Buradasınız
Fazla Çalışma Yönetmeliği Değiştirildi

4857 sayılı İş Kanunu’nun 41. maddesine göre işyerinde fazla çalıştırma yaptırmak isteyen patronlar işçinin onayını almak zorundadır. Yasaya göre patron, işçinin onayını almadan işçiye fazla mesai yaptıramaz, onu zorlayamaz. Lakin yasada fazla çalışma için işçiden nasıl ve ne zaman onay alınacağı konusunda herhangi bir açıklama yapılmamış bu konu ilgili yönetmeliklere bırakılmıştır. Ancak Yargıtay kararlarıyla işçinin yazılı onayının yılda bir kez alınmasının yeterli olacağı kabul edilmiştir. Bundan dolayı büyük işyerlerinde, özellikle sendikalı işyerlerinde, işçilerin fazla çalışma onayları yılda bir kez alınmaktadır. İşçinin fazla mesai çalışmasına onay verip vermemiş olması işçiler açısından önemlidir. İşverenler, onay verdiği halde geçerli bir mazerete dayanmaksızın fazla çalışma yapmadığı veya fazla çalışma yapmaya gelmediği gerekçesiyle işçileri tazminatsız işten atmaktadır. Mahkemelerse, feshin haklı olduğu yönünde kararlar vermektedir.
25 Ağustosta Resmi Gazete’de yayımlanan İş Kanununa İlişkin Fazla Çalışma ve Fazla Sürelerle Çalışma Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikle işçinin onayının nasıl alınacağı açıkça düzenledi. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 41. maddesine dayanılarak hazırlanan bu yönetmelik haftalık normal çalışma sürelerinin dışında yapılacak olan fazla çalışma ve fazla sürelerle çalışmaya ilişkin usullerin işyerlerinde nasıl uygulanacağını içermektedir. Buna göre, işçinin fazla çalışmayla ilgili onayı zorunlu hale getirildi. “Fazla çalışma ihtiyacı olan işverence bu onay iş sözleşmesinin yapılması esnasında ya da bu ihtiyaç ortaya çıktığında alınır ve işçi özlük dosyasında saklanır. Fazla çalışma veya fazla sürelerle çalışma yapmak istemeyen işçi verdiği onayı otuz gün önceden işverene yazılı olarak bildirimde bulunmak kaydıyla geri alabilir” şeklinde düzenleme yapıldı.
Buna göre patronlar artık işçileri daha işe alırken fazla çalışmayı zorunlu hale getirecekler. Fiiliyatta zaten birçok işyerlerinde işçiler fazla çalışma onayı alınmadan ya da yılda bir kez alınarak çalıştırılmaktaydı. Fazla mesaiye kalmayan işçilere baskı uygulanıyor ya da işten atılıyorlardı. Şimdi işçi daha sözleşmesini imzalarken kabul ettiği için fazla mesaiye kalmadığında hak talep etmesi yasal olarak daha da zorlaşacak.
Ayrıca bu düzenleme ilk bakışta işçiye onay vermeme ya da onaydan vazgeçme hakkını veriyor gibi gözükmektedir. Ama bu bizi yanıltmamalıdır. Çünkü çoğu işçi, bugüne kadar işe girerken kendisine imzalatılan iş sözleşmesini ne okuyabilmiş ne de bir örneğini alabilmiştir. Hiçbir işçi işe girerken “ben iş sözleşmesinin şu hükmüne itiraz ediyorum, örneğin fazla çalışmaya onay vermiyorum” diyemiyor. İşsizliğin bu denli yaygın olduğu günümüzde işçilerin, işe girerken iş sözleşmesi üzerinde patronlarla pazarlık şansının olmadığı açıktır. İşçi vasıflı olduğunda da bu durum değişmemektedir. Örgütsüz olan işçiler işe alınmama ya da işsiz kalma korkusu yüzünden bu durumu kabullenmek zorunda kalmaktadırlar. Patronlar fazla mesai ihtiyacı hâsıl olduğunda işçiden onay alabilecek ama fazla mesaiye onay veren işçi onayını çekmeye ihtiyaç duyduğunda bunu bir ay önceden yapacak.
