızdır. Varoluş sorunuyla karşı karşıya gelen sistem, çoklu organ yetmezliği yaşayan bir beden gibi sürekli şiddetli krizler üretiyor. Fakat her benzetmenin bir sınırı vardır ve çoklu organ sorunu yaşayan bir beden gibi kapitalizmin kendiliğinden iflas etmeyeceğini, çökmeyeceğini bilmeliyiz.
İnsanlığa giydirilen kapitalizmin deli gömleği dar geliyor ve insanlık bu sistemi taşıyamıyor. Mesela karşılıklı ekonomik bağımlılığın alabildiğine arttığı, üretim zinciriyle birbirine bağlanan tüm ülkelerin aynı anda nefes alıp verdiği bir dünyada, salgından savaşa tüm krizler anında küreselleşip insanlığı derinden etkiliyor. Batılı devletlerin Ukrayna’yı işgale girişen Rusya’ya karşı uyguladıkları yaptırımların anında tüm dünyayı etkilemesi buna örnektir. ABD ve İngiltere’nin başını çektiği Batılı emperyalist güçlerin başlattığı ekonomik savaşın amacı, Rusya’nın ekonomisini çökertip onu dize getirmektir. Ancak Rusya petrol ve doğalgazdan buğdaya, gübreden maden yataklarına kadar dünyanın en önemli hammadde depolarından biridir. Avrupa Birliği ülkeleri gazın yüzde 40’ını Rusya’dan alıyor. Keza Ukrayna ile birlikte Rusya, dünyanın ama özellikle de Avrupa’nın buğday ambarı konumundadır. Otomobillerden cep telefonlarına kadar sanayide kullanılan paladyum ve nikel gibi önemli metallerin en büyük üreticisidir. Dolayısıyla Rus ekonomisine indirilen darbe aynı zamanda dünya ekonomisine de indirilmekte; enerji ve gıda fiyatları yükselirken savaşın ağır sonuçlarını yaşayan bir kez daha emekçiler olmaktadır.
Savaşın bir başka yıkıcı boyutunu ise göç oluşturmaktadır. Şu ana kadar Suriye, Irak, Libya, Yemen, Afganistan, Myanmar ve Afrika ülkelerinden on milyonlarca insan savaş nedeniyle başka ülkelere sığındı, mülteci haline geldi. Şimdi de Ukrayna’dan milyonlarca insan savaştan kaçarak komşu ülkelere sığınıyor. Gerek Batı’da gerekse Türkiye’de artan işsizliğin, düşen ücretlerin ve yoksullaşmanın sorumlusu göçmenlermiş gibi bir algı oluşturuluyor. Oysa milyonların doğdukları toprakları terk edip dilini ve kültürünü bilmedikleri ülkelere gitmesine neden olan savaştır. Savaşın kaynağında ise kapitalist sömürü düzeni vardır.
ABD emperyalizminin 2001’de Afganistan’ı işgal ederek başlattığı savaş, halka halka genişleyerek Ukrayna’yı de içine çekmiştir. Halkalar halinde ilerleyen bu savaşın yeni yöntem ve biçimlerle sürdürülen bir Üçüncü Dünya Savaşı olduğuna uzun zamandır dikkat çekiyoruz. Emperyalist sistemin en tepesinde bulunan ABD, bu konumunun sorgulanmamasını ve tüm devletlerin onun mutlak üstünlüğünü/hegemonyasını kabul etmesini istiyor. Oysa her emperyalist gücün amacı en tepeye tırmanarak dünya üzerindeki ekonomik ve siyasi etkisini/nüfuzunu arttırmak; enerji ve ticaret yollarını kontrol etmektir. Bu doğrultuda sürdürülen emperyalist rekabet iki kutba yol açmıştır: Birinci kutbun başını ABD ve İngiltere, ikinci kutbun başını ise Çin ve Rusya çekmektedir. Tam da bu nedenle, Rus ekonomisini çökertmeye çalışan ABD-İngiltere bloku, aynı zamanda Ukrayna’ya silah yığarak Çin’in desteğini alan Rusya’ya karşı dolaylı bir savaş yürütmektedir.
Elbette Rusya’nın Ukrayna’yı işgali emperyalist bir işgaldir ve kabul edilemez. Fakat Batılı emperyalist güçlerin ikiyüzlüce tutumu da mide bulandırıcıdır. Afganistan, Irak, Libya ve Suriye’yi yerle bir ederken bu ülkelere “özgürlük ve demokrasi” götürdüklerini söyleyen Batılı emperyalist güçler, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesini çılgınlık ve barbarlık olarak sunuyorlar. Oysa devasa bir savaş örgütü olan NATO’yu genişletip Rusya’yı kışkırtan onlardır. Dolayısıyla Batılı emperyalist güçler de, en az Rusya kadar suçludur.
Büyük kriz dönemleri; örgütsüz, kendini yalnız ve korumasız hisseden insanları çok daha fazla korkutur ve etkisi altına alır. Böylesi dönemlerde kurtarıcı arama eğilimi güçlenirken, kendini kurtarıcı olarak sunan düzenin otoriter liderlerinin etkisi artar. Oysa tarih, toplumları kurtarmak için bir kurtarıcı gelmeyeceğini defalarca göstermiştir. Eğer bir kurtarıcı gelip insanlığı kurtaracak olsaydı, şimdiye kadar insanlık yüzlerce kez büyük sorunlardan kurtulmuş olurdu. Kurtarıcı olarak sahneye çıkanlar, daima emekçileri yıkıma sürüklemişlerdir. Kurtarıcı aramak yerine, yaşadığımız her sorun ile dünyadaki büyük sorunlar arasında kopmaz bir bağ olduğunu, sürekli krizler üreten kapitalizm yıkılmadan insanlığın yüzünün gülmeyeceğini kavramak zorundayız. İşçi sınıfının önderlerinden biri, bir kurtarıcı gelmeyeceğini, işçi sınıfının kurtuluşunun kendi eseri olacağını söylemiştir. İşçi sınıfının Enternasyonal marşının bir dizesi şöyledir: “Bizleri kurtaracak olan kendi kollarımızdır.”
