Buradasınız
Mersin’de Ekmek Kuyruğu ve Egemenlerin Kibri
Mersin’den bir işçi
Her gün her şeye zam geliyor. Daha geçtiğimiz günlerde ekmeğe zam geldi ve ekmek 2 lira oldu. Az katıkla çok ekmek yiyerek hayatımıza devam edip yoksulluğu ensemizde taşıyoruz. Bizim evde günlük ortalama 10 ekmek tüketilir. Ekmeğin 1 lira olduğu zamanda 10 lira çıkardı cebimizden. Şu an gelen zamla artık 20 lira çıkacak. Yani tam tamına iki katı. “Ekmek yahu bu, iki katı zam da ne ola!” desek, “kısalım yediğimiz içtiğimizden” desek, ekmek bu! Zaten biberinden domatesinden kıstık, et, balık soframıza doğru düzgün gelmez, yağı da az kullanır olduk. Ekmekten nasıl kısılır, onu bilmiyoruz. Bizim evde ekmek ancak diyet yapanların azalttığı bir şey diye bilinir. E, tamam da evde diyet yapan yok. Böyle bir şeye ihtiyaç yok zaten, ne tüketiyoruz ki bir de diyetini yapacağız?
Gelen zamlar ve hayat pahalılığı artık boğazımıza kadar dayandı. Etrafımda temel ihtiyaçlarını almakta zorlandığını, birçok ihtiyacını sürekli ertelediğini söyleyen kişilerin sayısı artıyor. Bir de sanki böyle sorunlar yaşamıyoruz gibi davranan bir siyasi iktidar var. Tayyip Erdoğan “biz ekonominin kitabını yazdık” dedi. Ülke her geçen gün daha beter bir hale gelirken, ekonomik kriz almış başını gitmişken, biz ekmek bile yiyemez hale gelmişken hâlâ “ekonomimiz uçuyor”, “örnek ekonomi” diye konuşabiliyor. Tutardı böyle cümleler bir zamanlar ama artık gerçek gözümüzün önünde. Hatta gözümüzün içinde!
Mersin’de bir halk ekmek büfesinin önünde muazzam kuyruklar oluşuyor. Ekmek 1 liraya satıldığı için onlarca insan birikmiş. İnsanlar en küçük indirimleri bile kaçırmaz oldu. Bizlere porsiyonlarımızı küçültmemizi, midemizin üçte birini boş bırakmamızı salık verenler bu manzaraları görmezden, duymazdan geliyorlar. Mersin’deki ekmek kuyruğu egemenlerin kibrinin, körlüğünün, zalimliğinin canlı bir örneğidir. Ekonominin kitabını yazanlar herhalde bu kitabı başka bir gezegene bakarak yazıyorlar. “Ekonomimiz iyi durumda” yalanları söylüyorlar. İşçi sınıfının eğer karnı toksa sadece bu laflara tok! İktidar ve patronlar kendileri yiyip içip keyif edince herkes keyif ediyor zannediyorlar. Ekmeğimize sahip çıkmak için, bu zalim ve çürümüş düzenle başa çıkmak için adaletsizliklere, haksızlıklara karşı birlikte mücadele etmemiz şarttır.
- Onlar Zevk-ü Sefa İçinde, İşçiye Gelince?
- “İstanbul’da Mezar Yeri Alamayız”
- Battaniyelere Değil Sınıfımıza Sarılalım
- Sağlıksız Gıdalara Mahkûm muyuz?
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- Hani Bu Topluma Güven Olmazdı!
- Sabancı’nın Mutlu Yaşam Sırları
- Rahat Yaşamın Sırrı
- Kent Ekmek Kuyruğu: “Ben Öyle İstediğim İçin”
- Sistem Ne Ölümüze, Ne de Dirimize Saygı Duyuyor!
- “7 Kitap, 7 Defter, 1 Litre Su, Yarım Ekmek”
- Siz Kimi Taşıyorsunuz Sırtınızda?
- Yalanlara Değil Birleşmeye İhtiyacımız Var
- Kupona ve Kuraya Bağlanan Umutlarımız
- “Artık Kiracı Kalmaz”, TOKİ’ye Hücum!
- Yoksulluk Utanılacak Bir Şey Değil!
- İşçi Aileleri ve Kreş Çilesi
- Yaz Tatilinde Kriz Var!
- “Yok mu Arttıran?”