İktidara gelir gelmez patronların ayaklarındaki prangaları çözeceğini söyleyen hükümet patronların bir “prangasını” daha çözmüş oldu. Patronlar işçinin yararına olan fakat kendilerini sınırlayan, ellerini kollarını bağlayan yasa maddelerini önce yok sayıyorlar ardından hükümet aracılığıyla değiştiriyorlar. Hükümet işçiye değil patronlara çalışıyor. Patronlar işçileri iliklerine kadar sömürmek istiyorlar. İşçileri gece gündüz demeden fabrikalarda, işyerlerinde fazla çalıştırarak hayatlarıyla oynuyorlar. Fazla mesai demek iş kazaları ve meslek hastalıkları demektir. İşçilerin beden ve ruh sağlının bozulması, sosyal yaşamlarının yok olması demektir. Teknolojinin bu denli geliştiği, işsizliğin çığırından çıktığı günümüzde fazla mesai insanlık dışı bir uygulamadır. Bunun daha baştan işçiye onaylatılması ise baskı ve sömürünün daha da arttığını göstermektedir. Asıl olan fazla mesailerin değil ücretlerin arttırılmasıdır.
OHAL’le birlikte işçilerin haklarına dönük saldırılar artmıştır. Buna karşı işçilerin birlik olmak ve örgütlü mücadele dışında bir kurtuluşları yoktur.
Parasız Eğitim mi?
Sonsuzluk Gerekecek
- Avukatlar Anlatıyor: Yasalar Yetmez, İşçi Sınıfını Örgütlülük Kurtarır
- İşsizlik Fonu Yine Patronların Hizmetinde
- Asgari Ücretin Vergi Dışı Bırakılması ve Asgari Geçim İndirimi (AGİ)
- Buzdağının Görünmeyen Kısmı: Meslek Hastalıkları Gerçeği
- Grev Kırıcılığı ve Grev Hakkı
- Kazı Bağırtmadan Yolma Meselesi: Vergi
- Patronun Keyfi Kısa Çalışma Uygulamasına Karşı Dava Açan İşçi Kazandı
- Şimdi de İstirahat Parasına Göz Diktiler!
- Kod 29 ve SGK’nın Algı Oyunları
- Kod 29 Mağduriyeti Ortadan Kalkıyor mu?
- Kölelik Düzeninin “Yeni Normali”: Uzaktan Çalışma
- Yasal Olan Meşru mudur?
- Tazminatsız İşten Atma Saldırısı: Kod 29
- Patronların Pandemi Saldırısı: Kod 29!
- Çalışma Yaşamında Orman Kanunları
- Sigorta Hakkımız Gasp Ediliyor
- Sermayenin Elindeki Kamçı: Pandemi
- Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi, Kıdem Tazminatımızın Elimizden Alınmasıdır
- Sokağa Çıkma Yasaklarıyla Birlikte Telafi Çalışması Yaygınlaşıyor
- Kısa Çalışma Ödeneği ve Ücretsiz İzin Uygulaması
- Everest’e Tırmanmak da Sınıfsal!
- Filler, Karıncalar ve Kıssadan Hisse
- “Bu Sene Hiç Kiraz Yediniz mi?”
- Aşçı ya da Doktor… Çocuklarımız Ezilmekten Nasıl Kurtulur?
- Söyleyecek Sözümüz, Verecek Hesapları Olmalı
- Gazze ve İnsanlığın Onur Mücadelesi
- Bizi Güçlü Kılan Birlik ve Dayanışmadır!
- Emekten Yana Bir Bilim İnsanı: Alice Hamilton
- Kölelerin İsyanı, Ücretli Kölelerin Gücü
- İşçi Dayanışması 208. Sayı Çıktı!
- Brecht ve İşçiler İçin Sanat
- Örgütlü Olamayan Ucuz İşgücü Olur
- Komşunun Evi Yanarken…
- İşçi Gençlik Patronların Kölesi Olmayacak
- On Depo Benzin İle Ölçülen Emek
- Yaşadığımız Çağın Sorumluluğunu Almak, Guido Gibi Olmak!
- “Greve Çıktık, Elimize Ne Geçti?”