Fakat bunun için daha fazla bir araya gelmek, bir sınıf olarak örgütlenmek, dayanışmamızı güçlendirmek zorundayız. İşte İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’a bu bilinç ve ruhla hazırlanmalıyız.
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- İşçi Dayanışması 205. Sayı Çıktı!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
- Sadeleştirince Açığa Çıkanlar…
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- İşçi Dayanışması 204. Sayı Çıktı!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- İşçi Dayanışması 203. Sayı Çıktı!
- Uyanmak İçin Sabırsızlanacağımız Günler İçin
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
- Engelli de Saralı da Olsa Çalışacak!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
Son Eklenenler
- İngiltere’de işçi ve emekçiler, İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırıma karşı her Cumartesi günü yüz binler olup meydanlara çıkıyorlar. Ulusal Demiryolu, Denizcilik ve Ulaştırma İşçileri Sendikası (RMT), bu eylemlere geniş katılım sağlıyor. UİD-DER,...
- Otobüs yolculuğunda 81 yaşında Menemenli bir Yörük amca ile tanıştım. O yaşında hâlâ kâğıt toplayarak geçimini sağlamaya çalıştığını anlattı. Çocukları olmamış. Eşinin küçük tarlalarının işlerinin dışında çalışmasına karşı çıkmış. “Benim kazandığım...
- 31 Mart 2024’te yapılan yerel seçimler sonrası CHP yönetimindeki İzmir Çiğli Belediyesi, bütçe yok diyerek 146 işçiyi işten attı. Verilen kararlı mücadelenin sonucunda 50 işçinin işe iadesi yapıldı. Yaklaşık 1 yıldır mücadele eden ve verilen sözlere...
- KESK Ankara Şubeler Platformu basın açıklaması yaparak Sayıştay’ın giyim yardımı ücretinin çalışanlardan geriye dönük olarak talep edilmesini protesto etti. Tüm Emeklilerin Sendikası, Türkiye genelinde düzenlediği eylemlerle düşük ücretlerle...
- İspanya’nın başkenti Madrid’de 25 Mayıs Pazar günü on binlerce emekçi sağlıktaki özelleştirme politikalarına karşı sokakları doldurdu. Kamu sağlık hizmetlerinin yıllardır sistematik olarak ortadan kaldırıldığını belirten sağlık işçileri ve emekçiler...
- Tren yolculuğumda, karşı koltukta cam kenarında oturan bir kadın dikkatimi çekti. Yüz çizgileri 50 yaşında gibiydi ama yaşı 38’miş. Eşini Soma’daki katliamda kaybetmiş bir madenci eşiydi. Manisa’da bir gıda fabrikasında çalışıyor, Soma’da çocukları...
- İnsanın gençlik dönemleri heyecan doludur, coşkuludur, dinamizm yüklüdür. Gençliğin bu hali var olanı sorgulayan, ezber bozan, sınırları zorlayan, değişim isteyen düşünce yapısının da temelini oluşturur. Bundan birkaç ay önce bu ifadelerle Türkiye...
- 1 Mayıs’ta da taleplerimizi haykırmak için meydanlardaydık. Sağlık ve eğitim başta olmak üzere her alanda kamu harcamalarının giderek daha çok kısıldığı, sağlık ve eğitim sisteminin çöktüğü, hizmetlerin daha niteliksiz ama daha pahalı hale geldiği...
- 2012 yılının Mayıs ayıydı. UİD-DER’in kış ayları boyunca sürdürdüğü “Kıdem Tazminatımızı Gasp Ettirmeyeceğiz” kampanyasında 62 bin imza toplanmıştı. UİD-DER’li işçiler, o dönemde milletvekili olan Sırrı Süreyya Önder ile beraber Meclis’te yapılan...
- Ruhen ve zihnen sağlıklı bir insan haksızlığa uğradığında, zulme tanık olduğunda rahatsız olur, bunu dile getirme, itiraz etme, tepkisini ortaya koyma ihtiyacı duyar. Normal koşullarda bu haksızlığın giderilmesini sağlamak ister. Gücü yetiyorsa bunu...
- Kapitalizm öyle bir ekonomik ve toplumsal düzendir ki insanların vefa, bağlılık, sevgi gibi duygularını bile istismar eder, tüketimi kışkırtmak için kullanır. Bunu öyle bir sinsilikle yapar ki normal koşullarda uzak durmamız gerektiğini düşündüğümüz...
- Geçtiğimiz günlerde bir marketin önünde, lise öğrencisi bir gencin beş market çalışanı tarafından depoya sürüklenmeye çalışıldığını gördüm. Müdahale ettim. Genç, iki parfüm çaldığını itiraf etti. Korkmuştu, gözleri büyümüştü. Market çalışanlarından...
- Erik ağaçları durmuşsa çiçeğe/ Işıldamışsa kavakların yaprakları/ Sular yürümüşse söğütlerin dallarına/ Sarmışsa madımaklar çimenleri/