- Bakan Nebati’den “Işıl Işıl” Yorumlar ve Uçurumlar
Son Eklenenler
- Son zamanlarda pek çok insanın aklında, dilinde aynı sorular var: Biz nasıl bir toplum olduk böyle? Nasıl olur da insanlar bu kadar kötü olabilir? Teşbihte hata olmaz derler. Toprağı düşünelim. Toprakta her zaman zehirli bitkiler yetişebilir. Ama bu...
- İşyerinde, mahallede, parkta, sokakta, kahvede… Sohbetler döner dolaşır hep aynı soruya bağlanır: “Ne olacak bu memleketin hali?” Soru bakidir, cevabı ise yaşadığımız koşullara, ait olduğumuz sınıfa göre değişiklik gösterir. Çünkü işçi ve...
- Şair “Kuşların vurulduğu zamandır şimdi” demiş. Gerçekten de haksızın haklı, hırsızın namuslu, haydudun yiğit sayıldığı zamandır şimdi. Her gün yeni bir “bu kadarı nasıl olur?” sorusuyla başlıyoruz güne. Geçtiğimiz günlerde Bursa’da bir tekstil...
- Yaklaşık iki ay boyunca hakları için mücadele eden, bu süreçte polisin ve jandarmanın saldırısına maruz kalan, gözaltına alınan Fernas işçilerinden biri arkadaşlarından birinin çocuğunun ilk adımını direniş alanında attığını söylemişti. Bir başka...
- Bir an için hafızamızı kaybettiğimizi düşünelim. Annemizin, babamızın, kardeşlerimizin, evlatlarımızın kim olduğunu, nereli olduğumuzu, yaşadığımız evi, ne iş yaptığımızı hatırlamadığımızı hayal edelim. Bütün yüzlerin, sokakların yabancı olduğunu...
- Bugünlerde kiminle konuşsak, herkes sorunlardan bahsediyor. Tezgâh başında, sokakta, pazarda, toplu taşımada, markette, bir hastanenin ya da bir okulun bahçesinde… Eğitimden sağlığa, kira derdinden geçim sıkıntısına, işçi ve emekçilerin gündemleri...
- İstanbul’da Maltepe Belediyesi ile İzmir’de Buca Belediyesi işçileri, Denizli’de Pamukkale Üniversitesi İktisadi İşletmelerde çalışan işçiler, toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine greve çıktılar. Çeşitli illerden gelerek...
- “Benim derdim ne biliyor musunuz? Bir anonim şirket nasıl yönetiliyorsa, Türkiye de öyle yönetilmelidir. Yoksa bileklerine bağlıyorlar prangayı, yürü yürüyebilirsen. Bu ülke bu şekilde sıçramaz.” Erdoğan’ın 2015’te söylediği bu sözlerin amacı işçi...
- İspanya’da 29 Ekimde yaşanan sel felaketi Valencia bölgesinde 250 insanın yaşamını yitirmesine neden oldu. Onlarca insan hâlâ kayıp. Şehir, evler harap olmuş durumda. Felaket boyunca kendi başının çaresine bakmak zorunda kalan, sevdiklerini,...
- Kanada’nın batı eyaleti Britanya Kolumbiyası limanlarında işçiler, 4 Kasım itibariyle 72 saatlik grev kararı aldılar. Geçtiğimiz yıldan bu yana Kanada’nın çeşitli limanlarında gerçekleştirilen kısmi grevlerin ardından gelen yeni grev kararı, devam...
- Son zamanlarda siyasi iktidar vergi düzenlemeleri konusunda sınır tanımayan bir performans sergiliyor. O kadar ki hiç harcamadığımız ya da hiç almadığımız şeylerden bile vergi almak için kolları sıvadı. 100 bin liranın üzerinde kredi kartı limitine...
- “N’olmuş yani, yarın süte daha fazla su karıştırır satarsın, yapmadığın iş sanki!” Kemal Sunal’ın oynadığı “Yüz Numaralı Adam” filminde geçen bu cümle trajikomik bir durumu ifade ediyor. İzlerken gülüyoruz ama yaşadığımız tam da bu. Soralım...
- Tarih boyunca gelmiş geçmiş tüm sultanlar, komutanlar, yöneticiler, iktidarlar insanların ve toplumların algılarını şekillendirmeye, psikolojilerini yönetmeye odaklanmışlardır. Başka türlü egemenliklerini koruyamayacaklarını bildiklerinden toplumun...