- Sağlıksız Bir Sağlık Anlayışı
- Kim Bu Herkes?
- Zeytin Ağacına Bile Düşmanlar!
Son Eklenenler
- Bazı zenginlerin “ölmeden yapılacaklar listesi”nde dünyanın en yüksek tepesi olan Everest’e tırmanmak vardır mesela. Zaman zaman sosyal medyada bu insanların “başarı”larını anlatan çeşitli videolar, haberler çıkar karşımıza.
- Şeker-İş Sendikasının örgütlü olduğu Kütahya Şeker Fabrikasında, Mart ayından bu yana süren toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine 30 Ağustosta başlayan grev, 3’üncü gününde sürüyor.
- İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri’nin çağrısıyla İstanbul Kadıköy’de yapılan mitinge binlerce kişi katıldı. Kadıköy Söğütlüçeşme’de toplanan kitle, “Savaşa ve Sömürüye Karşı Demokrasi ve Barış Kazanacak” pankartı arkasında rıhtımdaki miting...
- Türk-İş’e bağlı Koop-İş Sendikasının örgütlü olduğu Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın (SYDV) Türkiye genelindeki 1003 kurumunda çalışan 10 bin kamu işçisi 29 Ağustosta greve çıktı.
- Güvenliğin ve danışmanın olduğu katta her 5 dakikada bir “sistemsel hata ve arıza olduğu için tüm katlarda hizmet verilemiyor” şeklinde anonslar yapılıyordu. Önce güvenliğe gidip bu yapılanın yanlış olduğunu, insanlara memurların iş bıraktığının...
- Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca adlı romanında Yaşar Kemal, sömürülenlerle sömürücüler arasındaki büyük çelişkiyi anlatır. “Çünkü” der, “sömüren güçlü azınlıkla, sömürülen ve güçsüz sanılan çoğunluk, her çağda vardı. Ama bu çelişki...
- İktidarın “Kamu Çerçeve Protokolü” sürecindeki tutumunu protesto etmek için yapılan bir eylemin ardından bir kadın işçi çevresindeki insanlara sordu: “Bu sene hiç kiraz yediniz mi?” Bu soruya evet diyen tek bir kişi çıkmadı. Kilosu 700 lirayı aşan...
- Mücadele örgütümüz UİD-DER’in saflarında yer almış her işçi kardeşimizden, çoğu zaman övgü dolu sözler duyarız. Bu sözler tesadüf değil, UİD-DER’in sınıf mücadelesinin tarihsel deneyimlerinden süzülüp gelen mücadele kültürünün bir sonucudur. Ben de...
- İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri, 1 Eylül Dünya Barış Günü kapsamında 31 Ağustos Pazar günü Kadıköy’de bir miting düzenleyeceklerini duyurdu. Miting çağrısı, Mecidiyeköy’de bulunan Tüm Bel-Sen İstanbul Şube binasında 27 Ağustosta...
- Toplamda 6,5 milyon kamu emekçisi ve emeklisini ilgilendiren 8. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinde, anlaşma sağlanamadı. Kamu İşveren Heyeti ile konfederasyonlar arasında görüşmeler çıkmaza girdiği için, süreç Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna...
- İzmir’den İstanbul’a belediye çalışanları, ücretlerinin geç veya eksik ödenmesi, tazminatlarının ve yan haklarının ödenmemesi nedeniyle çeşitli eylemler yapıyor. Evlerini geçindirmekte zorlanan emekçiler, alacaklarının bir an önce ödenmesini talep...
- 600 bin kamu işçisini ilgilendiren Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü (KÇP) süreci, kamu işçilerinin taleplerinin görmezden gelinerek sefalet zammına imza atılmasıyla sonuçlandı. Harb-İş İstanbul Şube Başkanı Murat Yalçınkaya ile Kartal...
- Grev yerindeki bir sohbet sırasında bir işçi kardeşimiz çocuğunun aşçılık bölümünü seçtiğini anlatırken bu durumun onu üzdüğünü şu sözlerle dile getirmişti: “Biz istedik ki bizim gibi işçi olmasın, mühendis olsun, doktor olsun, ezilmesin. Ama olmadı...